Esat KORKMAZ
(Bâtıni ve Zâhiri Gelenekte) Kutsal Dans
Sûfi inanç uygulamasında Tanrı ile yaşanmış bir anı yaratmak için O’nu dansa kaldırmak ya daO’nunla dans etmek gerekir. Anı, etten yapılmış bir ruhtur; kıpırdamasını istiyorsan eğer; Tanrı ile dans et. Ruhun eti terk ederse, Tanrı ile ilişkin kesilir, dans, yani ibadet edemezsin artık.
Dağların denize kavuşma isteği, kendi bağrından çıkan dereciklerin akarsu olup okyanuslara akmasıyla; bir erkeğin bir kadını-bir kadının bir erkeği ya da yol insanının Tanrı’yı kucaklama arzusu, gönlün akması ile betimlenir. Ölçü verilmiştir: Akan dereleri yoksa dağlar, akan gönlü yoksa insanlar dans edemez, yani ibadet görevini yerine getiremez.
İnsanın Sır Yanında Beliren Dürtü
SemahAlevilikte, cemdeki on iki hizmet sıralamasında yer alan, cem ve muhabbet toplantılarında müzik eşliğinde yapılan kutsal dansın adıdır. Sûfi gelenekten kaynağını alan ve bu terimin kazanımı durumunda bulunan anlamlar da tarihsel sürecinde Aleviliğe taşınmıştır. Taşınan kazanımlara kısaca değinelim: Bu bağlamda her şeyden önce semah, fena-beka deneyimi (1)sırasında yol erini cezbe durumuna sokan ve Canan olarak algılanan Tanrı’nın eğiliminin somut biçimde gerçeklenişidir, yani tanrısal nedenin sonucu olarak tanımlanan vecd halinin simgesel dışa vurumudur. Bu gerçeklenişte ya da dışa vurumda, tanrısal özleme bağlı olarak insanın sır yanında beliren sevinç-üzüntü, insan bedenini sallanmaya ve dönmeye zorlar.
Anlaşılacağı gibi Alevilikte semah, ruhun-canın bir gıdası-yiyeceğidir: Can-ruh çorbasını hazırlama kapsamında, kutsal sanatsal bir çaba içine giren yol eri, kendini kendinden kurtarmanın ayrımına vararak dans eder; günahlarını döker; ölmeden evvel ölerek, yani yaşarken dirilerek ölümsüzleşir.
Dans bâtıni gelenek dışında zahiri tasavvuf kullanan kimi Sünni gelenekte de özellikle kurumlaşma gösteren Mevlevilikte (2) kullanılmaktadır. Mevlevilikte, ölümsüzlük nedeni olarak algılanan ve sema adı altında gerçekleştirilen kutsal dans, üzümleri ayaklarıyla çiğneyen işçilerin hareketinden esin alarak biçimlenen manevi şarabı üretme işini simgeler. Mevlevi inanç uygulamasında, kendinden geçip Tanrı’yla birleşme amacıyla dervişlerin topluca ve her biri olduğu yerde dönerek ya da hem kendi ekseni çevresinde dönüp hem de belli bir düzen içerisinde hareket ederek yaptıkları rakstır sema. Göklerden gelen çağrıya uyularak yapıldığına inanılır; bedenin zincirlerini kıran ve nefsi özgürlüğüne kavuşturan kutsal dans olarak inanca taşınır.
Bütün bunların ötesinde, örneğin Hindistan kökenli Çişti tarikatında simgesel anlamda evliyanın miracıdır kutsal dans.
Sûfi gelenekte semah, kutsal bir dans olarak algılanır. Vecd durumunda iken insanı harekete geçiren şeyin tanrısal güç olduğuna inanılır. Sûfi geleneği en fazla besleyen kimlikler arasında yer alan Attâr’a göre vecd, tanrısal özlemle insanın sır yanında beliren bir alevdir. Vecd alevinde kavrulan yol insanının bedeni sevinçten ya da üzüntüden sallanmaya-dönmeye başlar. Vecd durumunda yapılan semah sonucu, kimi sûfiler bilincini yitirir; kimi özel durumlarda bilinç yitirme durumu yıllarca sürer. Bu süre içinde o sûfiden ibadet yükümlülükleri düşer.
Gerçekte dans ve dönme-dönüş hareketleri, uzak geçmişin dinsel etkinliklerinin tümünde vardı: Mutlak oyun olarak algılanan bu kutsal dans, Yunanlılarda tanrıların hareketleri olarak düşünüldü. Bu kapsamda Apollan ve Dionysos törenlerinde belirli özellikleri olan dans hareketleri yapıldı. İlksel topluluklarda ise dans, büyüsel bir niteliğe sahipti: Yağmur yağdırmak, bereket dilemek ya da kazanmak için yapılan ayinler, dans belirleyiciydi.
