Fehim TAŞTEKİN
İsrail’in Lübnan’daki saldırganlığının tetiklediği çatışma senaryoları karşısında bölgedeki aktörler korkularına göre pozisyon alıyor. Lübnan düşerse sıradaki ülke Suriye.
Suriye’nin çatışmaya sürüklenmesi en başta bu ülkede işgalci konumunda olan, muhalif Suriye Milli Ordusu’nu besleyen ve IŞİD artığı Heyet Tahrir el Şam’a (HTŞ) kalkan olan Türkiye’yi yeniden hesap kitap yapmaya itiyor. Bunu Cumhur İttifakı’nın değişen tutumundan da anlıyoruz. Bir tarafta Suriye ile ilişkileri normalleştirmeye dönük çağrılar artıyor. Diğer tarafta teröre karşı 6 yıldır Pençe operasyonlarının kilidini kapatacağını müjdelerken birdenbire İmralı-Kandil hattını açıyor, DEM Parti’ye kucak açıyor. Temellendirilmesi namümkün “İsrail Türkiye’ye saldırabilir” iddiasını bir korkuluğa çeviriyor. Belki içeride Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı yeniden seçtirme ya da anayasa değişikliğiyle ilgili yol temizliği yapmak için bu korkuyu kullanıyor. Suriye’de de siyasi ve diplomatik flörtle etkileyemediği Beşşar el Esad’ı İsrail korkusuyla koşulsuz normalleşmeye teşvik ediyor. Bütün aksi çıkarımlara rağmen Esad, Türk askerinin çekilmesi ve terör örgütlerine verilen desteğin kesilmesini garanti etmeyen bir diyaloğa girmeyeceğini söylüyor. Bunu 25 Ağustos’ta Halk Meclisi’nin açılışında da tekrarladı.
***
Olası normalleşmede hedef olarak Amerikan destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve özerk yönetimin dağıtılmasını belirleyen Erdoğan, 15 Ekim’de Balkan turundan dönüşte “Rusya, İran ve Suriye'nin daha etkili tedbirler alması elzemdir” dedi. Halbuki Suriye’den Irak’a tüm sınır boyunca ‘güvenlik kemeri’ oluşturmak için Türkiye’nin kendi göbeğini kendisinin keseceğini söyleyip duruyordu. Umudunu Şam-Tahran-Moskova eksenine bırakmış gözüküyor.
Suriye’nin ateş çemberine alınma tehlikesi Esad’ın da tercihlerini gözden geçirmeye zorluyor.
İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarını genişletmesi ya da Esad’ın İran destekli güçlerin Golan’dan İsrail’e cephe açmasına izin vermesi sakındığı bazı gelişmeleri tetikleyebilir:
2011’in başına dönülebilir; Suriye, Fırat’ın doğusunu tamamen kaybedebilir; Türkiye destekli güçler 2016’nın sonunda çekildikleri Halep’i ele geçirmeye kalkışabilir; İdlib’de HTŞ liderliğindeki Futh’ul Mubin koalisyonu Halep’in batısı, Hama’nın kuzeyi ve Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki hükümet güçlerine yüklenebilir; Türkiye çatışmaları sınırdan uzak tutmak için kontrol alanını genişletebilir; Amerikan güçleri Deyr el Zor’dan Irak-Suriye-Ürdün üçgenindeki Tanaf’a doğru bir hamle geliştirip Suriye-Irak sınır hattını ele geçirmeyi deneyebilir; IŞİD yeniden palazlanabilir, kurulmuş olan Dera cephesi harekete geçirilebilir ve Şam’ı düşürmeye yönelik planlar güncellenebilir…
Şam açısından felâketler setinde yok yok. Her biri müthiş bir sıkışmışlığı tarif ediyor.
Bu minvalde Esad’ın özerk yönetime yönelik son mesajları bir çizgi değişikliğine işaret ediyor.
Esad 25 Ağustos’ta Halk Meclisi'ne hitabında yürütmede yetki ve sorumlulukların yeniden yapılandırılıp dağıtılması konusunda yoğun bir çalışma yürüttüklerini söyledi. İdari ve ekonomik reform projelerinin aşırı merkeziyetçilik temelinde başarılı olamayacağını belirtse de yerel yönetim kurumları için daha fazla ademi merkeziyetçiliğin önemli olduğunu vurguladı.
