Berrin Sönmez
Kadın beyanının esas olması tıpkı masumiyet karinesi gibi tartışılmaz bir hukuk ilkesine dönüşmeli. Hangi hukuk ilkesi, hangi hukuk gibi güncel sorunlar bir yana eril şiddetle ve eril tahakkümle mücadele için kalıcı, etkin çözümlerden birisi kadın beyanını esas kabul eden hükümlerin tavizsiz uygulanması olacaktır.
Kadın beyanının esas olmasına itirazların yoğunlaştığı günlerdeyiz. Bu ilkeye karşı çıkanlar bir diğer hukuk ilkesine sığınıyor. Masumiyet karinesine aykırılık gerekçesiyle saldırıyorlar, kadın beyanı esastır ilkesine. Yüzeysel bakışla pek mantıklı bir gerekçe gibi… Peki, masumiyet karinesinin hukuk ilkesi olarak dayanakları neler? Hangi sosyal, siyasal, hukuki saiklerle masumiyet karinesi bir hukuk ilkesine dönüşmüştü? İnsanlığın var oluşundan bu yana mı uygulanıyordu bu ilke? Hayır.
Modern hukukun gelişim sürecinde ilk olarak ihtilal sonrası Fransız İnsan Hakları Beyannamesi’nde yar alır. Daha sonra taraf olduğumuz 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ve yine taraf olduğumuz 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer almıştı. İç hukukumuzda ise 1982 Anayasası’nda yer verilmiş. Kamu otoritesinin, kamu görevlilerinin, yargı erkinin ve kamuoyunun karşısında, bireyi yani güçlünün karşısında zayıfı korumak ihtiyacı açıktır ilkenin gelişiminde. İnsan hakları hukuku sayesinde yasaların insanileşmesinin bir örneği olarak… Masumiyet karinesi/suçsuzluk ilkesi, soruşturma, kovuşturma ve yargılamanın her aşamasında geçerli olmakla birlikte temel amacı sanıkla ilk temasa geçen yetkililerin, o kişinin masum olabileceği ihtimaliyle sanığa yaklaşması, şeklinde izah ediliyor, biz ölümlülerin anlayabileceği dildeki hukuk metinlerinde.
Kadının beyanı esastır ilkesi de modern hukukun bireyi önceleyen gelişim çizgisi doğrultusunda, kadın bireyin eşitlenmesi amacıyla şekillenmiş bir kadın talebi. Yaygın karşı çıkışlar ve açık saldırılarla önlenmeye çalışılması aslında bu ilkenin gerekliliğine en güzel kanıt. Eril tahakkümü içselleştirerek hayat tarzı ya da felsefesi haline getirmiş kişilerin kadını ikincil görüp, itaat altına alma aracı saydığı şiddet politikasının açık yansıması olarak görülmeli bu saldırılar. Eril tahakkümün yargıda, kamuda, toplumda yaygın ve etkin varlığı karşısında şiddete uğratılan öznenin beyanının esas kabul edilmesi talebi, soruşturma ve kovuşturma aşamalarının sorunsuz başlayabilmesine yönelik. Yargısız infazla kadının beyanı doğrultusunda mahkeme hükmü talebi söz konusu değil. Devlet, yargı ve toplum Kerem Altıparmak’ın deyimiyle “kadın beyanı yalandır” yaklaşımına sahip. Eril şiddete uğratılanlar için yargıya başvurma, adalet arama yolunu olağanüstü zorlaştıran bu koşulları bertaraf etmeyi hedefler, beyan esası. Şiddet uygulamadığını ispat yükümlülüğü sanıkta olmalıdır ilkeye göre. Ve bu çerçeveyle baktığımızda tıpkı insan hakları hukukunun gelişmesine dayalı modern hukuk ilkesi, masumiyet karinesiyle benzeşir. Yaygın ve etkin eril zihniyet ve bu zihniyete dayalı şiddet karşısında kadınların kanun önünde eşitlenmesi için gerekli görülerek kadının insan hakları bağlamında şiddetle mücadele yollarının açılması için geliştirilmiştir. Yaygın eril şiddetle mücadelenin mümkün olması için baskın zihniyet karşısında şiddete uğratılan öznenin beyanı esas alınarak yargılama başlatılmalı, denmektedir. Şiddete uğratılan özne ifadesiyle, eril şiddetin tek kurbanının kadınlar olmadığı işaret edilir. Kadınlar, kız ve oğlan çocukları, engelliler, LGBTİ bireyler ve hatta erkekler eril şiddete uğratılmaktadır ve ifade hepsini kapsar. Yaygın olarak kadının beyanı esası şeklinde isimlendirilmekle beraber, eril şiddete uğratıldığını söyleyen her bireyin yargı tarafından beyanı esas kabul edilmeli öngörüsünü içerir.