Kutsal dans, namazın-ibadetin vermediği bir manevi gücü veren bir deneyim olarak algılandığı için sûfilik dışı inanç uygulamalarında yeri yoktur: Örneğin Hıristiyan Kilise babaları, dansın olduğu yerde şeytan vardır, diyerek kesin bir yasaklama tavrı içine girmişlerdir. Ortodoks İslamlık farklı davranmamış, her türlü müzikli ve ritmik hareketi yasaklamıştır. Böyle olmakla birlikte kimi Sünni tarikatlarda, özellikle Mevlevilikte dinsel dans vardır. Mevlevilik, bu dönüş hareketlerinin kurumlaştığı tek Sünni tarikat durumundadır.
Tarih, Alevilik-Bektaşilik ile Mevlevilik arasında bir akrabalık bulunmadığına tanıklık eder. Selçuklu yönetimini sarsan Moğol saldırıları, güneyden gelen Araplaştırıcı inanç akımları, toplumsal mutluluğu doğrudan çalışmada, üretimde değil de kılıçların ucunda arayan egemen yargı, Anadolu insanını kaygılı bir ortamın içine itti. Fars toprağından gelen tasavvuf akımı değişik yorumlara uğradı; bu yorumlar, birbirleriyle uzlaşmaz tarikatların/yolların doğmasına yol açtı. Yasakçı, baskıcı, sınırlandırıcı, ürkütücü bir tutumu benimseyen; yaşamın tüm girinti çıkıntılarına girmeye çalışan; bireyi belli değişmez görevlerin tutsağı durumuna sokan şeriatçı İslamlığın egemen olduğu kentlerde Sünnilik adına sosyal barış öneren tarikatlar ve ideolojiler şekillendi.
Yerleşik tarım ve otlatıcılık temelinde üretici köylüler ve göçerler şeriatçı İslamlığa karşı, toplumsal eşitliğin sağlanması adına Bâtıni tarikat/yol ve ideolojiler altında toplanmaya başladı. Bu tutumların kurumsallaşması sürecinde tüketici ve varlıklı kesimlerde yaygınlık kazanan, giderek meşru sultanlarına isyan eden Türkmenlerin büyük bir günah işlediğini, öldürülmeye müstehak asiler olduklarını, merhamet edilmeyerek tümünün kılıçtan geçirilmelerinin gerektiğini savunan Mevlevilik örgütlendi. Buna karşın, şeriatçı İslamlığı ideoloji edinen Selçuklu egemeniyle tam bir hesaplaşmaya giren Alevilik-Bektaşilik, Mevleviliğe de duruş alacak biçimde konumlandı. Toplumsal haksızlığa duyarlı kırsal kesimde hızla yaygınlaştı. Bu kapışmadan, tüm Sünni baskı ve kuşatılmışlığa karşın Anadolu insanının sesi Alevilik-Bektaşilik, özgün adıyla Kızılbaşlık yengiyle çıktı ve bugünlere taşındı.
Kanda Dans
Bâtınilikte kutsal dans, 900’lü yılların başlarında kurumlaşmış olmalı. Bu kurumlaşmada Hallac-ı Mansur’un zincirlenmiş durumda darağacına giderken yaptığı raks, belirleyici olmuştur. Hallac-ı Mansur’un manevi özgürlüğün son adımı olarak algılanan kan içinde raksı, fena-beka deneyimi olarak sûfi dünyaya taşınmıştır. Kan içinde raks ya dakanda dans sûfinin, evliyanın, ermişin ya da bilgenin miracı kabul edilmiştir.
Alevilikte semah dendiğinde, sahibini semahçının (pervanenin) oluşturduğu, semah dönme hizmeti anlaşılır. Kırkların Cemi’nde, toplumsal akılla yıkandıktan sonra gerçekleştirilen semah; kul durumundan yorum ve yetenek varlığı durumuna dönüşen insanların, kadın erkek ayrımına gitmeden yaşama geçirdikleri teatral nitelikte ilk toplu davranıştır. İnanç tanrısına değil, tanrı insana ve onun sorumluluklarına yönelik toplu bir tapınmadır bir bakıma. Semah, Alevi dinsel söylence ürünlerinin sanatsal biçimlendirilişidir; bu da ortodoks dinde sonun başlangıcı ve felsefi dinin, yani din anlamında aşkın doğuma hazırlanmasıdır. Çünkü burada doğaüstü güçlerin insansal olarak biçimlendirilişi bu güçleri insansal kılmakta, öbür dünyaya ilişkin güçler olmaktan çıkarmaktadır. Demek ki semah, mutluluk içgüdüsünü tatmin edebilmek için kendini söylence dünyasına taşıyan insanın özünün, görünüşlerinden ya da ortaya çıkışından başka bir şey değildir.
