Fehim TAŞTEKİN
Düşmanların ortak hareket etmesini önlemek İsrail’in kuruluşundan beri takip ettiği ilkelerden biri. Tarihte İsrail’in üstesinden geldiği 3 ve 2 cepheli ‘konvansiyonel güç’ savaşları bir kenara işgal, sürgün ve apartheid gerçekliği üzerine bina ettiği ‘soykırımcı’ varlığını Abraham Anlaşmaları ile tamamen güvenceye aldığını düşündüğü bir dönemde çok aktörlü hibrid bir koalisyonla karşı karşıya kaldı.
Şimdi Gazze cephesini kapatmadan Lübnan’a yönelen İsrail’in artan saldırıları Hizbullah’ı çok zorlayacak noktaya gelirse Direniş Ekseni’nin izleyeceği strateji merak ediliyor. Diğer parçaların ‘Sahaların Birliği’ esprisine uygun olarak yeni cepheler açma ihtimali savaşın bölgeselleşebileceği senaryosunu öne çekiyor. ABD’nin İsrail’e ‘güvenli soykırım’ imkanı tanırken önlemeye çalıştığı asıl şey bu.
Gazze’deki soykırıma karşı Hizbullah’ın açtığı ‘Filistin’e destek cephesi’ İsrail için izin verilmemesi gereken bir seçenekti. Fakat Hizbullah’ın yıpratma stratejisi kuzeydeki yerleşimlerin boşalmasına neden olurken İsrail’in askeri kapasitesinin yaklaşık üçte birini kuzeyde tutarak Gazze’ye gitmesine engel oldu. İsrail açısından kuzeyi eski haline getirmek, Hizbullah açısından da Gazze’de ateşkes sağlanıncaya kadar kuzeye dönüşlere izin vermemek stratejik bir öncelik haline geldi.
İsrail’in Hizbullah’ı komutasız ve başsız bırakmak, füze ve roket kapasitesini yok etmek ve operatörlerini işlevsiz kılmak için yoğunlaştırdığı saldırılar yerleşimcileri kuzeye döndürme hedefine bağlandı. Ağır darbeler alan Hizbullah’ın, öldürülen üst düzey komutanlar ile çağrı cihazı teröründe gözleri ve ellerini kaybeden 1500 savaşçının yerlerini doldurup İsrail’e yanıt vermesi uzun sürmedi.
İsrail ordusu üç günde Hizbullah’ın füze-roket kapasitesinin yüzde 50’sini yok ettiğini öne sürse de sahadaki gelişmeler bunu teyit etmiyor. Hizbullah daha önce 10-20 km menzilde yürüttüğü operasyonları son birkaç gün içinde 50-60 km derinliklerdeki stratejik hedeflere yaydı. Önceki gün 120 km ötede işgal altındaki Batı Şeria’ya füzeler düştü. Dün de sınırdan 135 km uzaklıktaki Tel Aviv’in yanı başında Mossad karargâhını hedef alan Kadir füzesi ateşlendi. Hizbullah’ın stratejik hedefleri arasında Hayfa kentinin güneydoğusundaki Ramat David Hava Üssü, Zvulon vadisindeki Rafael askeri sanayi kompleksi, sınıra 60 km uzaklıktaki Zikhron bölgesindeki mühimmat fabrikası, Tiberya Gölü'nün kuzeybatısındaki Amyad üssü, gölün batısındaki Nimra Üssü, Safed kentinin kuzeybatısındaki Ein Zeitim üssü, işgal altındaki Golan'da Yoav Kışlası, Afula'nın batısındaki Megiddo Havalimanı gibi yerler bulunuyor.
Hizbullah şimdiye kadar kullanmadığı silahları devreye sokarak İsrail’in vaat ettiği yeni aşamalara da meydan okuyor. Haliyle yeni aşamalar her ne ise İsrail hesabını iyi yapmak zorunda.
***
İsrail, Gazze’de olduğu gibi sivil katliamı meşrulaştırmak için Hizbullah’ın evlere füze rampaları yerleştirdiğini öne sürüp Lübnan’ın güneyini insansızlaştıracak şekilde bombardıman yapıyor. Bölgeyi göçe zorlayarak Hizbullah üzerinde baskıyı tırmandırmayı hedefliyor. Bu, hedeflenen tampon bölgenin altyapısını oluşturma çabası olarak da görülebilir. Ciddi bir göç akını yaşanıyor. Fakat İsrail’e düş kırıklığı yaşatacak görüntüler de oluşuyor: Lübnan’ın Sünni ve Hıristiyan bölgelerindeki insanlar güneyden gelen Şiilere kucak açıyor. 13 yıllık savaşta yorgun düşen Suriye de kapılarını sığınmacılara açtı.
İsrail düne kadar uluslararası topluma karşı amacının savaş çıkarmak ya da Lübnan’ı işgal etmek olmadığını söyleyip durdu. CNN'e konuşan İsrailli bir yetkiliye göre, Netanyahu da pazartesi güvenlik kabinesinde amacın Hizbullah'ı Hamas ile savaştan koparmak olduğunu belirtti. Kabinede askeri operasyonların seviyesini her geçen gün yükseltme kararı alındı. Genelkurmay Başkanı Herzl Halevi de yeni aşamaya hazırlandıklarını söyledi.
Operasyonların artan şiddetine rağmen Hizbullah bildiğinden şaşmazsa ne olacak? Sonuçta yerleşimcileri döndürebilmek için önce ulaşılması gereken iki sonuçtan söz ediliyor: Hizbullah’ın Gazze’ye destek cephesini kapatması ve savaşçılarını mavi hattın yani Litani nehrinin kuzeyine çekmesi.
İsrailli askeri uzmanlara bakılırsa hedefe ulaşmak için Lübnan içinde tampon bölge şart. Bunun için bombardıman yetmez, karadan işgal de gerekir. Yani süreç kaçınılmaz olarak işgale doğru gidiyor.
İsrail bunu gerçekten istiyor mu? Hizbullah kara savaşında caydırıcı bir güç. İsrail bunu 2006’ta tecrübe etti.
Netanyahu’nun terör, bombardıman ve suikast sarmalından müteşekkil ilk aşama hamlesi istediği sonucu vermedi. Tırmanış, tırmanışla karşılık buldu. Tampona karşı tampon. Yani İsrail sınırın kuzeyini, Hizbullah da sınırın güneyini boşalttıracak strateji izliyor.
İsrail beyaz bayrak görmeyi düşlerken Hizbullah kırmızı bayrakları çekti. Önceki gün de sadece Filistin’e destek değil Lübnan’ı korumak için savaştığını duyurdu.
Buna mukabil Halevi de dün ilk kez kara harekâtına hazırlıktan bahsetti. Bu baskıyı artırma stratejisi mi yoksa kaçınılmaz olana hazırlık mı, şimdilik bilmiyoruz.
Hizbullah’ı yakından takip edenlerin buluştuğu nokta şu: Hizbullah’ın sicilinde teslim bayrağı çekmek yok ama ateş gücünü kullanarak nasıl müzakere edeceğini biliyor. Duygusal tepkiler vermiyor ve uzun vadeli stratejik hedefler güdüyor. Yaşadığı taktiksel hezimetleri soğurduktan sonra İsrail’in bunları stratejik zafere dönüştürmesini önlemeye odaklanıyor.
***
İsrail’e kalırsa üç-beş günde Hizbullah’ın füze-roket stokunun yarısı yok oldu, birkaç gün daha devam etse kalanını da bitirir! Fakat diplomasi cephesindeki kızıştırma aksine işaret ediyor.
ABD ve Fransa’nın yanı sıra bölgedeki müttefikleri Tel Aviv’in aradığı sonuç için devreye girdi. El Ahbar gazetesine göre cumartesi günü ABD'den hem Meclis Başkanı Nebih Berri’ye hem de Başbakan Necip Mikati'ye kısa bir mesaj geldi. Mesajda ‘diplomasi kapılarının kapandığı ve artık herhangi bir müzakereye yer olmadığı’ belirtiliyordu. Bu bir tehditti. Daha sonra Mikati’ye telefonla bir mesaj daha iletildi: “Washington artık İsraillileri kontrol edemiyor.” Yani günah bizden gitti!
Fransız özel elçisi Jean-Yves Le Drian da Genelkurmay Başkanı Joseph Avn, Berri ve Mikati'yle görüştü. Farklı kanallardan iletilen mesajlar aynı tornadan çıkmış gibi: “Hizbullah'ın geri adım atmaması halinde kimse İsrail'e baskı yapamayacak.”
