Ali BAYRAMOĞLU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Hindistan gezisi dönüşünde gazetecilere şunları söylüyordu: “Fransa’nın OHAL’ini görmeyen Batı, bizim huzur içinde sürdürdüğümüz süreci eleştirmeye kalkıyor. Türkiye’deki OHAL ne yaptı? Sermayeden bir şey mi götürdü, insanların işleri mi etkilendi? Bizde şu anki OHAL huzuru sağlamaya yönelik bir karardır. OHAL olmasa PKK ile bu kadar rahat mücadele edemeyiz. FETÖ ile de mücadele edemeyiz. OHAL bize bu imkânı sağlıyor.
Temel ve hak özgürlükleri askıya alan, üstelik anayasanın öngördüğü sınırları bile hiçe sayarak uygulanan olağanüstü hal rejimi ile toplumsal huzur arasında ilişki kurmak her anlamda ironiktir. Yaşı yeten her Türk vatandaşına 12 Eylül’ün, son büyük askeri cuntanın korkusunu hatırlatır. Darbeye “harekât”, baskıya “huzur operasyonu” adı veren bu döneme dair bu “tatsız anı” Türkiye’nin siyasi tarihinde bu tür pek çok örnekten sadece birisidir.
Erdoğan’ın huzur içinde yürütüldüğünü söylediği, dahası kimseye zarar vermediğini ima ettiği olağanüstü hal rejimi sonuçları ayrıca tüm çıplaklığıyla ortada.
Bir ay önce, 2 Nisan 2017 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olağanüstü halin, yani Erdoğan’ın huzur içinde sürdürülüyor dediği sürecin Gülenciler ya da Gülenci olduğu iddiasıyla derdest edilen muhalifler açısından bilançosunu şöyle veriyordu: “Bugüne kadar 113 bin 260 kişi FETÖ'yle ilgili gözaltına alındı. Bugünkü tutuklu sayısı 47 bin 155 ve önemli bir rakam. Adli kontrol ile bırakılan 41 bin 499 kişi ve serbest kalan da 23 bin 861 kişi var. Tutukluların 10 bin 732'si polis, 7 bin 463'ü asker ve 168'i general. 2 bin 575'i de hâkim ve savcı. 26 bin 177'si sivil, 208'i de mülki idare amiri."
Kaldı ki bu, madalyonun sadece bir yüzü. Bunlara Kürt meselesi etrafında ortaya çıkan tabloyu eklemek gerekir. OHAL döneminde gözaltına alınan HDP üyesi sayısı 9 bin ve bunlardan yaklaşık 3 bini tutuklu. Hapiste olan milletvekili sayısı 11. Diğer Kürt partisi DBP’nin yönettiği 103 belediyeden 84’ne kayyum atanmış, 89 belediye eş başkanı ise tutuklanmış durumda.
Devletin Kürt politikasını eleştiren bildirilere imza atan pek çok öğretim üyesi üniversitelerden atıldı. Kapatılan, gazete, dergi, internet sitesi sayısının hesabı yok.
Şu açık: OHAL araçlarıyla cezalandırılanlar Erdoğan’ın iddia ettiği gibi silahlı terörist gruplar değil. Tersine öğretim üyeleri, sivil örgüt temsilcileri ve siyasi parti üyeleri. Başka bir ifadeyle hedef alınan legal ve meşru temsil ve sivil yapılar, baypas edilen demokrasi ve hukuk.
Kitlesel gözaltılar, tutukluluklar, açığa almalarla ürpertici bu bilançoyu üreten siyasetin istikrarlı olduğuna şüphe yok. 16 Nisan referandumu bu konuda hemen hiçbir şey değiştirmedi. İstediğini elde eden hükümet ve Erdoğan’da yumuşama, aşırılıkları törpüleme ya da ipleri biraz olsun gevşetme eğilimi ortaya çıkmadı.
