Erol KATIRCIOĞLU
Gezi’yle daha da kızışan ülkedeki çatışmacı siyaset ortamının baskısı arttıkça herkesin kimyası da bozuluyor. “Ya onlardansınız ya da bizden” siyaseti, önce ahlakı, sonra aklı ve sonra da kimyayı bozarak bizi bir tür zombilerden oluşan bir toplum haline dönüştürüyor. “Yahu ben ne onlardanım ne de bunlardanım!” diyenler ise yalnızlaştırılıp siyasetin kenarına itilmeye çalışılıyor.
Bu ortam içinde AKP’yi hala bir tür sistemin “mağduru” olarak görmeye devam edenler ya da AKP’nin ülkedeki “elitist demokrasiyi” değiştirip gerçek bir demokrasi yaratabileceğine inananlar, AKP’nin Gezi’yle imtihanı konusunda şaşırtıcı yazılar yazmaya devam ediyorlar. Gezi’de olup da “eski Türkiye’ye ait” küçük bazı grupların yaptıklarını ve söylediklerini referans alarak AKP’nin duruşunu ve yaptıklarını mazur göstermeye çalışıyorlar. Bunlar arasında “demokrat ve liberal” olarak bilinen yazarların olması ise bu yazdıklarının şaşırtıcılığını daha da artırıyor. Oysa “Hırsızlık yapanın kolu kesilsin” gibi ilkeleri olan bir düzeni savunan küçük bir azınlıktan giderek nasıl bütün bir İslami kesimi “şeriatçı” diye yaftalamak bir haksızlıksa aynı şekilde Gezi’de görünür olmuş küçük ve kendine solcu diyen grupların varlığından giderek bütün bir sol ve demokrat camiayı şiddet meraklısı olarak eleştirmek tek kelimeyle haksızlıktır.
Oysa bu yazarlar, böyle ahlakı, vicdanı ve aklı zorlayan yorumlar yapmaktansa AKP’nin diğer bütün siyasi partiler gibi bir “kimlik siyaseti” yaptığının kabulüyle de bir savunma yapabilirlerdi. Her siyasi partinin “kimlik siyaseti” yaptığı bir ülkede AKP’nin de böyle bir siyaset izlemesinin şaşırtıcı bir durum olmadığını, ama yine de AKP’nin hala en reformist parti olduğunu buradan da Gezi bağlamında eleştirilecek çok da bir şeyin olmadığını söyleyebilirlerdi. Böyle bir savunma hattının hiç olmazsa bir kıymet-i harbiyesi olurdu.
Çünkü gerçekten de Türkiye’de siyaset, kuruluştan bu yana hep “kimlik siyaseti” oldu. Bu bir bakıma bu toplumun sosyolojisinin dayattığı bir sonuçtu. Çünkü bizde, Batı toplumlarındaki gibi demokrasi, (her ne kadar öyle söylenmese de) “bireyin” temel alındığı bir rejim değildir. Bizdeki demokrasinin temelinde “kimlikler”, yani “cemaatler” yatar. Temelinde cemaatlerin yattığı bir demokraside “iktidar” tüm toplum yerine kendisini seçmiş “kimliğin” özlemleri ve çıkarları için çalışır. Başbakan’ın her seçim sonrasında yaptığı “balkon konuşmasında” kendisini “Ben herkesin başbakanı olacağım” demek zorunda hissetmesi “normal” söylenmiş bir cümleden çok, bu “cemaat demokrasisinin” bir çeşit itirafıdır.
Kimlik siyaseti bugünün meselesi de değildir. Cumhuriyeti kuran elit, önceleri zoraki, sonraları da askerin vesayeti altında “Batıcı, modernist ve laik” bir kimlik siyaseti (üretti ve) yürüttü. Bu kimliğin iktidarı başta İslami kimlik olmak üzere, Kürt, Alevi ve diğer var olan kimlikleri baskı altına alarak neredeyse bütün bir cumhuriyet tarihi boyunca devam etti. O nedenle de AKP’nin iktidara gelmesiyle olan, bu kimlik siyasetin değişmesi değil yalnızca iktidardaki “cemaatin” yer değiştirmesi oldu. Siyasetin temel sosyolojisi temel mantığı ve temel zihniyeti değişmedi.
Bu yazarların Gezi bağlamında dillerine doladıkları bir başka konu da Gezi’deki AKP karşıtlığı söylemi. (Hatta aralarından bazıları, AKP karşıtlığı üzerinden yapılan siyaseti eleştirirken bu saçma durumun AKP’nin hak ettiği eleştirileri bile yazmayı önlediği sonucuna varıyor. AKP-karşıtlığı üzerinden siyaset yapanların saçmalıklarının AKP’nin hak ettiği eleştirileri neden ve nasıl engellediğini anlamak zor ama, söyledikleri de bu!)
Oysa AKP karşıtlığı üzerinden siyaset yapmanın kendi başına eleştirilecek bir yanı yoktur. Eleştirilmesi anlamlı olabilecek olan siyaset, AKP karşıtlığından giderek İslami kimliğin taleplerini reddetmek ve onları gayrı meşru olarak görmektir. Zaten bu da tanımı icabı “kimlik siyaseti” yapmaktır. Çünkü AKP’ye karşı olmakla AKP’de temsil olunan İslami kimliğin taleplerine karşı olmak aynı şey değildir. İslami kesimden birinin yaşamak istediği hayatla ilgili talepleri tıpkı bir Kürdün, bir Alevinin ya da laik kesimden birinin talepleri gibidir. Meşrudur ve gerçekleştirilmek istenmesi de doğaldır. Doğal olmayan bu taleplerin ifade edilmesinin istenmemesi ve yasaklanmasıdır. O nedenle de, bu yazarların, solcuların AKP karşıtı söylemlerde bulunmalarını otomatik olarak onların İslami kimliğe karşı bir tavır içinde oldukları gibi bir anlam içinde eleştirmeleri yine bu camiaya karşı büyük bir haksızlıktır.
Demokrat ve liberal bildiğimiz bazı yazarların Gezi olaylarını anlamamıza yardımcı olmak yerine, olayların içindeki küçük ve “eskiye ait” bazı grupların yaptıklarından giderek AKP’nin savunmasına soyunmaları gerçekten de ilginç bir durum. Bu yazarların, AKP’nin, artık miadını da doldurmuş olduğu açık olan, bu, çatışmacı “kimlik siyasetini” sonlandırmaya yönelik adımlar atmasını cesaretlendirmek yerine, onun daha da kendi kimliği içine itilmesine neden olan bir yaklaşım göstermiş olmaları tek kelimeyle üzücüdür. Oysa gerçek demokrasilerin, farklı talepleri olan insanların birbirlerini anlamaya çalışarak melezleşmesini sağlayan demokrasiler olduğunu unutmadan “kimlik siyasetini” tarihe gömmek gerekir.
“Ya onlardansın ya da bizden” siyaseti ise aksine çatışmayı artıran ve herkesi kendi kimliği içine iten bir siyasettir.
Ve kimseye de bir yararı yoktur…
T24
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025