Ali BAYRAMOĞLU
Demokratik toplumların kimi varoluşsal önkoşulları vardır.
Siyasi alanın devlet karşısında, toplumsal alanın siyaset karşısında, düşüncenin ise her üçü karşısında özerk olması demokratik bir toplumun olmazsa olmazları arasındadır.
Siyasi tarihimiz bir yönüyle siyasi alanın darlığının tarihi...
Cumhuriyet geleneğinde siyaset hemen her zaman devlet gücünün bağımlı değişkeni olmuş, devlet alanına hapsolmuştur.
Bu durumun türevleri de vardır.
Siyaset nasıl devlet karşısında özerk olamamışsa, toplum ya da sivil saha da siyaset karşısında özerk olamamıştır.
Benzer bir şekilde, ''düşünce'' de mutlak faydacı bir beklentiyle siyasetin lojistik unsuru olmaya indirgenmiş, böyle tanımlanmış, böyle algılanmıştır.
Bu ''sistematik mahpusluk sistemi'' şüphe yok ki, hakim siyasi kültürün bir sonucudur. Bir tür ''toplum tasavvuru eksikliği''nin, ''soyut alerjisi''nin ve ''kuvvetli faydacılık hali''nin yansımasıdır.
Devlet ve devlete ait olanın zirveyi süslediği, onu siyasetin takip ettiği, toplumsal, düşünsel ve bireysel olanın en arkada, en edilgin konumda yer bulduğu, aşağıdan yukarıya bir değer sistemi hiyerarşisidir karşımızda duran...
Devletin herkesten ve her şeyden önde, belirleyici ''üstün değer'' olması, siyasetin katılımı, talep-karar etkileşimini dışlayan bir tek yönlü eyleme, ''devleti yönetme, denetleme ve hizmet eylemine'' indirgenmesi, toplumun tek ve doğal kabul edilen bir değer sistemiyle statik olarak ele alınması bu hiyerarşinin kurucu ögeleridir.
Tüm bunlar, bize, bizi aslında bir tür “doğal ve süreklilik içindeki bir otoriterlik” tanımına götürür.
Kimi okur, bugün yapılan tartışmalara gönderme yaptığımı düşünebilir. Elbette, ancak gönderme yaptığım iktidarı ve muhalefetiyle tüm bir siyasi sahadır, bu sahanın ona endeksli düşünce insanlarıdır, tüm keskin inançlılarıdır.
Devlet ve siyasi iktidar politikalarının ya da muhalif bir duruşun kendi zamanı içinde görece yerindeliği bu tanımı değiştirmez.
Türk tarihi kadar dünya tarihinde böyle pek çok örnek vardır.
Örneğin kemalizm siyasetin ve toplumun devlet esareti üzerine kurulu bir rejimdi. Düşünce ve toplum üzerinde tahakküm kuran devlet, doğruyu bilen ve vazeden devlet, bunun dışındaki her tür eylem ve düşünceye düşman muamelesi yapıp tartaklayan devlet, bu düzeni bir ayrıcalıklar sistemine çevirip, yaşam biçimi kabul eden toplulukların devlet desteğindeki kültürel ve ekonomik hegemonyası...
Özellikle 2000'lı yıllarda büyük yol aldık...
Bugün, devletin siyaset üzerindeki hükümranlığının kırıldığını söylemek artık mümkündür...
Ancak bu durum ''mahpusluklar silsilesi''ni ortadan kaldırmış mıdır?
Toplum ve düşünce siyaset ve devlet karşısında özerk hale gelmiş midir?
Devleti yönetmek ve hizmet ötesinde siyaset tanımına katılım, etkileşim gibi unsurları katmış mıdır?
Velhasıl siyaset, toplum, düşünce, devlet etkileşim içinde bir özerklikler düzenine doğru ilerlemekte midir?
Asıl sorular bunlardır...
Biliyoruz ki, bunların uzağındayız...
Tekrar da fayda var: Son 10 yıl önemli bir yönüyle toplumsal iç dinamiklerin ürettiği dalgaların sesini barındırır. İslami kesimden laik kesime modernleşme, demokratikleşme, modernleşme öyküsü olarak karşımıza çıkar. Bu 10 yıl toplumsal olanın siyaseti kuşattığı ve değişim mekanizmasını harekete geçirdiği ve meşrulaştırdığı bir dönemin adıdır.
Ancak görmek gerekir ki, tüm nitelik ve içerik farklılıklarına rağmen, devletin tahakkümü yerini siyasetin tahakkümüne bırakmıştır. Zira özerklik fikri, düşüncenin ve toplum siyaset karşısındaki özerkliği hala asli boşluk ve sorun olmayı sürdürüyor.
Her şeyin doğrusunu siyasetin bilmesi...
Toplumsal, kültürel, ahlak doğrularının kuralını siyasetin koymaya kalkması...
Beğenmediği fikirleri tehlikeli ilan etmesi, ''öteki''nin parçası görmesi...
İfade, hatta basın özgürlüğünden tedirgin olması... Tüm bunlar şekil olarak dünün mantığından farklı değildir...
Böyle olmamalı...
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.12.2025
20.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
6.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
22.11.2025