Esad, 24 Eylül’de yeni kabineyle ilk toplantısında ise yetkilerin merkezden çevreye aktarılması kavramının yanlış ele alındığını, ademi merkeziyetçiliğin belediyelere veya valiliklere yetki dağıtmakla başlamadığını, önce kurumların geliştirilmesi gerektiğini, ardından ademi merkeziyetçiliğin son aşaması olan yetki devrine geçilebileceğini söyledi. Esad 23 Ağustos 2011'de gösterileri yatıştırmak için 107 sayılı yerel idare kanununu çıkartmıştı. Merkezi makamların görevini planlama, yasama ve organizasyonla sınırlayıp yerel idarelerin yetkilerini artırmayı hedefliyordu. Ama bu, Kürtlerin liderliğindeki özerk yönetimi kabullenme anlamına gelmiyordu. Zaten yasanın içi doldurulamadı. Esad bir süre öncesine kadar özerk yönetime karşı üslubunu oldukça sertleştirmişti.
Erdoğan ise Esad’ı ademi merkeziyetçi bir yola girmekten alıkoymak için Türkiye-Suriye normalleşmesinin zeminine birlikte çökertme planını yerleştiriyor.
Şam da Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ni Suriye’nin yapısına uymayan, dış müdahaleye açık ve ülkeyi bölecek bir proje olarak görüyor. Ama ademi merkeziyetçiliği tartışmaya açmanın nedeni Fırat’ın doğusundaki fiili özerk yapıyla ilgili savaşı dışlayan bir iç çözüm bulma zorunluluğundan kaynaklanıyor. Bunun İsrail’den gelen tehditlerle ilgisini kurmak da zor değil.
İsrailli liderlerin Kürt kartına oynaması, Kürtlerin de ABD ile ortaklığı güvence olarak görmesi, bu bakış açısının Filistin’deki soykırımın Amerikan desteğiyle sürüyor olmasından etkilenmemesi, hatta İsrail’in Hamas ve Hizbullah’a karşı savaşına fırsat penceresinden bakılması Şam’da Tel Aviv’in Fırat’ın doğusunda müttefik edineceği endişesine yol açıyor.
Esad’ın sözünü ettiğimiz senaryolar karşısında Türkiye ile normalleşmeye ihtiyacının arttığı söylenebilir. Peki, 13 yıldır Suriye’deki yıkım siyasetiyle tamamen İsrail’in çıkarlarına hizmet eden, “İsrail Türkiye’ye saldırabilir” derken bile İsrail’e ihracatı ve petrol sevkiyatını kesmeyen Erdoğan’ın ipiyle kuyuya inebilir mi? Buna bir kez daha cesaret edebilir mi? Zor. Erdoğan’ın İsrail uyarısı ne Suriye’de ne ABD’de ne de başka bir yerde etki yaratabildi. Bunu iç siyasi tüketim yakıtı olarak görme eğilimi yüksek.
***
Yine de Suriye’de korkulan senaryo ile yüzleşilirse herkes ayağını sabitlediği yerde tutamayabilir. Sahaya dair tehlikeli emareler artıyor.
İsrail sıklıkla Suriye’yi bombalıyor. İran bağlantılı yapıları hedef aldığını söylüyor. Lübnan cephesine paralel olarak saldırıların kapsamı ve şiddeti artıyor.
İsrail üçüncü cephenin Golan’dan açılma ihtimaline karşılık Suriye ile ateşkes hattını tahkim ediyor. Suriyeli muhalif kaynaklara göre İsrail ordusu son günlerde Ayn el Tine’den Ufanya hizasına kadar olan 70 km’lik bir şeritte hendekler kazıp gözlem noktaları kuruyor. Hatta Suriye tarafına sarktığı öne sürülüyor fakat Kuneytre’deki Suriyeli yetkililer bunu yalanlıyor.
Suriye’ye karşı tehditlerin sonu yok. Avigdor Lieberman gibi İsrailli siyasetçiler, Suriye’nin Hizbullah’a yardım etmesi halinde Hermon Dağı’nı (Cebel el Şeyh) tamamen işgal etme çağrısı yapıyor. Cebel el Şeyh karlı tepeleriyle Golan Tepeleri’ndeki en önemli su kaynağı. Kuneytre’ye bakan tarafı hâlâ Suriye’nin kontrolünde.
