Yasin AKTAY
Cemal Kaşıkçı’ya İstanbul’da yapılan operasyonun, bu operasyona katılanların kimlikleri ve faaliyetleriyle ilgili detaylar gün geçtikçe ortaya çıkıyor. Daha çok detayın ortaya çıkacağı da şimdiye kadar çıkanlardan anlaşılıyor.
Dostumuz Kemal Öztürk çok haklı olarak kalleşçe ve hunharca katledilen değerli dostumuz Kaşıkçı’yla ilgili haberlerin veriliş biçimine itiraz ediyor. Öldürülenin kimliğinin “bir muhalif gazeteci” olarak geçiştirilmesinin, cinayetle ilgili aşırı detaylar üzerinde durulmasının, öldürülme biçimi ve öldürülme anı üzerindeki aşırı ilginin, maktulün arkasındaki o büyük şahsiyeti, o insani durumu ve hikayeyi gözardı etmeye yol açtığını söylüyor.
Neticede ortada son derece insani bir hikaye var. Kendi ülkesinden uzakta bir izdivaç gerçekleştirmeye çalışan birinin kendi ülkesinin konsolosluğuna tedirgin gidişi var. Düşüncesiyle, şahsiyetiyle, insani ilişkileriyle, nezaketi, zarafeti ve asaletiyle dev gibi bir insan var.
Son derece zeki, entelektüel, analitik bir kafaya sahip bir siyaset uzmanı, aynı zamanda dünyayı, bölgeyi, Türkiye’yi ve Suudi Arabistan devletini çok iyi bilen bir insan ama bu insanın bütün bu bilgileri ve vizyonu kendi evlilik sürecini tamamlayabilmek için kendi ülkesinin konsolosluğunun vereceği basit bir evrakı almaya giderken tamamen devre dışı kalıyor.
Kendi ülkesinin kendisine bu veya buna benzer bir şeyi, hem de Türkiye’de asla yapamayacağına duyduğu bir güven var. Bu güveni dört gün önce (28 Eylül günü) test etmiş zaten. O yüzden ikinci randevuya daha da rahat gidiyor.
Şimdi burada duralım ve olay gününden beri bu olay üzerinden geliştirilen senaryolara bir bakalım isterseniz.. Bir mecliste bu olayı bu şekilde anlattığımda “ne yani herşey bu kadar basit mi yani?” diye birini alaycı ve çok bilmiş sorusu tam da Öztürk’ü rahatsız eden noktanın gereğinden fazla ihmal edildiğinde bizi gerçekler aleminden ne kadar da kopardığını hissettim.
Bu sorunun zımnen varsaydığı şey şuydu: Devletler hiçbir zaman hiçbir şeyi öyle basit, hesapsız, plansız, stratejisiz yapmazlar. Herşey önceden, hatta çok önceden planlanmıştır. Böyle bakınca Kaşıkçı sadece bu plan içinde muhtemelen kendi başına bile geldiğini kendisi bile bilmeyebilecektir. Bu olay içinde kendisine ölüm yazılmamış olsa belki kendisinin de komplonun bir parçası olduğu düşünülecektir.
Oysa devletlere atfettiğimiz aşırı zeka veya stratejik akıl da bazen gerçeklerden çok kopuk olabiliyor. Gerçekler bazen zannettiğimizden çok daha fazla basit olabiliyor.
Bizim kafamızda devletlerin davranışları için çizdiğimiz imajdan o devletlerin haberleri bile olmayabiliyor. O yüzden devletler hakkındaki efsaneler “şeyh uçmaz, mürit uçurur” kabilinden şeylerdir.
Neticede devletleri de insanlar yönetir ve o insanların becerileri, sorumluluk anlayışları, ciddiyetlerinden de etkilenirler. Üstelik bazen devletler, hele büyük devletler, çok daha az sayıda bir grubun, hatta bir bireyin organize olabilme yeteneğinden daha azına sahip olabiliyorlar. Bürokrasiyi az çok bilenler ne demek istediğimizi çok iyi anlarlar.
Olayı “15 kişinin göstere göstere gelip bir cinayet işlemesi” diye hikaye etmeye başlarsanız, olayın içinde sadece pespayelik ve acemilik görürsünüz. Oysa muhtemelen birçok faili meçhul cinayet başka türlü işlenmemiştir. Daha önce arkadaki pespayeliği gösterecek büyük bir iz veya sıcak takibi mümkün kılacak bir ipucu bırakılmamış olması başka bir çok olayı bugün takip etmemizi imkansız kılıyor ve faillerini efsaneleştirmemizi sağlıyor.
Bu cinayette de kritik ismin veya sıcak takibi mümkün kılan şahsın Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz olduğu çok açık. Olay günü Cengiz Kaşıkçı’yı konsolosluk dışında bekliyor olmasa ve onun çıkışını bir türlü göremediği bilgisini sıcağı sıcağına aktarmamış olsa bugün muhtemelen Kaşıkçı’nın nerede kaybolduğunu Türkiye kazan istihbarat kepçe arıyor olacaktı. Akla konsolosluk ya hiç gelmezdi veya gelse de oraya doğru bir soruşturmayı uzatmak çok da mümkün olmazdı.
Bir de şu Agatha Christie akıl yürütmeleriyle yürütülen komplo teorileri var ya: Cinayet en çok kimin işine yaramışsa cinayeti o işlemiştir. Buradan yola çıkarak bugün bu cinayetten en çok zarar görenin o olması dolayısıyla bu işin Suudi Arabistan’a karşı bir komplo olduğu sonucunu çıkaranlar var S. Arabistan medyası bu akılla önüne gelen saldırıyor. Bir Türkiye’yi bir Katar’ı bir İran’ı suçluyor.
Savunma telaşı içinde ne dediğini bilmez vaziyetteki Suud medyasının bu akıl yürütmeye prim vermesini anlayabiliyoruz da Türkiye’den de sırf “hiçbir şey bu kadar basit olamaz” diyerek ciddi ciddi bu işte akıl yürütmeye çalışanlar var.
Ne yani? Suudi Arabistan Veliahtının emrinde çalışmakta olan her düzeyden 15 kişiyi, yine Suudi Arabistan Veliahtının hizmetindeki iki uçağa doldurup S. Arabistan konsolosluğuna Kaşıkçı’nın bulunduğu saati hedef alarak Katar, İran, Türkiye veya ABD mi getirtti? Bu nasıl bir akıldır?
Tabi bu cinayet romanlarının etkisindeki akıl yürütmenin ihmal ettiği çok basit bir gerçek var. Suçüstü durumunda, yani olayın açıklanmasıyla ilgili bir boşluk yoksa bu mantık işlemediği gibi oldukça münasebetsiz de kaçar.
Bir kazanç elde etmeyi uman katiller, yakalanacaklarını bilseler zaten cinayete girişmezler. Enselendiklerinde ise cinayetten kazanmayı umduklarının çok çok daha fazlasını kaybetmek durumunda kalırlar. Bu durumda Agatha Christie’den rol çalıp da komplo çözümlemelerine girenler hayal dünyalarında oyalanmaya devam etsinler.
Büyük kazanç umarak bu işe girişen katiller içinse çember daraldıkça daralıyor. Yakalanmaları an meselesi.
Yakalandıklarında kaybedeceklerinin haddi hesabı yok. Kaşıkçı’nın kanına bulaşan elleri kırılmış, olacak. Onu katletmeyi akıllarından geçirdikleri âna lanet okuyacaklar.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019