Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Susurluk ve Kürt meselesi...
8.12.2011
2945

 Susurluk ve bugünkü anlamı üzerine yeni bir yazı tasarlamaya çalışırken, akıp giden düşünceler arasında, aklıma yıllar önce kaleme aldığım bir yazı düştü. Arka raftaki derleme kitabında buldum, yazıyı. 25 Kasım 1997 tarihliydi, "Askerî Vesayetin Üç Ayağı: 28 Şubat, Susurluk ve Güneydoğu..." başlığını taşıyor ve şöyle başlıyordu:

"Askerî otoritenin, demokratik kurumları militarize ederek, kamuoyunu depolitize ederek sistem üzerinde kurduğu tahakkümün üç önemli ayağı var: 28 Şubat, Susurluk ve Kürt meselesi... Susurluk 'gayri meşru araçlar'ın kullanıldığı, Kürt meselesi ise 'siyaset üstü sorun modeli'nin geliştirildiği ayaklardır. 28 Şubat, bu ayakları bir yönüyle meşrulaştırmış (Kürt sorunu), bir yönüyle korumaya almıştır (Asker-Susurluk ilişkisi). Buna karşılık, bu iki ayak 28 Şubat'ı daha etkin ve mümkün kılmıştır. Bu askerî müdahale psikolojik harekât gibi araçları, MGK gibi kurumlarıyla ve siyaset dışı kılınan milli meseleler mantığıyla, Kürt sorununun açtığı kapıdan içeri girmiştir... "

Aradan 14 yıl geçmiş...

O günkü askeri otoritenin yerinde bugün yeller esiyor, 10 yıl süren bir reform süreci yaşadık, faili meçhuller devri önemli ölçüde kapandı, Kürt meselesinde pek çok yol alındı, en azından "inkar" devri bitti.

Ama ortada siyasi açıdan kekremsi bir durum var...

Bir süreklilik, belki de dün sözünü ettiğimiz "değişmeyen öz" meselesi var...

Geçmiş yaptırımsız, sorunlar çözümsüz kaldıkça, çözümsüzlük asayiş mantığını dayattıkça, "siyaset ve toplum dışı sorun algısı", "gayri meşru araçlar fikri", "kutuplaşma üzerine kurulu milli refleks ve duruş talep ve halleri", aramızda dolaşmaya devam eder.

Bugün de bir bakıma ve bir şekliyle dolaşmaya devam ediyor...

Yaptırımsız kalmış Susurluk dosyanın yeniden tartışılması, devleti tam savunma refleksine iten Hrant Dink dosyası, Kürt meselesinde asayiş dozu arttıkça tüm siyasi alanı baskı altına alan keskin bir dil ve uygulamalar ve benzeri durumlar, uzak açıyla bakılmayı gerektiriyor.

Kabul edelim ki, bugün, KCK operasyonlarının doğruluğu yanlışlığı tartışması, Kürt siyasi hareketi mi yoksa devlet politikaları mı daha az demokratik yarışması, gündelik gelişmeler üzerinden sürekli ve düz siyasi tavır almaya indergenen medyatik faaliyet bunu engelliyor.

14 yıl öncesi ile bugün arasındaki farkları aramak, görmek, yazmak önemli ve hayati...

Bunu sıkça yapıyor, hatta sıkken taşıyoruz...

Peki ya, bunca değişime rağmen, gerek dil gerek zihniyet açısından dönemler arası benzerlikler, süreklilikler ve değişmeyen özler varsa...

14 yıl önceki o yazıdan başka birkaç parafragfı birlikte okuyalım:

"Güneydoğu modeli, yoğunlaştırılmış bir ülke modeli olarak karşımızdadır. Asker, terör sorununu öyle geniş ele alıyor ki, her türlü önlemi, askerî çabanın lojistik desteği olarak tanımlıyor ve kaçınılmaz olarak insan unsurunu ve siyaset unsurunu dışlayan bir rotaya oturtuyor.

Şöyle:

"1. Asker, kendi mantığı dışında kalan her türlü öneri, özgürlük ve girişimi PKK'nın siyasileşme çabasına siyasi destek olarak görmektedir. Bunun sonucunda iki büyük kutup oluşmakta, gerekli ara noktada siyasi, ekonomik, sosyal öneri, fikir ve girişimler imkânsız kılınmaktadır.

2. Toplumsal talepler ve siyasi kararlar arasındaki etkileşim devre dışı bırakıldığı oranda, bölgenin Türkiye'ye entegrasyonu zımni olarak engellenmektedir.

3. Kültürü ve o bölgeye has değerleri dışlayan yukarıdan aşağı modernizasyon önerisi, bölge inisiyatifini, bölge insanını ve en önemlisi siyasi temsil imkânını, dolayısıyla demokrasiyi devre dışı bırakmakta; hatta karşısına almaktadır.

4. Demokrasi ve katılımı dışladığı oranda ekonomik ve sosyal tedbirler, terörle mücadele araçları olarak ters tepki verebilecek birer asayiş önlemine çevrilmektedir..."

Şimdi bu alıntıda, "asker" kelimesini çıkarıp yerine "iktidar" sözcüğünü koysanız, "askeri otorite" yerine "siyasi iktidar" deseniz, dün ve bugün arasındaki mesafenin "bazı açılar"dan ne denli kısa olduğunu farketmez misiniz?...

Gayri meşrunun, otoriterliğin kapıdan çözülemeyen sorunlar üzerinden, yakın örneklerde özellikle Kürt sorunu üzerinden girdiğini hatırlarsanız bir de, endişe duymaz, uyarmaz mısınız?...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar