Cemil KOÇAK
Bu hafta da dizi yazımın üçüncü kısmına devam ediyorum. CHP’de reformcular, partinin laiklik ve inkılâpçılık ilkelerinin de üzerinde duruyorlardı. Reformculara göre; bu mesele de yeniden ele alınmalıydı. Hem de acilen…
CHP’nin sekizinci kurultayına sunulan reform paketinde partinin altı okundan ikisini oluşturan laiklik ve inkılâpçılık ilkelerine de göz atılmıştı. Şimdi de bu iki önemli ilke üzerinde yapılması düşünülen değişikliğin ne olduğuna bir göz atalım en iyisi.
Laiklik “tek taraflı” değildi
Reformculara göre; partinin laiklik anlayışı “hiçbir zaman tek taraflı olmamıştı.” Daha konunun en başında böylesine tarifsiz ve anlaşılmaz bir cümlenin yer alması muhtemelen boşuna değildi. Çünkü, partinin laiklik anlayışı, aslında “tarihî ve sosyal zaruretlerin” sonucuydu. Sonra da laikliğin yeni tanımı olarak, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde ‘müthiş’ yaratıcı bir formül öneriliyordu. Daha önceki formülleri bilmeyenler, belki bundan bir heyecan dalgası çıkarabilirlerdi; fakat böylesine yavan bir cümlenin yazılmasına bile gerek olup olmadığı tartışılabilirdi.
Zaten ardından gelen satırlar; meselenin bu kadar basit olmadığını yeniden hatırlamamız için de yeterli sayılır. Reformculara göre; “Yalnız nazariyenin bize kazandırdığı bu anlayışın, her memleketin realitelerine göre tatbik edilmek gerektiğini de” unutmamak gerekirdi. Dolayısıyla, “bizde de laiklik prensibinin geçerliği, kendi gerçeklerimize göre hudutlanmalı”ydı. Yani, ‘biz bize benzeriz’ formülü, yine içi tamamen boşaltılmış olarak geçerli kabul edilmişti. Zaten CHP de, hep bunu yapmıştı. Ama, -evet aması vardı tabiî- “bütün bu çalışmalar, türlü bakımlardan noksan olduğu için beklenen neticeler alınamamıştı.”
‘Din düşmanlığı’ olmamalıydı
Fakat daha da fenası vardı: “Parti, kendi dışındaki bazı kuvvetlerin laikliği bir nevi din düşmanlığı hudutlarına götürme gayretine seyirci kalmıştı. Bunlar da milletin vicdanında kırgınlıklar yaratmıştı.” Ardından bunların neler olduğunu görmeye sıra gelmişti. Reformculara göre; “parti, laiklik prensibinin tatbikâtında, cemiyetin vicdanına taallûk eden bazı hususları, inkılâbın masuniyetini [emniyetini] sağlamak endişesiyle yasak etmişti.” Bu, “inkılâp bakımından yerinde bir müdahale”ydi. “Fakat yaptırmayan bir müdahale”ydi. Ayrıca, “prensibe aykırı düşen temayüller [eğilimler] karşısında” CHP yine sessiz kalmayı tercih etmişti.
Bu kadar dolambaçlı lâfın ardından reformcular nihayet yapılması gerekeni söyleme noktasına gelmişlerdi: “Bizim realitemize göre; nazariyenin anlattığı mânâda bir laikliğin memleketimizde tatbiki ve bunun tamamıyla cemaatin isteğine ve iradesine bırakılması, milletimiz için vahim olabilecek bir irtica hareketinin gelişmesine imkân” vereceğinden; elbette bundan, eskiden olduğu gibi, kaçınılması zorunluydu. Bu cümlede cemaat ile millet arasında kurulan farklılık ve zıtlık dikkat çekicidir. Milletle cemaatin neredeyse bütünleştiği ve örtüştüğü bir toplumda, böylesine bir karşılılık yaratmak için bayağı yaratıcı olmak gerekirdi doğrusu.
Yeni laiklik anlayışı
Ne yapılmasını gerçekten merak ettiniz mi? Biraz yavan gelebilir ama: “Bu itibarla laikliğimizin kendi gerçeklerimize uygun bir tatbikatını gözetmek” zorundaydı parti. Sonuçta; parti, “din düşmanlığına da meydan verme”den; “laikliği bu memlekette bütün halisliği ile” gerçekleştirmek için gayret sarf etmeliydi. Üstelik, “dinin cemiyetin yapısında bir harç ve ıstıfasında manevî bir kaynak olduğunu göz önünde tutarak, teşkilâtı kuvvetli bir şekilde kuruncaya kadar, İslâm cemaatinden yardım ve ihtimamını esirgememesini devletten istemeli”ydi.
İşte, Türkiye’ye has laiklik böyle olmalıydı. Devlet, cemaate destek olurken, din düşmanlığından kaçınmalı; bu arada dinin toplum için birlik ve dayanışma aracı olduğu gerçeğini görmeli; bu arada, elbette cemaatin isteğine ve iradesine de sonucu vahim olacak imkânlar sunulmamalıydı; aksi halde irtica olurdu. İyi de, CHP, zaten bu zamana kadar bundan daha farklı bir şey yapmış mıydı sorusuna bir yanıt bulunamıyordu. Dahası; laiklik formülü için de, ‘biz bize benzeriz’ klasik formülünün dışında, elle tutulur, yeni bir şey söylenemiyordu.
