Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
1915 karşısında Türk toplumu (2)
26.04.2014
2066

 Türkiye'nin son 10 yılda yaşadığı en değerli deneyimlerden birisi 'tarih-kimlik karşılaşması'dır.

Tarih-kimlik karşılaşmasında kasıt şudur:

Tartışmalarda, tasavvurlarda, algıda toplumun geçmişe yeniden bakması, özellikle yakın geçmişi (örneğin 19. yüzyılı) kültürel farklılıkları, topluluk ilişkileri, topluluk öyküleri içinde idrak etmesi ve kendisine bakışını bu çerçevede tazelemesi...

Açıktır ki bu karşılaşmanın önemi, özellikle Türk kimliğine dair tarihi bir arınma ve yeniden yapılanma arayışını tetiklemesinden ileri gelir.

Bu arayış, kaçınılmaz olarak 1915 durağına uğramış ya da tersine, 1915 olaylarının toplumsal belleğe geri dönüşüyle alevlenmiştir. Diğer ifadeyle 1915'in toplumsal düzeyde algılanması, tartışılması, kısmen kabulü, bir yönüyle Türk toplumsal kimliğinin yeniden yapılanması, arınması çerçevesinde içe dönük bir işlev olarak karşımıza çıkmıştır.

Peki bu noktaya nasıl gelindi?

AB ilişkilerinin, dış dinamiklerin estirdiği rüzgarın bu noktada dolaylı bir payı olmuştur. AB'ye uyum çabaları etrafında ortaya çıkan milli egemenlik tartışmasının altını özellikle çizmek gerekir.

Ancak asıl yükü buraya ait insanlar taşımıştır.

Önce Ermeniler: Agos gazetesinin, Hrant Dink'in girişimleri, içe kapalı Ermeni cemaatini bir yönüyle Türkiye siyasal alanına açmaya, hatta katmaya yönelik ilk adımlar oldu. Agos ve Dink'in milliyetçi ve cemaatçi alanın dışında durarak Ermenilere ilişkin güncel hak, Ermeni meselesine ilişkin tarihi adalet taleplerini yüksek sesle dile getirmesi, bunları ülkedeki demokratikleşme süreciyle bağlantılandırması kritik aşamadır. Bu tavır, söz konusu taleplerin demokratların siyasi fikir ve programına yerleşmesine büyük katkıda bulunmuştur. Buna karşılık Ermeni cemaatinin tarihe ve güncel konumlarına ilişkin talepleri bu demokratik programa derinlik, tarihsellik ve çoğulculuk katmış, yüzleşmeyi hızlandırıcı bir rol oynamıştır.

Sonra bilgi: Aşama atlanmasına vesile olan unsurlardan birisi de akademik alanda yaşanan gelişmelerdir, hatta bir tür paradigma farklılaşmasıdır. Tarih çalışmalarında devlet, modernleşme ve güç merkezli hakim yaklaşımın, yerini toplum, toplululuk ve insan merkezli bir yönelişe bırakmasından söz ediyoruz 2000'li yıllarla birlikte Akademik entelligensiyanın 1915'e verdiği 'etik' ve 'politik' önem, gayrimüslim hallerinin tarihi analizi, tarih alanındaki akademik çalışmaların bir kaldıracı haline gelmiştir.

En nihayet basın ve aydın: Bu açıdan basının ve kamusal entelektüellerin oynadığı rol de ihmal edilmeyecek kadar önemlidir. 1915'i bir arınma kaldıracı kadar, kabul ve özüre kapı açan bir hatırlama, vicdan meselesi olarak ortaya atan onlar olmuştur. 2008 tarihli, 30.000 imzayı bir araya getiren özür kampanyasını bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Tüm bu unsurların etkisiyle denebilir ki, 1915, son yıllarda Türkiye'de toplumsal düzeyde başlayan bir yüzleşme sürecinin hem aynası, hem ayrıcalıklı nesnesi haline dönüşmüştür.

2000'li yıllar bu çerçevede Ermeniler üzerinden gayri müslümlerin, zihniyetlerde tarih sahnesine toplumsal bir kategori olarak yeniden girmeye başlamasına tanıklık etmiştir.

Söylemek istediğimiz şudur: Başkanlığın 24 Nisan taziye bildirisinden çok daha önce çeşitli unsurlarıyla toplum 1915'e doğru vicdan istikametinde kuvvetli bir başlangıç yapmıştır.

Tutturulan yol 'toplumsal meşruiyet yolu'dur.

Uzun, yavaş ilerleyen, buna karşın etkili, sahici ve kalıcı olacak bir yol...

Toplumun gerçeklerle baş başa kalıp, kendisini ve kültürü arındırma gayreti, katledilenlere yönelik tarihi, siyasi ve vicdani borcu algılaması hali...

Ve işlevseldir:

Bu meşruiyet, devleti ve siyaseti bir gün yapması gerekene kendiliğinden iter.

Bir kaç gün önce olduğu gibi...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar