Esat KORKMAZ
Esat Korkmaz’ın, yaşadığımız coğrafyada haklarında çok az ve de genelde yanlış şeyler bilinen Ezidiler’le ilgili kapsamlı çalışması

EZİDİLER
(Kırmızı Ezid’in Kuzuları)
Esat Korkmaz
Dünden bugüne Ezidilere uygulanan soykırım acısını unutup ağız dolusu gülen pisliklere –Sus!, diye bağıralım; doğaya –İzin verir misin?, diyelim ve çerağını dinlendirmek için her Ezidinin akciğerlerinden uçuveren yaşamlarının son bestesi, ölüm müziğini dinleyelim.
Dikkat kesilirsek eğer büyülü marifet devreye girecek; dinlediğimiz ölüm müziğinde bir görüntü belirecek; bir resim yere düşecek ya da bir saat aracılığıyla zaman duracak.
Ezidiler, önsüz-sonsuz İyi’ye ve önsüz-sonsuz Kötü’ye, yani, tektanrıcı dinlerin metafizik Tanrı’sına ve Şeytan’ına karşı, doğa kadar iyi-doğa kadar kötü Melek Tavus’u tasarımlamakla diyalektik düşünmenin yolunu açtılar bize. Yaşadığımız coğrafyada, haklarında çok şey yazılan ama bir o kadar da az şey bilinen cemaatlerden biridir Ezidiler. Eldeki bilgiler çoğunluk olumsuz içerikler taşır: Şeytan’atapan, askere gitmeyen, vergi vermeyen eşkiyalardır onlar. (1)
Üç ilke, Beş Farz, Üç Büyük Günah ile yaşama tutunan; ahret kardeşliğiyle acıları ve mutluluğu paylaşma temelli bir örgütlenmeye giden; kirvelikle kendilerini kuşatan düşmanlarıyla birlikte yaşama olanağını üreten ateşin sahibi Ezidileri ya da Kırmızı Ezid’in Kuzularını selamlayalım, istedik.
Ezidi Teriminin Soy Kütüğü
Ezidi adı, Êzîd’in adından gelmektedir: Çünkü Ezidiler, Êzîd adının izleyicileridir. Bir erkek çocuk sünnet olduğunda, -Ben Kırmızı Êzîd’in kuzusuyum!, der. Demek ki Kırmızı Êzîd’in soyu, Ezidiler anlamına gelmektedir. Êzîd, Şeyh Adi takipçilerinin dileklerini yerine getirir; Şeyh Adi yoluna girişin kanıtı anlamında hırka Êzîd’in simgesidir. Bu nedenle Ezidiler otururken, -Ya Êzîd!, derler. (2)
İzid-İzed, Farsça Tanrı-Melek anlamındadır: Kürtçe’ye Êzid-Êzd, biçiminde taşınmıştır. Bu durumda Îzidî-Îzedî ya da Êzidî-Êzdî, Tanrı’ya-Meleğe tapanlar olarak algılanmalıdır. (3)“Bu isim, muhtemelen, fonetik kanunlarına uygun olarak gelişen, yeni Farsça’daki İzed(Melek, Tanrı) Avesta dilinde Yazata(…), Pehlevi dilinde Yazdan, Modern Frasça’da Yazdan(Tanrı), Avesta’da Yazatanam, Pehlevi’de Yaztan, Yazdan, İzed’den gelmektedir…. Buna göre bu kelime, bizzat kendileri tarafından kullanıldığı gibi Ezidi, İzidi ve İzdi(Tanrıya tapanlar), Yezidiler tarafından da bilinen bir iştikak olmalıdır.” (4)
Burada bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Melek Tavus adı, tektanrıcı dinlerin Şeytanını çağrıştırdığından, bu adın sık kullanımından sakınılmış, yerine özdeşi ya da dönüşüm ürünü Êzîd-Îzid terimi kullanılmıştır. Anlaşılacağı gibi Êzîd-Îzid, Melek Tavus’un dönüşüm adıdır: Özdeş kulanım olduğu için Laleş’teki Melek Tavus Mabedi’nin diğer adı Êzîd ya da Îzid Mabedi’dir. Êzid ya da Îzid, Melek Tavus’ta olduğu gibi Yedi Kutsal Meleğin başkanıdır ve Altı Melek O’nun buyruğu altındadır. Kimi kayıtlarda Êzîd ya da Îzid, Melek tavus’un yeryüzündeki temsilcisi Şeyh Adi ile de özdeşleştirilir. Kırmızı renk ve kalem aracılığıyla Mûsa Sor ile levha ve kalem aracılığıyla Şeyh Hasan ile ilişki içerisine sokulur. (5)
Ezidilik ve Düalizm
