Cemil KOÇAK
Tarihi ‘tarihçi’lerden öğrendiğimiz doğru da; kim, neyi, nasıl yazıyor ve bizler de bu yazılanlardan, söylenenlerden, anlatılanlardan geçmişi ne kadar öğrenebiliyoruz? Hele iş ders kitaplarına geldiğinde…
Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) hakkında 1930 yılında dönemin iktidar basınında ve Meclis tartışmalarında ortaya çıkan resmî ideoloji, 1931 yılı boyunca pekişerek kendisini aynı yıl yayınlanan tarih ders kitabında da gösterdi: Lise öğrencileri için Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti tarafından hazırlanan tarih ders kitabının dördüncü cildi olan “Tarih IV: Türkiye Cumhuriyeti”nde SCF’ye ilişkin olarak yazılanlara bir göz atmadan olmaz.
Niçin ve nasıl?
Tarihyazımında SCF söz konusu olduğunda, literatürdeki ilk tartışma konusu, muhalefet partisinin niçin kur(dur)ulduğuna ilişkindir. Soru, genellikle niçin 1930 yılının Ağustos ayında kur(dur)ulduğu sorusuna da bir yanıt vermeyi gerektirir. Dolayısıyla zamanlama faktörünün de değerlendirilmesi ve niçin böyle bir zamanlamanın uygun/zorunlu görüldüğünün de sorulmasını içerir. Niçin sorusuna verilecek yanıt, aslında nasıl kuruldu sorusunun yanıtı ile âdetâ içiçe geçmiş gibidir.
Nitekim literatürde de bu iki sorunun yanıtları genellikle birlikte aranmıştır. Niçin ve nasıl sorularına verilecek yanıtlar, öykünün kurgusunun ana hatlarını oluşturur. Muhalefet partisinin âkıbetinin anlatımı da gerçekte bu kurgunun bir devamı olarak görülür. SCF’nin niçin fesh edilmek zorunda kaldığı sorusu, yanıtı aranan son sorudur. Bu soru, siyâsî sorumluluğun paylaştırılmasını da içerir.
Resmî ideoloji
Resmî ideoloji, ders kitabında, bu konuda hiçbir açıklamada bulunma ihtiyacını hissetmemiştir. SCF, bu anlatıma göre, adeta kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Bu oluşumda iktidarın, değil teşvik ve himayesi, hatta hiçbir payı dahi bulunmamaktadır. Bu öyküde SCF’nin bahsi ve âkıbeti, sadece üçüncü dönem milletvekili genel seçiminin zamanından önce yapılmasının temel nedeni olarak takdim edilmektedir. Resmî teze göre, SCF’nin bahtsız sonu, onun hatasının sonucudur. Partiye akın eden “mürteci unsurlar”, partinin sonunu kendiliğinden hazırlamışlardır.
Bu öykü öyle bir şekilde kurgulanmıştır ki, sanki yalnızca üçüncü dönem TBMM’nin niçin zamanından önce fesh edildiğini açıklamak kaygısıyla SCF’den söz edilmektedir. SCF adeta araya sıkıştırılmıştır; üstelik öykü, bugün bildiğimizden çok daha değişik şekilde anlatılmaktadır. Öncelikle SCF kurulmuştu. Bu cümlede, 1930 yılının Ağustos ayında gerçekleşen Atatürk-Okyar mektuplaşmasından olsun, Atatürk’ün “yeni bir siyasî teşekkül” yaratma gayret ve teşviklerinden olsun, hiç söz edilmemektedir. SCF, adeta talep üzerine değil de, muhalefetin özgür irâdesi sonucunda doğmuş gibi bir izlenim yaratılmaktadır. Yeni partinin iktidar partisinin temel ilkelerini paylaşmakla birlikte, özellikle ekonomik politika alanında farklı görüşlere sahip olduğu vurgulanmakta ve hemen ardından da, “yeni siyasî teşekkül”ün, hem Atatürk ve hem de CHP ileri gelenleri ve teşkilâtı tarafından “iyi karşılandı”ğının altı çizilmektedir. SCF, resmî anlatıma göre, ne arzu edilmiş, ne de teşvik edilmiş, fakat sadece “iyi” karşılanmıştı. Böylece iktidarın iyiniyeti ve samimiyeti de vurgulanmış oluyordu.
