Yasin AKTAY
17 Aralık darbe teşebbüsü şu ana kadar stratejik akıl, hesap ve hareketiyle dikkat çekmiş olan bir yapının faka bastığı bir olaydır.
İlk anda insana bu kadar derin hesapla, kırk yılı aşan bir süredir özenle inceden inceye işlenerek bir noktaya getirilen bir yapının bu kadar büyük bir riski nasıl göze aldığını sordurttu.
Bazen bir insanın camiaya karşı görüşünü etkilemek için bile bir dizi kamu diplomasisi çalışması yapan, yurtiçi veya yurtdışındaki okullara alıp gezmeye götürerek bir görüş oluşturmaya çalışan camianın 17 Aralık sürecinin sonucunda içine düştüğü durum, göze almış olduğu bir durum olabilir mi acaba?
Fethullah Gülen’in altmışlı yılların başlarından itibaren yürüttüğü mücadelenin 17 Aralık gününe kadar gelen seyrine başından itibaren bakıldığında, harekette gerçekten bir şahsın kapasitesini çokça aşan bir plan, program ve stratejik aklın olduğu görülüyor. Altmışlı yıllarda ilkokul mezunu yirmili yaşlarında bir hocanın aklını çokça aşan bir öngörünün ve planlamanın o günkü başlangıç faaliyetlerinde bile mevcut olduğu anlaşılıyor.
Doğrusu hizmet faaliyetlerinin planlanması, örgütlenmesi, yürütülmesi sürecinde kendini hissettiren bu aşırı disiplin, sistemik yapı ve stratejik akılda Gülen’in taa o yıllarda hayatına etkili bir biçimde girmiş olan bazı çevrelerin belirleyici olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in ve Komünizmle Mücadele Derneği tecrübesinin de pişirildiği mutfağın izlerini taşıyor hareket.
Gülen’in kendisi daha altmışlı yılların başlarında Türkiye’de sadece İzmir’de bulunan bu derneğin Erzurum’daki ikinci şubesinin kurucusu ve aktif elemanı olduğu biliniyor. Bizzat kendi “Küçük Dünya(m)”sında aynı yıllarda verdiği bir vaazda insanları Hz. Ömer’in resmedildiği bir filme karşı nasıl kışkırtarak harekete geçirdiğini, etkili vaazına örnek olarak veriyor ya, doğrusu bu olay da üzerinde ayrıca durmaya değer.
Neticede bu stratejik aklın hepsinin bütün birikimlerini getirip 17 Aralık gibi riskli bir teşebbüse yatırmış olmasını anlamakta zorlanıyor insan.
17 Aralık’ın görece kısa bağlamı içinde hareket söylemleriyle asıl niyetleri arasında ne kadar büyük bir uçurum olduğunu kısacık bir süre içinde aşikar etti. Hoşgörü, diyalog, hümanizm, birlikte yaşamak, demokrasi gibi söylemleri dilinden düşürmeyen camianın bu kavramların hiç birine zerre kadar inanmadığı aksine bütün bu kavram ve değerleri sadece güç biriktirmek için hoyratça tüketiyor olduğu görüldü.
Amaca ulaşabilmek için hiç bir değeri kullanmaktan geri durmayan camianın “aslında neye inanıyor olduğu” bu saatte gerçekten merakı mucip bir sorudur. “Hoşgörü ve diyalog” kavramlarının cılkını çıkardığı gibi, camia 17 Aralık sürecinde de “yolsuzluk”, “kul hakkı”, “kamu hakkı” gibi kavramların cılkını çıkardı, çıkarmaya devam ediyor.
Alenen darbe yaparken enselenmiş bir yapı (ki, darbeden daha büyük bir yolsuzluk yoktur herhalde), yaptığı darbede başvurduğu bütün yolsuzca taktikler açığa çıkmış olduğu halde halen pişkin pişkin başkalarını yolsuzlukla suçlamaya devam ediyor. Söylemdeki bu ısrar, kuşkusuz cemaatin stratejik davranışıyla çok yakından ilgili.
Camia günübirlik bir refleksle hareket etmiyor. Daha önce inanmadığı halde tepe tepe kullandığı bütün kavram ve değerlere yaptığını bu söylemlere de yapıyor. Bir farkla ki, bu sefer bu söylemde hedefi belirlenmiş bir savaş yürütmeye çalışıyor.