Aracıların talepleri tek bir noktada kesişiyor: İsrail 10 kilometre derinliğinde insanlardan arındırılmış bir tampon bölge oluşturmak istiyor. Bundan geri adım atmayacak. Tek çözüm İsrail'in istediği tavizleri vermek. Talepler reddedilirse daha fazla saldırı olacak.
11 aydır “Savaşın bölgeselleşmesini önlemek için İsrail’e Gazze’de ateşkesi kabul ettirmeye çalışıyorum” diyerek ‘Direniş Cephesi’ni baskılayan, şimdilerde Gazze’de iğreti bir ateşkesle Hizbullah’ı pazarlığa çekmeye çalışan ABD her halükârda kendini olası tırmanışlara hazırlıyor. Bunun için Pentagon Orta Doğu'ya ek kuvvet gönderiyor. Hava indirme birlikleri NATO’nun yeni ileri karakolu Güney Kıbrıs’a ulaştı bile.
***
Hizbullah darbeler alırken gözler tekrar İran’a çevrildi. Ola ki İsrail işgale kalkıştı... O zaman İran’ın birkaç yıldır üzerinde durduğu Direniş Ekseni arasındaki ‘sahaların birliği’ konsepti nasıl tezahür edecek? İran, İsmail Haniye suikastı için vaat ettiği misillemeyi geciktiriyor. Bu gecikmede bir süre neden akla geliyor: Gazze’de ateşkes için İsrail üzerinde baskıyı artırmak, İsrail’in ABD’yi İran’la savaştırma tuzağına düşmemek, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın Batı ile kötü bir başlangıç yapmasını önlemek, New York’taki temasları sabote etmemek, nükleer müzakerelere dönüş kapısını açık tutmak ve bütün bunlar için ABD ile oluşan pazarlık şansını kullanmak vs.
Nasıl ki İsrailliler İran’ı düşürmek için Lübnan kapısını ezmek gerektiğini düşünüyorsa; İranlılar da Lübnan ve Suriye’yi İran’ı savunmanın ön cephesi olarak görüyor. O yüzden de öteden beri İran’ın Hizbullah’ı dağıtacak bir seçeneğe izin vermeyeceği öngörülüyor.
Diplomasi tecrübesi olmayan Pezeşkiyan, New York’ta İran’ın pozisyonuna dair ‘acemi’ bulunan bazı şeyler söyledi. “Hizbullah'ın Avrupalı ülkeler ve ABD tarafından savunulan ve desteklenen bir ülkeye karşı tek başına duramayacağı” sözü bunlardan biriydi. Diğeri “İran, İsrail'in de silah bırakması halinde silahlarını bırakmaya hazırdır” ifadesiydi. Kurulu düzenin güvenlik çemberinden gelen Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi kayıtlara geçse de cumhurbaşkanının silahları bırakma konusunda bir ifade kullanmadığını savundu. Ayrıca Hizbullah'ın ülkeyi her türlü saldırganlığa karşı savunabilecek ve İsrail’in üslerini dümdüz edebilecek güçte olduğunu, bununla birlikte İran’ın gelişmelere kayıtsız kalamayacağını belirtti. Böylece yamulan ibreyi doğrulttu. Pezeşkiyan New York'tayken, İran’ın misilleme ya da Hizbullah’ı rahatlatacak hamleler geliştirmesi beklenen bir şey değil. Hizbullah da “Eyvah bittim, bir el atın” noktasında değil. Hizbullah’ın İran’dan devreye girmesini istediği, İran’ın da zamanı değil yanıtını verdiği yönündeki iddialar da İsrail kaynaklı olduğundan üzerinde durulmayabilir. İnceden inceye İsrail’e çalışan Körfez medyası da İran ve Suriye’nin Hizbullah’a ihanet ettiği yönünde yayınlar yapıyor.
İran destekli olsa da Hizbullah stratejik kararları Lübnan gerçekliği içinde alıyor. “Tahran’da karar alınır, Beyrut’ta hayata geçirilir” diye düz bir akış burada işlemiyor. Bu hattaki işleyişi tanımlayan en önemli iki ifade ‘stratejik hesap’ ve ‘stratejik sabır’.
***
Halihazırda cepheler arası etkileşim belli bir düzeyde devam ediyor. Irak İslami Direnişi ara sıra hedefi tutturan SİHA ve roket saldırılarıyla kendini gösteriyor. İsrail bağlantılı gemileri Kızıldeniz’den meneden Yemen’deki Ensarullah da zaman zaman füze ve SİHA ateşliyor.
