Erol KATIRCIOĞLU
Son günlerde Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın ifade ettikleri fikirler, “çözüm süreci” denilen süreçten AKP’nin anladıklarıyla AKP dışındaki siyasi partilerin ve özellikle de Kürt siyasi hareketinin anladıkları arasında önemli farklar olduğunu gösteriyor. Yeni mi farkına vardın diyebilirsiniz. Tabii ki değil. Herkes gibi benim de sürecin başından bu yana iktidar partisinin “dilinden” yansıyanların neden olduğu kuşkularım vardı tabii ki. Ama yine de Ortadoğu’nun ve bölgesinin “güçlü lideri” olmayı hayal eden bir kişinin bu sorunu çözme isteğinin de “güçlü” olacağından giderek bir umut diye düşünmüştüm. Sorunu çözme iradesini biraz İslami düşüncedeki “ümmetçiliğe”, biraz da Osmanlı’nın geçmişindeki “çok kültürlülüğe” referansla meşrulaştırabilecek olmasını da doğrusu bu iradeyi besleyen bir unsur olarak dikkate alıyordum. Ama son günlerde, bu iktidar kadrolarının, kullandıkları dilden, Kürtlerle yüzleşmeyi, onlarla helalleşmeyi ve ülkeyi doğru dürüst bir demokrasi haline getirmeyi becerebilecek kadrolar olmadığını düşünmeye başladım.Anladığım kadarıyla Kürtlerin varlığı, iktidar kadrolarının yalnızca Türkiye toplumuyla ilgili tasavvurlarını değil aynı zamanda dış politika tasavvurlarını da zora soktuğu için baş ağrıtıcı bir unsur olarak görülüyor. Çünkü, son günlerde iyice açığa çıktı ki özellikle güneydoğu sınırlarımız ayrı devletlere işaret ediyor olsa da ayrı halklara tam olarak işaret etmiyor. Özellikle Irak ve Suriye’de yaşayan Kürtler, Türkmenler, Araplar ve Asuriler’in Türkiye’de akrabaları var ve onlarla ilişki içindeler. Dolayısıyla içeride bu kesimlere ilişkin uygulanacak her politika dışarıya, dışarıda uygulanacak her politika da içeriye yansıyacak etkiler taşıyor.Bunları neden mi söylüyorum? Çünkü son günlerde iktidarın bazı sözlerinden, bu iç ve dış politika yakınlığını görmediğini, bu nedenle de dış politikada takındığı tutumun bir zamandan beri Türkiye’nin iç politikadaki en önemli sorunu olarak gördüğü “Kürt meselesinin” çözümüyle ilgili istek ve iradeyle de uyuşmadığını düşünüyorum da ondan. Bir başka ifadeyle içeride Kürtlerle barışmak isteyen Hükümet, “çözüm süreci” adı verilen bir süreç sürdürüyor ve bu yönde kendine göre bir takım adımlar atıyor. Dış politikada ise başta Suriye olmak üzere çeşitli dertleri var. Suriye’de Esed’i devirmek üzere Esed’e karşı olan hemen her unsurla ilişki içine giriyor. Fakat her nedense Türkiye, aynı Esed’e karşı olan Rojava Kürtleri’yle hiçbir ilişki kurmuyor. Özellikle bu tuhaflığı “çözüm süreci” mantığı içinde değerlendirirsek, bırakalım Kürtlerle barışmak isteyen bir iktidarın aynı Kürtlerin akrabaları olan Rojava’lılarla hiçbir ilişki kurmamasını, bu insanları, gerek insanlık ve komşuluk ve gerekse insan hakları hukuku bakımından, eşitsiz bir gücün katliamından koruması gerekirken üç gün boyunca sınırlarını açmamasına ne demeli? Bunun da ötesinde Cumhurbaşkanı’nın Dünya Ekonomik Forumu’nda söylediği şu sözler nasıl değerlendirilmeli?: “Peki ey dünya IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da PKK gibi bir terör örgütü ortadayken†niye ayaklanmıyorsun? Orada niye sesin çıkmıyor? Ona karşı niye bir ‘ortak mücadele verelim’ demiyorsun? Şimdi ben bunu anlamakta da zorlanıyorum”.Sizleri bilmiyorum ama ben bu sözlerden Kürtlerle olan sorunlarını çözmek isteyen bir cumhurbaşkanının neden bu sorunu çözmesi gerektiğini pek anlamış olduğu izlenimini almıyorum. Çünkü daha dün, IŞİD’e askeri müdahale konusunda “Askeri çözüm çözüm olamaz, çünkü IŞİD’i yaratan Maliki’nin baskıcı Şii politikalarının yarattığı sosyolojidir”diyenler, ne oldu da PKK’yı yaratan sosyolojinin de benzer bir “Kemalist, ceberrut vesayet rejiminin” uygulamaları olduğu gerçeğini unuttular? Bu “ceberrut devlet” değil miydi, bir yandan, mesela, “başörtüsünü” yasaklarken bir yandan da Kürt olmayı yasaklayan? Diyarbakır hapishanesini, Köy yakmaları, binlerce faili meçhulü yapan ve Kürt gençlerini dağlara kaçmaya zorlayan?
Kendi Kürtleriyle barışmaya yönelmiş bir iktidarın her şeyden önce bu “sosyolojiyi”, yani “Kürt mağduriyetini” yaratanın geçmişteki devlet anlayışı olduğunu bildiğini kabul etmemiz gerekiyor. Ve bu sonuçları hem ülkenin huzurunu bozan ve hem de insanlığa aykırı bulan bir yerden gidermek için kolları sıvamış olduğunuÖAma son günlerde kullanılan dilin, iktidarın kafasının karışmış, ne yapacağını bilemez bir ruh halinde olduğunu gösteriyor. Çözüm süreci bence henüz bitmiş değil ama büyük bir yara almış görünüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025