Berrin Sönmez
Geçmiş deriz sıklıkla eski günleri, iyi ya da kötü yanlarıyla yad ederken ama aslında biz insanlar, geçmemiş olanların yekunundan ibaretiz. Teker teker, her birimizin geçmemiş yanlarının yekunu olan yakın tarih de sıklıkla vurur bunu yüzümüze. 12 Eylül de böyle çok kişi için ve tabii ki toplum için geçip gitmek bilmeyen, içimize çöreklenip bizden bir parçaya dönüşmüş, hastalıklı yanlarımızdan. Darbeciyle yargı önünde yüzleşmek istedik yıllar boyu, zihnimize oturmuş zehri akıtmak için neşter vurmak misaliydi ve işte o vakit bir ihtimal geçip gitmiş olabilecekti. Heyhat! Denenmemiş değil ama tamamına erdirilemedi. Her işimiz gibi darbe davaları da yarım yamalak kaldı değil bırakıldı. Bile isteye yargı makamlarınca, siyasi iradeyle, hatta akademisyenlerce önemsizleştirilerek, yargılanıyormuş gibi yapılarak, yarım bırakılması için çaba harcandı. Belirli kişileri suçlamak için yazmıyorum. Karar vericilerin ve karar vericilerin kararını etkileme potansiyeline sahip olanların bakış açısına dikkat çekmek için özellikle 12 Eylül’ün ‘zihin evreni’nde neşv ü nema bulmuş nesiller olduklarını hatırlatmaya çalışıyorum.
Merhum savcı Sacit Kayasu (ben ondan razıyım dilerim Allah da ondan razı olsun) hiçbir 12 Eylül yazısında ismini anmadan geçemeyeceğim kadar önemli bir iş yapmıştı. ‘Onuncu köyün savcısı’ bu ülkeye, herhangi bir insanın dilerse darbeciye yargı yoluyla meydan okuyabilme ihtimalini, hediye etmişti. Hukuki zaman aşımını yarı süresi kadar uzatmakla sınırlı kalmayıp moral destek de sunmakla izah edilmesi gereken bu hediyenin, siyaset eliyle çarçur edilmesi, kıymetinden bir şey eksiltmedi benim gözümde. Darbenin otuzuncu yılında, hukuken uzatılmış haliyle bile zaman aşımının dolacağı gün yapılan referandumla yargı yolunun açılması, darbeciyle yüzleşme ihtimalinde kontrolün siyasetin eline geçmesi sonucunu getirdi.
AKP iktidarının, bireylerce açılması muhtemel davaları -kapalı kapılar ardında- ‘biz zamanını biliriz, bekleyin’ yaklaşımıyla durdurduğunu/engellediğini, hatırlayan çoktur. Yazık ki bu bilinen zamanın iktidar sahiplerinin siyasi ikbali açısından elverişli zaman olduğunu idrak etmek kolay olmadı. Yargı yolunun 12 Eylül 2010 tarihli ve şu meşhur ‘yetmez ama evet’ referandumuyla açılması, hukuken yüzleşme ihtimalinde kontrolü siyasi iradenin kendi eline alması işlevini gördü. Devlette devamlılık esastır ilkesi uyarınca, yeni baş olmuş eski ayaklar, usuletle ve suhuletle, devletin ki burada devlet, 12 Eylül darbesinin ‘kurucu iktidar’ sayıldığı yapılanma biçimi olarak anlaşılmalı, işte bu devletin şanına halet getirmeden yargılıyormuş gibi yaptılar. Mahkumiyet kararının temyizi için adeta sanıkların ölmesi beklenerek süre uzatıldı ve varislerinin hak kaybına uğramayacağı şekilde sonuçlandırılarak şiş de yakılmadı kebap da. Şimdi darbe davası üçüncü kez Yargıtay’a taşındı. Mahkumiyet kararının gereği olarak müsadere hükmünün varislere rücu ettirilmesi yönündeki Yargıtay başsavcılığının, esasa etkisi olmayacak raporuyla dava dosyası, tekrar 16’ncı dairenin elinde. ‘Kurucu iktidar’ küstahlığının güvencesi olan zihin evreni hâlâ iş başındayken sonucunu merak eden yoktur sanırım.