Yasin AKTAY
16 Nisan'dan sonra Siyaset, artık daha meşakkatli bir yol” demiştik.
Aslına bakarsanız özü itibariyle, yani hakkını vermek istediğinizde, siyaset zor ve meşakkatlidir.
Gerçi, dünyayı “zaten böyle gelmiş, böyle gider” diye kabullenirseniz, egemen güçlerle çatışmadan, onların arzularına uyarsanız, heva ve hevesleriyle çatışmadan çizilmiş daireler içinde kalarak yaparsanız, siyaset en kolay iş.
Ancak bu tarz-ı siyaset insanı insan olmaktan da çıkarır. Bu tavır siyasetin özüyle bağdaşmayan bir olağan siyaset pratiği olarak ortaya konur. Siyaset adına olağanlaşmış olması, siyasetin anlamını da tahrif edici bir rolü deruhte eder.
Oysa özü itibariyle siyaset “değişme ve değiştirme” talebini ve iradesini gerektirir. Olup bitenden razı olanın siyasette yeri olmaz.
Olanı olduğu gibi kabullenen, etliye sütlüye bulaşmadan bir pratik olarak ortaya konulan emek de siyasetin aktörü değil nesnesi, aracı veya işçiliğine razı olmaktan öte bir anlam ifade etmez.
O yüzden siyaset tarihi, büyük siyasetçi gibi görünüp aslında hiçbir şeyi değiştirmeye talip olmayan, statükonun sahiplerine hizmetten başka bir misyonu olmamış figüranlarla doludur. Üstelik kurulu düzenleri sürdürmeyi, ona saygı göstererek bütün ezberleri sürdürmeyi siyasette bir saygınlık kaynağı olarak da yeniden sunmaktan geri durmamış siyasetçiler. Sözümona “devlet ciddiyeti”, “tarafsızlık”, “ağırbaşlı siyasetçilik” görüntüleri altında, dokunulmazlık kazanan kötülerin bir şekilde kuşatıp ele geçirmiş oldukları iktidarlar olmuştur. Kötülerin siyaseti, tam da o tarafsızlık ve devlet ciddiyeti görüntülerinin ürettiği kurumsallaşmış siyasi pratikler yoluyla güçlü bir dokunulmazlığa, ulaşılmazlığa kavuşmuştur. Öyle bir hal almıştır ki, müteselsil olarak küresel bir iktidar ve sömürü ağına bağlanan kesif bir kötülüğü hiç kimsenin kötülük olarak görmesi, görse bile göstermesi, gösterse bile dokunması dünyanın en zor işi haline gelmiştir.
Bu zorluğu üstlenmek adam gibi siyasetçinin işidir. İyilik görüntüsü altında bize yutturulanın saf bir kötülük olduğunu söyleyebilme ve onunla mücadele edebilme cesareti…
Güzellik olarak sunulanın iğrenç bir çirkinlik olduğunu gösterebilmek çılgınca bir cesaret gerektirir. Dünyanın gidişatına ters düşmeyi gerektirir.
Ters düşünce kaçınılmaz olarak egemenlerin saldırılarını, istihzalarını, alaylarını, aşağılamalarını üzerine çeker. Gerçek siyasetçi bütün bunları göze alarak bir yola koyulur ve bunların hepsi başına gelir. Tarihte gerçek anlamda siyaset ortaya koyabilmiş insanların hiç biri bu süreçlerden muaf olamamıştır. Kimi başarmış kimi başaramamıştır. Haddi zatında başarmış olmak değil, bu siyaset pratiğini ortaya koyabilmek bile başlıbaşına bir iştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti ile ilişkisinin ihya edildiği toplantıda dile “AK Parti tarzı siyaseti”nden bahsetti. Doğrusu bu tarz-ı siyaset tam da kendi şahsıyla özdeşleşmiş bir tarz ve tam da bu siyasetten bahseder. Sorunlar çok ve bu sorunların büyük kısmı kurulu ilişkiler ağından kaynaklanır. Bu ağa karşı mücadele etmek lazım ve bu ilişkiler düzeninin ifsat ettiği adalet dengesini yeniden düzeltmek, ıslah etmek lazımdır. Kolay bir iş değildir bu, çünkü mevcut zulüm düzeni bütün siyasi alışkanlıkları da belirlemiştir. Bu düzenin mağdurları bile bu düzenin ideolojik büyüsüne, etkisine maruz kalmışlardır. Onları bile ikna etmek lazım olacaktır.
Türkiye'de şimdiye kadarki olağan siyaset alışkanlığı, kendisine çizilen sınırları korumayı temin etmeye dönüktü. Oysa Erdoğan o sınırları tartışma konusu yaptı, yetmedi o sınırları değiştirdi. Her zaman zora talip oldu, ama elbette sırf zor olduğu için değil, mevcut kıskaçtan başka türlü bir çıkış olmadığını gördüğü için.
Zoru gördüğü yerde şapkasını alıp gitmeyi hiçbir zaman bir seçenek olarak görmedi. Zorun karşısına dikilmeyi, ona teslim olmak yerine onu pes ettirmeyi seçti. Siyasi geçmişi boyunca yaptığı kritik tercihlerin hepsinde bu risk, bu meydan okuma vardır. Onu uzlaşmaya davet edenler oldu, aksi takdirde başına gelecekler hususunda küstahça tehditler savurdukça o, şantajcılarla, siyasi rüşvetçilerle, tehditkar müstekbirlerle çatışmayı göze aldı ve bütün bunların neticesinde hep o kazandı.
Alışkanlıkları değiştiren, ezberleri bozan, yeni alışkanlıklar kazandırıp yeni bir nizam inşa eden bir iradesi olduğu çok açık. Bu sayede siyaseti “özü itibariyle” yani asli zorluğuna doğru restore eden bir yolda yürüyor. Siyaset insana en çok yakışan, insanın insani potansiyellerini en iyi gerçekleştirebildiği bir alan ve o bunun en iyisini yapıyor. Değiştiriyor. Bütün aksi telkinlere rağmen, “bu yol risklidir ve gereksizdir” tavsiyelerine rağmen tasavvur ettiği siyaseti ve neticeyi kovalamaktan geri durmadı şimdiye kadar.
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçildiği süreçte kendini sistemin sahibi görenlerin en son şapkadan çıkardıkları 367 numaralı engelin ifade ettiği bütün mesajlara rağmen Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinden, ardından cumhurbaşkanının hak tarafından seçilmesi düzenlemesinden vazgeçmedi.
Şimon Peres'in yüzüne karşı çektiği “one minute” restiyle birlikte Türkiye'nin dış politikada bağımsızlaşma sürecinde önemli bir çıkış ortaya koydu.
Ekonomi yönetiminde IMF'den bağımsızlaşma sürecinde kendisinin zaman zaman tek başına üstlenmek zorunda kaldığı faiz karşıtı politikasının önemli bir etkisi oldu.
Gezi hadisesini herkes basit bir ağaç duyarlılığı olarak görüp gençlerden bir mesaj olarak okumaya yöneldiğinde ortada bir mesajın olmadığını, olayın bal gibi bir çapulcu kalkışması olduğunda ısrar etti ve haklı çıktı. Haklılığı 17-25 Aralık'ta FETÖ tarafından girişilen darbe girişiminin aynı merkezlerin bir sonraki planı olduğunun anlaşılmasıyla daha iyi görüldü.
Dershanelerin ve ardındaki hizmet iddiasının nasıl bir fitne kaynağı olduğunu görüp onunla mücadeleyi göze aldı. Kabul edelim ki, ondan başka hiç kimse küresel güçlerden destek almakta olan ve küresel çapta bir örgütlülüğe sahip böyle bir sinsi harekete karşı çıkmayı göze alamazdı. O bu savaşa girdi ve sadece Türkiye'yi değil, bütün İslam dünyasını İslam'ı da tahrif etmekte olan bu fitneden kurtardı.
17-25 Aralık, Çözüm süreci ve bitirilmesi, 15 Temmuz ve en son Başkanlık sisteminde ortaya koyduğu öncü, ısrarcı ve takipçi tutumuyla siyaset tarzının ince çizgilerini iyice belirginleştirmiş oldu Erdoğan.
Bu siyasetin somut tezahürü ve millete kazanımı çok elbet. Özeti: 15 yılda yaşanmış olan ve halkın hayatına doğrudan etki etmiş olan kalkınma, demokratikleşme ve iyi yönetim olmuştur.
Kendi ifadesiyle, “On dönüm bostan, yan gel yat Osman” kolaycılığı ve ucuzculuğun yeri yok bu tarz-ı siyasette. Çalışmak, çabalamak, gerekirse meydan okumak ve değiştirmek, ama illaki halkın gönlündeki yerini sağlam tutmak var.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019