Fehim TAŞTEKİN
Halep Kalesi’ni gezerken girişte görevliler, Suriye bayrağını göndere çekiyordu. Bizim de bekleyip bu anı görüntülememizde ısrar ettiler. Bir asker selama durdu, diğerleri bayrağı çekti. Kalenin merdivenlerinin yanına da Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devasa posteri asıldı. Tam bir fetih havası.
Halep’i savaşın seyrini mutlak şekilde değiştirmesi açısından Stalingrad muharebesiyle kıyaslayanlar var. Ölçek aynı olmasa da Suriye'de Batı-Körfez ittifakının iteklediği kanlı “devrim” projesine karşı altın vuruş olması açısından Halep bir nevi Stalingrad sayılır. Bir başka açıdan Halep’in kurtarılması yıkıcı kayıplar pahasına kazanılan Pirus zaferini andırıyor.
Halep’in tarihi bölgesinin dışında, doğu kesiminde varoş mahallelerini yıkan savaşın insani ve maddi bedeli de çok ağır. Pirus kazanılan zaferi anlamsızlaştıran bir sonuç. Peki Halep öyle mi? Bunun tarihe Suriye’nin Pirus’u olarak geçip geçmemesi Şam yönetimi ve Halep halkının yeniden inşa sürecinin üstesinden gelip gelmemesine bağlı.
Bir fabrika sahibi güvenlik tamamen sağlandığında iş yerini bir ayda eski haline getireceğini söyledi. Yetkililerden sokaktaki insanlara kadar “Yıkıldık ama ayağa kalkar yeniden yaparız” demeyen yok gibi. Bu kuru bir avuntu mu? Elbette değil. Haleplileri tanıyanlar bilir: Çalışkan, üretken ve sebatkar insanlardır. Ve tarihi eserler asırlardır onların sahip olduğu zenginliğin de kaynağı olan hazinelerdir. Eskiyi diriltmenin yollarını arayacaklardır. Ancak yıkılan eserlerin bazılarını yeniden inşa etmek ya çok zor ya da mümkün değil. Hem sivil yerleşim alanlarının yeniden inşası hem tarihi eserlerin onarımı çok büyük ve kapsamlı bir çalışmayı gerektiriyor.
Suriye yönetimi yeniden inşa için hazırlık yapsa da masadaki planlar henüz kamuya açık değil. Tarihi bölgeler ile varoşlar için ayrı planlar söz konusu. Tarihi eserlerin durumuna dair bilanço çalışmaları daha yeni başladı. Antik Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Prof. Dr. Mamun Abdülkerim'e göre bir taraftan UNESCO ve Ağa Han Vakfı gibi kurumlarla görüşmeler yapılırken diğer yandan eserlerin restorasyonunda görev alacak kadrolar için uluslararası destekle Beyrut'ta eğitim programları yürütülüyor.
Tarihi eserlerin ne kadarının onarılabileceği konusunda Prof. Dr. Abdülkerim gayet gerçekçi bir tablo çizdi: "Halep’te durum iyi diyerek etrafa çiçek saçamam. Hayır, durum felaket. Bin 500’den fazla tarihi bina hasar gördü. Tarihi çarşının yüzde 70’i hasarlı. Yüzde 30-40’lık kısmı tamamen bitmiş. Bu tam bir trajedi. Bazı yapıların durumu çok dramatik, bazılarının durumu genel olarak iyi, bunlar restore edilebilir. Eğer yapıların küçük bir kısmı bile kalmışsa UNESCO şartlarına göre yeniden yapılması mümkün. Halep, Dünya Kültür Mirası listesinde. Bu nedenle, orada keyfinize göre hareket edemezsiniz. Halep için milyarlarca dolara ihtiyacımız var, çünkü hasar çok çok çok fazla."
Doğu Halep’te evsiz kalanlar için de toplu konut şeklinde yeni bir şehir kurulmasından bahsediliyor. Hatta Çin’in toplu konut projelerini üstlenebileceği konuşuluyor. Bir yetkili yeniden inşa sürecinde kimlerin yer alacağına dair soruma “Doğal olarak bu savaşta bizi yalnız bırakmayan dostlarımız yer alacak. Türkiye’ye rol düşeceğini hiç sanmıyorum. Buna halk isyan eder” yanıtını verdi.
Savaşın bütün ülke sathında ağır insani ve maddi bilançolar bıraktığı düşünüldüğünde yeniden inşa süreci bir hayli zaman alacaktır. Bunun maddi külfetini Suriye'nin ne kadar kaldırabileceği de meçhul. Ancak bunu başarmak Suriye’yi bir bütün olarak geleceğe taşır, aksi bir durum ise sadece kaos üretir.
İşin maddi boyutu bir yana bu konuda ülkenin avantajlı olduğu birkaç nokta var. Bunlardan biri, toplum dışarıdan resmedildiği tarzda bölünmedi. Körfez’in parasıyla cihatçıların yürüttüğü mezhepçi kampanyalara ve saldırılara rağmen Suriye halkı bunlara mezhepçi bir yanıt vermedi. Dışarıdan okunduğu gibi Suriye ordusu ve halk arasında mezhepçi bir ayrışma yaşanmadı. İçerideki tabloya yakından bakıldığında bunun, Alevilerle Sünnilerin ya da Hristiyanlarla Müslümanların savaşı olmadığı açık. Sadece Humus, olayların başında Aleviler, Şiiler ve Hristiyanlara yönelik sistematik saldırılar yüzünden mezhepçi bir bölünmeye sürüklendi ama kısa sürede bunun kirli bir tezgâh olduğu anlaşıldı. Halk yemekte ve oyun masasında ya da kederde ve sevinçte farklı inançlardan insanları buluşturan fabrika ayarlarına tekrar döndü. Halep bu savaşın bir mezhep savaşı olmadığının en önemli kanıtı. Halep’te silahlı isyanı reddettikleri için en az altı Sünni din adamı öldürüldü. Şeyh Abdüllatif El Şami işkence edilerek öldürülenler arasında. Hayatta kalanlar da sürekli tehdit altındaydı. Halep cephesinde yer alan askerlere sorulacak en tuhaf soru “Sünni misin Alevi mi?” Bu soru kadar insanları öfkelendiren başka bir soru yok.
Yönetimin yeniden inşa konusunda bir diğer şansı şu: Savaş rejimle hesaplaşmayı erteletti. Bu aynı zamanda halkın yönetime açtığı bir kredidir. Gözlemlediğim kadarıyla Esad savaşta ülkeyi yöneten bir lider olarak eskisinden daha popüler hale geldi. Elbette halkın bu teveccühü bütün bir sistemi kapsamıyor. Halep ve Şam’da konuştuğumuz bürokratlar, siyasiler ve bağımsız kişilerin altını çizdiği önemli bir nokta var: Bu badire atlatıldıktan sonra rüşvete ve yolsuzluğa batmış sistem daha fazla dokunulmazlığını sürdüremeyecek. Bu halk, yönetimde bazılarının feda edildiğini görmek isteyecek. Çünkü ülke büyük bir bedel ödedi ve istismar, iltimas ve yolsuzlukla sefa sürenlere kimsenin tahammülü kalmadı.
2011 öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı İslam dünyasının önemli bir lideri olarak gören Halep Üniversitesi’nden bir profesör (ismi bizde mahfuz) savaşın siyasete etkisine dair şunları söyledi: “Benim rejimle ilgili fikirlerim farklıydı. Ancak Esad bu krizi iyi idare etti. Ülkeye liderlik gösterdi. Şu anda alternatifi yok. Bir seçim olsa yüzde 70’in üzerinde oy alır. (...) Elbette yönetime olan eleştirilerim baki. İnsanlar eleştirilerini şimdilik rafa kaldırdı. Çünkü halk şunu fark etti ki ülke elden gidiyor. Şimdi yönetimle uğraşmanın zamanı değil. Hani bir söz vardır, dereyi geçerken at değiştirilmez diye. Fakat savaştan sonra insanlar bir temizlik yapılmasını bekleyecek, bir şeylerin değişmesini isteyecek. Yönetim de bunun farkında ve bir takım şeyleri değiştirmeye çalışıyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bundan emin olun.”
Sohbete iştirak eden ve Esad'ı destekleyen bir kadın akademisyen de "Çok kelle gidecek, gitmesi lazım" ifadesini kullandı.
Yönetime karşı hissiyat buyken Esad'ın başkanlığı ya da meşruiyetine dair ciddi bir tartışmanın yaşandığı söylenemez. Paradoksal olarak dış destekli muhalifler akan kandan Esad'ı sorumlu tutarken içerde toplumun farklı katmanları hatta 'dahili' ya da 'meşru' muhalefet olarak tanımlanan kesimler, Esad'ı ülkenin bütünlüğünün garantisi olarak gören bir çizgiye geldi.
İran ve Hizbullah hassasiyeti
Suriye'nin yeniden inşasında savaşa müdahil olan müttefiklerinin de illaki etkisi olacak. Rusya'nın rolüne dair fazla bir kaygı yok. Üzerinde durulan ülke İran. İran’ın olası müdahaleci ve dönüştürücü etkisine karşı halk ve yönetimde bir duyarlılığın oluştuğu görülüyor. Birçoğu için Rusya ile ittifak daha tercihe şayan. Çünkü onlara göre Rusya iç işlerine karışmıyor. İranlıların üstenci bakışının özellikle orduda rahatsızlık yarattığı söyleniyor.
“İran’ın yardımları siyaset üzerinde bir nüfuz kanalı açar mı?” diye sorduğum tecrübeli bir gazeteci “Hayır. Suriye’deki siyasi yapıyı iyi anlamak lazım. Suriye kurduğu ittifaklar nedeniyle edilgen bir yapıda değil. Esad İran’ı Ruslarla, Rusya’yı İranlılarla dengeliyor. İran fazla baskı yaptığında ona karşı Rusya’nın çekincelerini kullanıyor. Rusya fazla ileri gittiğinde İran’ın itirazlarını öne sürüyor” dedi.
İranlılarla ilgili kaygılar İran destekli Hizbullah için geçerli değil. Esad gibi Suriyeliler arasında yükselen isim Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah. Bırakın Şam ya da Humus'u özellikle Türkiye’de Sünni kimliğine çok vurgu yapılan Halep’te bile Nasrallah’ın resimlerini afişlerde, posterlerde veya rozetlerde görmek mümkün.
Dolaştığım kentlerdeki resmi dairelerde Nasrallah’ın Esad’la birlikte kolajlanmış görüntüleri asılı. İş yerlerinin kepenklerine Nasrallah portresi çizdirenler var. İşporta tezgâhlarında rozetlerin yanı sıra kimlik muhafazası olarak satılan kaplar Esad ile Nasrallah’ın fotoğraflarını taşıyor.
İranlı askerlerin adı çok geçmesine rağmen İranlı liderlere dair bir fotoğrafa rastlamadım. Cephe hatlarında bulunan İranlılar şehir merkezlerinde de görünür değil. Lafın kısası halk Hizbullah ile İran’ı ayrı tutuyor. Hizbullah aynı kültürel havzadan geliyor. Nasrallah sevgisi Hristiyanlar arasında da yaygın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025