Özünde düalist tasarımlarda, bu kapsamda Zerdüştlükte, Ezidilikte vb. yaradılış yoktur; varlığa geliş, varlaşma, varoluş vardır. Ne var ki varoluş tasarımları yakın çağlarda derlendiği için Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet gibi tektanrıcı dinlerin etkisiyle yaradılış tasarımları durumuna dönüşmüştür. Ancak örtü kaldırıldığında eski tasarımların ipuçları rahatlıkla gözlenebilir. (6)
Ezidiliğin kökeni, belirleyici anlamda Zerdüştlüğe dayanır: Zerdüştlük, yasaklı kültürler bağlamında ve kaynak anlamında, bir ağaç olarak algılanabilirve her yasaklı kültür, bu kapsamda Ezidilik, bu ağacın meyvesi ya da çiçeğidir. (7)
Zerdüştlük, çoktanrıcılıktan tektanrıcılığa evrilme aşamasında yaşama taşınmış, ikitanrıcı, yani düalist bir felsefe-öğreti-inançtır. Ezidilik ve Ezidiliğin kaynak kültürleri, kendilerini, bir bakıma düalist bir anlayışla dışa vururlar. Açık söylemek gerekirse düalizm anlayışı, başlangıçtan beri inançları etkilemiştir. (8)
Doğal olarak Zerdüştlük reformu olarak algılayabileceğimiz Ezidilik de ikitanrıcı, yani düalisttir. –Ezidiler tektanrıcıdır, demek Ezidiliğe yapılabilecek bir kötülüktür. Kaynak kişi olarak seçilen Ezidiler, -Biz tektanrıcıyız, deseler de araştırmacı, kültürün mitolojisini-ritüellerini yabancılaşmadan arındırıp yorumlamak durumundadır. “Ezidi mitolojisinde resmedilen Melek Tavus herhangi bir tanrısal gücü barındırmayıp sınırlı bir kudrete sahiptir. Tıpkı diğer melekler, canlı ve cansız varlıklar gibi, O da, kadir-i mutlak olan Tanrı tarafından yaratılmış ve her daim Tanrı’nın hükmüyle yönetilmiştir. Dolayısıyla bu haliyle, Melek Tavus ilk yaratıcı olan Tanrı’nın emirlerini yerine getiren vekili veya yardımcısı olarak görülmektedir. Ezidi inancı Melek Tavus’la başlayan bir vekâletler sistemine sahiptir…” (9) görüşü tümüyle yanlıştır.
Bir kere genelde yasaklı kültürlerde özelde Ezidilikte yaratıcı tanrı yoktur; varlığa gelişe-varoluşa neden olan bir tanrı vardır. Varoluş-varlığa geliş, metafizikten-fiziğe bir taşınmadır. Bu nedenle varoluş-varlığa geliş tasarımı metafizik idealist değil tam tersine düşünceci idealist-materyalist bir tasarımdır. Tasavvufi zemine taşındığımızda, fizik dünya tanrının, Ezidilik söz konusu olduğunda Melek Tavus’un bedenidir: Melek Tavus’un yeryüzündeki temsilcisi Şeyh Adi ve bağlıları düşünerek MelekTavus’un bedeninden tanrının yasalarını derlemek durumundadır. Ötesinde, ikitanrıcılığı felsefeye bağlamış Zerdüştlük denilen ağacın mevesi nasıl oluyor da ağacı yalanlıyor: Ahuramazda ve Ehrimen, yani İylik ve Kötülük, Melek Tavus’un yapısına taşınmıştır. Artık hemen her şeyin yazgısı, Melek Tavus’un bedeni olarak algılanan bu dünyanın yapısında var olan karşıtların çatışmasına bağlı olarak biçimlenecektir. Zerdüştlükte, önsüz-sonsuz İyi ve önsüz-sonsuz Kötü anlamında ve ayrı soyut kimlikler olarak tasarımlanan iki tanrı Ezdilikte, önsüz-sonsuz algısından arındırılarak diyalektik karşıtlığın karşıtlarına indirgenmiştir. Mitolojide Melek Tavus’u yarattığı belirtilen Tanrı, Melek Tavus’un yapısındaki karşıtların mücadelesiyle çizilen yazgıya müdahale edememektedir. Sonsuza kadar da edemeyecektir. Müdahale edemediği için de aralarında bir çelişki-ilişki olamaz. Diyalektik düşünmenin koşulunu anımsatmak ve pekiştirmek ya da gerekçesini öne çıkarmak için bir varsayım ögesidir, Melek Tavus’u yaratan yaratıcı tanrı algısı.
Unutmayalım ki yasaklı kültürler özellikle tektanrıcı düşman kuşatması altında örtücü tanımlara ya da ödünçleme terimlere başvurmuştur. Zamanla yabancılaşmanın da etkisiyle geçmişini umutan yasaklı kültür insanı örtücü tanımları ve ödünçleme aldığı terimleri, -Bunlar benim kendi malım, diye pazarlamaya kalkmışlardır. Araştırmacı, pazarlanan bu mala konulan pazarlama etiketi üzerinden değil, yabancılaşmanın ötesine taşınıp özgün anlamları sözlerine susturucu takmadan yazıya-söze dökmek zorundadır. Tersi durumda, böylesi sözün-yazının sahibi de Ezidileri terbiye etmeye soyunmuş olur. İşte o zaman, araştırılan yasaklı kültürün büyülü gerçekçiliğinin büyüsü bozulur; cüreti ortadan kalkar, çocuksuluğu biter. Bu noktada, Ezidilerin dünyevi(seküler) lideri Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi’ye kulak verelim:
“Tek bir çerçeveli resim, misafir kabul ettiğimiz odadaki ocağın üstünü süslüyordu…. Sonunda babama, bu adamın kim olduğunu sorduğum an.., babam; ‘O bizim rehberimiz ve kendimize örnek aldığımız kişidir.’, yanıtını verdi. ‘Hepimiz onun dindarlık derecesine ulaşmak için, onun gibi olmayı denemeliyiz. Onun yüksek makamına kimse çıkamaz. Ama her Azday’ın görevi, onun gibi olmaya çalışmaktır.’ Ağaç çerçevedeki adamın…, bizim Zaradoşt adını verdiğimiz Zerdüşt olduğunu öğrendim. ‘Zerdüşt, insanlığa paha biçilmez öğretiler sundu’, dedi babam…
Zerdüşt ritüeli kurban istemiyordu; hesap günü imtihanlarına girmek için, hazır reçeteler sunmadı… O sadece, insanın kendisini mükemmelleştirmesi için çaba göstermesini, insanlığın en üst sınırına erişmesini istiyordu. En keskin kılıcın en iyi kılıç olması gibi, Zerdüşt için en mükemmel insan, en insancıl olandı….
Zerdüşt’ü, İbrani kâhinlerin yaptığı gibi, mutlak hâkim olmanın bir elçisi, bir peygamber mi kabul ediyoruz? Hayır! Zerdüşt, peygamber değildi, Tanrı elçisi değildi, olağanüstü bir gücü ve olağanüstü bir misyonu yoktu. Zerdüşt, kendisi için konuştu ve bunu yaparken, bütün insanlık için konuştu. Yolu gösterdi ve her insanı, onunla birlikte bu yola adımını atmaya davet etti….
Zerdüşt her halükârda halkımızdan, bizden biriydi. Her insanın bir düşü olduğu gibi, onun da bir düşü vardı. Evet, düşleri olmayan bir insanın; hayvanlaşma, saf biyolojik bir makine olma, bir robot, anlamsız bir oyunda bir figüran olma tehlikesiyle karşılaşacağı kesin olarak söylenebilir….
Biz bir halkız, aynı inanca bağlı müminleriz. Anahtarımızın çeşitli biçimleri olabilir, ama biz, hepimiz kurtuluşa ve barışa açılan aynı kapıya ulaşmayı deniyoruz….” (10)
Düalist, yani ikitanrıcı tasarımlar ikiye ayrılır: Mutlak ya da köktenci düalizm ve ılımlı ya da bastırılmış düalizm. Mutlak düalizm, iyi-kötü ilkelerini, karşıt ve eşit güçte ilkeler olarak algılar. Ilımlı düalizm ise kötü ilkesini iyi ilkesinden daha düşük güce sahip ilke olarak bilince-inanca taşır. (11)
Örneğin, Zerdüşt’e bağlanan dinsel düzende, Ahuramazda ile Ehrimen arasında temel bir karşıtlık vardır: Ehrimen yaptığı kötülüklerle dünyaya acı, hastalık ve ölüm getirir. Ahuramazda ise bununla mücadele eder. Zerdüştlüğün sonraki gelişmesi içinde Ahuramazda ve Ehrimen, Yaratıcı ve Yıkıcı biçiminde, sonsuz iyilik-kötülük düalizmine dönüşür. (12)
Mutlak düalist anlayışta, maddi dünya özünde kötüdür; daha doğrusu Kötü Tanrı’nın kötü ürünüdür. Ilımlı düalizme gelince, dünya, özünde iyidir ama sonradan kötülük bulaşmıştır. (13)
Düalizm,ikicilik demektir. Evreni denetleyen iki karşıt yüce güç ya da tanrıya inanç biçimindeki düalizm, geçmiş çağlarda, din olgusunun önemli bir ögesiydi. Bütün dinlerde kutsal olanla kutsal olmayan arasında bir ayrıma gidilmiştir; bu kapsamda kimi dinlerde açık, kimi dinlerde gizil bir düalizm vardır, diye düşünülebilir. Hint felsefesinde, diyalektik gerilim önsüz-sonsuzdur. Asya’nın iktidar görmemiş Taoculuk’unda Yin-Yang öğretisi,evrendeki tüm karşıt kavram ve ilkeleri içine alır. Kutsal mitolojilerin izini sürdüğümüzde, Gökyüzü tanrılarıyla Yeryüzü tanrıları arasında ya da yapıcı tanrılar ile yıkıcı tanrılar arasında bir gerilime tanık oluruz. (14)
Düalizm, yalnızca dinsel biçimiyle var olmadı. Felsefede, bilgi sürecini çözümlemek ya da gerçekliği açıklamak için birbirinin karşıtı ya da tamamlayıcısı olabilen, ama birbirine indirgenemeyen iki ayrı ilkeyi temel alan bir görüş olarak belirdi. Bu durum, gerçekliği yalnızca bir ilkeye dayandıran monizm ve çok sayıda ilkeyle açıklayan pluralizmden farklıdır. Evreni, evrendeki bütün varlıkları, tek bir ilk öge ile açıklayan ilk fiozoflardan sonra Sokrates, sanının karşısına kesin bilgiyi koydu: Bu da kendi kapsamında bir düalizm sayılabilir. Platon’un düşünce sisteminde belirginleşen düalizm, idealar dünyası-duyular dünyası ikiliği üzerine yapılanır. Platon’un tasarımı, giderek öğrencisi Aristoteles’in görüşlerine yansıdı. Aristoteles’ten sonra ise madde-biçim, beden-ruh, özne-yüklem gibi ikilikler felsefeye girdi. Descartes, bir bakıma düalizmin kurucusu sayılır: Descartes, düalizmini zihin-madde karşıtlığı üzerine kurdu. Kant’ın bilgi felsefesi, düalizmin ikinci büyük canlanışına kaynaklık etti: Özne-nesne ikiliğini ortaya attı. Düalizmin Kant’tan sonra aldığı biçimler arasında Schopenhauer ve Nietzsche’nin tasarımları sayılabilir: Schopenhauer, istem-tasarım ikiliği; Nietzsche ise Apollon-Dionysos ikiliği üzerine yapılandırmıştır düalist tasarımlarını. (15)
Mutlak düalizmde, iyi-kötü ilkesi, sonsuzluk sürecinde, birbiriyle mücadeleye kilitlenmiş durumdadır; biri, diğerini yokedemez-ortadan kaldıramaz; karşıtların varlığı, görünür ve görünür olmayan evrenin varolma koşuludur. Ilımlı düalist anlayışta ise hareketin, hareket soyutlaması olarak zamanın bir sonu vardır; zamanın sonunda daha güçlü ilke olan İyilik ilkesi, daha az güçlü olan Kötülük ilkesini altedecektir. Yani İyi, Kötü’yü yenecektir. (16)
Söz gelimi Balkanların Bogomilizmi, İtalyan toprağının Patarenizmi, Güney Fransa’nın Katharizmi ve Alman coğrafyasının Anabaptizmi zaman zaman ılımlı, zaman zaman da mutlak düalist tasarıma bağlamışlardır kendilerini. Buna karşın, uzak gelecekte İyi’nin Kötü’yü yeneceğini kabul eden Zerdüştlük, ılımlı ya da bastırılmış, ikitanrıcı bir felsefe, öğreti, inanç olarak tanımlanabilir. Kızılbaşlık, Taoculuk vb. yasaklı kültür toplulukları ise ikitanrıcılıktaki karşıt tanrılar kimliklendir-mesi yerine karşıt ilkeleri ya da karşıt âlemleri kimliklendirmiş; karşıt tanrıları karşıt ilkeler ya dakarşıt âlemler biçimine dönüştürmüştür. Kimliklendirdiği ya da dönüştürdüğü karşıtların mücadelesini önsüz-sonsuz kabul etmiş, açıkçası mutlak düalist tasarımlara yaklaşmış ve metafizik tanrıları iptal etmiştir.
Ezidiliğe gelince Ezidilik, mutlak düalist, yani mutlak ikitanrıcı bir felsefe, öğreti, inançtır: Ancak bağlandığı mutlak düalizm, yukarıda sıraladığımız hiçbir tasarıma uymaz. Çarpıcı ve kendine özgüdür. Zerdüştlükteki Ahuramazda’nın Ezidilikteki karşılığı Azda(Xuda, Xudawend, Êzdan vb.)’dır. Özetle Azda, kendi özünden Melek Tavus’u yaratır ve dünyayı-insanları yaratma- yönetme işini ona verir. Ancak Melek Tavus’u görevden alma gibi bir yetkiyi kullanamayacağı ya da kullanmayacağı inanca bağlandığından özünde mutlak düalisttir. (17)İylik-Kötülük birlikteliğinden bağımsız bir İyilik, işlevli değildir ve kabul görmez.
Bu durumda Xudê, Xudawend, Êzdan, Azda, Rabb vb. adlarla anılan tanrı, neden durumunda konumlanmış bir tektanrıyı simgeler. Ancak Ezidi varoluş çevrimi, inanç kabullenmelerini veri alan metafizik idealizmin bir ürünü değil, aklın sonuçlarını veri alan düşünceci idealizmin bir ürünüdür. Tanrı’ya bağlanan ve nesnel dünyaya göre değişmez, kalıcı ve ebedi olan metafizik idealizm, öncel-yaratıcı görünmesine karşın, özünde nesnel dünyanın-nesnel sürecin, bu olgunun kimliklendirilmiş biçimi olan Melek Tavus’un bir gerekçesi, onu zorunlu kılmanın inançtaki aracıdır. Bu nedenle Ezidiler, biz tektanrıcıyız ya da biz ilk tektanrıcıyız deseler de, kimi araştırmacılar bu görüşe katılsa da bu anlayışı, Ezidi varoluş çevriminde gerekçelendirmek olanaklı değildir. (18)
Gerçekliği açıklayabilmek için diyalektik düşünmek koşuldur: Koşul gereği, birbirinin karşıtı olmaktan çok tamamlayıcısı gibi gözüken, özünde ise birbirine indirgenemeyen Azda(Huda, Xudê, Xudawend, Êzdan vb) ve Melek Tavus adında iki tanrı vardır ya da bu tanrılara bağlı, yine birbirine indirgenemeyen iki ilke. (19)
Birbirine indirgenememekle birlikte, karşıtlardan Azda(Xuda, Xudê, Xudawend, Êzdan vb) edilgendir ve gizil varlığın oluşmasında ya da gizil varlığın görünüşe taşınmasında hiçbir etkisi yoktur. Çünkü birbirine indirgenemeyen karşıtlar Melek Tavus’un yapısına taşınmıştır: Zıtların birliği anlamında Melek Tavus, Dünyanın-Evrenin, yani her şeyin toplamıdır. İyilik de onun yapısındadır, kötülük de; eksi de onun yapısındadır, artı da; ışık da onun yapısındadır, karanlık da.
Ezidiler biz ilk tek tanrıcıyız derken öne çıkardıkları İlk Neden-İlk Hareket Ettirici tasarımı, Aritoteles’e dayanır: Aristoteles’te Tanrı İlk Neden tasarımı kapsamında, kendisi hareket etmeyen bir hareket ettirici ya da ilk hareket ettiricidir. (20)Ezidilikteki Azda ya da Xuda’nın durumu, Aristoteles tasarımında olduğu gibidir ve diyalektik düşünebilmenin gereği, başlangıç ya da İlk Neden bu biçimde düşünülmüştür. Kaldı ki bu durum, özellikle düalist tasarımlarda açık ya da silik biçimde varoluşa taşınır.
Karşıtların birliğianlamında Melek Tavus’u tasarımlamakla Ezidiler, hem diğer düalist tasarımlardan farklarını ortaya koydular hem de diyalektik düşünmenin kaçınılmazlığını bilinçlere-inançlara kazıdılar.
Böylece, karşıt tanrıları tasarımlama açısından; yalnızca Zerdüştlükten değil, diğer ılımlı ve mutlak düalist tasarımlardan da ayrıldılar. Ezidilik dışındaki mutlak ve düalist tasarımlarda İyi Tanrı’nın karşısında bir Kötü Tanrı vardır. Ezidilikte ise İyi Tanrı’nın karşısında bir Kötü Tanrı yoktur. Melek Tavus, İyi Tanrı olmadığı gibi Kötü Tanrı da değildir; iyiliği de kötülüğü de yapısında taşıyan doğa kadar gerçek, doğa kadar iyi, doğa kadar kötüdür.
(1) Osmanlı ve İngiliz Arşiv Belgelerinde Yezidiler-Yayına Hazırlayan: Amed Gökçen-; İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları; İstanbul- 2012; (Y)Ezidilere İlişkin Kısa Bir Not; s, 7-8
(2) “Biz Azday halkı, daha fazla Yezidiler adı altında tanınıyoruz. Bu ad çok yaygın olduğu için koruduk; ama kendi aramızda Ezdey ve İzidi adlarını kullanırız. .. (Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; EK-I; Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi; Zerdüşt Bizimle Konuştu; Almanca aslından çeviren: Erol Sever; s, 113)
(3) Korkmaz, Esat; Zerdüştlük Terimleri Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yayınları; Birinci Basım; İstanbul- 2004; s, 63 ve 93; D. Îzolî; Ferheng/ Kurdi-Tirkî-Türkçe-Kürtçe; Weşanên Deng; 8. Baskı; Stenbol- 2013; s, 198
(4) Aktaran: Ç. Ceyhan Suvari; Yezidilik Örneğinde Etnisite, Din ve Kimlik İlişkisi; Anadolu’nun Etnik Manzaraları/Artakalanlar(Ç. Ceyhan Suvari-Ayşe Yıldırım-Tülin Bozkurt- İlker M. İşoğlu); E Yayınları; İstanbul- 2006; s, 61
(5) Kreyenbroek, Philip G.; Ezidilik/ Arka Planı, Dinî Âdetleri ve Metinsel Geleneği-Çev.: Amed Gökçen/Damla Tanal-; İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları; İstanbul- 2014; s, 95-96
(6) Korkmaz, Esat; Zerdüştlük Terimleri Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yayınevi; İstanbul- 2004; s, 157
(7) “Kürt ülkesini yönetiminin altında tutan Part ve Sasani dönemlerinde Zerdüştlük, devlet dini olmasına karşın diğer din ve inanışlara sıcak bakmıştır. Bunun sonucu olarak Kürt ülkesinde bazı dini akımlar gelişti ve bu akımlar Kürtler’in bir kısmının İslâmlığı benimsemesi dönemine kadar sarktı. Mandaizm, Manişeizm, Hurremizm, Yezidilik ve benzerleri ortaya çıktı.” (Torî; Bir Kürt Düşüncesi Yezidilik ve Yezidiler; Berfin Yayınları; İstanbul- 2000; s, 32)