“Mürteci unsurlar” olmadan olmaz!
Fakat SCF, iktidar partisinin ilkelerine sahip çıkmasına karşın, “mürteci unsurlar”, CHP’yi “devirmeyi maksatlarının birinci kademesi sayarak” ortaya çıkmışlardı. Böylece bu anlatımda, “mürteci unsurlar” ile CHP’yi “devirmek” eş anlama gelmektedir. Muhalefet partisinin kurulmasını ve bir kısım aydınların da bu partiye katılmasını, yönetici elit içinde bir ayrılık belirtisi olarak gören “gerici unsurlar”, “her yerde nifak tohumu saçmaya” başlamışlardı.
Burada anlatım, artık laikliğe düşman ve karşıt çevrelerin, tarikatların, şeyhlerin ve dervişlerin faaliyetine ayrılmıştır. Nitekim “yeni fırka siperi arkasında gizli irtica faaliyeti başlamıştı.” Bu noktada SCF ile “mürteci unsurlar” arasında bir eşitlik kurulmaktadır. Gerçi “gerici unsurlar”, muhalefet partisini yalnızca “siper” olarak kullanmaktadırlar, ama SCF de bu işlevi üzerine almak gibi bir günahı işlemiş bulunmaktadır.
Menemen olayı
Metin burada adeta kronolojik bir kopuş geçirmekte ve SCF’nin fesh edilmesinden beş hafta sonra meydana gelen Menemen olayına atlamaktadır. Menemen olayı ile SCF’yi bir arada tutan anlatımın kurgusu burada yatmaktadır. Burada SCF, Menemen olayının belki teşvikçisi olarak değil, fakat bu olaya vesile yaratan parti olarak suçlanmakta ve mahkûm edilmektedir. Tıpkı “mürteci unsurlar”a “siper” olan parti olarak suç işlemiş ve mahkûm edilmiş anlatımda olduğu gibi… Fakat SCF, yine de içinde barındırdığı “samimi Cumhuriyetçiler”in “ciddî endişe”leri sonucunda, Menemen olayından tam beş hafta önce zaten bütün bu olacakları adeta öngörerek, “kendi kendisini” fesh etmişti bile...
SCF’den sonra
Ders kitabında öykünün devamına da yer veriliyor ve Atatürk’ün uzun yurt seyahati bu gelişmelere bağlanıyordu. SCF’nin eleştirilerinin sonuç verdiği, yenilenen milletvekili genel seçimi ile yeni Meclise katılan “işçi ve köylü” ve bağımsız milletvekilleri ile ortaya çıkmıştı. “Bağımsız adaylar için serbest bırakılan mebusluklara gelince: Bu da, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın demokrasi prensiplerine bağlılığını ve kendi icraatını denetlettirmek hususundaki ısrarını göstermesi itibariyle, Cumhuriyet tarihinde her zaman takdirle anılacak bir hareket olarak kaydedilecekti.” Zaten yenilenen milletvekili genel seçiminde adayların hepsine “millet istisnasız oy vermiş”ti ve bu şekilde “millî birliğin sarsılmaz sağlamlığını dünya gözünde ispât eden bir görünüm” oluşmuştu.
Bu satırların amacı, SCF’nin simgelediği muhalefetin güçsüzlüğünü ortaya koymak ve iç politikada bir karışıklık olduğu yolundaki izlenimi de yok etmektir. Fakat yine de ortadaki çelişkiyi gidermek mümkün olamamıştır: Eğer SCF muhalefeti, Türkiye’nin “içişlerinin çok karışık olduğu” izlenimini yaratmışsa, bu yalnızca bir izlenim mi idi, yoksa gerçeği mi yansıtıyordu? Bu soruya lise tarih ders kitabında verilen yanıt, son değerlendirmenin ışığında ortaya çıkmaktadır. Son seçimler “millî birliği” kanıtlamıştı.
