Erol KATIRCIOĞLU
Türkiye’de halk, demokrasiyi sandıkla özdeşleştirmiş olduğu için seçimlerin yapılıyor olmasını demokratik bir ülke olduğumuzun işareti olarak kabul etmiş görünüyor. Hatta tek parti yönetiminden serbest seçimlere geçtiğimizde adı Demokrat olan Menderes’in partisinin halk arasındaki adı “Demirkırat”tı. Ambleminde de demirden bir kır at vardı.
Her ne kadar o günden bugüne serbest seçimler konusunda bir geri adım olmadıysa da demokrasinin anlamı konusundaki boşluk bence hala devam ediyor. Hala yalnızca seçimlerin yapılıyor olması tadında bir demokrasi anlayışımız olduğu açık. Oysa dünyada bırakın serbest seçimlerle “temsilci” seçip parlamento oluşturmayı, artık halkın doğrudan kendi kararlarının yön verebildiği yeni demokrasi modelleri oluşmuş durumda. Ama heyhat bu değişimler benim güzel ve yalnız yurduma henüz uğramamış durumda.
Dünden bu yana milletvekili aday adaylarından konuşuyoruz. Malum aday adayları listeleri YSK’ya verildi. Peki 14 Mayıs’daki “serbest seçimlerde” milletvekillerini biz mi seçmiş olacağız dersiniz? Öyle diyorlar ama gerçek bu değil. Bizim demokrasimizle ilgili birçok şey gibi bu da doğru değil. Partilerimizin “yetkili kurullarında” yapıldı bu işlemler. Bazıları da doğrudan partilerin liderleri tarafından. Yani biz seçmeden önce bizim kimi seçmemiz gerektiğini bir grup parti yetkilisi ya da doğrudan bir lider belirledi. Bizde demokrasi böyle bir şey.
Millet İttifakı iktidara gelince “güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye” geçecekmişiz. Bu nasıl bir şeyse? Ama bu “siyasi partiler kanununu” değiştirmeyi içeriyor mu bilmiyorum. Ama içeriyor olsaydı duyardık. İyi de milletvekillerinin seçilmesinde demokrasi işlemiyorsa parlamentoda neden işlesin ki? Nitekim işlemiyor da! Serbest seçimlerle seçilmiş milletvekillerinin parlamentoda fikirlerini serbestçe açıklayamadıklarını ben kendi tecrübemden biliyorum.
Ama eğer demokrasiyi parlamentoda işletemiyorsak ülkede neden işlesin ki? İşlemiyor da zaten. Baksanıza İktidarın iktidarının nasıl gerçekleştiğine. Tek adam, neredeyse, 85 milyon insanın yerine kararlar verebiliyor. Bir avuç insan dışında kimse de dert etmiyor. Herkes, böyle gelmiş böyle gider havasında.
Onun için radikal bir şey yapıp gerçekten demokrasinin ne olduğunu topluma düşündürtmek gerekiyor. Demokrasinin bir yönetim biçimi olmaktan çok bir zihniyet meselesi olduğunu. Her düzeyde alınacak kararların görüşülerek, tartışılarak, mümkünse uzlaşılarak alınması gerektiğini ve belki de her şeyden çok herkesin alçak gönüllü olup birbirine güvenerek hayatın birlikte kurulması gerektiğini anlatmak gerekiyor.
Bu seçim öncesi havada bir kere daha hatırlamakta yarar var ki bizim “siyasi partiler kanunumuz” ile ancak diktatörce yönetilen partilerimiz olur. Siyasetimiz de ayak oyunları, güç gösterileri ve hırs tatbikatları yapılan garip bir alana dönüşür. Buradan demokrasi çıkması, buradan insanlarımızın gerçek taleplerinin parlamentolara yansıması mümkün değildir. Ancak bir avuç ayrıcalıklı ve kamu kaynaklarını kullanabilmek bakımından güçlü aktörün bu alanı doldurmasına olanak verir. Yıllardır bizde olan da budur. Onun için galiba Türkiye’de ilk yapılması gereken bütün anti-demokratik uygulamaları kaldırmak. Demokrasinin, gücün sembolü olan “Demirkırat”olmadığını anlatmak.
Ünlü Fransız düşünür Derrida demokrasi kelimesini kullanmak yerine “gelmekte olan demokrasi” (democracy to come) demeyi tercih etmişti. Yani hiç gelmemiş, belki de hiç gelmeyecek, ama gelmesi için uğrunda mücadele edilmesi gereken bir kavram olarak.
Galiba bize düşen bu…
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025