Ali BAYRAMOĞLU
Bir süre önce Türkiye bir tahliye skandalına tanık oldu.
Tutuklu cemaat polis ve mensuplarına ilişikin tahliye kararı, onları tutuklayan hakimlerin tümünün soruşturma dosyasıyla ilgili yetkilerinin kaldırılması, mevcut kanunlar, mahkemelerin görev alanları, bugüne kadar yaşanan yargı darbeleri dikkate alındığında bir operasyon görüntüsü taşıyordu.
Kanunlarda, mevzuatta fare deliği arayan, bulduğu boşluktan giren, bunu uygun hakimlere denk getirerek yargının gücü ve yetkisini siyasi çıkarlar etrafında garip tutuklama ve tahliye kararları görüntüsüne bir yenisi ekleniyordu.
Türkiye'de kimilerinin polis ve yargıç kılığında fedailer, hatta haydutlar haline gelmesi, stratejik bir yayılma planıyla HSYK'da, savcılıklarda, mahkemelerde, Yargıtay'da kritik köşe başlarını tutmaları, Türkiye'nin en büyük demokrasi açıklarından birisine, son derece önemli bir otoriterleşme kaynağına işaret etmektedir.
Tahliye kararı bu sorunu alabildiğine gösterdi.
Bu durumda beklenen, doğal olarak HSYK'nın devreye girmesi, bu kararı veren hakimlerin hukuki denetime tabi tutulmalarıdır. Bu denetim sonucunda ilgili yargıçların kasıtları olsa da olmasa da (bu da elbet bir ihtimal) sicil cezasından görevden alınmaya, hatta ciddi kanıtlar varsa meslekten men etmeye kadar uzanan yaptırımlarla karşılaşmalarıdır.
Dahası, hukuk dışına çıkan bir dokunun hukuk üzerinden ve hukuk eliyle denetimi, ifşası ve temizlenmesi için tahliye skandalı önemli bir fırsattı.
AK Parti takıntısıyla cemaat sorununu önemsemeyen, hatta cemaatin kanatları altında yaşayarak kamuoyunun bir kesiminin bu meseleyi algılamasını engelleyen bakış açısı karşısında da ikna edici önemli bir karşı argüman da oluşturabilirdi.
Ne var ki, bunların tam tersi oldu.
Tahliye kararını alan ve reddi hakim kararını veren yargıçlar öyle bir uygulamayla karşı karşıya kaldılar ki, bu uygulamanın oluşturduğu skandal, tahliye skandalını geri ve gölgede bıraktı.
İki hakim verdikleri karardan sadece dört gün sonra tutuklandılar.
Peki bu kadar kısa sürede hangi soruşturma, inceleme sonucu ve hangi kanıtlarla?
Hakimlerin tutuklanmasına ilişkin kararda, delil olarak verdikleri kararlar, 10. Sulh Ceza'nın bunları yok sayan hükmü ve Gülen'in bir vaazında “cezaevindekilerin salınmasına ilişkin duası” gösterildi. Bir de Başbakan Davutoğlu'nun hakimlerin talimatı Pensilvanya'dan Gülen'den aldığı iddiası var. Ancak bununla ilgili ortada bir kayıt, bir delil henüz yok.
Hakimler yeterli soruşturma yapılmadan ve yeterli delil olmadan tutuklanınca, ortaya başka bir durum ve sonuç çıktı. Hakimler, henüz kanıtlanmamış faaliyetlerinden değil, hoşa gitmeyen kararlardan dolayı tutuklanmış oldular.
Dayanaksız tahliye kararından sonra, hukuki açıdan dayanaksız, dayanaksız olduğu oranda hakim güvencelerini ve statüsünü, iktidar karşısında konumunu soru işaretleriyle çevreleyen bir tutuklama kararı…
Suçüstü yoksa, delilleri ortada ağır cezalık bir durum bulunmuyorsa, hakimlerin tutuklanmaları, üstelik verdiği karardan dolayı tutuklanmaları otoriter eğilimli düzenlerde bile rastlanan bir durum değildir.
Bu tutuklamalarla yaşadığımız ağır hukuk ve demokrasi ihlallerinden birisine işaret ediyor.
Bu, elbet cemaati ve o hakimlerin kararlarını doğrulamıyor.
Daha da öte, siyasi iktidar cemaatla mücadele sonuna kadar haklıdır. Yargıya sızmış bu yapıyla mücadele etmek zor da olabilir. Ancak bu zorluğa işaret ederek istisna haller yaratmak, hukuk devleti kurallarını delmeyi sürekli hale getirmek kabul edilebilir bir durum değildir.
Elbet şu da açık: Tek taraflı bir durum yaşanmıyor. Bunlar, siyasi iktidarın yargıya keyfi müdahaleleri değil. Kendiliğinden bir otoriterleşme eğiliminin bağımsızlığını hedeflemesi de değil. Bir otoriterleşme ve gasp haline başka bir otoriterleşme ve gasp ile cevap veriliyor. Yargı gücünü elinde tutanların iktidar kavgası görüntüsü ortaya çıkıyor.
Bu durum, iki otoriterleşme halinin demokrasi elbiseleriyle ve hukuku araçsallaştırarak çatışması, olabileceklerin en kötüsüdür.
Türkiye, AK Parti, adliye mensupları bu hatadan derhal dönmelidir.
İki hakim serbest bırakılmalı ve haklarında idari ve adli ciddi bir soruşturma yapılmalıdır.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025