Cennet USLU
Hukuk ile siyaset arasındaki ilişki çok sık gündeme düşer. En son Trump’ın çıkardığı “yedi [çoğunluğu Müslüman] ülke vatandaşlarının ABD’ye girişini yasaklama” kararnamesi veya başkanlık emrine karşı, önce New York Federal Mahkemesi’nin kısmî bir engelleme kararı; ardından, Washington Eyaleti’nin açtığı dâvâ üzerine, Seattle’dan Federal Yargıç Seattle Robart’ın çok daha kapsamlı durdurma kararı geldi. Nihayet 9. Federal Temyiz Mahkemesi, 3-0’lık bir kararla, Başkan Trump’ın durdurmayı kaldırma talebini reddetti. Bazıları mahkemelere bazıları ise başkana hak verdi.
* * *
Hukuk ve siyaset arasındaki ilişkinin niteliği konusunda, biri hukuku diğeri siyaseti üstün gören iki karşıt görüş var.
Hukuku üstün gören yaklaşımda, hukuk siyaset üstü bir kaynak ve siyaseti değerlendirme ölçütü sayılıyor. Hukuk doğal, ilâhî veya gelenek (hukuk geleneği) temelli, kabaca içeriği belli bir norm ve usul sistemi gibi görülüyor. Siyaset ise meşruiyetini bu hukukun çizdiği çerçeve içinde hareket etmesiyle koruyabilen bir unsur olarak konumlandırılıyor. Doğal hukuk, ilâhî hukuk veya ortak teamülî hukuk (common law) çerçevesine uymayan bir iktidar ise, sınırları aşarak mutlak egemen haline gelmeye çalışan, dolayısıyla meşruiyeti tartışmalı bir konuma girmiş kabul ediliyor.
Siyaseti üstün gören yaklaşım ise daha ziyade Machiavelli’den Bodin’e, Hobbes’tan Schmitt’e modern siyaset teorisi’nde kendini gösteriyor. Bu yaklaşımda hukukun kaynağı bizatihi egemenin-siyasinin iradesi olarak tanımlanır. Hukuku oluşturanın egemenin (veya egemeni temsil edenin) buyruğu, ona geçerlilik verenin de egemenin kılıcı (veya devletin zor kullanma yetkisi) olduğu şeklinde bir formül geçerli kabul edilir. Böylece hukuk siyasetin sınırları çizen bir unsur olmaktan çok, bizzat siyaset tarafından üretilen, değiştirilen ve yeniden düzenlenen bir iktidar enstrümanı olarak görülür. Hukuk, siyasetin program ve politikasını hayata geçirmesinin basit bir aracı olarak anlaşılır.
* * *
Hukuku üstün gören yaklaşımda en temel problem, hukuk normları ve usullerinin tartışmasız bir üstün ölçüt olduğu iddiasının zayıflığıdır. Toplumdaki birbiriyle çatışan adalet, hukuk ve iyi/lik anlayışlarının varlığı görmezden gelinir. Bu iddiayı temellendirmek için hukuka “doğal” veya “ilâhî” sıfatı eklenir. Lâkin hem doğal denilen hem de ilâhî denilen hukuk, onu yorumlayan ve ortaya koyanların tercihleri veya dönemin eğilimlerine göre farklılaşır. “Gelenek” ise yine insan tarafından uzun yıllar içinde üretilmiş kurallardır. Kendinden menkul bir üstünlüğü yoktur.
Bu noktada, ancak belli dönemlerde “olması gereken” diye yaygın kabul gören normlar ve usul kurallarının varlığından bahsedebiliriz. Bu durumda bile onları her yargıcın, politikacının veya vatandaşın tartışmasız kabul etmesi mümkün olmadığı gibi, söz konusu norm ve kuralların belli vakalara nasıl uygulanacağı sorusunun da kesin bir cevabı olmayacaktır. Esasen bu cevapların içeriğini siyasi dengeler, eğilimler ve tartışmalar belirleyecektir.
Her halükârda, hukukun ne olduğu ve nasıl anlaşılması gerektiği siyasi bir mesele olmak durumundadır. Her yargıç hukukî olduğu kadar aslında siyasî de bir karar vermiş olur. Trump kararı örneğinde hemen fark edileceği gibi, mahkemelerin kararı hukukî olduğu kadar siyasî de bir karardır.
