Ali BAYRAMOĞLU
Bugünün gazeteleri, yayın organları soğuk savaşın, vesayet çağının gazeteleri gibi değiller.
Çok parçalı gerçek ve çoğulcu algı bugün bir veri. Gazetecinin haberi, bugün, çoğu zaman, hele konu insan, topluluk ve siyasetse, artık algıda bile gerçeğin tam yansıması değil. Gerçekliğin, görünür, ulaşılabilir pek çok başka parçası var. Bu durum türlü algı ve okumaları meşru kılar.
17-25 Aralık hadiseleri iyi örnektir.
Darbe mi yolsuzluk mu? Baskı mı isyan mı? Sivil yapı mı istihbari teşkilat mı?
Bu konuda tek parçalı tüm okumalar sorunludur. Bu tür bir konuda haber yapan gazeteci aynı olay hakkında aynı anda iki ayrı varsayımın mümkün olabileceği esasından, çoğulcu akıl yürütmeden uzaklaştığı an kendi siyasi pozisyonundan yola çıkar. Dahası bunun mesleğine yansımasından, örneğin iktidara mutlak mesafenin tek kural, hatta angajman olduğu gazetecilik anlayışından yola çıkar ve vardığı sonuç yaralı olur. Bu durumda haber gerçeğin pek çok boyutundan uzağa düşer ve onlarla kavga etmeye başlar.
Çok parçalılık ve çoğulculuk yanında teknoloji, kaynak çeşitlenmesi, ütopya yerine erdemi yerleştiren “şimdiki zaman etiği ve siyaseti” gibi pek çok unsur, basını kendi başına siyasal bir araç, bir yön verme cihazı, toplum ile siyaset ve kesimler arasında bağ kurma ve bu bağı yönetme aracı haline getirdi.
Bu durum kaçınılmaz olarak, “usülsüzlük, yolsuzluk, ihlal takibi” üzerinden tekil ve tepe “iktidarı sorgulamayla sınırlı” gazeteciliğin işlevleri genişletmiş, çeşitlemiştir. Anlama, topluma ve toplumsal değerlere değme, hadiselerin iç dinamiklerini haber unsurları arasına katma gibi yeni iş ve işlevler gazetecilik faaliyetinde olmazsa olmazları arasına girmiştir.
Ne var ki, iktidar eleştirisi endeksli anlayış bizde hala egemen, hala “Nirvana”yı temsil ediyor.
Suruç'un patlamanın faturasını hızla AK Parti'ye, Tayyip Erdoğan'a, Türkiye'nin Suriye politikasına çıkaran, ölümleri bu çerçevede bile araçsallaştıran, malum anlayışın ürünü ne çok yazı ve kalem oldu medyada…
Ortadoğu karmaşası, Arap Baharıyla ortaya çıkan İslam-siyaset ilişkisi, Türkiye'nin açısından bu temasın anlamı ve getirdikleri, aynı temasın İhvan ve IŞİD benzeri çatışma halinde karşı kutupları üretmesi, Arap dünyasının eski gerilimlerine bu yeni gerilimlerin eklenmesi ve bunların iç içe girmesi, İŞID'in besleme bir örgüt (Türkiye eliyle üretildiğini bile söyleyebilenler var) olmaktan çok öte, bu koşullarla iç içe yeni ve büyük cihat hareketi olduğunu, Türkiye'nin bir süredir PYD-UK-ÖSO koalisyonuyla İŞID'e karşı cephede yer aldığı, bu örgütün Türkiye'yi de hedeflediği ihtimali, yani gerçeğin diğer yüzleri, diğer belirleyenleri, onlar için hiç önemli değil.
Mesele anlamak değil, tavır almak olunca böyle oluyor.
Sorun sadece iktidara yakın basında değil demek ki…
Eleştiri olarak sattığınız şey aslında yeminli, takıntılı muhaliflik olunca da böyle olur. İlke sandığınız şey aslında kendi başına bir faydaya, faydacılığa işaret eder hale gelir.
Kimisi bunu refleks olarak yapar, kimi ise hinliğine…
Ama ortak payda aynıdır.
Basının işlevinin toplumsal kılcal damarlara iyice girdiği bir çağda, cemaatimsi ve her cemaatin kendi doğrularını ve keskin inançlarını anlattığı yayın organlarının cirit attığı bir toplumda böyle bir anlayışın zaman zaman ciddi siyasi sonuçları da olur.
Suruç hadisesi sonrası kimi siyasi gruplar AK Parti binalarına yürüdü.
Bu, eyleminin hedeflerinden birisi değil miydi?
Suruç'ta patlayan bomba hadisesini dünyadan, bölgeden soyutlayarak sadece istihbarat boşluğuna, siyasi iktidarın politikalarına, hatta İŞID'le dolaylı işbirliğine bağlayan keyfi ve aşırı politize bakış açısı bunların kimi kesimlerde mutlak gerçekler gibi algılanmasına, bu algının siyasallaşarak gerginlik üretmesine yol açmaz mı?
Leyla İpekçi Yeni Şafak'ta şu tespiti yapıyordu dün: “Bildiklerimizden çok bilmediklerimiz üzerinden analizler yaparak, bilmediklerimizi kurcalayarak (…) birbirimize karşı canavarlaştık. Gençlerin kanı kurumadan birbirimize karşı neredeyse silahlanacak hale geldik. İç savaş isteyenlerin işini daha da kolaylaştırıyoruz, her seferinde olduğu gibi…”
Söz herkese…
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025