16 Aralık Pazar günü yayınlanan bir yazıdan vereceğim örnek, konuyu biraz daha anlaşılır kılacaktır. Abdurrahman Dilipak ‘Şu “aile cinayetine” artık bir son versek’ başlıklı yazısında kadın beyanı esasını olumsuzlamak için bir örnek olay ele almış. Bu örneğin gerçek bir olaya mı dayandığı yoksa varsayımsal (farazi) akıl yürütme sonucu mu ele alındığı pek anlaşılmasa da konu cinsel şiddet. Bir patron ve çalışanı yer alıyor örnekte. Kadın yabancı uyruklu yani yasal haklarına erişme açısından en dezavantajlı kesimlerden. Dilipak’ın betimlemesiyle “Kız, patronun zaaflarını öğreniyor, ona göre yaklaşıyor. İcabında damat, oğul, ortaklardan biri, kim uygunsa ona yaklaşıyor. Bir tek beraberlikardından kızda bir utanç, bir agresifleşme…” Her cinsel şiddet suçlamasında ilk söylenen bu “komplocu dişi” önyargısı, mafyanın şirket sahiplerine kurduğu tuzakla da renklendirilmiş. Gerçekte kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yer alan kadın ticaretini işaret ediyor. Şiddet karşıtları, kadın ticaretiyle de mücadele eder. Örnekteki mafya ilişkisi bize hem kadın ticaretinin kurbanı hem de patronu tarafından cinsel şiddete uğratılmış bir kadın profili sunuyor. Üstelik yazarımız örneğinde hamilelik ve doğan çocukla DNA eşleşmesinden de bahsediyor. Ama yazara göre sorun olan şey “iş mahkemeye intikal ederse eşiniz dostunuz da duyacak” kaygısıyla failin sosyal itibarı. Her şiddet vakasında olduğu gibi suçun faili ve saygınlığı, fiilin suç olduğu gerçeğini gizlemek için önceleniyor. Sanık itibar yanında mal/servet kaybedecek, mevcut çocukların yanına bir yenisi daha gelecek ve bu sorunların yanına bir de milli servet kaybı eklenerek, okurları nezdinde haklılığını(?) bir kez daha perçinlemiş yazar. Ve tüm bunlar sırf kadın beyanı esas sayıldığı içinmiş! Kadın beyanı esasına saldırmak yerine o patronun uçkur zaafını suç sayması için kaç kez “bir kerelik beraberlik” hafifsemesiyle meşrulaştırdığı cinsel saldırı gerçekleşmesi gerektiğini, insan hakları savunucusu, İslamcı ağır abi, başka bir yazısında lütfedip açıklar belki. İşte tam olarak bunun için kadın beyanı esas olmalı.
Hukukumuzda kadın beyanını esas alma ilkesi tam olarak bu biçimiyle yazılmış değilse de mevzuatta yeri var. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 kadın beyanıyla koruma ve tedbir kararı mekanizmalarını harekete geçirmeyi amir hükümler içeriyor. Benzer şekilde Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) beyan esasıyla hizmet vermekle yükümlü kılınmış halde. Uygulamanın yasa ve sözleşmeye ne derece sadakatle gerçekleştiği ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber bazı hukukçular, mevzuattaki bu hükümlerin beyan esası ilkesinin yansıması olduğu görüşünde.
