Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Çözüm süreci ne olacak?
14.10.2014
2793

 Türkiye'yi altüst eden şiddet olayları üzerinden çözüm sürecinin iç çelişkilerinin ağır bir krizini yaşadık. Son yazıda şunları söylemiştim:

'Suriye'de otorite boşluğu, Rojava'da PKK'nın arzu ettiği özerklik formülünü uygulamasına, Türkiye dışında siyasi olarak kökleşme hamlesi yapmasına zemin sağladı. Bu durum Türkiye için Kürt sorununda izlediği (haklar üzerinden tam entegrasyon olarak tanımlanabilecek) demokratik buharlaşma politikalarına tümüyle ters bir durumdu. Rojava faktörü bu nedenle ortaya çıktığı andan itibaren Türk-Kürt barışında yeni bir unsur ve sorun oldu. Türkiye'nin özerkliği kırma politikaları izlemesi, buna karşı PKK-PYD'nin Esad'la işbirliği, karşılıklı hamleler olarak gitti geldi. Ve Kobane üzerinden patladı...'

Elbette olaylara ilişkin 'sorumluluklar', kimin, neden, kime saldırdığı, ne hedeflediği, nasıl bir sonuç elde ettiği de önemli.

Türkiye'de mevcut tartışma daha çok bu sorular üzerinden yürüdü. Hükümetin tahrik edici, dışlayıcı ve barış sürecine uygun olmayan üslubunu eleştirmek, PKK'nın Rojava'yı dikte etmek için giriştiği tehdit ve şiddet oyununu görmek, buna tavır almak, siyaset tanımı ve demokrasi gerekleri kadar siyasi duruş ve uyarı açısından da hayatidir.

Ancak bunun çizgisi ve dengesi önemlidir.

Zira bu tür durumlar tartışanları ister istemez keskin pozisyonlar almaya, bu pozisyonların içinden konuşmaya, belli bir eleştirel tavrın içine hapsolmaya iter.

Bu da, tartışmaların eleştiri ve uyarı işlevi görmek kadar, sokaktaki çatışmayı zihnilere taşımasını, orada da süregitmesini ifade eder. Sorumlulukları tek tarafa yığmak ve mutlaklaştırmak, olayları soğutmak yerine yangına körükle gitmeye yol açabilir.

1978-1980 arası Türkiye'de binlerce insan ölür, öldürülürken, yapılan haklı-haksız, suçlu-suçsuz tartışmaları o kavgaların dış çeperini oluşturmuştu. Bugün geri dönüp baktığınızda geriye kalan şiddet kokusundan başka bir şey değildir.

'Sorumluluk tartışması', ortada çok yönlü, çok taraflı bir sorumluluk tablosu olduğunu gözardı etmemelidir.

Söyledik: Türkiye'nin Rojava konusunu çözüm süreci dışında tutma politikaları ile PKK'nın Rojava'yı Türkiye'ye kendi bildiği yollar üzerinden çözüm sürecinin kriteri haline getirme politikalarının 'çarpışması'nı yaşıyoruz.

Sorumluluk bu çarpışmayı siyaset bilen, bu çarpışmayı gördüğü halde engellemeyen ya da etkisini kestiremeyen tüm siyasi aktörlerindir. PKK dili ve eylemleriyle şüphe yok, başta gelir. Hükümet dili ve siyasi eksikleriyle onu takip eder.

Olaylar şu aşamada dindi. Çünkü PKK geri çekildi, gençlerini geri çekti. Hükümet ise diyalog kapılarını tekrar açtı ve bunun ne kadar önemli olduğunu gördü. Kobena konusunda istenenlerde doz düştü, verilenlerde doz arttı.

Peki bundan sonrası?

Hiç bir şekilde umutsuzluğa kapılmamak gerekir.

Bu tür köklü sorunların çözümü doğrusal bir hat üzerinde ilerlemez.

Son gelişmeler 'gerek örgüt gerek devletin kendi sınırlarını görmesine yol açtığı' ciddi bir varsayımdır.

Örgüt bu tür kalkışma politikaları üzerinden denetim altında tuttuğu bir sahayı Hizbullah gibi güçlerle, askerle paylaşma, askeri yeniden oyuna sokma riskini görmüş olmalıdır.

Devlet ise halkla karşılaşma riskinin ne olduğunu görmüştür. Güneydoğu'da halkın yüzde 70'nin sokağa indiği kimi ilçeler, devlet yöneticileri açısından kendi güç sınırlarına işaret etmiştir.

Şimdi pozisyonların yeniden alınma, dengenin yeniden kurulma zamanıdır.

Asıl sorumluluk buradadır, burada olacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar