Yasin AKTAY
Tarih boyunca Kudüs ne durumda olmuşsa dünya da o durumda olmuştur. Dünyada cari olan düzen ne olmuşsa onun Kudüs’e yansıması birebir olmuştur. Bir şehir olarak Kudüs’ü elinde tutanlar, dünya hakkında nasıl bir tasavvura sahip olmuşlarsa aynısını Kudüs’e uygulamışlardır. Kudüs’ün Hıristiyanların elinde olduğu dönemlerde Hıristiyanlar başka milletten olan insanlara nasıl bakmış, nasıl davranmışlarsa hakimiyetleri altındaki başka yerlerde de aynı dünyayı geçerli kılmaya çalışmışlardır. O yüzden Kudüs’ün bugünkü mahzunluğu, ağlayışı sadece kendi mahzunluğundan değil, dünyanın genel geçer ahvaline olan hüzünlü bakışındandır.
Yahudilere vaad edilmiş toprakta kurulan ve Hz. Süleyman tarafından inşa edilen mabedin gölgesindeki Kudüs bir süre adalet ve yüksek bilgeliğin merkezi ve bütün dünya için bir adalet ve tevhid modeli olarak devam etti. Ama daha sonra İsrailoğullarının seçilmişliği ırkçı bir temelde yanlış anlamaya başlamalarından ve kendilerini bütün insanlardan ırk olarak üstün saymaya başlamalarından sonra adalet ve tevhid modeli olmaktan hızla uzaklaştı Kudüs.İsrailoğulları buralara yansıtmaya başladıkları kibirlerinden yola çıkarak çevrelerine de sorunlar üretmeye başladılar. Meşhur Babil sürgününe kadar Kudüs’ü hedef alan farklı saldırılar neticesinde her seferinde Yahudiler ya katliamlara veya sürgünlere maruz kalmışlar.
Yahudilerin son sürgünden sonra Kudüs’le neredeyse bağları kopmuştur. Bu olaydan sonra Hz. Ömer’in fethettiği zamana kadar Yahudilerin Kudüs’e girmeleri bile yasaktır. Hz. Ömer bu şehri kölesiyle tek bir deve üzerinde dönüşümlü olarak yaptıkları meşhur yolculuğun sonunda girerek savaşsız, çatışmasız şehirdekilerin talebiyle fethetmiştir. Fetih kavramının anlamıyla en çarpıcı biçimde buluştuğu hadisedir Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethi. Tek bir damla kan dökülmemiş ve fethedildikten sonra yepyeni bir düzen tesis edilmiştir.
Bu düzen en güzel şeklide Hz. Ömer’in meşhur sulhnamesinde ifadesini bulmuştur. Hiç kimsenin inancına, kilisesine, dini yaşama özgürlüğüne müdahale edilmeyecek, herkesin can, mal, din, ırz ve akıl emniyeti güvence altında olacaktır. Bu sulhname ile birlikte Yahudiler yüzyıllar sonra Kudüs’e rahatlıkla girebildi ve ondan sonra devam eden yüzyıllarda, Kudüs’ün Haçlılarca işgal edildiği zamana kadar 450 yıl kadar Kudüs’te Müslüman ve Hıristiyanlarla birlikte güvenle, huzurla yaşayabildiler.
1099 yılında Batıdan gelen Haçlı Hıristiyanlar Kudüs’ü işgal ettiklerinde taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmamış, sadece Müslümanları değil Yahudileri de, hatta burada yaşamakta olan Doğu Hıristiyanlarını da katlettiler. Şehri ellerinde tuttukları 90 yıllık süre içinde ortaya koydukları model dünyada da bütün insanlar için öngördükleri model oldu.
Bilahare Selahaddin Eyyübi’nin 1187 yılında hem tekrar fethedişi hem de burada tekrar Hz. Ömer’in tesis etmiş olduğu düzeni tekrar tesis etmesi Müslümanların Kudüs için öngördükleri düzenin tesadüfi olmadığını göstermiştir. Sonradan Kudüs Osmanlıların eline geçtiğinde de aynı düzen devam etmiştir. Müslümanların dünya için tasarladıkları model, birlikte yaşama, din ve vicdan özgürlüğü, ibadetlerini özgürce yapmak ve mabetlerin güvenliği konusunda mükemmel bir model ortaya konmuştur.
Bu arada Avrupalı Haçlı Hıristiyanlar Kudüs’te nasıl bir model uygulamışsa, kendi ülkelerinde de aynı modeli hayata geçirmişler: Hoşgörüsüz, tahammülsüz, ne Müslümana, ne Yahudiye ne de kendilerin dışındaki mezheplerden olan Hıristiyanlara...
Ortaçağ'da Avrupa’nın hiçbir kentinde hakim dinin veya mezhebinin dışında başka hiçbir din ve mezhebe yer yoktur. Hiçbir Avrupa şehrinde cami yoktur. Katolik kilisesi varsa Protestan kilisesi yoktur. Ortodoks kilisesi varsa Katolik kilisesi yoktur… oysa Aynı dönemde, yani Hıristiyanların Ortaçağı'nda Müslüman kentlerin hepsi, Müslümanların Kudüs’te ortaya koyduğu modeli her tarafa aynı şekilde uygulamaktadır. İşte Kahire, Antakya, İstanbul, Konya, Saraybosna, Şam, Bağdat ve diğer bütün Müslüman şehirler.. Hepsinde de cami, havra ve kilise şehrin tam göbeğinde bir arada bulunur. Hiçbiri şehrin periferinde değildir.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra Yahudilere asırlarca tahammülsüzlük gösteren Avrupalılar onlara karşı günahkarlıklarının bir kefareti olmak üzere Filistin’i, Kudüs’ü hediye etmek istediler. Yahudilere bir vatan oluşturma, onları Zionlarına yerleştirme girişimleri, Kudüs’te kendi düzenlerini kurma tarzları, aynı şekilde bugünün dünyasını dizayn etme tarzlarıyla son derece benzer. Dünyayı nasıl bir zulme boğuyorlarsa, o zulmün aynısını Kudüs’te de uyguluyorlar veya tersi. Yani Kudüs’te nasıl bir pratikleri varsa, dünyadaki pratikleri de o.
İsrailoğulları tarih boyunca hem Kudüs’te hem de başka yerlerde kendilerini defalarca katliamdan kurtarmış olan Müslümanlara Kudüs’te neyi reva görüyorsa, başka yerlerde de aynı şeyleri reva görüyor. O yüzden Kudüs’ün ahvali her zaman dünya ahvalinin özetidir. Kudüs dünyanın aynasıdır. Kurtuluş Kudüs’te başlar veya Kudüs’te tamamlanır.
Dünyadaki zulmü, çarpıklığı olduğu gibi bırakıp Kudüs’ü özgürleştirmek mümkün değil. Kudüs’ü kurtarabilmek için dünyadaki bu adaletsizliklere son vermek gerek. Dünyada düzen değişmedikçe Kudüs’te hiçbir şey değişmez, kendimizi kandırmayalım. Kudüs’ün bugün bu işgalin altında kalmaya devam etmesi, dünya düzeninin ısrarla ve inatla siyonizme hizmet eden bir tarihe, bir uluslararası düzene çalışıyor olmasının sonucudur. Dünyanın beşten ibaret sayılmasının neticesidir. Ama hepsinden de öte Kudüs’ün bugünkü durumu, 1,5 milyardan fazla Müslümanın, Müslümanca yaşamıyor olmasının, kime dost kime düşman olacağını bilmiyor olmasının bir yansımasıdır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019