Fehim TAŞTEKİN
Türkiye’nin bu denli kızdırılmasını stratejik hata olarak gören Amerikalı diplomatik çevrelerden bir kısmı bir süredir sihirli bir formül olarak iki gücü cem etmekten bahsediyor. Dillendirdikleri şeyin mantığı şu: Türk ve Kürt güçlerini Amerikan planlarına birlikte koşmak.
Diplomasiye sinen mehteran havasına bakarsanız Türkiye’nin ittifak düzeninde devrim oldu sanırsınız! Beştepe mevcut koşullarda, ABD ve NATO ile ipleri koparmayı göze alamaz. Bunun için kendini güvende hissetmesi lazım. O yüzden Osmanlı tokadı atmaktan bahseder ama iki müttefikin ‘tamam mı devam mı’ noktasına geldiği kritik toplantıyı, içeriye tercüman ve kâtip almayarak diplomatik geleneğin yani devlet gözetiminin dışına çıkartıp, devlet sırrını şahsi sırra çevirir. Böylece kimse neyin nasıl konuşulduğunu bilemez. Tanık yok, tutanak yok, resmi tercüman yok. Dilde köklü tarih, cepte köksüz diplomasi! Yeni Türkiye’de işler böyle.
Çok büyük laflardan sonra (ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la ortak basın toplantısında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamalarına yansıdığı üzere kıvrana kıvrana) Osmanlı tokadının iç tüketime yönelik olduğunu söylemek durumunda kalırsın.
Tokadın tadına varıldığına dair serkeş yorumlar, YPG’nin Menbic’den çıkartılıp kentte Türk-Amerikan ortak kontrolünün tesis edilmesine yönelik bir mekanizmanın kurulması sözüne yaslanıyor.
Tillerson bu konuda “Çalışma grubuyla öncelikli olarak Menbic’i ele alacağız” dese de geri adım görüntüsünü bozan başka bir şey daha söyledi:
“Menbic sadece IŞİD’i yenilgiye uğratma değil yeniden ortaya çıkmasını önlemek bakımından stratejik önemde bir kent. Menbic’de asker bulundurmamızın nedeni de kentin bizim müttefikimiz olan güçlerin kontrolünde kalmasını temin içindir. Haliyle Menbic, orasının bizim kontrolümüz altında kalmasını daha fazla nasıl sağlayacağımıza dair bir tartışmanın konusu olacak.”
***
Eğer bu mekanizma, meseleyi komisyona havale etmek değilse buradan çıkacak olan nedir?
ABD, Türkiye ile müttefiklik ilişkisini daha fazla örselememek için yerel müttefiklerini fazla üzmeyecek bir ara formülle, Türk askerinin Menbic’e konuşlanmasını tercih edebilir. Bu, Erdoğan için simgesel bir zafer olur ve yaklaşan seçimler öncesi iç tüketim malzemesi olarak iş görür. Peki, bu durum, Erdoğan’ın seçmenine vaat ettiği Türkiye sınırları boyunca PYD-YPG liderliğindeki fiili yapılanmayı yok etme hedefini karşılayan bir sonuç üretir mi? Yanıt evvela ABD’nin neyin karşılığında Menbic’de geri adım atacağıyla ilgili. Yine yanıt Menbic’in özerklik projesi açısından yıkıcı bir boyut taşıyıp taşımadığıyla ilgilidir.
Yedeğindeki milis güçlerle TSK, bir aydır çeperlerinde ilerlemeye çalıştığı Afrin’i tamamen ele geçirse, hatta Menbic’e tek başına hükmetse bile Fırat’ın doğusundaki durum kolay kolay değişmez. Eğer Amerikalılar sözlerini tutma eğilimi gösterirse Menbic’e karşılık Fırat’ın doğusu senaryosu işletilebilirler. Yani Kobani’den Kamışlı ve Rakka’ya açılıp Deyr el Zor’da tamamlanan üçgen Kürtlere özerklik vaat eden korunaklı bir alana dönüşebilir.
Şu aşamada sırf ilişkileri kurtarmak için iki tarafın da öne çıkardığı ortak mekanizmanın çalışıp çalışmayacağı belli değil. ABD gerçekten Türkiye’yi Menbic’e taşıyabilir mi, bunun garantisi de yok. Amerikan yönetimi belki bir ara formül bulmaya çalışacak ama Suriye’nin geleceğini şekillendirmeye ve İran’ı bloke etmeye dönük asıl plandan kesinlikle sapmayacaktır. Bu noktada Kürtlere atfettiği önem de ortada. “YPG’ye silah desteği kesilecek” sözüne rağmen Trump yönetimi, 2018’de olduğu gibi 2019 bütçesinde de Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) payını korudu. Buna göre Irak ve Suriye’de 6 bin asker kalacak, IŞİD karşıtı koalisyona destek için 15.3 milyar dolar ayrılacak. Bunun 1.5 milyar doları eğit-donata gidecek. YPG liderliğindeki SDG’nin payı 300 milyon dolar olacak. Sınır güvenliği için 250 milyon harcanacak.
Bu aşamadan sonra muhtemelen Amerikalılar, Türkiye’yi Kürtlerle ortaklığın çerçevesine fazla takılmayıp bununla varmak istedikleri yeri göstermeye çalışacaklardır.