“Semah, Arapça kökenli bir sözcüktür. ‘işitmek, uçmak, gökyüzü’ gibi sözlük anlamları vardır. Ayrıca terim olarak, müzik ezgilerini dinlemek, vecde gelip devinmek, kendinden geçip oynamak, dönmek demektir. Bu nedenle Alevilerin yaptıkları ritüel dansa semah, Mevlevilerin yaptıklarına ise sema denmektedir. Semah adının ne zamandan beri kullanıldığı bilinmemekle beraber, Orta-Asya Şaman ve diğer Uzak-Doğu inanç kalıntılarını taşır. Bu nedenle gökbilimsel danslardan sayılır. Semahların eski dönemlerdeki izleri oldukça belirsizdir. Eldeki verilere göre, semahların İsa’dan önce de oynandığı ileri sürülmektedir. İlk olarak ateş çevresinde yapılan ritüel Şaman dansları, daha sonraları tasavvuf ve İslamlığın etkisiyle cem denilen toplantılara girmiştir. Anadolu öncesi biçimi hakkında fazla bilgimiz yoktur. Anadolu’ya göç eden Oğuzlar tarafından getirildiği düşünülmektedir. Benzer dans figürlerine Erken Çin dönemi kaynaklarında da rastlanmaktadır. Bunlar kadın-erkek birlikte, yalnızca kadınların ya da erkeklerin oynadıkları dans-oyunlarıdır.
Semahların doğuşu konusunda ise Alevi-Bektaşi inancında Kırklar Cemi olayı vardır. Aleviler ilk semahın Kırklar Meclisi’nde oynandığını kabul ederler... Semahlar, her ne kadar çıkış kaynağı olarak Kırklar Meclisi olayına indirgense de aslında İslamlık öncesi, Orta-Asya çoktanrılı inançlardan, gökbilimsel danslardan kalıntılar taşır. Semahta gezegenlerin, Güneş çevresinde dönüşleri simgelenir ki bu da çoktanrılı inanç sisteminden geldiğini gösterir.... Cem töreninde mürşit postunda oturan Dede, Güneş’i temsil etmektedir. Diğer oyuncular ve anabacılar, yıldızları ve gezegenleri oluştururlar. Semah oyununda ellerin yukarı kalkması Gök-Tanrı’ya, yere doğru uzanması Yer-Tanrı’ya olan inancı ve tapınmayı anlatır. Ayakların yere vuruşuyla kötü ruhlar kovulur. Ellerin göğüste çapraz olarak birleşmesi, tüm insanlığı kucaklamak ve sevgi dağıtmaktır..., semahlarda İslami motifler fazla yer almaz. Yalnızca Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Hacı Bektaş Veli sevgisi, Ehlibeyt ve 12 İmam kültü, ulu sayılan kişilere saygı ve bağlılık aşırı biçimdedir. Dairesel dönüşlerde bir gülün biçimleriyle bir atın yürüyüşünü ya da turna kuşunun uçuşunu, kanat süzüşünü görürüz......” (3)
Görüldüğü gibi Alevilikte geriye dönüş tapımı nedeniyle inanç kaynağı ile nesnel kaynak her zaman aynı yerde bulunmaz. Geriye dönülerek yaratılan inanç söylencesine göre semahın kaynağı, Kırklar Meclisi’dir: Hz. Muhammet Miraç dönüşünde, Kırklar Meclisi’ne uğrar; Selman-ı Farisi bir üzüm tanesiyle içeri girer ve Hz. Muhammet’e, -Ey yoksulların hizmetçisi! Bu üzüm tanesini bize paylaştır, der. Cebrail bir tabak getirir ve Hz. Muhammet, onun içinde üzüm tanesini ezip şerbet yapar; bu şerbet, Kırklar’dan birinin dudağına değince tümü kendinden geçer; kalkıp, -Ya Allah!, diyerek semaha dururlar.
Cem ve muhabbet toplantılarında semah dönülmesi, Hz. Muhammet’in Kırklar Meclisi’nde semah dönmüş olmasının bir kanıtı olarak algılanır. Bele bağlanan şed ve tülbent o gece Hz. Muhammet’in kırk parça edilmiş sarığının Kırklar tarafından bellerine bağlanmış olmasının anısını simgeler.
