Ali BAYRAMOĞLU
AKParti'nin Arena Stadı'nda yaptığı 60,70 bin kişiyi bir araya getiren İstanbul İl Kongresi pek çok açıdan dikkat çekiciydi.
"Kişi kültü"nün, "karizmatik dalga"nın üst bir noktası olarak, Türk siyaseti'nin derin ve kurucu özelliklerine işaret ediyordu.
Tayyip Erdoğan tek örnek değil...
Menderes, Demirel, Ecevit, Özal, Erbakan da benzer rüzgarlar estirmişler, bazıları tek başlarına dönemlerini, bazıları da partilerini simgelemişlerdi.
Yine de Erdoğan'ın bir adım daha önde olduğunu teslim etmek gerekir.
Aldığı yüzde 50'ye ulaşan, siyasi bir bakışın sınırlarını aşan destek, tarihi lider görüntüsünün ülke ötesine taşması, dayanıklı bir ekonomi ve istikrarlı bir siyaset ve artan kamu hizmeti kalitesi üzerinden toplumsal özgüveni ve başarıyı temsil etmesi, bunun nedenleri ve göstergeleridir.
Dikkat edilirse, bu tablo iki hususun altını çizer.
Bir yanda ciddi ve önemli bir başarı öyküsünün ve getirilerinin altını çizmektedir.
Öte yanda tek partiye endeksli bir demokrasi, tek adama endeksli bir iktidar düzeninin...
İstanbul İl Kongresi de hem tek otorite üzerine kurulu düzene, hem bu otoriteyi benimseyen ve üreten kitlesel ruh haline işaret ediyordu.
Madalyonun hem siyasi, hem toplumsal yüzünü gösteriyordu. Bu iki yön, içe içe girmiş bir bütün oluşturmakla birlikte, iki ayrı gerçek olarak karşımızda durur.
Önce siyasi yön...
AK Parti iktidarının özellikle üçüncü dönemiyle birlikte iyice netleşen yönetim ve siyaset anlayışının üç temel ekseni var.
İlk eksen, toplum üzerinde "siyasetin hükümranlığı" meselesine ilişkindir. Gerçekten de kuvvetli toplumsal temsiline, toplumsalın önündeki kimi engelleri kaldırmasına rağmen, çelişkili gözükse de, AK Parti dönemi bir yönüyle, "devletin siyaset ve toplum üzerindeki tahakkümünden, siyasetin toplum üzerindeki hükümranlığa geçiş" dönemidir.
Bu çerçevede genel olarak siyasetin, özel olarak ise siyasi iktidarın pek az yapıya özerk alan bırakması, hem "siyasi iktidar toplum ilişkileri"ni, hem "siyasi iktidar içinde lider ve çevresi arasındaki ilişkileri" tanımlayan en önemli unsurlardır.
Nitekim bugün özerk kurulların aldığı biçimden tutun futboldan sanata, hatta mikro alandaki kararlara kadar uzanan yukarıdan aşağıya bir işleyiş, siyasi mekanizmaya hakimdir.
İkinci eksen, ilk eksenin belki de asli nedeni olarak, AK Parti'nin "ataerkil siyaset anlayışı"ndan oluşur.
Bu siyaset anlayışını, 2004'ten bu yana pek çok kez, AK Parti'nin "vermekten memnuniyet, istekten ise rahatsızlık duyan" tarzı olarak tanımladık.
Temel reformların yapıldığı dönemlerde, örneğin 2002-2007 arasında belli belirsiz hissedilen, hatta olumlu sonuçlar veren bu siyaset tarzının etkisi yıllar içinde, özellikle bugün itibariyle terse dönmüştür.
Dönmüştür zira bu anlayış, "toplumsal talep- siyasi karar etkileşimini" dışlayan, katılım mekanizmalarını sınırlayan özellikler içermektedir. Ve konuşmayı, dinlemeyi, diyalogu gerektiren tüm siyasi meselelerde, kitlesel toplumsal taleplerde, bu durum, sorun çözmek bir yana, etkili otoriterleşme aracı olarak işlev görmeye başlamıştır.
Bu siyaset tarzı, örneğin Kürt meselesinde işe yaramamış, yaramadığı oranda, siyasi araçların adeta yetersiz ve işlevsiz görüntüye kavuşmasına yol açmıştır. Ve o andan itibaren hükümet açısından "siyasetsizlik ve otoriterleşme dalgası" el ele ortalıkta boy göstermeye başlamıştır
Kürt meselesi sadece bir örnektir.
Peki, AK Parti iktidarının yönetim ve siyaset anlayışının üçüncü önemli unsuru nedir?
Şudur:
Değişim sürecinde eskiyi kırma, geriletme konusunda gösterdiği başarıyı, yeni olanı kurma konusunda gösterememesi...
Zira kırma işleminde kullanılan cihazlar, kurma işleminde yeterli olmamaktadır. Nitekim katılım, etkileşim mekanizmaları dışlandığı oranda siyasi düzen sürekli gerilim ve çatışma üzerine kurulu bir tasfiye ortamı görüntüsü taşımakta ve bu durum git gide olağanlaşmaktadır.
Evet madalyonun bir yüzü böyle bu...
Peki bunlar AK Parti'yi tanımlamaya yeter mi?
Hayır...
AK Parti belki bunlar olmadan tanımlanamaz, ama bunlar da AK Parti'yi bir bütün olarak açıklamaya yetmez....
Zira madalyonun öteki yüzünde, AK Parti'nin arkasındaki destek, desteğin gerisinde yeni toplumsal doku ve bu parti ile o doku arasındaki kuvvetli ilişki vardır...
Yarına...
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
11.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
28.08.2025
23.08.2025
21.08.2025