Beyan esası aynı zamanda soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşamasında şiddet mağdurlarını ikincil mağduriyetlerden korumak için de etkili. Tek merkezde ifadelerin, kadın görevliler, sosyal görüşmeciler eşliğinde alınması yoluyla ardıl travmaların önlenmesini öngörüyor, İstanbul Sözleşmesi ve şiddetle mücadele kanunu hükümleri. Bu açıdan da beyan esası ilkesinin gereğine uygun, mevzuat… Yine hukukçular tarafından kadın beyanının esas olması ilkesinin bir diğer yönü olan ispat yükümlülüğünün sanıkta olması, iş kanunu ile ilişkilendirilerek açıklanıyor. İş kanunu, haksız işten çıkarılma davalarında ispat sorumluluğunu işverene yüklemiştir, davacı işçiye değil. Örneğin yıllık izin kullanmadığı iddiasında bulunan işçi karşısında işveren elindeki belgelerle kendi iddiasını ispatlamak zorundadır. Çünkü kayıtlar kendisindedir. İşçinin iddiasını destekleyecek belgelere ulaşması mümkün olmadığından davalar işçi beyanıyla açılır ve işverenin karşı iddiasını ispat etmesi beklenir. Eril şiddette, şiddet faili, fiiline ilişkin delilleri gizleme, karartma imkanı olan taraftır ve dolayısıyla ispat yükümü sanıktadır. Kadın beyanının esas olması aynı zamanda suç sayılan fiilin, somut olayla ilişkisi olmayan, mağdura ait kişisel özelliklerin söz konusu edilerek suçun görünmez kılınmasını önlemek için de gerekli. Anılan sözleşme ve kanun bu konuda detaylı açıklamalarla fiil ile mağdurun kişisel özelliklerinin ilişkilendirilemeyeceği yolunda geniş hükümler içerir.
Bu konuyu daha iyi açıklayabilmek için yine aynı yazarımızın aynı yazısından bir başka örnek olayı aktarmak istiyorum: “Bir doçent, bir üniversitede, geç vakit koridorda elinde sigara ile giden öğrencisine ‘bu ne hal kızım elde sigara şu kıyafete bak’ diyor…” Olayda öğrenci, rektörlüğe taciz suçlamasında bulunmuş, ilgili kurul kararıyla tacize hükmedilmiş. Ancak hükmün gerçek sebebi o doçentin rektöre oy vermeyişi imiş, yazarımıza göre. Tecavüzü, tecavüz sonucu doğan çocuğu, patronun fiilden sorumluluğunu yok saymak, suçu, suç olmaktan çıkarıp, normalleştirmek için kadını komplocu gösterip mafya-sermaye ilişkileriyle perdeleyen yazar, tacizi bu denli meşrulaştırıyor işte. Geç vakit, elde sigara, kızım, şu kıyafete bak gibi fiili gözden kaçıracak unsurlar bolca kullanıldığında taciz meşru hale geliyor, toplumsal algıda.
Neyse ki sözleşme ve kanun, bu laf kalabalığıyla suçu sıradanlaştırmayı engelleyecek, kadın beyanını esas almayı işaret eden hükümler içeriyor. Yargı çoğu zaman bu hükümleri uygulamasa da en son Yargıtay içtihadıyla kadının şiddetten korunma sorumluluğunun devlete ait olduğu bir kere daha mahkemelere ve topluma hatırlatıldı. Kadın beyanının esas olması tıpkı masumiyet karinesi gibi tartışılmaz bir hukuk ilkesine dönüşmeli. Hangi hukuk ilkesi, hangi hukuk gibi güncel sorunlar bir yana eril şiddetle ve eril tahakkümle mücadele için kalıcı, etkin çözümlerden birisi kadın beyanını esas kabul eden hükümlerin tavizsiz uygulanması olacaktır.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024