Berrin Sönmez
Gündemim yine Komisyon. Malum Şiddetle Mücadele Araştırma Komisyonu çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Ve 9 Haziran günü yargı mensuplarının önerileri dinlendi. Öneriler arasında bir de evliliğin başında yapılacak sözleşmeyi öneren görüş var ki bırakın şiddetle mücadeleyi özellikle ekonomik ve duygusal şiddete yasal dayanak oluşturacak nitelikte. İstanbul Sözleşmesi karşıtlarının aynı zamanda 6284’e karşı olduğu biliniyor. Tabii bu kadarla kalmadıkları, ekonomik ve psikolojik şiddet kavramlarına, Sözleşme ve yasadaki tanımlarına itiraz ettikleri de malum. Bununla ilgili olarak Medeni Kanun'daki mal rejimine karşı çıkıp değiştirilmesini istediklerini bildiğimiz kadın düşmanı grupların sözcülüğünü üstlenmiş izlenimi yaratan yargı mensuplarının sözlerini okumak, yaşadığımız vahim süreci belgeliyor adeta. İhtiyari olarak zaten uygulanabilen evlilik sözleşmesi usulünü yasal zorunluluk haline getirmek, ekonomik ve psikolojik şiddete yasal zemin hazırlar.
Dünyada ekonomik gücün sadece yüzde biri kadınlara aitken edinilmiş malların ortak bölüşümüne dayalı mevcut mal rejimine erkeklerin itiraz ettiğini bilmeyen yok. Boşanmalarda mal paylaşımını erkek şiddetinin nedeniymiş gibi görüp görmediğine dair detay da vermeden bir yüksek yargı temsilcisi komisyonda kadınların ekonomik güvenceden mahrum bırakılacağı sözleşme öneriyor. Evlilik sözleşmesi kadın aleyhine işler çünkü ekonomik güç ülkemizde de çok büyük oranda erkeklere ait. Kadınlara karşı aile destekli duygusal baskı kurularak psikolojik şiddet uygulanmasıyla imzalatılacağına kuşku duymamak gerekir böyle bir sözleşmenin. Uygulanan psikolojik şiddetle kadın, evliliğin başında ekonomik şiddete maruz kalır. Fiziksel şiddet karşısında hiçbir güvence kalmaz elinde. Evlilik sözleşmesi teklifi, erkek şiddetini değil erkek şiddetiyle mücadeleyi önlemek için tasarlanmış desek yeridir.
Yararlı bilgi de yok değil elbette. Özellikle veri paylaşımı içeren bilgi paylaşımını gözardı etmemek gerekir. Ankara Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı Yılmaz Çiftçi’nin sunduğu veri şöyle: “2020 yılında toplam 12.250 civarında talep değerlendirilmiş, 2021 yılında da -bu ilk altı aylık süre içerisinde- 7 bin civarında talep değerlendirilmiş bulunmaktadır.” Komisyon Başkanı Öznur Çalık’ın ısrarlı sorusu üzerine 2020 yılına ait tedbir kararları sayısının bir önceki yıla göre daha yüksek olduğunu belirtiyor. Pandemi sürecinde kadına yönelik şiddetin arttığına ilişkin görüşleri “tolere edilebilir seviye” sözleri ile reddeden Aile Bakanı, böylece yanlışlanmış oluyor. Üstelik 2021 için Çiftçi, ilk altı ay şeklinde ifade etse de 4 Haziran ve önceki rakamı belirttiği için yılın ilk beş ayında 7 bini aşkın tedbir kararından söz ettiğine dikkat edersek bir önceki yıla kıyasla iki veya üç bin civarında artış beklenebilir. Sadece Ankara’da her yıl, bir önceki yıla göre iki, üç bin artışla şiddet mağduru kadınların tedbir kararı talebinde bulunduğu gerçeğiyle yüzleşmiş oluyoruz.