İsrail bir ‘güvenlik bariyeri’ oluştururken bölgedeki Rus güçlerinin çekilmesini fırsata çeviriyor. Bu çekilme biraz kafa karıştırıcı. Çekildiği noktalar Dera kırsalındaki Tel el Hara, Kuneytre kırsalındaki Tel el Şaar ve Tel el Maşara. Rusya esasen Hizbullah ve İran milislerinin Golan ve Dera hattından İsrail’e yaklaşmasını önlemek için 17 gözlem noktası kurmuştu. Fakat Ukrayna savaşına paralel olarak Rusya Hizbullah’ın önünü biraz açtı. Normalde Rus-Amerikan mutabakatına göre Hizbullah ve İran milislerinin İsrail’e 80 kilometreye kadar yaklaşmamaları gerekiyor. Ruslar bu mutabakatı Amerikalıların Amman Operasyon Odası’nı kapatıp güney cephesinin fişini çekmesi için kabul etmişti. İsrail’in güvenliğine karşılık Dera ve Kuneytre’deki muhalif cepheler kapatılmıştı.
Rusya ya olası çatışmaların parçası olmak istemiyor ya da Şii milislerin cephe açma planının önünden çekiliyor. Şarku’l Avsat'a konuşan bir Rus diplomat diyor ki “Rusya, İsrail’den gelen uyarılara tabii değildir; geri çekilme Suriye’de operasyonları genişletmesi için yeşil ışık anlamına gelmiyor.”
İsrail’in Suriye’ye dalması, Rusya’nın kazanımlarını tehlikeye atar. Rusya, Orta Doğu denkleminden düşürülmeyi göze alamaz.
Beri tarafta HTŞ de fırsatı kaçırmıyor; Feth’ul Mubin güçleri Suriye mevzilerine saldırılarını artırdı. Buna mukabil Suriye ordusu da kuzeye yeni birlikler sevk ediyor. Hizbullah’ın aldığı darbeleri kutlayan muhalif tayfa da “Halep’i fethetme” düşleri kuruyor. Bu düşte Türkiye’ye biçtikleri rol; öncü ve koruyucu güç. Halep, Golan ve İdlib hatlarında yine Rusya’nın tutumu çok önem kazanıyor. Bakalım Ukrayna’dan ne ölçüde kafalarını bu tarafa çevirebilecekler.
***
Esad 7 Ekim 2023’ten beri temkinliydi, belli dengeleri gözetiyordu, ülkeyi 2011’in başına götürecek maceradan kaçınıyordu.
Bunun anlaşılır nedenleri vardı:
- Suriye ordusu 13 yılda silahlı isyanla boğuşurken çok kan kaybetti. Büyük bir savaşı kaldıracak ne silah ne ekonomi ne de insan gücü kaldı.
- Suriye, Arap Birliği’ndeki koltuğuna dönse de eksenler savaşı sürüyor. Kuşkusuz Araplarla normalleşmeyi kuşatmanın yarılması olarak değerli görüyor. Ama Arap Birliği’nde Şam’ın ilişkilerine karşı güçlü bir itiraz cephesi var. Esad zor zamanlarda bunlara güvenemez. 2011’de nasıl sırtından vurduklarını unutamaz. O eksende Amerikan borusu ötüyor.
- Ülkenin yaklaşık üçte biri, Suriye yönetiminin kontrolünde değil. Suriye ordusunun İsrail’le savaşa girmesi halinde İdlib’deki Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) ve Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu milisleri yeniden harekete geçebilir. Suriye tekrar başa dönebilir. Yani çökertme senaryosu tekrarlanabilir.
- İşgalci Amerikan güçleri Suriye’de. Fırat’ın doğusunda ve Ürdün-Irak-Suriye üçgenindeki üsler Şam için tehdit. Bu güçlerin önceliği İran’ın kollarını kesmek, Esad üzerinde baskı kurmak ve İsrail’i güvenceye almak. Bu hedefler 2014’ten beri değişmedi.
- Suriye’nin en önemli müttefiki Rusya, İsrail söz konusu olunca Şam’ın beklediği kadar koruma sağlamıyor. Rusya, Suriye’deki çatışmalara dahil olurken önceliklerinden biri, Amerikalılarla karşı karşıya gelmemekti. Rusya kendi güçlerini tehlikeye attığı zaman İsrail’e kırmızı çizgiyi çekiyor. Mesela Himeymim üssüne yaklaşan saldırılarda hava savunma sistemini çalıştırdı. Fakat İsrail, Suriye’de özellikle İran unsurlarını bombalarken Rus hava savunması birdenbire köreliyor. Bu saldırılarda Suriye ordusu ve siviller de kayıp veriyor. Ayrıca Rusların zar zor kurdukları denklemin bozulmaması için Esad’a “Çatışmalardan uzak dur” demeleri şaşırtıcı olmaz.