Hiçbir hukuk sisteminde, kendi döneminin ve ülkesinin problemleri, gündemi ve siyasi çekişmelerinden tamamen azade bir hukukun varlığından bahsedilemez. Yine hiç bir hukuk sistemi, siyasete dayanmadan, siyaset tarafından tanınmadan, geçerli ve uygulanır kılınmadan kendi başına var olamaz. Her hukuk sisteminin içeriği, siyaset tarafından tartışılan ve belli dönemler için “geçici çözüm”lere kavuşturulan malzemelerle oluşturulur.
Hukuka üstünlük tanımanın en yaygın suistimal sahası, yürütme-yasama ilişkisinde ortaya çıkar. Genellikle yasalar ve hukuk sistemi bir araç olarak kullanılarak, siyasetin üstünde (asker, yargıçlar ve/ya bürokrasiden müteşekkil) bir oligarşi yaratılır. Hukuka uymak adı altında, mevcut bir statükonun veya belli bir siyasi görüşün seçilmişler karşısında korunması söz konusu olur. Hukuk, seçimle gelen siyasi iktidarların siyasi olan konulardaki hareket sahalarını daraltıcı, onların etkinliğini ve sistemde fark yaratacak edimlerde bulunmalarını önleyici bir bariyer görevi görür.
* * *
Gelelim diğer tarafa. Siyaseti üstün gören anlayıştaki en temel problem ise siyasi iktidarın sınırlandırılamaz bir konum olduğunun ileri sürülmesidir. Buna göre, hukuk sıradan insanları, vatandaşları sınırlamak için kullanılabilir; ancak siyasi iktidar her türlü sınırlamanın üstündedir. Bu argüman egemenlik kavramı ve/ya güvenlik kaygısı (devletin-milletin bekası) üzerinden savunulagelmiştir.
Egemenlik bölünmez ve sınırlandırılamaz bir yapı olarak görülür. Önceleri monarşik mutlak egemenlik, sonraları (mutlak) halk/milletegemenliği (soldan halk/sağdan millet) şeklinde yansıtılan bu anlayışa göre. iktidar bölünebilir ve sınırlandırılabilir bir mefhum değildir.
Buna göre, egemenliği böldüğünüzde ve sınırladığınızda aslında bir egemenlikten söz edemezsiniz. Çünkü yapısı gereği bölünemez ve sınırlandırılamaz. Bunu yapmaya kalktığınızda bir halkın/milletin elini kolunu bağlamış, onu ya iç savaş ya da dışardan gelecek saldırılar yüzünden yok olma tehlikesiyle yüz yüze bırakmış olursunuz.
İşin aslı ise, iktidar her kimdeyse o sınırlandırılmak ve devlet yetkilerini paylaşmak istemez. Sosyal ve siyasi kesimlerin genellikle zayıf, azınlıkta ve iktidar dışında kaldıkları zaman insan hakları ve hukukun üstünlüğünden bahsetmelerindeki sır buradadır. Ne zaman ki iktidar olurlar, ötekinin hakkını hukukunu unutmaya başlarlar.
İktidar sahibi olan, keyfince ve hiç bir engele takılmadan hüküm sürmek ister. Kendi idealleri veya çıkarları doğrultusunda toplum üzerinde dilediğince oynamak, siyaseti-hukuku-ekonomiyi-idareyi engelle karşılaşmadan, kimseyi ikna etmek zorunda kalmadan biçimlendirmek ve ülkenin kaynaklarını keyfince kullanmak arzusundadır.
Siyaseti üstün gören anlayışın zayıflığı, sınırlandırılamaz bir iktidarın despotizm anlamına geldiği gerçeğinde saklıdır. Sınırsız bir iktidar demek, pratikte toplumdaki öteki kesimleri ve muhalif görüşleri dilediğince baskı altına alabilme, onlara istediği şekilde muamele edebilme imkânı demektir.
Bu anlayışa göre, toplumsal farklılıklar ve çatışmalar tek bir anlayış veya kesimin lehine olacak şekilde, mutlak iktidar eliyle bastırılır. Siyasi iktidarın görüşünü benimsemediği veya iktidarın kayırdığı kesimlerden olmadığı sürece, kimsenin âdil muamele görme şansı neredeyse yoktur. Ötekilere böyle muamele etmenin ahlâkî ve demokratik açıdan anlamlı bir izahı mevcut değildir.
* * *
İşte hukuk, iktidarın bu tür keyfi ve baskıcı edimlerine karşı bir sigorta olarak düşünülür.