Fakat o hâlde muhalefeti bu denli tehdit ve riskli faktör olarak gören ve gösteren bir önceki değerlendirme gerçeği ne ölçüde yansıtıyordu? Buna yanıtım, yansıtmıyordu şeklinde olacaktır. Bütün bu anlatımın kurgusu, tutarlı olabilmek için, muhalefetin ya gerçekten gücünü vurgulamalıydı, ya da milletvekili genel seçiminde gösterilen “millî birlik”in gerçeğini; fakat her ikisi birden, doğru da, gerçekçi de olamazdı.
Tarih ders kitabında, yabancıların Türkiye’de yönetimde ve “içişleri”nde bir sorun olduğu yolunda yanlış bir izlenime kapılmamaları konusunda gösterilen özen de dikkat çekicidir. Anlaşılan imaj da önemli bir unsurdu.
Bu ders kitabında yer alan SCF anlatımı, doğrudan doğruya SCF’ye bir suçlamada bulunmamaktadır. Asıl suçlanan SCF değil, fakat “mürteci unsurlar”dı. Bununla birlikte, SCF’nin öyküsü, ne bütünüyle, ne de doğru anlatılmıştı. Anlatım, yönetimi haklı çıkaran bir izlenim uyandırıyordu. Dahası, bu metinde SCF ile “mürteci unsurlar”ı birbirinden ayırt etmek de o kadar güçtür ki, metni okuyan herkesin hafızasında, SCF “gerici unsurlar”ın siper aldıkları bir muhalefet partisi olarak yer alacaktır. Öte yandan, SCF muhalefet partisi olarak iktidarı yerinden etmek istediğine göre, aynı amacı, yani CHP’yi iktidardan düşürmek isteyen “mürteci unsurlar” ile aynı hedefleri paylaşıyordu.
Bu kurgu da, SCF’yi doğrudan olmasa da, üstü örtük bir şekilde yine “mürteci unsurlar” ile işbirliği yapmakla suçlamakta ve mahkûm etmektedir. SCF, ne kadar “samimi” olursa olsun, bu suçlamalardan kurtulamamıştı. Ayrıca SCF’nin tamamının “samimi” olduğu da söylenmiyordu: “Yeni partinin başında veya teşkilâtında bulunan samimi Cumhuriyetçiler”den söz ediliyordu. Bu da partinin yönetimi ile tabanı arasında bir fark olduğunu göstermektedir. SCF yönetimi, tabanın, partiyi “siper” ederek, “gerici unsurlar” ile ittifak hâlinde, CHP’yi iktidardan düşürmek gayretlerine engel olamamıştı.
İşte 1930 yılından yalnızca bir yıl sonra, yani SCF öyküsü pek çok kişinin siyasal hafızasında hâlâ bütünüyle yer tuttuğu bir sırada dahi, yeni lise tarih ders kitabı, yeni nesillere, geçmişi bu şekilde aktarmayı uygun görmüştü.
DERS KİTABINDAN NELER ÖĞRENMİŞTİK?
“Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Cumhuriyetçi ve Laik olduğunu ilânına rağmen, memlekette başkaldırmaya takat bulamayarak, ötede beride sinmiş olan mürteci unsurlar, [Cumhuriyet] Halk Fırkası’nı devirmeyi maksatlarının birinci kademesi sayarak meydana atıldılar; yeni bir fırkanın teşekkülünü ve bir kısım münevverlerin ona girişini, inkılâp hayatında tefrika alâmeti sanarak, her yerde nifak tohumu saçmaya koyuldular. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kaldırdığı tarikatlar, şeyhleri ve dervişlerile yeniden canlandılar. Yeni fırka siperi arkasında, gizli irtica faaliyeti başladı. Bu faaliyetler Nakşibendi tarikatı mensuplarından Derviş Mehmet isminde bir katil serserinin, aynı tarikattan müritlerle Menemen kasabasını basması (23 Kânunu Evvel [Aralık] 1930), zavallı genç zabit Kubilây’ı evvelâ kurşunla yaralamak, sonra bıçakla boynundan kesmek suretile şehit etmesi, bu genç inkılâp çocuğunun başını yeşil bir bayrağın direği ucuna takarak, halkı isyana teşvik eylemesi gibi ağır cinayet hareketlerine kadar vardı.”
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016