Fehim TAŞTEKİN
Fransa sarsıcı isyandan sonra banliyölerdeki kronik sorunlardan kurtulmak için dünden farklı bir rotaya girebilir mi? 17 yaşındaki Nahel Merzuk’un polis tarafından öldürülmesi üzerine başlayan isyan sönümlendi ama alevli tartışmalar sürüyor. 90 kadar sol örgüt, polise tehlike arz eden sürücüye karşı ‘öldürme yetkisi’ veren 2017 tarihli yasanın kaldırılması dahil emniyet teşkilatının reforma tabi tutulması ve ayrımcı politikalara son verilmesi için “yas ve öfke” yürüyüşlerine hazırlanıyor. Boyun Eğmeyen Fransa, Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Üniter Sendikalar Federasyonu ve Solidaires’in de aralarında yer aldığı örgütler kamusal ve bireysel özgürlüklerin korunmasını, hükümetin sorunlara acil yanıt vermesini, Ulusal Polis Genel Müfettişliği'nin (IGPN) bağımsız bir kurumla değiştirilmesini ve ayrımcılıkla mücadeleye adanmış özel bir servisin oluşturulmasını istiyor. İmzacılar isyanlardan düzeni koruma adına işçi yoğunluklu banliyöleri kendi haline terk eden politikaları ve toplumun geneline yayılmış sistemik ırkçılığı sorumlu tutuyor.
Cumartesi düzenlenecek yürüyüş karşılık bulur mu ya da tartışmaların yönünü değiştirir mi?
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un önceliği evvela sükûnetin temini. Sonrasında çözümlere odaklanacaklarına dair ciddi bir işaret yok. Bu konuda siyasi irade olduğu da şüpheli.
Ortada eli tetikteki polisten temeldeki ekonomik düzene inen entegre bir sorun var. Liberal politikalara paralel olarak sosyal devlette aşırı aşınma, gelir dağılımında adaletsizliğin büyümesi, dezavantajlı kesimler için mahrumiyet alanlarının genişlemesi, alttakileri koruma görevini terk eden devletin sermayenin bekçi köpeği olması genel anlamda bir sınıf çatışmasını temellendirirken bu tablo banliyölere sıkışmış insanlar için daha yıkıcı sonuçlar barındırıyor. Sıra banliyölere gelince genel mahrumiyet tablosuna eklenmesi gereken başka şeyler var: Sağlık ve eğitim dahil hizmetlerde yetersizlik ya da yokluk, fırsat eşitsizliği, işsizlik, güvensizlik, terk edilmişlik, horlanmışlık vs. Bu koşullar üzerinden insanları isyan ettiren faktör ise polisin ırkçı muamelesi ve şiddeti.
Burada dışarıdan bir soru geliyor: Neden Arap ve Kuzey Afrikalılar dışındaki etnik ya da dini azınlıklar şiddete kalkışmıyor? Bu soruyu Fransızların yüksek sesle sorması zor. Birkaç nedenle: İsyan edenler ikinci, üçüncü hatta dördüncü kuşak göçmen çocukları olsa da sömürgeci geçmişin beslediği bir hesaplaşma kültürü söz konusu. Bu faslı açmak işlerine gelmez. Post-kolonyal döneme geçilse de bağımsızlıklarını kazanmış ülkelerle sömüren-sömürülen ilişkisi hala sürüyor. Bu yüzden Fransa sömürgeci dönemle gerçek anlamda yüzleşmekten kaçıyor. Buna ders kitaplarındaki “sömürge ülkelerine medeniyet götüren Fransa” anlatısına son vererek başlayabilirler ama yapamazlar. Çıkarları buna elvermez. İkincisi, ırkçılık ya da ayrımcılık genelde koyu tenlileri buluyor. Fransızların “renk körü” olmakla övünmeleri renkleri görmedikleri anlamına gelmiyor.
***
90 örgütün itirazı ‘demokratik direnç’ adına umut verici olabilir. Fakat sorunun özüne inen farklı bir rota ülkenin siyasal eğilimlerinden bağımsız gelişemez. Kamuoyu öteden beri göçmenler ve yabancıların “paralel yaşamlar kurduğu”, “Fransız kültürüyle çatıştığı”, “cumhuriyetin değerleriyle bağdaşmadığı” ve “laikliğin tehlikede olduğu” tartışmalarıyla meşgul. Aşırı sağ bu tartışmalardan nemalanıyor. Bu kesimler sokaktaki alevlere odaklanıp yükselen korkular üzerinde sörf yapıyor.
Sokaktaki bilançonun güvenlik endişelerini depreştirdiği ve ‘polis devleti’ arzulayanları dürttüğü kuşkusuz: 17 yaşındaki Nahel Merzuk’un öldürüldüğü salı gününden bu yana sokaklarda çöp yakmalar dahil 23 bin 878 yangın çıkarıldı, 12 bin 031 araç yandı, 273’ü emniyete ait olmak üzere 2508 bina zarar gördü, 105 belediye binası yandı ya da zarar gördü, 168 okul saldırıya uğradı. 800 polis memuru yaralandı, 3 bin 505 kişi tutuklandı. Tutuklulardan en küçüğü 11, en büyüğü 59 yaşında. Yüzde 60’ının suç sicili ya da polis kaydı yok. Rakamlar polisi canhıraş savunan İçişleri Bakanı Gérard Darmanin’e ait. Bu bilgileri dün Senato’da paylaştı. Ayrıca farklı kaynaklara göre 2 bin işyeri yağmalandı; oluşan zarar 1 milyar euroyu aştı.
Darmanin polisin öldürme yetkisini geri alma çağrılarına pabuç bırakmak istemiyor. “Savaştayız” diyen polis sendikalarının emir kulu. Kendileri de göçmen kuşağından. Dedelerinden biri Tunus diğeri Cezayir doğumlu.
Güvenlik güçlerini disipline edecek herhangi bir girişimi zayıflık ya da teslimiyet olarak görüp yaygara koparanlar az değil. Polise dokunulmazlık kazandıran ve kamuoyunun algısını radikal şekilde değiştiren bir “terör” koridorundan geçildi. IŞİD ve benzeri yapılardan gelen korkunç saldırılar toplumu güvenlikçi politikalara razı etti. Merkez sol ve liberal iktidarlar artık bu baskılara direnmiyor. Babasından sonra Marine Le Pen iki seferdir cumhurbaşkanlığı şansını, cumhuriyetçiler, sosyalistler, radikal sol ve komünistlerin aşırı sağı iktidar yapmama refleksine bağlı olarak elden kaçırıyor. Ama her seferinde bir tık yukarı sıçrıyor. Avrupa genelinde merkez sağ ve sol partiler aşırı sağın yükselişini kesmek için daha fazla sağcılaşma yanılgısına düşüyor. Normalde solun yanıt olarak öne çıkması gereken koşullar sağı besliyor. Siyasetteki bu kısır döngü, banliyö isyanlarıyla özdeşleşen sorunlar karşısında radikal bir dönüşüme izin vermiyor.
Polisin ırkçı şiddeti yıllardır banliyöleri patlatıyor. Polise sahip çıkan bir tutum daha belirgin hale geliyor ki bu da hakim kibri yansıtıyor. Cinayeti işleyen polisin ailesi için toplanan yardımın kısa sürede 1 milyon euroyu aşması basit bir küstahlık sayılmaz. Bu bir yansıtıcı.
Hiç olmazsa polise “öldürme yetkisi” veren yasayı değiştirme yönündeki çağrılara yalandan da olsa “Ya bir tartışalım” denebilirdi.
