Fehim TAŞTEKİN
Filistinlilerin kanları üzerinden Orta Doğu’yu yeniden dizayn çabaları sürüyor. Mısır’ın Camp David Anlaşması’na göre İsrail ve ABD’yi gözetmesi, Ürdün’ün Vadi el Arab Anlaşması’na sabitlenmesi, Irak’ın stratejik güvenlik anlaşması müzakereleriyle işgal sonrası statükoya hapsedilmesi, deniz koalisyonu ile Yemen’in baskılanması, İran’ı etkisizleştirecek bir ‘hava koalisyonunun’ teşekkülü ve Lübnan’da Hizbullah’ın Litani’nin kuzeyine itilmesi yönünde girişimler olurken asıl oyun Riyad’da sahneleniyor.
Kestirmeden adını koyalım; Gazze’deki soykırım operasyonunun orta yerinde depreşen Suud-Amerikan muhabbeti Filistin’i kendisine meze yapıyor.
Soykırım savaşı aynı zamanda bölgedeki Amerikan ağında yırtıklar oluşturdu. Biden yönetimi hem kendi ittifak düzenindeki çatlakları gidermek hem de İsrail’in yarınını kurtarmak için didiniyor. Özellikle Riyad odaklı girişimler önemli. Bu çabaların amaç dizininde ne var?
- Birincisi, Suudilerin Çin ve Ruslarla geliştirdiği ilişkilerin sınırlandırılması, hasım eksenlerle halihazırda kurulan ilişkilere ‘stratejik yoksunluk’ getirilmesi; bu minvalde özellikle savunma alanında Amerikan bağımlılığına geri dönülmesi.
- İkincisi, Abraham Anlaşmalarına Suudileri dahil ederek Arap-İslam dünyasında Yahudi devleti ile normalleşmeyi büyütecek kartopu etkisinin yaratılması. Suud-Amerikan stratejik ortaklık anlaşmasının, Riyad’ın İsrail’le normalleşmesi yönündeki adımı için katalizör olarak kullanılması.
- Üçüncüsü, Suudilerin İsrail’le el sıkıştığı andan itibaren İran’a karşı etkili bir koruma duvarı inşa edilmesi. Bu bariyer Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve BAE ekseninde devam edecektir. Hatta İsrailli yorumculara göre Suudi-İsrail normalleşmesi Endonezya, Malezya ve Pakistan gibi ülkeleri de bu yola çekebilir. Aşırı dozda iyimserlik barındıran bir değerlendirme.
Bu kurguya uygun olarak Biden yönetimi, İsrail’i ekonomik olarak Arap kalbine bağlayacak stratejik bir koridor planını devreye sokmuştu. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne rakip olarak tasarlanan ulaşım koridoru projesi, Hindistan’dan başlayıp BAE, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden İsrail’e, oradan da Avrupa’ya bağlanıyor.
***
7 Ekim Aksa Tufanı ve İsrail’in soykırım savaşı pek çok şeyi alabora etti. Suudiler neredeyse İsrail’le el sıkışmak üzereydi. Şimdi Abraham Anlaşmalarını yüzdüren yelkenleri yeniden şişirmek için Filistin bağlantılı bazı sonuçlara ihtiyaçları var. Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Riyad’daki Dünya Ekonomik Forumu’nda Amerikalı mevkidaşı Antony Blinken’ı ağırlarken Suud-Amerikan anlaşmasında sona yaklaştıklarını belirtti. Ayrıca İsrail’le normalleşmek için Filistin devletinin kurulması yönünde güvenilir bir yol haritasının olması gerektiğini vurguladı. Blinken da açık konuştu: "Normalleşme yolunda ilerlemek için iki şey gerekli: Gazze'de sükûnet ve Filistin devletine giden inandırıcı bir yol.”
Gazze’deki korkunç tabloya rağmen Abraham Anlaşmalarına dahil olan 5 ülkenin çıkmaması ve Suudilerin müzakere kapısını açık tutması Biden yönetimi için önemli bir sonuç.
***
Taraflar stratejik ortaklık anlaşmasını pişirirken Amerikalılar araya İsrail’in tanınması şartını sokuyor.
İsrail, Filistin’e dair taahhütte bulunmadan Suudilerle normalleşmeye hazır olduğu mesajı verirken Suudi-Amerikan stratejik anlaşmasına karşı rezervlerini koruyor.
İsrail, Suud-Amerikan anlaşmasının kendi ayrıcalıklı konumunu sarsmasından korkuyor. Suudilerin stratejik anlaşmada görmek istediği önemli noktalar var:
- Evvela İran’la olası bir dalaşmada ABD, İsrail’i koruduğu gibi tereddütsüz Suudi Arabistan’a kalkan olacak mı? Bunu açık bir taahhüde bağlamak istediklerini anlıyoruz. Aramco tesisleri vurulduğunda Donald Trump “Bana ne” havasındaydı. Suudiler bu biganeliğe karşı “Ortaklarımızı çeşitlendiririz” diyerek Çin’le ilişkileri geliştirdi. Dahası ABD’nin Rusya’yı tecrit siyasetine eşlik etmedi. Bir de Pekin’in arabuluculuğunda İran’la ilişkileri normalleştirdi. Biden’ın ‘parya’ muamelesi yaptığı Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın boynuna sarılmasına neden olan bu üç sonuçtu.
- İkincisi, Suudiler İran’ı dengelemek için Amerikalılardan nükleer teknoloji istiyor. Bölgede atom bombasına sahip yegâne ülke olan İsrail ise nükleer kapasiteye sahip bir Arap ülkesini “Yarın işler tersine dönerse” diye tehlikeli buluyor.
- Üçüncüsü Suudiler F-35 gibi gelişmiş jet ve silahlar istiyor. Bölgede F-35 ayrıcalığı sadece İsrail’e ait. İsrail savunmada üstün pozisyonuna kimsenin yaklaşmasını istemiyor. İsrail’i tanımasına karşılık BAE’ye F-35 sözü vermişlerdi, binbir numara çevirip satıştan kaçındılar.
***
İsrail bu boyutta bir Amerikan-Suud anlaşmasını sabote edebilir. Kongre’deki Yahudi lobisini ikna etmenin yolu, denklemin “İsrail’i tanımaya karşılık Suud-Amerikan stratejik ortaklık anlaşması” şeklinde kurulması. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Financial Times’a demecinde, Biden’ın Suudi Arabistan-İsrail ilişkilerini normalleştiren anlaşma çıkmadan Suudilerle savunma anlaşmasını imzalamayacağını söyledi. “Bir parçayı diğerinden ayıramazsınız” dedi. Biden yönetimi pazarlıkta Suudi-İsrail normalleşmesini Tel Aviv için büyük bir ödül olarak sunsa da Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Filistin’le ilgili bir taahhüt altına girme ihtimali yok.
The Guardian’a göre Suudiler, Netanyahu’nun Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkmaya devam etmesi halinde bir B planı olarak İsrail'i dışlayan daha mütevazı bir anlaşmayı tercih edebilir.
New York Times yazarı Thomas Friedman ise Suudi kaynaklara dayanarak Suud-Amerikan anlaşmasının yüzde 90 oranında tamamlandığını aktardı. Friedman’a göre birkaç kilit nokta kaldı: Sivil nükleer program nasıl kontrol edilecek; savunma taahhüdü açık mı (ABD-Japonya örneği) yoksa daha az resmi mi (ABD-Tayvan örneği) olacak; Suudiler petrolü Yuan’a geçmeden dolar cinsinden fiyatlandırmaya devam etme taahhüdünde bulunacak mı?
Friedman’a göre Biden yönetimi, İsrail’de koşulları yerine getirmeye hazır bir hükümet olduğunda Suudi Arabistan'ın İsrail ile ilişkilerini normalleştireceği taahhüdünü içeren bir anlaşma taslağını Kongre'ye götürebilir.
Bölgede şekillenen güç dengesi ABD’yi kasıyor; Çin’in Orta Doğu açılımını kesmek için Suudileri bir yere kadar memnun etmek zorunda hissediyor.
Ayrıca Biden yönetimi hem içeride hem dışarıda soykırım savaşına koşulsuz desteğin maliyetlerinin arttığını görüyor. O yüzden İsrail’i ateşkese razı edecek ‘teşvik’ ve dürtme’ taktikleri izliyorlar. Abraham Anlaşmalarının Suudilerle başlayıp başka ülkelerle genişletilmesi bu taktiklerden biri.
***
Suudilere Filistin’le ilgili kamuoyuna sunabilecekleri bir şeyler vermeleri gerekiyor. Yalandan da olsa! Olası adımlar; İsrail, Filistin devletine izin vereceğine dair taahhütte bulunabilir ya da ABD, BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in tanınmasının önünden çekilebilir. Hileli çıkış yollarını tercih edebilirler. Sonuçta Suudilere verilmiş sözün Tel Aviv’deki değeri nedir ki! 1993 Oslo Anlaşması ne değiştirdi ki İsrail’in Suudilere taahhüdü değiştirsin! Amerikan tutarsızlığı da ortada. 18 Nisan’da BM Güvenlik Konseyi'nde Filistin devletinin tanınmasını öngören tasarıyı veto eden ABD idi. İsrail ikna olmadan Amerikan yönetiminden BM Güvenlik Konseyi’nde farklı bir tutum beklenmez.
Biden’ı koltuğundan etmeye hazırlanan Donald Trump da iki devletli çözümün mümkün olmadığını savunuyor. Netanyahu, Filistin devletini imkansızlaştırmakla övünüyor. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich gibi isimler “Filistin devletinin terör devleti olacağını” savunuyor.
Üst düzey bir Amerikalı yetkili Suudi gazetesi İlaf’a demiş ki “Netanyahu, Suud-Amerikan ikili anlaşmaları çerçevesinde Riyad’ın İsrail’i tanımasına karşılık İsrail de Filistin devletinin kurulması yönündeki Amerikan önerisini reddetti.” Netanyahu ayrıca Filistin’le ilgili taahhütte bulunmadan Suudilerle normalleşmeye hazır olduğunu belirtti.
İsrail’in Kan televizyonuna göre de Riyad, Amerikalılar aracılığıyla Tel Aviv'e şu mesajı gönderdi: “Refah'a yönelik askeri operasyon iki tarafı normalleşme planından uzaklaştırır. Böyle bir durum Suudi Arabistan’ı hain ülke durumuna düşürür. Riyad İslam ülkeleri arasındaki statüsünü kaybedemez.”
Friedman 26 Nisan’daki yazısında ABD'nin yürüttüğü diplomasinin Netanyahu için tek bir seçeneğe dönüştüğünü belirtti: “Hangisini daha çok istiyorsunuz: Refah'ı mı yoksa Riyad'ı mı?”
Tel Aviv’in Refah’a girme inadını eleştirerek “İntikam bir strateji değildir. İsrail askeri liderliği ve tüm siyasi sınıfın, Netanyahu’nun elinde herhangi bir çıkış planı olmaksızın, Refah'a dalmak dahil tam zafer peşinde koşmasına izin vermesi tam bir çılgınlıktır” ifadelerini kullandı.
Friedman 2 Mayıs’taki yazısında ise Biden yönetiminin büyük bir fırsat ve büyük bir tehlike yaratan benzeri görülmemiş bir durumla karşılaştığını belirtti: “Açıkça söylemek gerekirse, Muhammed bin Selman ülkesinin en kötü dini aşırılık yanlılarını (500 kişi) hapse atarken, Netanyahu da ülkesinin en kötü dini aşırılık yanlılarını kabinesine aldı… Netanyahu'nun aşırı sağla ittifakının sonucu, İsrail'in Suudi Arabistan'daki tektonik değişimden yararlanamamasıdır…”
Çin’i çevreleyip İran’ın önünü kesme fırsatı için gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı parçalara ayırtan Muhammed bin Selman’ın ülkesinde yaptığı değişikliklerden hareketle şimdi göklere çıkarılması şaşırtıcı değil.
Friedman gibi yazarlar bu gidişatın İsrail açısından felaketlere yol açacağı uyarısında bulunuyor: “Hamas bu şekilde yok edilemez”;
“İsrail tecrit edilir, parya haline gelir”;
“İran saldırısında olduğu gibi kendisini savunacak bir koalisyonu bir daha bulamaz”;
“İran dahil İsrail’in düşmanları güçlenir”;
“ABD-İsrail ilişkileri bozulur”;
“İki devletli çözüm sunmadan Arap rejimleri İsrail’i savunuyor konumda kalamaz.”
Vesaire.
***
ABD, Suudi-İsrail normalleşmesini esas alan bir senaryoya Amerikan çıkarları açısından ‘çığır açıcı’ anlamı yüklüyor. Meseleye buradan bakanlar için Netanyahu ve fanatik kabinesi Amerikan rüyasının içinde kabusa dönüşüyor.
Filistinlilere karşı soykırım ve apartheid siyasetinde bir devamlılık yokmuş gibi…
Filistin topraklarında Filistin devletini imkânsız hale getiren politikalarda İsrail hükümetleri tek başınaymış gibi…
75 yıllık soykırım siyasetinin bir numaralı destekçisi ve garantörü Amerikan hükümetleri değilmiş gibi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025