Fehim TAŞTEKİN
Dün Zarrab ‘değerli işadamı’ muamelesi gördüğünde ülkenin milli meselesi değil iktidar sahiplerinin sorunuydu. Esasen itirafçı makamına geçtikten sonra da ‘milli mesele’ olması için bir neden yok. Ne var ki ‘ülkeye operasyon yapıldığı’ algısıyla kendi kaderini ülkenin kaderiyle eşitleme çabası bütün saldırganlığıyla bir stratejiye dönüşüyor.
Türkiye’de hiçbir hükümet, 1979’dan bu yana Amerikan yönetiminin İran’a karşı ambargo ve yaptırım kararlarına taraf olmamış, bundan dolayı da ABD ile müttefiklik ilişkisi halel görmemiştir. Bu AKP dönemine özgü bir durum değil. Bunda anti-emperyalist bir içerik aramak da manasız; o kapta bunun tozu bile bulunmaz. Türkiye’nin çıkarları bunu gerektirmiş, Amerikan yönetimleri de bunu anlayışla karşılamıştır. Aynı şey İran’la ticareti hep önemsemiş olan Almanya için de geçerli.
Ne değişti de Rıza Zarrab dosyasıyla mesele, iki ülke ilişkilerini karambole bırakacak noktaya geldi? Bütün detaylar günlerdir yazılıyor, tekrara girmeyelim. Ambargoya taraf olmayıp İran’la enerji işbirliğine devam etmekle ambargonun delinmesi için özel mekanizmalar geliştirmek ayrı şeyler. Üstelik bu işin rüşvetle kişisel çıkar çarkına dönüştürülerek yapıldığını epey zamandır biliyoruz. Mesele ‘milli’ değil ziyadesiyle ‘cüzdani’.
Haliyle “İran benim 1000 yıllık komşum, üstelik 300 yıldır barış içinde yaşadığım bir ülke, ABD istedi diye komşuma kötülüm yapacak değilim” kıvamında savunmalara girmek bu saatten itibaren hepten beyhude. Kaldı ki İran bile ambargoyu delen mekanizmaları açığa vurma pahasına ‘Bu devlet sırrıdır’ demeyip Zarrab’ın ortağı Babek Zencani’yi yargıladı ve idama mahkum etti. Zencani kurduğu 11 şirketle İran petrolünün uluslararası piyasalara satışı ve ödemelerin transferi konusunda devletin en derin taraflarıyla birlikte çalışmış biriydi. İran duruşmalar sırasında, üst düzey isimleri ele verme şantajlarına rağmen bu adamı yolsuzluk suçlamasıyla ipe götürürken bizde “İran için İran’dan daha çok risk alan ve kaygılanan bir Türkiye” fotoğrafı sergilendi. Elbette Türkiye’de hükümetin Zarrab’ı ödüllendirmesi ve ABD’de tutuklandıktan sonra da Washington’a iki kez nota verecek kadar sahiplenmesi işin altındaki derin hukuksuzluk ve ahlaksızlığın ifşa edilmesi korkusundan kaynaklanıyordu.
Birkaç kişi arasında dönen mutluluk çarkının ifşa olacağı korkusuyla felekler şaştı. Burada ne ulusal bir çıkar söz konusu ne de vatanseverlik.
Bu mesele malum yayın yasakları ve yargıya müdahalelerle Türkiye’de kapatıldı. Ama ABD’de çark başka türlü döndüğünden oradaki süreçler önlenemedi.
***
Henüz ortalıklarda bu tartışmalar yokken dönemin ABD Hazine Bakan Yardımcısı birkaç kez Türkiye’ye gelip Halk Bankası üzerinde dönen dolaplara dair uyarılarda bulunmuş, buna rağmen aymazlık katlanarak devam etmişti. Nasıl bir özgüvense artık istismar ve düzenbazlıkta sınır tanınmadı. Her halde içeride olduğu gibi dışarıda da sonsuz dokunulmazlık içinde kalacaklarını zannediyorlardı. İktidar sahipleri eski tabirle ‘kırmızı telefon’ ile her şeyi halledebileceklerine dair bir algı içindeydi. Nasıl olsa ABD, bölgede Türkiye’ye muhtaçtı! Kişisel meseleler iki ülke ilişkilerinin selametini gölgede bırakacak değildi ya!