İNKILÂPÇILIK, ‘ZOR KULLANMAK’TIR
Reformcular açısından sıra inkılâpçılığa gelmişti; bu sayede “çok radikal, hatta çok kere zor kullanarak değişiklikler” yapılmıştı. Bu bakımdan son otuz yıla bakılırsa; “gözümüze çarpan realite, hükmen ve hukuken başarılmış olan inkılâpların henüz milletimizin hayatına vazgeçilmez şekilde mal edilmemiş olması”ydı. Bu ifade gerçekten de zikre değerdir. Hatta durum vahim de sayılabilirdi; çünkü, “çeyrek asrı geçen mücadelelerin sonunda bazı inkılâpların hâlâ şüpheli bir halde bulunması” üzüntü vericiydi. Bunların neler olduğu sayılmamıştı. Bu bakımdan bilemiyoruz.
Fakat, işin ciddîyeti bundan sonraki safhalardaydı: “Bilhassa bundan sonra halk idaresi sistemi içinde bu inkılâplara karşı kuvvetlerin ortaya çıkması ve bazı tehlikeli hareketlerin belirmesi ihtimal dahilinde”ydi. Bu cümle de hayli çelişkiliydi. İlki; “halk idaresi” 1945 yılından itibaren CHP iktidarında zaten kurulmuştu. En azından partinin iddiası buydu. O sırada da bu inkılâplar tehlikede miydi sorusuna yanıt verilmemişti. Bir an için öyle olduğunu farz edersek, iktidarda kim olursa olsun, “halk idaresi”nde inkılâpların hep tehlikede olması ne anlama geliyordu? CHP, inkılâplar ile demokrasiyi birbirinin seçeneği olarak mı sunuyordu? İnkılâp ve demokrasi birbirini reddeden şeyler miydi? O zaman nasıl bir uyuşma öngörülmüştü?
Bütün bu soruların karşılığı verilmemişti. Fakat cümlelerin ardı sıra gelen anlam, özellikle DP iktidarında inkılâpların tehlike altında olduğuna yönelik bir imâyı içeriyordu. DP iktidarının daha ilk haftalarında, anlaşılan inkılâpların tehlike altında olduğu yolundaki görüş, toprağa tohum olarak atılmıştı… Acaba böylesine bir riske karşı nasıl önlem almak gerekiyordu sorusuna reformcuların yanıtını yazmakla yetineceğim artık: “Halis bir halk idaresi sisteminde zor kullanılarak değişiklikler yapılamayacağı ve millet hayatı normal tekâmül seyrine bırakılmak icâb ettiği, bu itibarla da partinin inkılâpçılık prensibinin mevzusuz kaldığı” yönündeki görüşlere itibar etmemek lâzımdı. Bu yüzden partinin inkılapçılık ilkesinden vazgeçmesine yönelik özellikle son zamanlarda başlayan eğilim de reddediliyordu.
Nihayet partinin yeni görevi bütün açıklığıyla meydana çıkıyordu: “Partimizin önümüzdeki zamanlarda bugüne kadar başardığı inkılâpların bekçiliğini yapmak zorunda olduğu” açıktı. “Asıl mühim olan cihet, henüz milletimize mal olmamış, şekilde kalmış görünen, faka ileri inkişâflarımız için şart olan inkılâplarımızın büyük halk kütlelerine mal edilmesi hususu”ydu.
CHP, muhalefet olarak inkılâpların bekçiliğine soyunmalıydı. Ama bu yetmezdi; gerçekleşmiş, fakat halka mal olmamışların da topluma benimsetilmesine gayret etmeliydi. CHP’nin reformcuların özündeki misyonu buydu; ya da bu olmalıydı.
MENDERES İLK PROGRAMINDA NE DEMİŞTİ?
“Eğer başta Matbuat Kanunu olmak üzere bütün anti-demokratik kanunları değiştirmeye muvaffak olursa, eğer memlekette siyasi ve iktisadi, hürriyet ve emniyeti tesis ederse; millete mal olmuş inkılâpları mahfuz tutar ve yıkıcı cereyanların başını ezerse, köylüye biraz kalkınmak imkânını verirse, lüksten, israftan kaçınırsa, adalet cihazımızı tam ve müstakil bir hale getirir ve [Cumhuriyet] Halk Partisinin de tasvip edeceği bir anayasa ile demokratik inkılâbımızın esaslarını mahfuz tutmak yoluna giderse, öyle zannediyorum ki, yeni bir seçim kanunu tedvin ettiği için Şemsettin Günaltay hükûmetinin hizmetlerini kâfi derecede takdire müstahak gören sabık iktidar partisi, bu hizmetleri de hakşinas olarak takdir edecektir.”
“Öyle zannediyorum ki, Demokrat Parti milletvekilleri, muhalefetin de tasvip edeceğinden emin olarak, bir nokta üzerinde müttefiktirler. Sarsıntısız bir intikal yapmak... Bu intikali sarsıntısız olarak geçirmeye, bu memleketin dış itibarını yükseltmek bakımından mecburuz. On iki sene evvel Atatürk fâni hayata gözlerini kapadığı zaman, bu memlekette, başlar arasında bir mücadelenin başlıyacağını umanlar, hüsrana uğramışlar ve o tarihteki temiz intikal, bu milletin şeref ve itibarını çok yükseltmişti. On günden beri bütün dünya basını Türk dehasının tarihte ilk defa emsali görülen yeni bir mucizesini övmekle meşguldürler. Ve Türk devletinin itibarının artması dostlarımızı, memnun ve hayran bırakmakta; düşmanlarımızın da ümitlerini kırmaktadır. Bu yeni zafer, ne Demokrat Parti’nin zaferidir, ne de [Cumhuriyet] Halk Partisi’nin mağlûbiyetidir. Topyekûn Türk milletinin zaferidir. Bu zaferi, bu mücadelenin galip ve mağlupları, sessizce yüreğimizde tesid ediyoruz.”
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları

















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016