Yasin AKTAY
ölgedeki bütün unsurların şiddetli itirazına rağmen Barzani yönetimindeki IKBY referanduma gitti. Bu referandumla bir bölgenin münhasıran bir etnik gruba ait olma iddiası bir adım daha teşvik ve cesaret bulmuş oldu. Bu cesareti ne kendinden ne de bölgenin yerel güçlerinden bulamadığı çok aşikar.
Bu referandumla birlikte Kürdistan olarak tescil edilmeye çalışan yerlerde asırlardır binbir çeşit insan yaşıyor. Üstelik hepsi de bölgenin yerel unsurları. Hasbelkader bir yerde demografik çoğunluğu elde etmiş bir unsurun geriye kalanlar üzerinde bu etnik hakimiyeti iddia etmesi aslında uluslararası hukukun da tanıyıp önünü açtığı bir mantık değil.
Kerkük, 1957 sayımına göre nüfusunun yüzde 70’i Türkmen olan bir bölge. Arada yaşanan savaş, ABD işgali ve ardından IŞİD tehditleri ve sürekli olağanüstü hal altında bu demografik yapı nasıl gelişti bilinmez ama diyelim bugün Kürtler orada çoğunluk haline gelmişse bile bu çok yakın zamanda gelişmiş bir durum olmalı. Bu kısa süre içinde salt sayısal çoğunluğu öne sürerek bir yeri etnik bir kimlik adına temlik etmeye çalışmanın tek adı gasptır, işgaldir.
Bu referandumla Barzani yönetimi birilerine güvendiği için bu cüretkarlığı ortaya koyarak aslında bölgede müteselsil işgal girişimlerinin de kapısını içerden açma görevini üstlenmiş oluyor.
Bu referandumun neticesinin hemen ayrılık olmayacağı, daha doğrusu olamayacağı aşikar. Olamaz, çünkü işin sosyolojisi kadar bir de coğrafyası var. Bu coğrafya ile bir insan topluluğunun tek başına ayakta kalması zaten mümkün değil. Etrafındaki bütün ülkelerin karşı çıktığı bir ülkenin ayakta kalması hiçbir objektif değerlendirmeyle mümkün değil.
O yüzden sonuçların zaten yüzde yüze yakın bir oranda 'evet' olarak çıkacağı önceden belli olan referandumun ertesi günü hemen bir ayrılık olacağını elbette kimse bekleyemez. Neçirvan Barzani de, yaptıkları işin ne kadar imkansız bir iş olduğunun farkında olarak oylamanın yapıldığı saatlerde bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissediyor. Referandumun bölgedeki hiç kimseye karşı olmadığını bilhassa Türkiye’ye karşı olmadığını söylüyor. Referandumun neticesinde bir ayrılığın gelmeyeceğini anlatıyor.
Zaten gün gibi aşikar olan bu gerçek dolayısıyla herkes uyarısını yapmıyor muydu? Gerçekleşmesi imkansız olan, bölge halklarını tahrik ve aralarına fitne sokmaktan başka bir neticesi olamayacak olan böyle bir referanduma girişmenin ne anlamı vardı o zaman?
Birileri “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” hikayesine biraz fazla inandırılmış olabilir. Elbette bu tamamen yok sayılabilecek bir husus değil. Ancak modern dünyada gerçekten kendi kaderini belirlemiş bir ulus var mıdır diye dürüstçe sormak lazım. Bugünün dünyasında devletler ne yazık ki başka devletlerin himayesi, müdahalesi veya mücadelesi olmadan kurulamıyor. İşte 6 yıldır Suriye halkının görmekte olduğu zulüm ayyuka çıktı. Suriye halkı kendi kaderini belirleme iradesine tutunmaya çalıştı, kendi yöneticisinden ve yedi düvelden görmediği zulüm kalmadı.
İşte Mısır halkı da kendi kaderini tayin etmek istedi, en barışçıl biçimde ve en demokratik yolla toplum iradesini ortaya koydu da ne oldu? Onun kaderini belirleme iddiasını kendi firavunları, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İsrail ve ABD ve AB ülkeleri onlara kaptırmadı. Sergiledikleri bütün onurlu duruşlarına, direnişlerine rağmen azatlıklarını alamadılar. Yemen, Libya örnekleri de var.
Asıl, ulusların köleliği diye bir gerçeklik var. Ulusların kaderini belirleme hakkı dünya egemenlerinin en önemli iddiası ve gerçekliği. Sadece güçlerinden ve zorbalıklarından gelen bu hakkı elden bırakmıyorlar.
Bu arada zannetmeyin ki, ulus kurdurdukları halkları azat etmiş ve onlara kaderlerini belirleme özgürlüğü tanımış oluyorlar. Asıl kölelik ondan sonra başlıyor. Bugün kendini egemen ulus zanneden veya bu cakayı satan ama iradeleri tamamen sahiplerine bağlı devletler dolduruyor ortalığı. O uluslara bir de güçlü bir ulus yanılsaması vererek tuhaf bir kimlik gururuyla da bunu beslemeyi ihmal etmiyorlar.
Yoksa keşke Kuzey Irak veya Kuzey Suriye’nin Kürtleri gerçekten kendi kaderlerini belirleme gücüne ve iradesine sahip olabilseler. Helal hoş olsun deriz.
Çünkü biliriz ki, Kürtler veya bölgedeki hiç bir halk kendi kaderlerini kendi kardeşlerinin, komşularının, dindaşlarının aleyhine tayin etme arayışına tamah etmezler.
Bugün bölge halklarının çoğunluğundan esirgedikleri bu hakkı Kürtlere bütün tarihi ve sosyolojiyi zorlayarak vermelerinin Kürtlere özgürlük ve onur getireceğini kimse beklememeli.
Bu süreci yönetmeye çalışanların dayandıkları “ulusların kaderini belirleme” iddiası küstahça bir tanrılık iddiasından farksız. Aslında ulusların kaderini bu yolla kendilerinin belirlemiş olduklarını iddia etmiş oluyor, istediklerini ulus kılarak tarih sahnesine çıkarıp istediklerini tarih sahnesinden silebilecekleri iddiasını içeren bir hadsizlik sözkonusu.
15 Temmuz’da aslında bir halkın iradesi ne imiş, nasıl ortaya konulurmuş, çok iyi gördüler. Pes etmediler. Bir daha bilecekler, görecekler. Sonra ayne’l-yakin bir daha görecekler, belirlediklerini zannettikleri kaderin üstündeki kaderi ve sahibini...
Sonra özgürlüğü hakkıyla yaşayanların karşısında nasıl bir hiç olduklarını...
Ve sonra kaderini belirlemeye kalkıştıkları halkların dönüp kendi kaderleri içinde kendilerine nasıl bir son hazırladıklarını…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019