Ancak bu stratejik akıl kime ne mesajlar veriyorsa bir yana, camianın hem Türkiye’de toplum nezdinde hem de İslam dünyasının her yanında içine düştüğü durum içler acısı bir durum. Toplumda “yetim hakkı, kurban etleri, bağışlar ve devlet tahsisleriyle” ilgili bir çok konuda yolsuzluk denilince akla bu camiadan daha somut bir örnek gelmiyor. Devlet kadrolarına başkalarını alavere dalavere engelleyerek kendi kadrolarını yolsuzca yerleştirmek denilince de herkesin aklına öncelikle bu camiayla ilgili somut örnekler geliyor ve aslında bu yanlarıyla da çırpındıkça daha da batıyorlar.
Buna rağmen 17 Aralık darbe girişimcileri stratejik stratejik çırpınmaya devam ediyorlar. 17 Aralık’ın hemen sonrası için hesaplarının ve tahayyüllerinin çok farklı olduğu anlaşılıyor.
Birincisi, darbe teşebbüsünün başarıya ulaşacağına emin olmasalar bu riski asla göze alamayacaklarını da anlıyoruz. Ancak öyle görünüyor ki, 17 Aralık onlar için kusursuz bir plandır. Muhtemelen başarmama ihtimali sıfır gibi görülüyor. Belki 17 Aralık’ta başarılmasa 25 Aralık’ta, orada da başarılması 30 Mart’a kadar giden süreçte heybeden çıkarılacak çok sayıda saldırıya karşı hiç bir hükümetin dayanamayacağını farz ettiler.
İkincisi, bu plan sadece bildiğimiz boyutlarıyla paralel yapının tek başına kendi planı ve uygulaması değildi. Ortada birincisi Gezi olaylarında harekete geçmiş bir darbe konsorsiyumunun ikinci bir dalgası vardı ve bu dalga münhasıran paralel yapı tarafından üstlenilmişti. Ancak bu darbenin uluslararası bir desteği olacağı da bekleniyordu ve o destek de hiç bir zaman geri durmadı. Gezi’den bu yana dünyadaki bir çok gelişme ile 17 Aralık teşebbüsünün paralelinde veya desteğinde harekete geçiyor.
Ancak bütün o stratejik hesabın ve uluslararası desteğin çuvalladığı bir yer var: Karşılarında şu ana kadar darbenin türlü türlüsünü def etmiş bir liderin tarzını ve etki biçimini gereğince hesaba katmadılar.
Artık başka sefere diyelim, ama Allah bir daha o fırsatı vermesin duasıyla.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- ABD kimin için yanıyor? “Nefesleri kesilenlerin intikamından kaçılamaz”
3.06.2020 - Suriye’nin toprak bütünlüğü, istikrarı ve geleceği kimin sorunu?
6.01.2019 - Suriye’de birilerinin sadece çıkarları var, Türkiye’ninse derdi
16.10.2019 - Arap Birliği’ne rağmen Türkiye’ye en büyük destek Araplardan
14.10.2019 - Kürt sorunu değil PKK sorunu, o da bir ABD sorunudur
9.09.2019 - Muhafazakâr mahallede neler değişiyor?
8.07.2019 - Muhafazakâr mahallede neler değişiyor?
8.07.2019 - Devrim hırsızları Sudan ve Libya’da
22.04.2019 - En geniş kapsamlı anket: Seçim sonuçları
1.02.2019 - “Bu gençler cellatlarından daha uzun yaşayacak”
25.02.2019
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
veli
Hayatımda bu kadar çarpık bir yazıyı az okumuşumdur. Lafa bak en son müslümandan sonra papa gelirmiş. Algısı nasıl da çarpılmış. Barışseverliği en büyük özelliği olan Dalai Lamayı, engiziyonuyla, haçlı seferleriyle tarih boyunca bozgunculuğun önde gidenliğini yapan papanın çok arkasına atmış. Niye, din kardeşliği sırasına koyunca öyle oluyormuş! Barışa, huzura önem vermeyen din kardeşliğinizi alın da başınıza çalın!