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanırken siyaset, sanat, akademi alanlarından pek çok kişi, iki yaşlı insandan söz ediyordu, idam edilenlerin gençliğini konuşmak yerine. İşkenceleri, hak ihlallerini ve işkenceyi, hak ihlalini devletin normal işleyişi yapabilme gücünü, kendisinden sonraki her iktidara devredecek şekilde oluşturulan düzeni ortadan kaldırmak yerine, iki ihtiyar dedi çok kişi. Yine de bu haliyle bile 12 Eylül darbesi, sadece kırkıncı yılında değil her zaman en çok itiraz edilen askeri darbe olmuştur, öncesi ve sonrasıyla bütün diğer askeri darbeler ve darbe teşebbüsleri arasında. Fakat 28 Şubat olsun, 27 Nisan e-muhtırası olsun hâlâ bazı yandaşlar bulabilmekte kendisine. Hele 15 Temmuz kalkışması ardından ortaya çıkan kumpaslar nedeniyle ‘yok hükmünde sayılan’ muhtemel darbe girişimlerine hiç değinmiyorum bile. Zaten onlar da kendilerini beraat etmiş sayıyor, topluma öyle yutturmaya çalışıyorlar. Omzu kalabalık bir apoletli Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararıyla yeniden yargılanma yolunu açtığında sırf Cumhurbaşkanı yargılanma izni vermediği için kendisini neden beraat etmiş sayar ki, sahiden neden?
Anayasa Mahkemesi benzer hak ihlali kararı verdiği halde salıverilmeyen Ahmet Altan, Mümtazer Türköne gibi yazarlar hâlâ cezaevindeyken, bu ülkenin okuyan-yazan-düşünen insanları nasıl olur da İlker Başbuğ’a beraat etmiş gözüyle bakar? Sorduğuma bakmayın, cevap beklemiyorum çünkü nasıl olduğu açık. Hiçbir darbe davası adaletin gereğini yerine getirecek bir hükümle sonuçlanmadığı için böyle oluyor. 12 Eylül davasında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya temyiz aşamasında öldüğü için dosya kapatılıp, birinci derece mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararı, tüm sonuçlarıyla uygulanmadığı için. 28 Şubat davasında sanıklar, dava sürecinde gerçekleşen FETÖ kalkışmasını savunmalarına taşımış ve ‘biz bunlarla mücadele ediyorduk’ diyebilmişler ve 15 Temmuz kalkışması sayesinde verilen hükümler adaletten uzak, cılız kalmıştı. 28 Şubat için ‘hayırlı olsun’ diyen Fethullah Gülen ve bağlıları, doğrudan veya dolaylı olarak bütün darbecilere hayırlı olmuştur vesselam. Ergenekon, Balyoz dosyalarına yapılan müdahaleyle o darbe teşebbüslerinin yok hükmünde sayılmasına yol açtılar. O darbe teşebbüsü davasını destekleyen gazeteciler için ‘Ergenekon’un intikamı’ niteliğindeki cezaevi süreci devam ediyor.
Darbe teşebbüsü ihtimali dikkate alınarak dava açılması suç, yargı yoluyla darbe teşebbüsünün gerçek olup olmadığının açığa çıkmasını savunanlar suçlu sayılıyor bu ülkede halen. Anlı şanlı siyaset bilimcilerimiz bile halen 12 Eylül davasını, hukuken ve siyaseten anlamı sınırlı, sembolik, sığ hesaplaşma gibi görüp, gösterebiliyorlar. 12 Eylül bu ülkenin tarihinde bir sayfa açtı. Hâlâ açık kalan o sayfadayız ve akademisyenlerimizin, düşünürlerimizin darbe davalarını önemsizleştirme çabası sürüyor. O zihin evreni hâlâ soluklandığımız havayı zehirliyor. Kaç nesil daha zihinler aynı şekilde zehirlendikten sonra aklımız başımıza gelecek bilmiyorum. Sembolik olarak bile çeviremediğimiz o açık kalan sayfayı, gerçek hayatta kapatmak nasıl mümkün olur, biri bunu bana anlatırsa sevinirim.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024