Yasin AKTAY
AK Parti’nin kurumsal ve geleneksel hale gelmiş altı aylık istişare ve değerlendirme toplantılarının 26.sı hafta sonu Afyonkarahisar’da yapıldı. 16. Yıldönümünde olan AK Parti, seçim şartları haricinde bu toplantıları hiç aksatmadan 16 yıldır tam katılımla devam ettiriyor. Bu toplantıların partinin kurumsal kimliğini sürekli besleyen, onaran, yeniden üreten bir işlevi deruhte ettiğini söyleyebiliriz.
Bu seferki toplantının en önemli özelliği hiç kuşkusuz hareketin lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın q cumhurbaşkanı seçilmeden önce katıldığı son toplantıdan üç buçuk yıl sonra ilk defa katılıyor olmasıydı. Afyonkarahisar kampı aileleriyle birlikte katılan partililerin bu vesileyle hasretle özlemiş oldukları liderleriyle buluşmalarına sahne oldu.
Kurulduktan sadece 15 ay sonra tek başına iktidarla tanıştı AK Parti. O günden beri Türkiye’yi yöneten tek parti olma vasfı dolayısıyla bu kamp aynı zamanda ülke ve dünya sorunlarının hem konuşulduğu hem de çözümlerinin de geliştirilmeye çalışıldığı bir kamp olma özelliği taşıyor.
İktidara geldiği ilk yıllarda, çok az partiye nasip olacak bir başarıyla gelmiş olsa bile karşısında çok çetin bir mukavemet buldu AK Parti. Bu mukavemet uzun süre AK Parti’yi arzuladığı reformları yapmaktan men etmeye çalıştı. İnsan hakları ve demokratikleşme alanında yapmak istediklerine karşı bulduğu bu dirence karşı ortaya koyduğu performans AK Parti’yi uzun süre “iktidardaki muhalefet” gibi tuhaf bir role mecbur bıraktı.
Hep söylediğimiz gibi, aslında AK Parti’nin sürekli kendini yenilemesini sağlayan, halk nezdinde bir umut olarak onu hep dinç tutan bu gerilim oldu. Bu gerilim içinde AK Parti Türkiye’de ifade özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldırdı, demokratikleşmede Avrupa standartlarının bile ilerisine gitti.
Bu söz tabii ki tuhaf kaçacak, çünkü hala AB’nin bizi en çok eleştirdiği noktadır bu. Ama doğrusu demokratikleşme ve ifade özgürlüğü standartları konusunda AB’yi referans almanın bizi tam bir felakete sürüklüyor olduğunu görecek kadar yaşadık. Terörle mücadele konusunda şimdi çok net anlıyoruz ki, AB ülkelerinin Türkiye’den beklediği şey gerçekten demokratikleşme ve ifade özgürlüğü değil, kendi işbirlikçisi olan teröristleri koruyacak bir zırhtan başkası değil.
15 Temmuz’da açığa düşen tavırları ve hem PKK hem FETÖ üyelerine karşı sergiledikleri korumacı yaklaşımları başka türlü yorumlanamaz. Diğer yandan kendileri en ufak bir terör olayıyla karşılaştıklarında devreye tereddüt etmeden ve hiç kimsenin eleştirisine aldırış etmeden soktukları olağanüstü hal tedbirleri Türkiye’ye hiçbir laf söyleme hakkı bırakmaz kendilerinde.
Bu ayrı bir bahis, dönelim AK Parti’nin Türkiye’de “iktidardaki muhalefet” olarak yaptıkları mevzusuna. AK Parti uzun yıllar karşısındaki muhalefetin direncine karşılık adeta sessiz devrimlere imza attı. Bu direnç içinde defalarca darbe teşebbüslerine veya hazırlıklarına maruz kaldı. Liderine sayısız suikast girişiminde bulunuldu. Kapatma davasına maruz kaldı. Ülkeyi ekonomik ve demokratik açıdan tam düze çıkardığını düşünürken 2013 yılında arka arkaya önce Gezi isyanına, sonra 17-25 Aralık yargı darbesine, sonra Kobani kalkışmasına, sonra 7 Haziran şer ittifakının operasyonuna, sonra 15 Temmuz darbesine ve aralarda sayısız ekonomik saldırıya maruz kaldı.
Bu saldırıların çoğu AK Parti’nin her seferinde “artık iktidar olduk” zannına kapıldığı dönemlerde gerçekleşti. Demokratikleşmeye karşı direncin bertaraf olduğu zannedilen durumlarda AK Parti’nin maruz kaldığı bu saldırılar içerde direncin kolay kolay bitmeyeceği ve bu direncin kökünün de ülke içinde olmadığını iyice anladı. Doğrusu bugün artık alışageldiğimiz “Kemalist düzen” veya statüko kavramsallaştırmasıyla o direnci açıklamanın hiçbir münasebeti de kalmamıştır. Direncin enerji kaynağı ülke içinde değil, dışında, bizatihi dünyanın kurulu sisteminde. Artık AK Parti’ye değil direnç, tabii ki AK Parti’nin yönettiği Türkiye’nin tamamınadır.
AK Parti gücünü ve tazeliğini ülke içindeki köhne, gizli, derin iktidara karşı muhalefetinden nasıl alıyorduysa, bugün de Türkiye gücünü dünyadaki köhne iktidara karşı temsil ettiği muhalif konumundan alıyor. O konumu kendisini, çevremizdeki bütün hareketliliklerin hedefine koyuyor. O yüzden dünkü İstişare toplantısının kapanış konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Kuzey Afrika’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da olup bitenlerin Türkiye ile alakası olmadığını söyleyenler ya hiçbir şeyden anlamıyorlar veya her şeyi biliyor da hepsi de Türkiye’yi hedef alan bu saldırıların bir bir parçasıdırlar” dedi.
15 yıl önce Türkiye nispeten içine kapanıktı, sorunlarının çoğunu da kendi iç gündemiyle tüketiyordu. 15 yıl sonra Türkiye dünyada ekonomisi 17. Dünya siyasetinde görmezden gelinemeyecek bir rolü ve etkisi olan bir ülke. O yüzden hiçbir iç meselemiz dünyadan bağımsız olamadığı gibi, dünyada olup biten hiçbir şeye bigane kalamadığımız bir konumdayız. Bu konum elbette bize daha çok sorumluluk ve yeni roller yüklüyor. Bu rolü iyi anlamalı, iyi çalışmalı, hedefleri büyütmeliyiz. Bu yüzden bu istişare toplantısının başlığı “Hep birlikte Büyük Hedeflere” şeklinde konulmuştu.
Ülke içinde kendi vatandaşımıza karşı 15 yıllık iktidardan sonra, “karşımızdaki statüko veya direnç” diyerek sığınabileceğimiz hiçbir mazeretimiz yok.
En iyi olmak ve hep iyi olmak zorundayız.
Elbetteki bu konuda yapılacak, söylenecek çok şey var.
Yapmaya ve söylemeye devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019