Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Kaşık yöntemi...
24.11.2011
4014

 Oda TV davasında ilk duruşma önceki gün yapıldı.

Şık ve Şener'in hukuken ve siyaseten açıklanması mümkün olmayan tutukluluk ve suçlanma halleri devam ediyor.

Türkiye'yi sadece bu örneğe indirgeseniz, uluslararası insan hakları örgütlerinin, basın kuruluşlarının uyarılarının sadece bu meseleyle ilgili kısımlarını okusanız, bu ülkede tam bir otoriter düzen olduğu sonucuna varabilirsiniz.

Oysa bu ülke aynı zamanda, Ergenekon davası, Balyoz davası, JİTEM davalarıyla, yeniden açılan Susurluk dosyasıyla, 28 Şubat soruşturmasıyla, Dersim tartışmasıyla pek çok açıdan bir tür "geçmişle hesaplaşma, kendisiyle yüzleşme ve arınma süreci" yaşıyor...

Çelişki yaman...

Ama ne var ki, hukuki açıdan kabul edilemez ve açıklanamaz bu ve kimi diğer durumlar, ya da "siyasi adaletsizlik endişesi" tüm arınma, yüzleşme ve temizlik sürecini gölgede bırakıyor.

Aynı merceği KCK operasyonları için de kullanabilirsiniz...

"KCK'nın temel olarak PKK'nın şehir örgütlenmesi olduğu, hukuk düzeninde üzerine gidilmesinin gerekliliği", KCK operasyonlarının "çapı, niteliği ve politik amacının gölgesinde kaldıkça", aynı otoriter görüntü, görüntüden de öte durum, göze batmaya başlıyor.

Değil mi ki, KCK meselesi, her iki günde bir, her sefer 100 kişiye varan gözaltı ve tutuklamalarla, kitlesel takip, tutuklama, siyasi baskı tablosu olarak karşımıza çıkıyor ve toplumu kitlesel ve özünde sivil tutuklamalara alkışa davet ediyor.

O zaman, asli ve sık vurguladığımız hususa, "hukuki ve demokratik meşruiyet" meselesine tekrar geliyoruz. Buna göre, herhangi bir "siyaset"in "hedefi" kadar "aracı", yani "yapmak istediği kadar yapma şekli" de önemlidir. Hatta kültür, süreklilik, demokratik hayatiyet açısından çok daha önemlidir.

Kaba bir benzetme yapalım. Bir beyin cerrahı ve bir hasta düşünün. Cerrah temsili siyasetçi, hasta temsili toplum olsun. Ve cerrah hastayı onu kemiren bir tümörden arındırmak için işe koyulsun. Bu tümörü de "şiddet ve suç alanı" olarak varsayalım.

Kaba ve kötü çalışarak, tümörü kaşıkla alır gibi temizlemek kolay iştir... Hastalığı yok edersiniz (o da belki), ama hastayı da ya öldürür ya felç hale düşürürsünüz...

Cerrahın işi hastaya zarar vermeden, iğneyle kuyu kazar gibi, eğrisini doğrusunu, yan etkisini, sonucunu, yarınını hesaplayarak, tümörü kazımaya çalışmak değil midir?

Siyasi iktidarın bugün yaptığı biraz "kaşıkla temizlemek yöntemi"ni andırmıyor mu?

Hükümetin Kürt politikasını eleştirmek, başbakan düzeyinde bile PKK destekçisi olmak şeklinde tanımlanırsa, Şık ve Şener vakıasında olduğu gibi yürütülen bir temizlik politikasını şu ya da bu açıdan eleştirenler ya da tavır alanlar, o politikanın hedefindeki kirliliğin parçası olarak görülürse, durumu başka nasıl açıklamak gerekir?

KCK örneğin...

Geçenlerde vurguladık:

"KCK bölgede o denli yaygın ki, asayişçi bir bakışla o bölgede yaşayan herkes, bölgeyle ilişkisi olan her kişi KCK'yla bağlantıdan tutuklanabilir. KCK üzerinden farklı siyasi duruş, talep ve ilişkiler zaptı rapt altına alınabilir. KCK'yı vesile ederek baskı iklimi üretebilir..."

Yapılan biraz da bu değil midir, kullanılan kaşık yöntemi değil midir?

Kürt meselesi yukarıda sıraladığımız gelişmeler içinde gerçekten taşıyıcı ve kitlesel bir nitelik taşıyor. Özgül ağırlığı çok yüksek bir sorun, iktidardan başlayıp sokağın ruh haline, diline, eline kadar belirleyici siyasi bir işlev görüyor...

Nitekim şu ortada: Hükümet yeni Kürt stratejisiyle, Kürt sorunu ile Kürt siyasi hareketi arasındaki bağı güç gösterisiyle koparmak istiyor. Kürt siyasi hareketini nefessiz bırakmak için üç noktayı hedef alıyor:

(1) Dağı ya da Kürt siyasi hareketinin silahlı ayağını,

(2) Kürt siyasi hareketinin siyasi ayağı ve alanını,

(3) Bu siyasi harekete destek olarak kabul ettiği, basından aydınlara uzanan, bakış, tutum ve eylemleri...

Bu hedefler arasında ayrım yapmıyor, bunları adeta eşdeğer görüyor... Kürt hareketini boğmak için gerekirse tüm siyasi alanı boğmayı göze aldığını gösteren uygulamalar, açıklamalar yapıyor...

Sorun işte burada...

Sorun stratejiyle başlıyor...

Kimi stratejiler demokrasinin usûl, dil, söylemle başladığını unuttururlar...

Bunun farkına varmak kolay... Mesela Başbakan bizce doğru yerde durduğu Dersim tutumuyla, Kürt konusundaki son tutumunu karşılaştırsın...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar