Ali BAYRAMOĞLU
İlk sorudan başlayalım. Kabataslak dört aşamadan söz edebiliriz. Önce Gülencilerin devlet içindeki gizli varlıklarıyla, toplumsal alandaki şeffaf faaliyetlerin iç içe geçtiği, ancak toplumsal algıda ikincisinin öne çıktığı bir dönemden söz etmek mümkün. Bu dönemde Gülencilerin devlet içindeki varlıkları (örneğin 28 Şubat döneminde) bir sorun olarak görülmek ve takip edilmek kadar, (2003 sonrası reform döneminde) demokratik laiklik anlayışı çerçevesinde bir tarikat mensubunun memur, bir cemaat bağlısının öğretim üyesi olabilmesi, diğer ifadeyle din-devlet ilişkilerinin normalleşmesi, demokratikleşmesi çerçevesinde ele alınır hale gelmişti. Dini gruplar üzerindeki baskının kaldırılması, demokratikleşmenin temel kriterlerinden birisiydi. Buna paralel olarak cemaatin farklı değer ve inanç sistemleriyle yumuşak ilişki kurması, tolerans vurgusu, çoğulculukla uyum içinde Müslüman tanımı laik seküler kesimlerde de (Ecevit dönemi, DSP tipik bir örnektir) olumlu karşılanıyordu. Velhasıl Gülen cemaatiyle ilgili baskın yüz, her anlamda sivil ve açık bir yüzdü.
İkinci dönemde, Gülencilerin siyasi yüzü ya da gerçeğin siyasi yanı görünür olmaya başladı. 2002 sonrası değişim dönemi ve değişime yönelik iktidar kavgasından istifadeyle, devlet kadrolarında varlık ve etkinlikleri ivme kazandı. Kritik tarih 2008’dir. AK Parti kapatılma davasıyla karşı karşıya kaldığı, devlet içinde tutunacak dalı olmadığı o anda yardımına koşan devlet içindeki kadrolarıyla Gülen cemaati oldu. Böylece hızla tanımsız, doğal, dindar, eski sistem aktörlerine direnç üzerine kurulu bir yakınlaşmaya dayalı temas ve karşılıklı kollama süreci başladı. Hükümet, adını koyarak ya da koymadan cemaat mensuplarını doğal ve münferit destekçileri gibi görüp emniyet ve yargıdaki cemaatçi etkinliğiyle yol almaya, askeri ve direnç gruplarını sıkıştırmaya çalıştı. Gülenciler ise bu koşulları vesile yaparak, hükümete çeşitli yollardan nüfuz ederek önce kritik emniyet kadrolarına yerleşti. Özel yetkili mahkemeler kurulduğu zaman, hemen bütün kritik hâkim ve savcı kadrolarını ele geçirdi. 20 kadar üniversiteleri oldu. Bu evre, büyük bir yayılma dönemiydi.
Üçüncü aşamada Gülen, elindeki bu stratejik gücü, başta Silahlı Kuvvetler olmak üzere kimi devlet kurumlarında tasfiyeye gitme, tasfiye edilenleri ise ikame etme aracı olarak kullandı. Ergenekon, Balyoz gibi davaları bu amaçla sahte deliller ekleyerek kullandı ve kirletti. Askeri Casusluk gibi davaları tümüyle kurguladı. Kendisini tehdit görenlere Oda Tv gibi davalarla meydan okudu. Yaşanan değişim sürecinde eski ile yeni aktörler arasındaki iktidar kavgasında yargı meselesi kilit sorun haline gelince, 2010 referandumunda ve 2011 seçimlerinde sokağa inerek AK Parti’ye verdiği büyük desteğin karşılığını, siyasi iktidarın da onayıyla, HSYK’ya egemen olarak aldı. Kısa sürede ordu içindeki kritik pozisyonları ele geçirdi. Özgürlüklerden Kürt meselesine sistem üzerinde asayişçi bir baskı kurdu.
MECLİS’E SIZMA GAYRETİ
Dördüncü aşama ise, 2011’den itibaren Gülen’in iktidardan daha fazla pay istemesiyle baş gösterdi. MİT’i istiyorlardı. 2011 milletvekilli listelerine sızma gayretleri bizzat Erdoğan tarafından engellendi. Milli Eğitim Bakanlığını tam ele geçirme çabalarına Ömer Dinçer karşı durdu. O tarihlerde verdiğim bir söyleşide belirttiğim gibi, “İslami kesim içinde tarihin en büyük savaşı” başladı. 7 Şubat 2012’de MİT müsteşarına yönelik hamle, buna karşılık hükümet tarafından dershanelerin kapatılması, Gülenlerin ellerindeki devlet gücünü 17-25 Aralık’ta hükümet devirmek için kullanmaları, ardından başlayan bir cemaatçi avı ve sıkıştırması, sıkışan Gülen’in öncelikle Erdoğan’ı hedefleyen darbe hamlesi bunu takip etti.
Bu aşamalar kendi başına, Gülencilerin 2016’daki güç seviyesine neden ve nasıl ulaştığını anlatır.
FETÖ’nün devlete bu denli sızmasını mümkün kılan her şeyden önce, sistemin açıkları, zaafları ve bu yapının zaafları değerlendirme kabiliyeti olmuştur. Bunlara Gülen şebekesinin ekonomik, sosyolojik, dini kaynak, güç dağıtımı açısından organize olma biçimi, Gülen’in seferber edici yetenekleri ile 1999 sonrası dış istihbarat örgütleriyle kurduğu muhtemel ilişkiler ve aldığı muhtemel destek eklenirse, büyük resim ortaya çıkar. Burada en önemli, en kritik meselenin, “sistemin açık ve zaafları” olduğuna şüphe yoktur. Belirleyici zaaf, Türk siyasi ve idari sisteminin kimlikler ve eğilimler üstü liyakat ve ehliyet esasına göre hareket etmemesidir. Tersine gerek laik grupların gerek muhafazakarların elinde devlet işleyişi ve zihniyeti yıllar yılı “aidiyet ve sadakat” anlayışı üzerine kurulu olmuştur.
Siyasetin temel olarak hemen her zaman devleti kontrol kavgası olarak tezahür etmesi, bir dönem laiklik uygulaması örneğinde olduğu gibi devlete dair ilkelerin kimlikçi yapılanmalar ve dışlamalar üzerine kurulu mekanizmaları harekete geçirmesi, hemen her zaman üç ciddi sonuca yol almıştır: 1. Kimlik-siyaset-devlet ilişkilerinin şeffaflaşıp, normalleşememesi, 2. Güç ve aidiyet arasındaki belirleyici ilişkilerin oluşması, 3. Tanımsız, kontrolsüz, ilkesiz enformel ilişkiler ve ağlarının, kimlik, aidiyet, dayanışma gruplarına sistemde özel ve belirleyici bir alan açması.
Gülen şebekesinin devlete yayılmasının zemini budur.
Gülencilerin devleti kontrol girişiminin 2003 sonrası doruk noktasına ulaşan geometrik bir gelişme gösterdiği ortada. Diğer bir ifadeyle en büyük gedik AK Parti döneminde açılmıştır. Açılan bu gediğin üstü örtülmüş, hatta sahiplenilmiştir. 2010 ve 2011’de Avcı, Şık’ın tutuklanması üzerine cemaat konusunda yaptığım uyarılar, 2012’de MİT krizi döneminde yazdığım yazılar ve dile getirdiğim “tasfiye gereği” üzerine bizzat AK Parti çevrelerinden gelen “fitne”ci, “28 Şubatçı”, “fişçi” suçlamaları, benim hikayemde, bu açıdan küçük bir örnektir.
HASTALIKLI ANLAYIŞ
AK Parti döneminde, din-devlet ilişkilerini normalleştirmek, dini topluluklara kamuda denetimsiz, ilkesiz, faydacı kapı açma şeklinde yaşanmıştır. AK Parti siyasi alanı genişletirken, bu alanı demokrasi ve ehliyet ilkelerine göre yeniden yapılandırmamış, kaotik bir kimlik politikasını tercih etmiştir. 2007’de başlayan iktidar savaşları ve kimlik kavgaları döneminde siyasi ihtiyaçlar, güç arayışı bu bakışı ve eğilimi derinleştirmiştir. Belirtmek gerekir ki, AK Parti ve dönemi, sistem zaafları kaleminde, ciddi bir sorumluluk taşıyor. Devlet kurumları yapısı ve değişim sürecinin geldiği nokta açısından, AK Parti’nin 13 yıllık iktidar pratiğinde ortaya çıkan tablo, İslami eğilim ve hareketler bakımından ağır bir iflas tablosudur. Nitekim Türkiye, 2013’ten bu yana devletteki Gülenci varlığının taşıdığı risk ile onlara karşı alınan tedbirlerdeki keyfiliğin birlikte ürettiği çifte otoriterleşme baskısı altında yaşıyor. Gülenci grupların varlık ve etkinliklerini devam ettirmeleri, siyasi iktidarın izlediği “sürekli endişe, sürekli risk ve sürekli tedbir” politikalarını mutlaklaştırıyor.
Yazının başında sorduğum, “bu darbe girişiminin sonuçları neler oldu ya da nereden nereye geldik?” sorusu da bu noktada karşımıza çıkar.
Yaşanan iflası görmeden, siyasi sorumluluğu tartışmadan FETÖ’yle mücadele edilebilir mi? Ya da edilirse ne olur? Veya önce, ana yatağı oluşturan hastalıklı bir sadakat anlayışının sorgulanması, tımar edilmesi ve buna göre bir yeniden yapılanma gerekmez mi?
Ne var ki, bugün yapılan tam tersidir, FETÖ’yle mücadele kişi avı üzerinden ve sadakat temelli yürütülmektedir. Yapılan tasfiyelerin önemli bir kısmı, sadık kişi, kurum ve aktörlerin duyumları ve kanıları üzerinden sürdürülmektedir. Yeni kadrolar liyakat değil sadakat esasına göre oluşturulmaktadır. Yeni yapıda savcılar, yargıçlar, idareciler, basın bu bağımlılık ve biat mantığına göre hareket etmektedir. AK Parti yaşadığı tehlikelere önlem olarak otoriter bir kimlik cumhuriyeti inşa etmeyi tercih etmektedir. Siyasi alanının daraltılması, tek tipleştirilmesi, Gülenciler kadar, Kürtlerin, muhalefetin, solcuların da tasfiyesi bu durumun bir yansımasıdır.
Gelinen nokta geleceğimiz açısından kritiktir. Masumlar suçlanabilmekte, suçlular mağdur gömleği giymekte, istihbarat devletini inşa edilmekte, Gülencileri besleyen eski hatalar tekrarlanmaktadır.
Dün uyarmıştık, tekrar uyaralım.
KARAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025