Ancak Yılmaz Çiftçi’nin sunduğu, çok ihtiyaç duyduğumuz ve genele dair ipucu anlamına gelen sayısal veri her ne kadar çok kıymetli olsa da yasaya itirazı kabul edilemez düzeyde. 6284 sayılı yasada mağdurun beyanı hakkındaki “delil ve belge aranmaz” hükmüne itiraz ediyor. İtirazı aynı zamanda mağdurun doğrudan doğruya mahkemeye başvurduğu usulü de kapsamakta. “Kolluk ya da savcılığa yapılan başvurularda beyanlar alınıyor, raporlar alınıyor, birtakım belgelerle evrak tamamlanıyor ama kişilerin doğrudan yaptığı başvurularda sadece 2 satır bir dilekçeyle müracaat durumu söz konusu olmaktadır.” Adalet Bakanlığı'nın tedbir kararlarının uygulanışına yönelik başsavcılıklara gönderdiği genelgeyle ilgili “savcılıklar ve karakollarda şiddetin belgesi sorulacak” eleştirisi getirmiştik. Bu eleştiriyi doğruladı, Ankara Adalet Komisyonu Başkanı. Bu arada İl Adalet Komisyonlarının biri başkan diğeri üye 2 hakim ve bir savcıdan müteşekkil idari birimler olduğunu belirtmekte de fayda var. 6284 kapsamına giren suçlar için oluşturulmuş ihtisas mahkemelerinde yasa hilafına şiddetin belgesinin isteneceği bir düzenleme öneren hakim, kuşkulandığımız gibi zaten savcılık ve karakollarda şiddetin belgesinin sorulduğunu ifşa ediverdi.
Yargı temsilcilerinin görüşleri arasında arabuluculuk talebi de yer alıyor. Boşanmalarda şiddet varsa arabuluculuk gibi alternatif çatışma çözüm yöntemleri uygulanamayacağı hükmü yer alır İstanbul Sözleşmesi'nde. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve bakanlık bürokratları sıklıkla bu hükmün kalkması yönünde ifadeler kullanmışlardı yıllardır. Şimdi kadına yönelik şiddetle mücadele için kurulmuş olan Komisyon, kuruluş anından itibaren oluşturduğu kuşkuları doğrular şekilde sürekli arabuluculuk ve uzlaştırma konularının dile getirildiği oturumlara sahne oluyor. Kadına yönelik şiddeti önlemek yerine kadın kazanımlarına yönelik saldırıları meşrulaştırmak ve kadın haklarına el koymak için işleyen bir komisyon var karşımızda. Komisyon üyeleri arasında sahiden şiddet karşısında etkin mücadele için çalışanlar kuşkusuz var. Görüş belirten davetliler arasında da kıymetli uzmanlar, bilgi ve deneyim aktaranlar var kuşkusuz. Ancak hukukun, hukuksuzluk gerekçesi oluşturmak için tersine işletildiği süreçte bu komisyon da şiddetin sebeplerini ortadan kaldırarak mücadele etmek yerine şiddetle mücadelenin ilkelerini ortadan kaldıracak zemin hazırlamak işlevini üstlenmiş görünüyor.
Erkek şiddetinin sebebi mal rejimi veya mağdurun beyanı ya da şiddet içeren durumlarda boşanma davalarında arabuluculuğun engellenmesi imiş gibi yaklaşımlarla karşılaşılıyor. Cinsiyet temelli şiddet varsa bile arabuluculuk yoluyla boşanmalarda uzlaştırmaya gidilmesi önerisi, şiddetle mücadele yöntemi olarak sunuluyor. Arabuluculuk mekanizması, şiddet mağduru kadının yasal haklarından vaz geçerek boşanması veya tümüyle boşanma hakkını kullanmaktan vazgeçirilmesi için geliştirilen yöntem işlevi görme tehlikesi içeriyor. Mal rejimi, kadın emeğinin yok sayılmasına itirazla, mücadeleyle ulaşılmış ve evlilik birliği içinde edinilmiş malların ortak bölüşümünü mümkün kılan bir kadın kazanımı. Mağdurun beyanı esas ilkesi ise cinsiyet temelli şiddetin yaygınlığı nedeniyle kadın beyanı olarak dillere dolanmış halde. Şiddetle mücadele için o şiddetin çoğu zaman tek tanığının mağdur olduğunu bilmek önemli. Ve bu açıdan şiddetle mücadele alanında mağdurun beyanının esas kabul edilmesi de bir kadın kazanımı. Komisyon şiddetin araştırılması ve önlenmesine değil tersine kadın kazanımları yok edilerek erkek şiddetinin meşrulaştırılmasına hizmet edecek gibi görünüyor. Komisyon üyelerinin niyeti bu olmasa bile henüz çalışmaları tamamlanmasa bile hal ve gidiş böyle.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024