Belki burada üzerinde durulması gereken yeni hat Suriye olabilir. Sıklıkla İsrail bombardımanına maruz kalan Suriye 7 Ekim’den bu yana soğukkanlı tutumuyla farklı çıkarımlara neden oldu. Arap Birliği ile düzelen ilişkileri gözettiği, 2012’de Şam’a sırt çeviren Hamas’ın başlattığı bir savaşın parçası olmak istemediği ve İran’a mesafe koymaya çalıştığı gibi yorumlar yapıldı. Körfez medyası bu tutuma büyük değer atfetti. Fakat her şeye rağmen Suriye, Lübnan bağlantısını kesmedi. Hizbullah 2013’ten itibaren Suriye’nin çöküşüne karşı seferberlikte başı çekti ve ağır bedeller ödedi. Şam’ın güvenlik doktrini açısından Lübnan’a bigane kalmak Suriye’yi savunma hattından çekilmek anlamına geliyor. Esad’ın yeni kabineyle ilk toplantısında “Lübnan için ne gerekiyorsa yapın” diye talimat vermesi bundan kaynaklanıyor.
Elbette 13 yılda çok fena yıpranan, ordusu bitap düşen, savunma kapasitesini yitiren, insan kaynaklarını kaybeden, ekonomisi çöken ve topraklarının üçte birini hala kontrol edemeyen bir ülkenin İsrail’e karşı cephe açması intihar çağrışımı yapabilir. ABD’nin de İsrail’i korumak, İran’ın kollarını kesmek ve gerektiğinde Şam’ın tepesine binmek için Suriye’nin kuzeydoğusunda üslendiği düşünülürse Esad kılı kırk yarmakta haklı olabilir. Suriye silahlı isyanla boğuşurken işgal altındaki Golan Tepeleri’nde durum tamamen İsrail lehine gelişti.
Hizbullah’ın zor durumda kalması halinde Golan cephesinin açılması bir ihtimal senaryosu olarak karşımıza çıkıyor. İkinci senaryo Irak-Suriye bağlantılı olarak Lübnan’a destek hattı açılabilir. Bu noktada dikkat çekici bir gelişme oldu: Irak’ta en yüksek Şii mercii Büyük Ayetullah Ali Sistani, kendisi İran’ın bölgesel gündemiyle uyumsuz olduğu halde, Lübnan için seferberlik çağrısı yaptı. Sistani’nin sözleri bir fetva olarak görülecek ve Şiilerin harekete geçmesini sağlayacaktır. 2014’te IŞİD’e karşı Halk Seferberlik Güçleri’ni ortaya çıkaran çağrıda olduğu gibi. Irak hükümeti de bu çağrıya göre politika belirlemek zorunda kalacaktır. Ki Irak sahnesi hızlıca hareketlendi.
Bunun dışında Yemen’den Lübnan’a milis seferberliği üzerinde duruluyor.
Haaretz gazetesine göre İsrail askeri yetkilileri; Suriye, Irak ve Yemen'den yaklaşık 40 bin kişinin Golan'a gelişini endişeyle izliyor. Bunlar Nasrallah'ın savaş çağrısını bekliyor. Yetkili “Suriye'ye müdahale ederek onların buradaki varlığını kabul etmeyeceğimizi Esad'a açık bir şekilde anlatacağız” diyor. Zaten İsrail Suriye’yi vurmak için hiçbir ipucunu kaçırmıyor.
İsrail, Suriye’den cephe açılmasını önlemek için daha da saldırganlaşabilir. Bunun yanı sıra 2011’de sahneye sürülen İslamcı gruplar yeniden harekete geçirilebilir. Bu grupların bazıları 2012-2016 arasında Golan taraflarında İsrail’den yardım da almıştı. Bunlar Hizbullah’a karşı da büyük bir nefret besliyor. Bu nefret Türkiye destekli gruplarda da üst seviyede. Hamza Tümeni ve Sultan Süleyman Şah Tümeni gibi grupların yer aldığı Müşterek Kuvvetler’in, Hizbullah’ın ağır kayıplarını tatlı dağıtarak kutlaması bunun açık göstergesi. Bunun yanı sıra Dera’da da silahlı gruplar Suriye yönetimine karşı yeniden harekete geçirildi. İdlib’deki cihatçılar da Suriye ordusunun kontrolündeki mevzilere saldırılarını artırdı.
Bunların hiçbiri Lübnan-İsrail gerilimden bağımsız ele alınamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025