(8) Touraine Alain; Modernliğin Eleştirisi-Çev.: Hülya Uğur Tanrıöver-; Yapı Kredi Yayınları; 8. Baskı; İstanbul- 2012; s, 55 ve 290
(9) Abede-i İblis/ Yezidi Taifesinin İtikadatı, A’dâtı, Evsafı-Yayına hazırlayan: Amed Gökçen-; İstanbul Üniversitesi Yayınları; İstanbul- 2013; Abede-i İblis’e Giriş; s, 6
(10) Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; EK-I; Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi; Zerdüşt Bizimle Konuştu; Almanca aslından çeviren: Erol Sever; s, 115-117 arası
(11) Korkmaz, Esat; Hıristiyanlığın Lanetlileri ya da Günah Yaşamın Günahkârları Katharlar; Demos Yayınları; İstanbul 2013; s, 183-188 arası
(12) “Zerdüştlük, tüm biçimleriyle, dünyayı kötü ve iyi güçler arasındaki bir savaş meydanı olarak görür ve her bireyin hangi tarafta yer alacağını seçmesi beklenir. İki karşıt ilke fikri ile birlikte bu da daha sonra Katharizmi etkileyecektir. Hıristiyanlık döneminden önce gelişen beden ve ruh çelişkisi, Ahriman’ın Hıristiyanlıktaki eşiti Şeytan gibi diğer kavramlar da heretikliğin şekillenmesinde rol oynayacaktı. Beden/ ruh çelişkisi,… ilk defa MÖ 6. yüzyılda Orpheus kültü ile yeşerip antik Yunan’ın önemli bir parçası haline gelmiş gibi görünmektedir…. Ancak geç dönem Zerdüştlük’de olduğu gibi Orfizm’de de hiçbir tanrı diğerinden üstün değildir. Ne var ki bedeni ruhun maddi taşıyıcısı olarak gören Zerdüştlüğün aksine Orfizm, ruhu ilahi ve ölümsüz olarak görürken bedeni dünyevi hayat süresince onun kötücül, ölümlü hapishanesi olarak değerlendirir. Bu inancın kökleri Dionysos’un çocukluk hikâyesinden gelmektedir…” (Martin, Sean; Orta Çağ’da Avrupa’da Alevi Hareketi Katharlar;-Özgün adı: The Cathars; -Çev.: Barış Baysal-; Kalkedon Yayınları; İstanbul- 2009; s, 26)
(13) Russell, Jeffrey Burton; Lucifer/ Ortaçağ’da Şeytan-Çev.: Ahmet Fethi-; Kabalcı Yayınevi; İstanbul- 2001; S, 242-251arası.
(14) “İnsan için yeryüzü bağlayıcı dünya şartları için bir hapishanedir; kurtuluş için yeryüzünden gökyüzüne firar gerekir. Çünkü yeryüzü bedenin; gökyüzü ruhun sembolüdür…. Ruh ve beden can katalizörlüğünde bir arada bulunduğunda, ortaya çıkan insandır…. Gökyüzü ile yer altı arasındaki sınır olan yeryüzü, zâhir ve bâtının kesişme noktasıdır…” (Tamer Ayan; Masonik Merdiven; Yurt Kitap-Yayın; Ankara- 2007; s, 29)
(15) Karamanoğlu, Osman Korkmaz; Ansiklopedik ‘İzm’ler Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yaınevi; İstanbul- 2004; s, 64
(16) “Zerdüşt iyilik ve kötülüğün aynı kaynaktan çıkamayacağını düşünüyordu. İyliği temsil eden Ahura Mazda ile kötülüğü temsil eden Ahriman arasındaki sürekli savaşta, kuşkusuz iyilik, yani Ahura Mazda kazanacaktı…” (Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; s, 23)
(17) “Dünya ve evrenin tepesinde, her şeyin sahibi ve efendisi olan bir tanrı bulunmaktadır. Yalnız, dünya bu tanrı tarafından yaratılmamıştır; kendine yakın, ama buyruğu altındaki bir varlık tarafından yaratılmıştır…”(Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; s, 24)
