Erol KATIRCIOĞLU
Bir tek partinin, seçimlerde toplumun yarısının oyunu almış olmasının yanısıra, toplumda iş dünyasının, medyanın ve aydınların üzerinde önemli bir etkiye sahip olması da demokrasilerde bir tür krize işaret etmez mi? Bence eder.
Eder çünkü bu durum insana bir tür alternatifsizlik duygusu verir. İktidardaki partinin icraatlarından memnun olmamanın etkisini sıfırlar. Yani sizin ne düşündüğünüzün, ne söylediğinizin hiçbir kıymeti harbiyesi kalmaz. Böylelikle “çoğunluğun” esiri olur çıkarsınız.
O nedenle de demokrasi “mutlak” ve “mükemmel” bir sistem olamaz. Güç ilişkilerini, tartışmaları ve çatışmaları içerir ve bu özelliği olmaksızın da gerçek toplumsal olanla uyuşmaz.
Demokrasinin bir çeşit “çekişmeli” bir rejim olması, iktidarın karşısında bir muhalefetin olmasını gerektirir. Daha doğrusu siyasetin “merkezi”nde bir “uzlaşma” olsa da, muhalefetin bu uzlaşmaya meydan okuması ve böylelikle toplumu ve iktidarı etkilemesi demokrasilerin olmazsa olmazlarından biri.
Bu çerçeveden baktığımızda bizim demokrasimizin bir tür kriz halinde olduğunu söylememin nedeni yalnızca iktidar karşısında onun icraatlarını dengeleyecek bir etkin muhalefetin olmaması değil, bizim iktidarımızın da iktidar olmayı anlayış biçiminin sorunlu olmasından dolayı.
İktidardan gidersek, Başbakan’ın çeşitli konuşmalarından anlaşılan Başbakan için iktidar olmak bir çeşit tüm toplumun onayını almış olmak anlamına geliyor. Yani iktidar olmak hem sizin tüm toplum adına konuşmanızı mümkün kılıyor hem de bugün değilse bile yarın size oy vermeyenlerin de oylarını almayı bir amaç olarak önünüze koyuyor.
Yani Başbakan kendisine muhalif olanlara şöyle der gibi: “Niye bana karşı çıkıyorsunuz, siz de benim gibi düşünebilirsiniz, düşünürseniz de hepimiz için iyi olur. Hepimiz aynı hedefe doğru birlikte yürürüz!”. Tıpkı “Bir gün bütün Türkiye Fenerbahçeli olacaktır!” diyen Fenerbahçeliler gibi.
Muhalefete gelince... Burada bir sessizlik gerekiyor bence. Çünkü BDP’yi saymazsak MHP ve CHP’nin muhalefet etme tarzlarının sakilliği insanı o kadar umutsuzluğa sürükleyici ki!
Geçmiş bir tarihin, bitmiş olması gereken bir muhalefet tarzının hâlâ bu partilerde devam ediyor olması (demiyorum tek neden diye ama) AKP’nin yüzde elli gibi bir oyla iktidara gelmesinin de önemli bir nedeni değil miydi?
Elinde dosyalarla dolaşan, Meclis’te “kükreyerek konuşan”, ne dediği anlaşılmasa da “ağzı iyi laf yapan” , Başbakan’ın tarzında da var diye her daim “külhanbeylik taslayan” kişilerin parti ileri geleni ya da sözcüsü olması nasıl bir muhalefet anlayışının sonucu olabilir ki?
Bu muhalefet açısından, ülkenin bir yarısında yarı savaş gibi bir durum varmış, insanlar öldürülüyorlarmış, işe ve aşa muhtaçlarmış, düşüncelerinden dolayı tutuklanıyorlarmış gibi meseleler yalnızca retorik konusu olarak varlar. Sanki çözülmeleriyle ilgili tek yapabilecekleri bundan ibaretmiş gibi.
Ana muhalefet partisi olarak CHP ise tam bir açmaz içinde. Kendisinin açmaz içinde olması bir yana varlığıyla da başkalarının önünü kapar durumda. Eski Türkiye’den kalma bir anlayışın sonucu “sol” ve “sosyal demokrat” olarak bilindiği için.
Kim hangi amaçla dizayn etti, sipariş verdi ve Baykal’ın genel başkanlıktan uzaklaşmasına neden oldu bilmiyoruz ama, Kılıçdaroğlu dönemindeki gerek politika ve gerekse milletvekili tercihleriyle deaçmaz iyicene çıkmaz haline geldi. Burada Baykal-Kılıçdaroğlu karşılaştırması yapmak için söylemedim bunu. Yalnızca CHP’nin “iki arada bir derede”liğinin arttığını söylemekti niyetin.
Dersim konusunda kendi milletvekiline sahip çıkacağına Ergenekon davası tutuklularına sahip çıkan, Kürt sorununda öne çıkıp barışı seslendirmek yerine milliyetçiliğin dilini kullanan bir CHP’nin muhalif bir parti olarak etkin bir muhalefet yapması bence pek mümkün değil.
Bari gölge etmese!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025