Ali BAYRAMOĞLU
Son bir ay içinde Kobani'den Türkiye'ye 150.000 civarında insan geçti. Bir vahşet çetesinden canlarını kurtarmak için. O vahşet çetesi Kobani'ye yaklaşık 25 gündür saldırıyor. Önceki gece itibariyle şehri üç yandan kuşattılar. Dış mahallelerine girdiler.
Kenti savunan PYD güçlerinin ellinde hafif silahlar var. IŞİD roketatarlar ve tanklarla ilerliyor. Böyle devam ederse öykünün sonu malum: Kent düşecek, bir katliam daha yaşanacak, yeni göç dalgalarına kapı açılacak. IŞİD güney sınırımıza tam yerleşmiş olacak ve egemenlik alanını genişletecek.
Uluslararası koalisyon IŞİD'i havadan vuruyor ama ilerlemesi durdurulamıyor.
İnsani ve siyasi açıdan bir felaket olacak bu ilerleyişi durdurmanın tek yolu IŞİD'le mücadele eden güçlere destek olmak. Bunun yolu ise PYD'ye Türkiye üzerinden gidecek (tek geçiş yolu) askeri yardıma, örneğin tanksavarlara kapı açmak.
Türkiye buna yanaşmıyor.
Neden?
Görünür ilk neden PKK'ya, onun Suriye kolu olarak gördüğü PYD'ye askeri imkan ve güç sağlamamak. İkinci neden ise Kürt siyasi hareketinin Suriye'deki kaos sonrası Rojava'da başlattığı özerk idari alan uygulamasına, PKK'nın o alana yayılmasına, yerleşmesine karşı olmak...
Türkiye yardım koridoru açmak için Rojava bölgesindeki özerk kantonlar uygulamasına son verilmesini istiyor, yardım için bunun pazarlığını yapmaya çalıyor.
Ancak zaman geçiyor ve her şey için çok geç olacak bir noktaya doğru ilerleniyor.
Meseleye 'örgüt, siyaset, iktidar kavgası' açısından bakarsanız, PKK-PYD'nin Rojava'yı kendi hanelerine ekleme, Türkiye'ye bunu 'dayatma' politikası izlediği söylenebilir. Aynı çerçevede Türkiye'nin de bunu reddettiği, elindeki dolaylı gücü kullanarak bu yapılanmanın peşinde koştuğu açıktır.
Türkiye'de yapılan pekçok analiz, meseleyi bu açıdan ele alıyor ve bu kavşakta bitiriyor.
Oysa analizi belki de bu noktadan başlatmak gerekir.
Şöyle:
1.Türkiye belki bir paradoks karşısında ancak aynı zamanda bir seçim karşısında. Ankara'nın Esad'ın devrilmesi, Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması, yeni bir yönetimle Rojava dahil fiili iktidar cephelerinin ortadan kalkması politikası kısa vadede pek sonuç vereceğe benzemiyor. O zaman seçim şudur: Suruç'un aşağısında, güneyde komşusu IŞİD mi olacak, yoksa Kürtler mi? Mevcut politika pimi çekilmiş bir el bombası olan IŞİD'i Türkiye'nin birinci temas noktası haline getirecek gibi duruyor.
Bunu engellemek ancak yerel nüfus ve yapılarla donatılmış 'demokratik bir tampon' sayesinde olur. Kürt kozu, Kürt tamponu tam olarak bunu ifade eder.
Bu kozun anlamı sadece IŞİD'le mücadele değildir. Ayrı zamanda demokrasi şemsiyesini genişletmek, Türk-Kürt eylem birliğini hayata geçirmek, siyasi pazarlıkları bu çerçevede yapmak, Rojava'yı dolaylı olarak barış sürecine katmaktır.
2. Kobani'nin düşmesi sadece IŞİD'in geleceğe dönük ölümcül komşuluğu değil, aynı zamanda Türk-Kürt barışının yeni bir yara alması, araya yeniden kan girmesi anlamına da gelecektir.
İşin bu boyutunu anlamak için örgütü, PKK'yı, PKK'nın taktik ve propangadalarını unutup, sokaktaki Kürtlerin neden Rojava konusunda bu denli hassas oldukları sorusunu sormak gerekiyor.
Kobani sınırın diğer tarafında, hemen ucunda, Suruç'un tam karşısında bir Kürt kasabası. Mithat Sancar'ın ifadesiyle Suruç ve Kobani tek bir kasabanın yukarı ve aşağı bölgelerini, kuzeyi ve güneyini andırıyorlar. Coğrafi, insani, etnik bir akrabalığa sahip bu bütünü birbirinden ayıran, 1. Dünya Savaşı sonrası bir İngiliz cetveli olmuştur.
Bugün bu sosyolojik taban birleşerek oturmakta, siyasi zemin ise kaymaktadır.
Dün yazdıklarımı tekrarlamak isterim:
"Dört ayrı ülkede yaşayan Kürtler, birlikte oluşturdukları 'ulusal sınırlar ötesi Kürt alanı'nda ortak bölge bilinci ve aidiyeti içinde yol alıyorlar. Rojava da Kürtler açısından ortak duygunun, belki 'vatan' fikrinin eş değeri bir işlev görüyor. PKK, hatta Öcalan için onlardan daha güçlü, onların da üzerinde baskı kuran bir unsur olmaya yönelmiş görünüyor. Türkiye'nin Kürtlerinde Rojava'nın tüm sorunların önüne geçmesini açıklayan da aslında budur...'
Büyük devlet olmak doğru öngörülerle doğru istikamete yol almayı bilmek demektir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025