(18) “Biz Yezidiler… tarihin ilk tektanrıcılarıyız. Azda veya Ahura Mazda, İzed, Yezdan veya Huda adı verilen bir ve tek tanrının varlığına inanıyoruz. Yüce varlık, her türden varoluşun yaratıcısı; düşüncelerin, sözlerin ve işlerin son yargıcıdır ve gelecekte de son yargıcı olacaktır.” (Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; EK-I; Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi; Zerdüşt Bizimle Konuştu; Almanca aslından çeviren: Erol Sever; s, 129); “Yezidiler tek tanrıya inanırlar. Ve Kürtçe olarak ona Huda derler. O’na Kâinatın İlk Nedeni ve İlk Hareket Ettirici olarak taparlar. Yeryüzünde bitkilerin ve hayvanların yaşamının yaratılması ve oluşumu görevi yedi meleke tahsis edilmiştir. Bu meleklerden en büyüğü Azaziel’di. İnsanı ise bizzat Tanrı yarattı. Âdem’in önünde secde etmeyi reddeden ve Tanrı’nın huzurundan kovulan gururlu Azaziel’in hikâyesi aynı şekilde Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için de geleneklerinde anlatılagelen tanıdık eski bir inançtır. Ancak bu öykünün sonu Yezidi dininde farklıdır. Öykünün sonunda bu isyancı melek, kötülük ruhuyla bir tutulmuyor. Yezidiler bu itaatsizlik eyleminin Allah tarafından affedildiğine ve bu meleği önceden olduğu gibi bir kez daha ulu olarak görenler onun özel korumasından yararlanacaklarına inanırlar.”(Guest, John S.; Yezidilerin Tarihi/Melekê Tawus ve Mıshefa Reş’in İzinde; Avesta; Üçüncü Baskı; İstanbul- 2012; s, 66)
(19) “Yezidiler tavus kuşuna Melek Tavus derler. Tavus sözcüğünün aslı Latince ‘Teyius’ sözcüğü olup Tanrı anlamındadır. Yezidilerin, Melek Tavus’u tavus kuşuna benzetmeleri, tanrı Ahura Mazda’yı kutsadıklarını, yine Melek Tavus’u, tavus-horoz karışımı göstermeleri de Zerdüşt’ün düalist görüşünü benimsediklerini ifade etmektedir. Çünkü bilindiği gibi horoz dövüşçü bir hayvandır. Horoz’u Tavus kuşu ile birlikte göstermeleri Ahura Mazda ile Ahriman arasındaki sürekli çatışmayı vurgulamaktadır…” (Torî; Bir Kürt Düşüncesi Yezidilik ve Yezidiler; Berfin Yayınları; İstanbul- 2000; s, 30)
(20) “Alevi felsefesinde bu türden bir Hak tasarımı kaynağını Platon’un idea kuramıyla Aristoteles’in biçim kuramlarından alır. Somut veri alınmadan soyut inanç/düşünce varlıklarının saçma olacağını varsaymakla Platon’dan çok Aristoteles’i yeğler. Tasarımda; gizilgüç durumunda bir Tanrı olarak algılanan Hak, kendi bilincinde, kendi olanaklarının ayrımındadır. Özgürlükten yoksun ve bilinçsiz durumda bulunan, ancak kendisi hareket etmeyen bir hareket ettirici olan, mekân ve zaman ötesi mutlak inanç tanrısı, zorunluluk yasası gereği dönüşüme uğrayınca özgür ve bilinçli bir varlık durumuna, uzaya ve zamana giren bir tür düşünce üreten düşünce yumağı durumuna evrildi, yani Hak oldu.” (Korkmaz, Esat; Alevilik-Bektaşilik Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yayınevi; Genişletilmiş Dördüncü Basım; İstanbul- 2005; s, 663)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları




































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.02.2016
28.11.2016
23.11.2016
16.11.2016
12.11.2016
4.01.2016
1.01.2016
12.08.2016
4.02.2016
29.07.2016