Kırmızı telefonun öteki ucundaki adamın başı kendisiyle ilgili soruşturmaları yönlendirmeye kalkıştığı için yargıyla beladayken ondan bir de Zarrab için kritik ayarlamalar istendi. Görmek istedikleri şey şuydu:
Evvela İran, Amerikan siyaseti için saplantı derecesinde hassas bir mesele. Zarrab kurulu düzenin farklı aygıtları için büyük bir balık.
İkincisi Başkan Donald Trump, İran’la kavgayı büyütmeye yeminli bir başkan.
Üçüncüsü Beyaz Saray’ın Zarrab davasında Ankara’yı memnun edecek bir adım atması sadece yargıya müdahaleden kaynaklanan tepkilerle sınırlı kalmayacak, Kongre’deki İran karşıtı cepheyi de ayağı kaldıracaktı.
Bu yüzden bu kadar çok spot ışığı altında yargıya müdahale onca deliliğine rağmen Trump’ın da göze alabileceği bir şey değildi. Ayrıca bu dosya Ortadoğu’da kritik gelişmeler yaşanırken tutarsız hatlar üzerinde dolaşan ve Washington’la ters düşen Erdoğan’ı ABD’nin karşısında eli kolu bağlı lider durumuna sokacaktı.
Trump’tan beklentiler boşa çıkınca bu kez Amerikan yargısının FETÖ’nün dümenine girdiğine dair dünyanın geri kalanında gülünç karşılanan iddiaları sabah akşam dinledik. Bu retorik de suyu yatağından çeviremedi.
Şimdi sıra Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğuna ve İran’la istediği ilişkiyi kurabileceğine dair beylik laflara geldi. Altı doldurulmamış ve retorikten ibaret ‘bağımsız ülke pozu’ bu coğrafyada genelde sonu kötü biten berbat bir hikaye olagelmiştir.
Irak ve Suriye’de rüzgarı tersten yiyinceye kadar Fars yayılmacılığı ve mezhepçilik suçlaması dahil İran’a demediğini bırakmayan Erdoğan dün “Davadan ne çıkarsa çıksın doğruyu yaptık, ambargoyu delmedik. Dünya Amerika’dan ibaret değil. İran’la enerji işbirliğimiz var, ticari işbirliğimiz var” sözleriyle yeni savunma stratejisini ortaya koydu.
Evet, bağımsız bir dış politika tam da bunları demeyi gerektirir. Ama bunun böyle olmadığını dünyada bilmeyen kaldı mı? Gerçekte olan; ülkeyi yönetirken hukukun arkasında dolanma, gizlice iş çevirme, kamu yetkisini ve dokunulmazlığını kullanarak tezgâh kurma yani kişisel çıkar döngüsü yaratma. Hatta ambargonun delinmesine hizmet etmesine rağmen İranlıların bile ‘görülmemiş istismar’ olarak nitelediği bir mekanizma! Trajik olan da budur.
***
Dün Zarrab ‘değerli işadamı’ muamelesi gördüğünde ülkenin milli meselesi değil iktidar sahiplerinin sorunuydu. Esasen itirafçı makamına geçtikten sonra da ‘milli mesele’ olması için bir neden yok.
Ne var ki ‘ülkeye operasyon yapıldığı’ algısıyla kendi kaderini ülkenin kaderiyle eşitleme çabası bütün saldırganlığıyla bir stratejiye dönüşüyor. Yani kendisi batarken ülkeyi de aşağı çeken bir çaba. Bu yavaş yavaş Türkiye’yi de uluslararası operasyonların hedefine sokan bir siyaset tarzı. İşte bütün bir ülke olarak hepimizi ilgilendiren de bu nokta.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025