***
Polis cinayetleri, 30 yılda yaşanan 22 şiddetli isyana rağmen yanlarına kâr kalıyor. İşin içinde polis olduğunda adaletin nasıl gelmeyeceğini gösteren çok olay var ama bunların en bilineni Adama Traoré. 2016’da 24’üncü doğum günü için hazırlık yaparken polise takılmış, üzerinde kimliği olmadığı için karakola alınmıştı. Resmi açıklamaya göre kalp krizinden ölmüştü. Yetkililer gerçek ortaya çıkmasın diye ailesine “Siz Müslümansınız, cenazeyi bekletmek istemeyeceğinizi biliyoruz, cesedin yarın Mali’ye ulaşması için Roissy Havaalanı ve Air France’i ayarladık. Pasaportu olmayan aile üyelerine de pasaport çıkartabiliriz” diyerek insanlık abidesi kesilmişti. Ailesi “Burada doğru gitmeyen bir şeyler var” diye şüphelenip ikinci otopsi için ısrar etti. Cenazeyi hemen alsalardı otopsi olmayacaktı. Yıllarca adalet ararken başlarına gelmeyen kalmadı; mahkemelik oldular, hapis ve para cezaları aldılar. Ablası polis şiddetine karşı uyanışın simgesi haline geldi. Anlaşıldı ki sivil güçlerin baskısına rağmen polisle uğraşmak demokrasi liginde de zormuş. Sesleri duyuldu duyulmasına da gereken yapılmadı. O vakit insan hakları örgütleri her yıl polis şiddetinden 10-15 kişinin öldüğünü belirtiyordu. Sadece trafikte ‘dur’ emrine uymadığı gerekçesiyle 2022’de 13, 2023’te 3 kişi öldürüldü. Polisin sistematik şiddeti ve ırkçılığı epey zamandır Amnesty ve HRW gibi örgütlerin raporlarına giriyor; BM İnsan Hakları Komiserliği’nin uyarılarına konu oluyor. İktidar teşkilatta sistematik ayrımcılık ya da ırkçılık olduğu suçlamasını reddediyor: “Irkçı polisler olabilir ama sistematik ırkçılık olamaz.”
Ne var ki polis ve jandarmanın etik kontrolünden sorumlu bağımsız idari kuruluş olan Le Défenseur des droits ırka dayalı ayrımcı kontrollerin 9 Kasım 2016'da Yargıtay İlk Hukuk Dairesi tarafından tescillendiğine dikkat çekiyor. Le Défenseur’ün Ocak 2017'de 5 bin kişinin katılımıyla yaptığı bir araştırma ırkçı pratiklere ışık tutuyor. Genç erkekler arasında siyah ve Arapların yüzde 80'i son beş yılda kontrol edildiğini söylüyor. Esmerlerin ötekilere oranla kontrol edilme olasılığı 20 kat daha fazla. Le Défenseur 2021’de Paris’in 12’inci bölgesinde 18 kişinin şikayetleriyle hazırladığı bir dava dosyasında polisin diline oturan kirliliğe dikkat çekiyor: "Kirli zenci", "pislik", "boktan Lübnanlı", "köpek", "lastik ağızlı", “bukleli” vs.
***
Resmi diskurda kimse “Afrikalı Fransız” değil ya da “Tunuslu Fransız”, “Cezayirli Fransız” veya “Lübnanlı Fransız”. Fransa vatandaşı olan herkes “Fransız”. Irk ifadesi yasalardan silindi.
Resmi söyleme göre polis teşkilatında ırkçılık yok çünkü ırk yok. Olaylı bir yaz döneminde 4 Haziran 2020’de Emniyet Müdürü Didier Lallement’nın teşkilatın resmi hesabından attığı tweet: "Polisin ırkı yoktur, ırkla ilişkilendirilmiş ya da ırkçı zalim de yoktur!"
Devrimin eşitlik ilkesini oturtmak için ‘ırk’, ‘din’, ‘meşrep’ ve ‘köken’ görmeyen yaklaşım Fransa’yı övünülesi bir “renk körü” haline getiriyor. Benimsenen bir tanımlama. Ulus kimliğini güçlendiren bir çerçeve aynı zamanda. Laiklik yorumu da insanlara dinini ve mezhebini sormamayı gerektiriyor. Fakat eşitliği teminen övünülen bu durum farklı etnisiteler ve dini yapılardan gelen sorunları göremeyen bir körlüğe yol açıyor. O yüzden artık “Fransa renk körümü yoksa kör mü” sorusu gündeme geliyor.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025