- Suriye ile ilişkileri normalleştiren Arap ülkeleri de Esad’ı çatışmalardan uzak durması yönünde sık boğaz ediyor. Bu konuda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kendine bir misyon biçmiş gözüküyor. Abu Dabi’den Şam’a ilk uyarı 9 Ekim 2023’te gitmişti. Uyarıda iki unsur vardı: Hamas ile İsrail arasındaki çatışmaya müdahil olma. İkincisi Suriye topraklarından İsrail'e saldırı düzenlenmesine izin verme. Orta Doğu yangın yerine dönerken Suudi Arabistan da 9 Eylül’de Şam’daki elçiliğini açtı. Esad üzerinde yeni bir ağırlık.
- Katar’ın finanse ettiği İstanbul merkezli Suriye TV’ye göre Esad yönetimi Arap Birliği ile toplantılarda İran’ın Suriye’deki varlığını azaltma, düzensiz milis geçişlerini önleme sinyali verdi. Fakat bu söze uygun adımların atıldığı gözlemlenmedi. Suriye zaten açıkça “Direniş Ekseni’nin parçasıyız” demiyor. İran’ın geliştirdiği ‘alanların birliği’ stratejisiyle ilgili de bir taahhüt yok.
- Avrupalıların Şam’a yaklaşımı ağırdan ağıra değişiyor. Mesafeli duruşta bunlar da etkili olabilir. Geçen nisanda Romanya istihbarat şefi, Şam’ı ziyaret edip Esad ve Suriye istihbarat direktörü Hüssam Luka ile görüşmüştü. İddiaya göre Romanya, Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya'nın ilişkileri geliştirme arzusunu yansıtan ortak bir mesaj getirmişti.
Temkinliliği besleyen bu faktörler ışığında Esad’ın işgal altındaki Golan Tepeleri’nden cephe açmaması İsrail ve ABD için kayda değer bir tutumdu.
***
Bütün bu faktörlere rağmen Esad’ın Direniş Ekseni’ne sırtını dönmesi, İran Devrim Muhafızları’na kapıyı göstermesi, Hizbullah’a sevkiyatları durdurması mümkün değil. Ülke daha düze çıkmamışken İran ve Hizbullah’tan uzaklaşması gerçekçi değil. Bunlarsız kontrol ettiği toprakları bile elinde tutamayabilir. Bir ikilem oluşuyor: İsrail, İran varlığını Suriye’yi vurmak için bahane ediyor. Düz bir mantıkla İran varlığının azalması Suriye’yi rahatlatabilir. Ama Suriye, İsrail’in artan saldırganlığı karşısında İran’a da ihtiyaç duyabilir. Sonuçta İsrail iki cephede savaşırken bile Golan’da işgali genişletmeyi kafasına koyacak kadar gözü dönmüş bir güç.
İsrail de Şam’ın Mezze semtini ya da başka yerleri bombalayıp duruyor. Ve Lübnan senaryosunu Suriye’ye dayatma ve Golan’da işgali genişletme tehditleri savuruyor.
***
Erdoğan’a dönerek bağlarsak; ‘İsrail korkutması’ verdiği mesaj birkaç adrese gidiyor. Mealen Esad’a diyor ki “İsrail’in hışmını Suriye’nin üzerine çeken İran’la mı yola devam edersin yoksa topraklarındaki Türk askeri varlığını dert etmeden Türkiye ile ortaklığı mı seçersin?” Bu mesaj “Hadi gel İsrail belasına karşı ortak olalım” önermesi içermiyor. İsrail’in ortağı 1949’dan beri Türkiye. Erdoğan da bu ortaklığı Siyonist liderlerin hayallerinin ötesine taşıdı. İçerde de Türkiye’nin tehdit altında olduğu köpürtmesiyle sürdürülemez gerilimleri düşürmeye, bunun için faşist ortaklarının rızasını almaya, Kürtleri siyaseten yedeklemeye, ekonomik çöküntüyü unutturmaya ve rezaletleri örtmeye çalışıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025