Ergun AŞÇI
Yerel basınımızda yer alan 1 Mayıs Düzce’de coşku ile kutlandı haberine kesinlikle itibar etmiyorum.
Eğip, bükmeden söylüyorum ortada coşku filan yoktu. Düzce Yerel Haber de dâhil olmak üzere yerel basınımızın 1 Mayıs haberlerini alışkanlık haline gelmiş bir üslup ile verdiklerini ve bu üslubun gereksiz olduğunu düşünüyorum.
Beni yakından tanıyanlar hayret edeceklerdir ama 1 Mayıs’ta Düzce’deydim. Barış sürecine destek vermek amacımla “Barışa Bir Ses De Ver” pankartının arkasında Kürt hemşerilerimizle beraber yürüdüm.
Mitinglere hiç iltifat etmem, hele de bu mitingler resmi bir formatta gerçekleşiyorlarsa.
Miting sendikacılardan oluşan bir tertip komitesi tarafından düzenlenmiş olsa da resmi niteliği yok demek mümkün değildi. Resmi kutlama anlayışı hâkimdi 1 Mayıs’a.
Kutlamaya resmi anlayışın hâkim olması katılımın düşük olmasının en önemli sebebi olarak duruyor. Toplanmaya başladıktan sonra sıcak altında geçen süre ve militer sayılabilecek bir kortej anlayışı her sene katlanılabilecek bir şey değil.
Gelenler de yasak savmak kabilinden gelirler. Akçakoca Düzce’nin en büyük ilçesi katılım üste üste 20 kişi, hadi çocukları da sayalım 30 kişi, daha fazlası değil. Kimse sakil/resmi kutlama anlayışına ram olmanın bu işe etkisi yok demez sanırım.
Sanırım tertip komitesinden olsa gerek elinde megafonu olan bir arkadaş şöyle slogan attı. ” İşçi memur el ele, genel greve” Genel grev gibi bir gücü hiç gündem de yokken dile getirmenin ne manası olur ki. İşçi ve memur kelimeleri yan yana gelince genel greve lafı kaçınılmaz oluyor sanıyorum(!)
Düzce’de sendikalaşma için büyük mücadeleler verilirken bu hesapsı kitapsız davranış niye? Zaten Petrol –İş sendikasının katılımı da olmasa tören tamamen marjinal sayılabilecek bir hale gelebilirmiş.
Üyelerinin yirmide birinin bile katılımını sağlayamayan memur sendikalarının kutlamaların resmi nitelilikten kurtulması için çaba göstermeleri gerekmiyor mu?
Bu da ancak devletin memuru anlayışını arkada bırakıp devlette çalışan memur/işçi anlayışına varmakla mümkün olur.
Kortej oluşturmadan önce Düzce’de yaşayan bir arkadaşa sormuştum” İhsan Eliaçık Düzce’ye geldiğinde büyük bir katılım oluyor peki bugün Müslüman demokratlar katılacaklar mı” diye. Kortejden sonra tören alanın da Düzce’de Müslüman demokratlar varsa katılmayacaklarından emin oldum.
Tören ti sesi ve saygı duruşu ile başlıyor, bu resmi ve laikçi bir duruş ile devam eden ya da edileceği bilinen bir kutlamaya Müslüman demokratlar katılmazlar ki? Bu resmi anlayışın onlara uyması mümkün değil ki.
Solcu ya da laikçi kimlikleri olmayanların 1 Mayıs’a katılmamaları solcuların dertleri değil gibi duruyor hatta istenmiyor denilebilir. En azından bu konuda kafa patlatılmıyor ve çaba gösterilmiyor.
Unutulmaması gereken 1Mayıs 1886’da A.B.D de sekiz saatlik çalışma için eylem yapanların en önemli niteliği işçi olmalarıydı. Ne kadarı solcu sayılabilirlerdi ki. Bugün ise resmi bir formatta düzenlenen törenlerde solcu tanımlaması olmayan kimse yer almıyor, almak gibi bir çaba yok, alınmasını isteyen de yok.
1 Mayıs’ta Düzce’nin en büyük işçi kitlesinin temsilcileri takvimin bir azizliği olarak yer alamıyor. Düzce ilinin en büyük işçi kitlesi mevsimlik tarım işçileridir. Sayları on binlerle ifade edilir. İşçi olarak en fazla ezilenlerdir. Asgari ücret bile onlar için ulaşılmazdır, sigorta ise hayal.
1 Mayıs’a hiç olmazsa konuşmalarda hak ettikleri yeri yeteri kadar alsalardı. Ancak konuşmalarda bile esamileri geçmedi. Hiç olmazsa geldiklerinde asgari insani şartların sağlanması için temenniler olsaydı.
1 Mayıs’ın en evrensel sloganı” Tüm dünya işçileri birleşiniz” iken bu resmi anlayış ile kimler birleşebilir ki.
Kısacası 1 Mayıs bu kutlama anlayışı ile kutlanırsa her geçen sene katılım daha da düşük hale gelebilir. Bu anlayış coşkuyu sönümlüyor ve katılımı bir mecburiyet haline getiriyor. Mecburiyetlere uymak da bir yere kadar tahammül edilebilir.
Bu kutlama anlayışı kesinlikle değişmeli.
Bu anlayış muktedirlerin işine gelir ve gelmekte.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2022
13.04.2021
28.01.2021
24.01.2020
30.10.2019
10.10.2019
26.09.2019
23.08.2019
4.02.2019
28.09.2018