Siyaset her ne kadar hukukun inşası ve geçerli kılınmasını sağlayan kaynak olsa da, kendisini bu hukukun dışında tutamaz. Sıradan vatandaşı sınırlayan hukuk, siyaseti de sınırlamak durumundadır. Hukuk ile kendini bağlı görmediği sürece meşruiyetinden söz edilemez. Keyfi ve mutlak bir iktidar kullandığını kabul etmek zorunda kalır.
Siyaset, özgürlüğü ve güvenliği, içinde hareket edilecek istikrarlı ve âdil bir çerçeve olarak hukuku koruyarak sağlayabilir. Öngörülebilir ve güvenilir olmayan bir sistem, kullanılan iktidar ne kadar mutlak olursa olsun (aslında bilâkis böyle olduğu için) uzun süre ayakta tutulamaz. Demokraside bir siyasi iktidar hukuk olmadan koca bir hiçtir. Herhangi bir siyasi iktidar, oluşumunu, yetkilerini ve kendisinin geçerliliğini hukuka borçludur.
Nasıl ki “hukuk” taraftarları hukuka (aslında hukukçulara) örttükleri üstünlük/tarafsızlık örtüsü ile siyasi iktidarın elini kolunu bağlamaya girişiyorsa, “siyaset” taraftarları da bunu kendilerinin halkı/milli iradeyi temsil ediyor oldukları argümanı üzerinden yapar. En iyi ihtimalle sadece çoğunluğun desteğini almalarına rağmen, tüm toplumun desteğini almış sanrısı yaratırlar. Halkın/milletin tamamı iradesini siyasi iktidara devretmiş gibi davranırlar. Oysa kendilerine sadece belli bir süre için ve belli sınırlara bağlı kalmak kaydıyla bir “görev” verilmiştir.
Siyasete üstünlük biçenler, hukukla sınırlandırılmaya yanaşmadıkları zaman, bir süre sonra, zorunlu olarak seçimle denetlenmeye de yanaşmamaya başlarlar. O yüzden ilk grubun hukuku siyasi bir tarafgirliğin aracı yapması gibi, bunlar da sandığı siyasi tarafgirliğin basit bir aracına dönüştürürler. Seçim hukukunu ya açıktan ya el altından ihlâl etmeye başlarlar. Seçimler serbest ve âdil olma özelliğini yitirir. Ancak sandık kurulması görüntüsü mutlaka korunmaya çalışılır.
* * *
Nasrettin Hoca gibi olacak ama, ne hukuk ne de siyaset mutlak surette üstündür. Hukuk ve siyaset karşılıklı olarak birbirlerine muhtaç ve bağlıdır. Demokratik bir sistem, bu ikisi arasındaki denge ve karşılıklılığın iyi işleyişi sayesinde daha güvenli bir rejim olur. İkisi arasındaki sınırın kesin bir çizgisi yoktur. Zaman zaman sınırları karşılıklı zorlamalar olağan görülmeli; ancak bu, bir tarafın kontrolsüz ve mutlak üstünlüğüne dönüştürülmemelidir.
Trump kararı örneğinde denge bana göre şuradadır:
Mahkeme şu anki kararında haklı. Çünkü Başkan Trump’ın aldığı karar, halihazırda yeşil kart ve vize almış kişilere de uygulandığı için kazanılmış hakları yok sayan ve geriye yürüyen bir uygulamaydı. Demokratik bir sistemin en temel meziyeti insanlara öngörülebilir bir çerçevede yaşam olanağı sunmasıdır. Bu öngörülebilirliği sağlayan en önemli unsur ise hukuktur.
Diğer taraftan Trump’ın, kararnamenin çıktığı tarihten sonrası için bu yedi ülke vatandaşına yeşil kart ve vize verilmesini durdurması şeklinde yapacağı bir düzenlemenin, siyasetin yetki sahası içinde görülmesi gerekir. Trump seçim kampanyasında bu düzenlemeyle uyumlu görüşleri ve politika vaatleri üzerinden oy istedi. Toplumsal talep ve beklentiler doğrultusunda ve kendi doğru gördüğü şekilde ülkeyi yönetebilmesi gerekir.
Trump yargı kararlarına uymazsa bu onu despot yapar. Yargıçlar Trump’ın kendi politikalarını hayata geçirmesine geçit vermezlerse bu onları oligark yapar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.03.2025
10.10.2020
28.09.2020
21.09.2020
24.02.2020
3.01.2017
24.10.2017
16.10.2017
24.09.2017