Alevilik inanç uygulamasında semah, Hz. Ali başkanlığında toplanan Kırklar Meclisi’nde yapılan semahı anmak için gerçekleştirilen bir dinsel ibadettir; kesinlikle bir oyun olarak kabul edilmez. Hace Bektaş Veli bu konuda; -Semah ariflerin aleti, muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur. Hakka ki bizim semahımız oyuncak şey değil, ilahi bir sırdır, mecazî değildir. O kimse ki semahı bir oyun sayar; o, cifedir, namazı kılınır kimse değildir, der.
Semahın yalnızca erkekler ya da yalnızca kadınlar tarafından dönülen biçimleri varsa da büyük çoğunluğu kadın-erkek birlikte icra edilir. Semah sırasında, ünlü Alevi-Bektaşi şairlerden özel bir ezgi eşliğinde nefesler okunur; ayaklar çıplaktır; el ele tutuşmak yoktur; karşı karşıya geçilir ya da halka oluşturulur, kollar ileriye uzatılır ve geri çekilerek göğse kavuşturulmak suretiyle hareket yinelenir; ayaklar, çalınan ezginin temposuna uygun, yürünüp dolaşılır.
Semahlar ağırlama, canlanma ve yeldirme bölümlerinden oluşur; buna bağlı olarak ağır, orta ve hızlı olmak üzere üç bölümlü dönülür. Ağır semah nefesleriyle başlayan bu kutsal dans, giderek nefeslerin ritmine göre hız kazanır; semah sırasında yorulan olursa birinin dizine niyaz ederek onu semaha kaldırır ve kendisi çıkar; nefesin son beyiti olan şah beyitte yazanın adı geçince semah kesilir, ozana saygı gereği biraz durulur ve yeniden semah dönmeye başlanır.
Semah yapanlar, meydanda açılan boşlukta, oldukları yerde değil, dolaşarak semah dönerler; mürşit/dedenin oturduğu post makamına gelince semahçılar, bu kutsal yere sırtlarını dönmezler; yüzleri post makamına dönük, elleri göğüslerinde bağlı ve boyunları hafifçe öne eğik biçimde geçerler ve yeniden dolaşarak semaha devam ederler.
(1) Fena deneyimi: Yol erinin, duygularından ve iradesinden sıyrılarak benliğini Tanrı’nın varlığında yok etmesi durumu. Beka deneyimi: İnsana özgü bütün niteliklerden ve ilişkilerden sıyrılarak tanrısal özde sürekli olarak kalma durumu.
(2) Aleviliğin-Bektaşiliğin Mevlevilik ile belirleyici anlamda bir akrabalığı yoktur. Geçmişte Mevlana sağ iken Mevlana’nın etkin olduğu kent koşullarında Şems’in temsil ettiği felsefe-öğreti-inanç Bâtıni kol olarak algılanıyordu. Şems aracılığıyla Mevlana ve Mevlana hareketiyle bir akrabalık kuruluyordu. Mevlana’nın ölümünü izleyen süreçte Şems ve Şems düşüncesi boğuldu. Dışarıdan bakıldığında Alevilik-Bektaşilik ile Mevleviliğin yan yana duruyor gözükmesi, en entelektüel Sünni tasavvufu kullandığı için doğal olarak Bâtıni tasavvufu kullanan Aleviliğe-Bektaşiliğe yakın konumlanmasından kaynaklanır. Mevlevilik kentlerde Selçuklu egemeninin beşinci kolu olarak örgütlenmiş Sünni bir tarikattır. Alevilik-Bektaşilik kırda, temel üretim zemininde belirleyici üretici güçleri örgütleyen ve egemene karşı duruş alan Bâtıni yoldur.
(3) İlhan Cem Erseven
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- SİYAH RENGİN KATİLİ
5.02.2016 - ŞAMANIN ESRİK YOLCULUĞU V
28.11.2016 - ŞAMANIN ESRİK YOLCULUĞU IV
23.11.2016 - ŞAMANIN ESRİK YOLCULUĞU III
16.11.2016 - ŞAMANIN ESRİK YOLCULUĞU II
12.11.2016 - OHAL ile yaşam ölüme hazırlanıyor
4.01.2016 - ŞAMANIN ESRİK YOLCULUĞU 1
1.01.2016 - Yazgımız önümüzde koşuyor
12.08.2016 - GELENEĞİN ATEİZMİ
4.02.2016 - Düşümde seyirciyim
29.07.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
zamfir
ama ben bu sayede oğlanı dershaneye göndermeyeceğim ve param cebimde kalacak. oğlan da boş yere kafasını ütületmemiş olacak.