Berrin Sönmez
Kısa ve genellemeci bir tarihi bilgiyle ama köşe yazısı olarak çok uzun bir girişle “İslam'ı güncelleme” direktifine niçin itiraz ettiğimi anlatmak istedim. Sadece dini meselelerde de değil her alanda özgür düşüncenin toplumlara katkısını tek bir örnekle hatırlatmak ve özgür düşüncenin kısıtlanışının koskoca bir medeniyet tahayyülünü ne denli kısırlaştırdığını hatırlatmak bir de.
İslam tarihinin karanlık ve acılı dönemlerinden birine hatta birincisine verilen isim “mihne”. Alimlere ileri sürdükleri görüşler, sahip oldukları fikirler nedeniyle mihnet çektirilen, eziyet edilen sürecin adı. Hapisle, zindanlarda uzun süreli işkenceyle fikirlerini değiştirmeye zorlanır alimler.
Değiştirdiklerini söyleyenler serbest kalır. Bir nevi engizisyonu, İslam tarihi için, mihne denilen süreç. Miladi 813-846 yılları arasında yaşanır. Hicretin ikinci yüzyılının sonlarıyla 3’üncü yüzyılının başları. Abbasi halifeliği dönemi. Halife Me’mun ile başlar. Takip eden iki halife döneminde sürer ve Halife Mütevekkil ile son bulur.
Hicrî birinci yüzyıldan itibaren başlayıp özgür tartışma ortamıyla ilim meclislerinde süren itikadi (i’tikadî) yani inanç esaslarıyla ilişkili görüş ayrılıklarına, hükümdarın taraf olması, sorunu siyasallaştırır. Taraflardan birini, Mutezile ekolünü benimseyen Halife Me’mun, bu kelam ekolünü hak mezhep olarak tanır. Kendi mezhebine katılmaya zorlar halkı ve farklı görüşlerdeki ilim ehlini. Ortaçağın karakteristik iktidarın mezhebi, mezhebin iktidarı sorunsalının İslam tarihindeki izdüşümü yaşanır böylece otuz yılı aşkın bir süre.
Mutezile, özgür düşünceyi savunup akideleri aklın ışığında izah ederek temellendirir. Sistematik düşünme yöntemlerini geliştiren bir akım olduğu halde halifenin uyguladığı baskı politikasıyla siyasetin sopasına dönüşür. Gerçekte hicretin ilk yüzyılından itibaren tercümelerle başlayıp fikir ve ifade hürriyetiyle İslam toplumunda düşünce ve bilim alanındaki gelişmeleri hazırlayanlar, Mutezilî alimlerdi. Karşıtları ise selefin inanç esaslarını aynıyla sürdürmeyi savunurlardı. Selef yani sahabe, tabiun ve tebe-i tabiunun olarak isimlendirilen üç nesil. Peygamberi görenler, peygamberi görenleri görenler ve onlara uyanlar şeklinde basitleştirerek açıklayabileceğimiz bu üç neslin peygamberden nakledilen düşünme kalıplarıyla inanç esaslarını açıklama yöntemi, Selefîlik. Mutezili alimlerse nakledilen inanç izahının yerine akledilen inanç izah metodu yerleştirmeyi hedefler.
Yaklaşık iki yüz yıl boyunca İslam dünyasının düşünce ve bilim hayatına yön verir, Mutezile ekolü. Bugün geçmişle övünmeyi sevenlerin İslam medeniyeti adına ileri sürdükleri gelişmelerin her birinin mimarı diyebileceğimiz güçlü bir düşünce ve bilim akımı Mutezile. Başlangıçta İslam Fıkhının (hukuk sistemi) bir dalı olarak görülen itikadi konulara ilişkin yorumların yapıldığı kelam ilminin de kurucuları. Kelam zamanla fıkıhtan farklı ayrı bir ilim dalı haline dönüşür. Fıkıh amelî yani gündelik yaşama ilişkin (pratik) konularla ilgilenir. Kelam ise itikadi (inanç esasları) zihinsel, düşünsel (teorik) konuların çalışma alanı haline gelir ve İslam felsefesi böylece doğar. Mesela Tevhid akidesi, temel tartışma konularından biridir.
Tevhid yani Allah’ın varlığı ve birliği, ezeli ve ebedi oluşu akıl yürütme yoluyla açıklayanlar Mutezile ekolünü oluştururlar kelamın. Selefîler ise aynı inancı selefin naklettiği açıklama yöntemiyle tekrar etmenin yeterli olduğunu söyler. Yoksa tevhid inancında ayrılmış değillerdir. Ancak bu açıklama yöntemi farklılığı kaçınılmaz olarak kader gibi Allah’ın sıfatları gibi konularda fikir ayrılığını getirir. En önemlisi Kuran’ın yaratılmış mı yoksa kadim varlık mı olduğu üzerine yapılan tartışmalardır. Mutezile yaratılmıştır der. Kadîm olan Allah dışında varlık kabul etmenin Tevhid inancını zedeleyeceğini söyler. Selef ise Kuran-ı kadîm ve kelamullah sıfatlarıyla anarak bilgiyi naklettiği için selefîler, Kuran’ı da kadîm varlık kabul eder. Bu hayli karmaşık kelam tartışmalarının detaylarına ulaşmak isteyenler için İslam Ansiklopedisinin, her biri alanın uzmanı alimlerce yazılmış Mihne, Mutezile, Selef, Selefî maddeleri derli toplu bir bilgi kaynağı olabilir.
Tartışmaların çıkışı fetihlerle ilişkili. Fetihlerle genişleyen İslam topraklarında ilk yüzyıldan itibaren farklı inanç mensuplarıyla Müslümanlar bir arada yaşamaya başlamışlardı. İslam akidesinin yani inanç esaslarının, diğer köklü inançlar karşısında akılcı izahına duyulan ihtiyaçla baş göstermişti Mutezile ekolü. Sistematik tartışma metotlarının geliştiği Hristiyan, Zerdüşt, Budist ve diğer inanç sahiplerinin, din adamlarının sorgulamaları, eleştirileri karşısında Müslüman din adamlarının fikir üretme ve sistematik düşünme yöntemleriyle diyalektik geliştirme ihtiyacı vardı. Farklı dinlerin uzmanlarınca yapılan sorgulamalara cevap üretmekte yeterli değildi seleften nakledilen bilgiyle inanç esaslarının izahı. Alimlerin bir kısmı seleften nakledilen rivayetlerle inancın izahını bırakıp, onların izah yönteminden ayrılarak (itizal ederek) nakletme metodu yerine akletme metotları geliştirdikleri için ayrılanlar anlamına da gelen mutezile ismiyle anılmaya başlamışlardı.
İşte bu çabayla Yunanca tercümeler, tercümelere yapılan şerhler ve özgün eserlerle muazzam bir külliyat oluştuğunu görürüz sadece iki yüz yılda. Hükümdarlar tarafından da destek ve teşvik edilir, Mutezile ekolü. Emevi halifeleri de Abbasi Halifeleri de tanıdıkları özgür düşünce ortamıyla, fikir ve ifade hürriyetiyle serbest tartışmalara katkı sunarlar. Bilindiği gibi Abbasi Halifesi Harunreşit zamanında en parlak dönemini yaşar, özgür düşünce ve gelişir ilim. Bugüne kadar ışık tutabilen güçlü İslam Medeniyeti gelişir. İfade hürriyetine örnek olmak üzere özellikle ilim yuvası olan Bağdat ve Basra’da yaşanan ilim hayatını hatırlamak yeterli olabilir. Camiler sadece namaz kılınan ibadet mekanları değil aynı zamanda mektep o zamanlar. Alimler camilerde oluşan halkalarla bilgi aktarımı ve fikir üretimini sürdürür. Bir alimin halkasında farklı fikirler de dile gelir. Fikir ayrılıkları yeni metotlarla ayrı bir düşünce sistematiği geliştirme evresini gerekli kıldığı zaman o halkadan ayrılan bir alim aynı caminin bir başka köşesine çekilerek kendi halkasında gene serbest tartışma ortamıyla fikirlerini geliştirmeye devam eder. Bugünün Türkiye’sinde tahayyül bile edilemeyecek ifade hürriyetinden söz ediyoruz.
Ta ki bu yazının başlarında anılan Halife Me’mun dönemine kadar. H. 198’de başlar mihne. Hilafetinin ilk yıllarında Memun da serbest tartışmalara itiraz etmez. Ancak naklin yerine aklı koyan Mutezile ekolünü itikadi mezhep olarak benimsediğini ilan ettikten bir süre sonra Selefî görüşlerin derslerini yasaklar. Giderek halkı ve alimleri Mutezile mezhebini kabul etmeye zorlar. Özgür düşünceyi, düşünce özgürlüğünü yok ederek dayatma politikası engizisyonu andıran baskı ortamına dönüşür.
Sonrası karanlık. Karanlık Mihne yılları sona erdiğinde bu defa Mutezile ilim meclislerinden dışlanır, saraydan kovulur. Selefin hakimiyeti başlar. İslam Medeniyetinde geri gidişin ilk büyük adımı, mihneyle ve mihne sonrası Mutezilenin dışlanışıyla atılmış olur. Nakil güçlenir, akletme yöntemleri karşısında. Mutezile alimleri halifelik topraklarından uzaklaşır. Mavearaünnehir bölgesinde bir süre daha varlık gösterir. Sonraki tarihlerde kurulan Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyin himayesiyle Horasan bölgesinde ilim ve fikir üretimini bir müddet daha sürdürüp zamanla duyulmaz, bilinmez hale gelirler. Öyle bir yok oluş ki bugün bile ehli sünnet kesimlerin içinde Mutezile adını küfür, hakaret niyetine kullananlar pek çok.
Horasan malum ülkemizin itikat ve amel yönleriyle dini anlayışımızı, Anadolu ve Rumeli Müslümanlığının, İslam coğrafyasının kalanından farklılaşan yönlerini etkileyen önemli bir mihenk noktası. Anadolu’ya akan büyük Oğuz göçüyle insanlar İslamı, Horasan’da öğrenerek, göçe devam eder. Yanlış anlaşılma olmasın Mutezile mezhep olarak tanınmadı burada. Ancak Mutezileden biraz farklılaşan ama aklı öncelemek yönüyle benzeşen Maturidî mezhebinin doğmasında etken olduğunu düşünebiliriz Horasanda Mutezile alimlerinin bir süre devam eden varlığını.
Başka mezhepler de var elbet ama bu ülkenin Hanefî olan dindarları, kim olduğunu ve ne dediğini dahi bilmeden ezbere “amelde mezhebim Hanefî, itikatta mezhebim Maturidî” kalıbını kullanır. İslam dünyasında “Türk mezhebi” olarak da anılan İmam-ı Azam’ın öğretisi, amelî (ibadet ve gündelik yaşam pratikleri) mezhep kabul edilir. Ancak Horasan’ın Maturid köyünde yaşamış İmam Maturidî’nin görüşleri de inanç esaslarını oluşturduğundan itikadi mezhep olarak anılır. Nakli tümüyle ret etmeyip ama tevhid inancı başta olmak üzere iman esaslarını açıklarken akletme yöntemlerini nakledilen bilginin önüne geçirir. Başka bir deşişle sıralamada akıl, nakilden önce gelir. Belki biraz ileri yorum olabilir ama İslam coğrafyasının geneline kıyasla ülkemizde yeni selefi akımların çok fazla rağbet görmeyişinin altında yatan etken de inanç esaslarımızı şekillendiren Horasan geleneği. Bilgisizce de olsa kültürel genlere işlemiş olmalı akideyi akılla izah yöntemi.
Kısa ve genellemeci bir tarihi bilgiyle ama köşe yazısı olarak çok uzun bir girişle “İslam’ı güncelleme” direktifine niçin itiraz ettiğimi anlatmak istedim. Sadece dini meselelerde de değil her alanda özgür düşüncenin toplumlara katkısını tek bir örnekle hatırlatmak ve özgür düşüncenin kısıtlanışının koskoca bir medeniyet tahayyülünü ne denli kısırlaştırdığını hatırlatmak bir de. Kadınlara yönelik dini baskılara itiraz şeklinde başlayan dini güncelleme direktifi yerine din alanında düşünce özgürlüğünü mümkün kılmak için nasıl hareket edilmesi gerektiğine ilişkin düşüncelerimi de sonraki yazıya bırakıyorum. Yukarıda geçen ve önemsediğim bir cümlemi tekrar ederek bitireyim bugünlük.
Özgür düşünceyi, düşünce özgürlüğünü yok ederek dayatma politikası engizisyonu andıran baskı ortamına dönüşür.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024