16 Nisan referandumundan hemen sonra sistematik olarak devreye giren yeni kitlesel gözaltı ve açığa almalar bu durumun açık göstergesi. 26 Nisan’da Gülenci oldukları iddiasıyla 3 bin 224 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. İki gün sonra, 28 Nisan günü, 9 bin polis aynı gerekçeler ya da şüpheyle açığa alındı. En nihayet 2 Mayıs’ta iki yeni Kanun Hükmünde Kararname’yle bini subay, 485’i akademisyen 4 bin kişi meslekten uzaklaştırıldı. Ve böylece olağanüstü hal döneminde meslekten çıkarılan kişi sayısı 102 bini buldu.
Bu durum, referandum sonuçlarının siyasi iktidar tarafından yürüttüğü otoriter politikalara adeta bir güvenoyu olarak görüldüğünü gösteriyor. Diğer bir ifadeyle mevcut otoriter uygulamalar ile ilk adımı atılan popülist kurumlaşma arasındaki ilk kesişme böylece yaşanmış bulunuyor.
Gelişmeler bir başka soruyu daha akla getiriyor: AK Parti iktidarının Gülen cemaatiyle mücadelesi dipsiz bir kuyu mu? Hiç bitmeyecek bir öykü mü? Ortada iki yönlü otoriterleşme tuzağını andıran bir mekanizma var. Gülencilerin varlığı hukuk devleti düzenini zorlarken, onlara yönelik sert, zaman zaman keyfi tedbirler de bu düzeni başka bir açıdan zorluyor.
Siyasi gerçeği ise tam olarak kimse bilmiyor. Gülenciler devlet ve sistemde bu büyük bilançoyu doğrulayacak kadar köklü iseler, ortada gerçekten baş edilmesi çok güç durum var demektir. Eğer öyle değilse, Gülencilerin çapı abartılıyorsa, iktidar biraz endişe ve şüphe üzerinden, biraz kendi gücünü ihya etmek için böyle davranıyorsa, Türkiye kalıcı bir başka sorunla karşı karşıya bulunuyor demektir. Zira her iki halde de demokrasinin yaşadığı ve yaşayacağı tahribat aynı kapıya çıkacaktır: Sürekli şüphe ve sürekli tasfiye, dolayısıyla sürekli hukuksuzluk. Sistem her yeni şüpheye yeni büyük gözaltılar ve açığa almalarla tepki veriyor. Öyle ki, devletten uzaklaştırılan Gülencilerin yerine alınanlar bile daha sonra açığa alınabiliyor.
Ciddi sorunlardan birisi, bu durumun bir süredir siyasi iradeyi aşan, kendi başına dönen bir çark üretmesidir. Gülencilere, PKK’li varsayılanlara karşı yürütülen kanıt, somut şüphe gibi unsurlardan çok ihbar, varsayım, tahminlere dayanan sürek avı, kendi mantığı ve zihniyetini oluşturuyor. Tüm bir devlet mekanizması, devlet görevlileri, savcı ve yargıçlar, KHK’lardaki tasfiye listelerini hazırlayan bürokratlar bu atmosferin parçası olarak ya da baskısı altında hareket ediyorlar. Kâh onun kurbanı kâh celladı olarak davranıyorlar. Hannah Arendt’in ünlü kavramı “kötülüğün sıradanlığı, sıradanlaşması” Türkiye’de son dönemde alabildiğine hayat buluyor ve otoriterliği sistemin içinden de tetikliyor.
Türkiye’yi içine kapatan, dünyadan koparan da bu durum. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Türkiye’yi tekrar denetim sürecine almasının asıl nedeni, OHAL ve KHK’larla hak ihlalleri ve keyfi yönetim.
Erdoğan’ın bir süre önce sarf ettiği şu sözler Batı ve Türkiye arasındaki buz dağının somut tanımı haline geliyor: "Ey Batı, özgürlük öyle bir şey değil. Özgürlük Marmaray'dan geçer, Avrasya Tüneli'nden geçer, özgürlük Osmangazi Köprüsü'nden geçer, özgürlük dünyanın en büyük havalimanından geçer."
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025