Yasin AKTAY
Türkiye demokrasi tarihi açısından çok önemli bir referandum gerçekleştirilmiş oldu. Bu yazının hazırlandığı dakikalarda oy tasnif işlemi son dakikalara kadar net bir tablonun ortaya çıkmadığı çekişmeli bir süreçte ilerliyordu. Sona doğru yüzde 52 bandına oturacağı anlaşılan bir oy oranıyla Türkiye halkı kendisine teklif edilen sistem değişikliğini onaylamış oluyor. Bu netice, kuşkusuz yürütülen kampanyanın dilinden, bu kampanyaya dahil olan kesimlerin olumlu veya olumsuz katkılarına kadar bir çok açıdan önümüze değerlendirilmeyi gerektiren bir dizi veriyi ortaya koymuş olacak. Bu verilere bakılarak toplumun sosyolojik gelişimi, değişimi ve gidişatı üzerine çok şeyler söylenebilir, ancak söylenebilecek ilk ve en önemli şey şu ki, karar milletin olmuş, demokrasinin kuralları çerçevesinde bir netice hasıl olmuş, Türkiye demokrasisi kazanmıştır. Her şeyden önce tarafların bütün tezlerini, iddialarını demokratik bir ortamda yürüttükleri bir yarış ortaya konmuş ve bu yarıştan “evet” cephesi galip çıkmıştır. Bu sonuçla hiç kimsenin kuşkusu ve endişesi olmasın ki, Türk demokrasisinin kazandığı ve güçlendiği söylenebilir.
Tüm dünyanın dikkatlerinin Türkiye'deki referanduma yoğunlaştığı bir sürecin içerisinden geçtik. Bu süre zarfında çeşitli ülkelerde Türkiye üzerine televizyon programları gerçekleştirildi, bazı gazeteler Türkçe manşetlerle “hayır oyu” talep ettiler, bazı Avrupalı siyasetçiler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıymışçasına “evet” karşıtı propaganda gerçekleştirdiler. Türkiye gerçeklerini baş aşağı çeviren, tahrif eden çok sayıda analiz, makale yayınlandı. Bu makalelerin özellikle belli yayın organları tarafından sürekli servis edilmiş olması da ayrıca dikkat çekici.
Bir önceki yazımda da bahsetmiştim, Woodrow Wilson Merkezi Ortadoğu Programı Direktörü Henri Barkey Wall Street Journal adlı bir gazetede yayınladığı makalede Türkiye'nin referandum oylamasından sonra bir daha asla aynı Türkiye olmayacağını iddia eden bir makale yayınladı. Henri Barkey ismi aslında bize çok yabancı değil, hatırlayacaksınız. 15 Temmuz öncesinde İstanbul'da gerçekleşen bir toplantıya katılması ile Türkiye'nin gündemine bir kez daha gelmişti. Barkey, kızının adını Ankara koyacak kadar Türkiye'yi yakından takip eden ve ismi üzerinde çeşitli iddialar bulunan Graham Fuller'e de yakınlığıyla biliniyor.
Yazara göre referandumdan çıkacak bir “hayır” neticesi Türkiye'nin istikrarsızlaşmasına ve keskin bir belirsizliğe sebep olacak. “Evet” oyu çıkması durumunda ise Türkiye popülist bir otoriter yönetim tarafından idare edilmeye başlanacak. Türkiye'yi Venezüela ile mukayese eden yazısında Barkey, “hayır” kampanyasına sponsor olan Avrupalı / batılı liderlerin de güçlü ve istikrarlı bir Türkiye için Erdoğan'ın kazanmasını istediklerini savunuyor.
Barkey makalesinde bir takım gerçekleri ters yüz etmesinin yanı sıra Türkiye'nin siyaset ve toplum yapısına da kesinlikle hakim olmadığını gösteriyor. Barkey'in yaklaşımı oldukça oryantalist bir yaklaşım. Türkiye'nin demokrasi tecrübesinin ve demokratik kurumlarının evet de çıksa hayır da çıksa otoriterliğe ya da bir yönetim kaosuna izin vermeyeceğinin farkında değil ya da oldukça açık bir şekilde dezenformasyon yaparak belli bir politikanın sözcülüğünü devam ettiriyor.
Aynı gazetede yayınlanan bir başka makalede Soner Çağaptay ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın referandumu kazanabilmek için Türkiye'yi iki kampa ayrılmış, bu şekilde örgütlenmiş bir toplum haline getirdiğini ima eden ve bu referandumun Türkiye'deki kamplaşmanın çözümsüzlüğünü arttıracağını savunan bir makale yayınladı. Sormak gerekir İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılıp ayrılmamasının oylandığı referandumda Evet ve Hayır olmak üzere iki farklı cephe, iki farklı görüş; Çağaptay'ın dili ile konuşursak iki farklı kamp yok muydu?
Bu güdümlü yayınlar hakkında daha önce değerlendirme yapmıştık. Belki de bir başka açıdan da bakmak gerekiyor bu yayınlara: Tarihinde ilk defa Türkiye'de gerçekleştirilen seçimler tüm dünyada yakından takip edildi, Türkiye'de vatandaşların tercihi merak edildi, etkilenmeye ve şekillendirilmeye çalışıldı. Bu, başlı başına Türkiye demokrasisinin gücünün, Türk toplumunun demokrasiye olan bağlılığının küresel ölçekte zımni kabulü olarak da değerlendirilebilir. Her ne kadar ahlâkî ve ilmî açıdan ciddi sorunlar taşısalar da.
Neticede 16 Nisan referandumu ile Türk demokrasisi güçlendi, bir sınavdan daha başarıyla geçti. Şimdi bu rüzgarı fırsata çevirip Türkiye'nin önünü açacak işler yapma, önümüzdeki süreçlere odaklanma, siyasi süreçlere odaklanma zamanıdır. Evet oyu da verse hayır oyu da verse Türk demokrasisine katkı sağlayan herkes bu ülkenin vatandaşıdır, eşit derecede makbuldür.
Belki sonuçlar üzerine daha sonra başka değerlendirmeler yapılacaktır, ama ilk aşamada göze çarpan doğu ve Güneydoğu'da yani Kürt oylarındaki artış olduğunu söyleyebiliriz. Geçen haftaki bir yazımda, Başbakan ve Cumhurbaşkanımızın Doğu mitingleri üzerinden gözle görülür bir oy artışı yaşanacağından ve bunun da Kürt sorununa yepyeni bambaşka bir sayfa açacağından bahsetmiştik. Gerçekten de böyle oldu. Batı Anadolu'da görünen göreli oy düşüklüğüne mukabil, Doğu ve Güneydoğu oylarında görülen bu artış, bu referandumda Evet oylarının ipi göğüslemesinde bir hayli etkili olmuş oldu. Bunun üzerine daha çok konuşacağız.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019