Tillerson, bölge turu kapsamında Ankara’dan önce 13 Şubat’ta gittiği Kuveyt’te niyetlerini çarpıcı bir şekilde ortaya koydu:
“ABD ve IŞİD’i yenmek üzere bizimle çalışan koalisyon güçleri bugün Suriye topraklarının yüzde 30’unu, büyük miktarda nüfusunu ve büyük miktarda Suriye’nin petrol sahalarını kontrol ediyor. ABD’nin oynayacağı koz ya da rolün küçük olduğu izlenimi tek kelimeyle düzmecedir.”
Yani ABD, Suriye enerji kaynaklarının yüzde 70’ini bulunduran bölgeyi, Rusya’yı dengelemek ve kendi çıkarlarına göre Suriye’yi şekillendirmek için bir koza dönüştürmeyi umuyor. Tillerson muhalefeti ortak hedefte birleştirmek, yeni anayasa hazırlamak ve seçime gitmek dahil Suriye’yi yeniden kurmak üzere yürütülecek bütün çalışmalarda bu kozu kullanacaklarını söylüyor.
Sahada 14 eğitim kampında yaklaşık 2 bin kadar asker bulunduran ABD, bu yaklaşımla bölgeye hükmeden bütün sivil ve askeri potansiyeli kendi hesabına yazıyor.
Amerikalılar bu kozu ne kadar önemsediklerini 7 Şubat’ta Deyr el Zor’da Konoko doğalgaz tesislerine yaklaşan ve aralarında Rus paralı askerlerinin de bulunduğu rejim yanlısı güçlere yönelik hava saldırıyla gösterdi.
***
Kürtler ise ABD ile ortaklığın getirdiği korumaya karşılık Amerikan çıkarları için kendi gündemlerinden sapmayacaklarını, dahası alternatifsiz olmadıklarını ısrarla vurguluyor.
Hatırlarsanız 2016’da Fırat Kalkanı’nın Menbic’e yönelmesi üzerine El Bab tarafında kalan bir bölgenin kontrolünü Suriye ordusuna bırakmışlardı. Benzer bir manevra bugünlerde Afrin için gündemde. Eğer haberler doğruysa Suriye ordusunun Afrin’e girip kontrol noktaları kurması yönündeki müzakereler dün sonuçlandı ve bugün sevkiyat başlayacak. Aynı çıkış yolu Türkiye’nin önünü kesmek için Menbic’de de devreye sokulabilir. Tabi Menbic’i Afrin’den farklı kılan şey, buranın ABD’nin desteğiyle IŞİD’den kurtarılan bölgelerden biri olması. Afrin için ABD başından beri garantör olmadı. O yüzden Menbic’de atılacak adımlar ABD’nin SDG ile ortaklığını etkileme açısından daha kritik bir yerde duruyor.
Yine de Kürtler, ABD’nin YPG ile ortaklığı feda edecek adımlar atmayacağı kanaatinde. “Tillerson’ın Ankara temaslarının ardından Menbic’de Kürtler ne bekliyor” sorusunu yönelttiğim TEV-DEM’in medya sorumlusu Kardo Bokanî şu yanıtı verdi:
“Sıra Amerika’nın Rojava’ya yaklaşımına geldiğinde Beyaz Saray ile Pentagon arasında fark görüyoruz. Beyaz Saray, Türkiye’ye meyletse de sahada IŞİD’in yenilgisine yardım eden komutanlarıyla birlikte Pentagon, Rojava’dan yana eğilim içinde. Kimin destekleneceğine dair siyasi ve askeri çevrelerde anlaşmazlık yaşandığında yönetim nihai kararını komutanlardan yana verebilir. Eğer bu tez geçerliliğini korursa ve Amerikalı komutanların Menbic’de yaptıkları güçlü açıklamalar ile Deyr ez Zor’da rejim yanlısı güçlere düzenlenen saldırı dikkate alınırsa Amerikan güçleri büyük ihtimalle Menbic’den çekilmeyecektir. Ayrıca SDG’den çekilmesini isteyecek durumda değiller… En kötü senaryoda ise Amerikalılar kentte çekilebilirler, Rusların (Afrin’de) yaptığı gibi. Bu olursa Afrin’de gördüğümüz (direniş) Menbic’de de sahnelenir.”
Kürtler IŞİD’den kurtarılmış ancak Kürtlerin çoğunlukta olmadığı Tel Ebyad ve Menbic gibi bölgelerde kurdukları paylaşımcı sisteme büyük önem atfediyor. Ve bunu Suriye geneline çözüm modeli olarak sunuyorlar.
Menbic’i idare etmek için kurulan 13 komitede 71 Arap, 43 Kürt, 10 Türkmen, 8 Çerkes, bir Ermeni ve bir Çeçen yer alıyor. (Bu yapı içerisinde yer alan Çerkesler ve Çeçenler, Osmanlı’nın ‘ileri karakol’ misyonuyla bölgeye yerleştirdiği Kafkasyalı unsurlardır.) Tel Ebyad da benzer bir modelle idare ediliyor.
Cerablus-El Bab-Azez üçgeninde Türk bayrağı ve TC’nin kurumsal tabelalarının altında kendi alternatif modelini üreten Türkiye de, TEV-DEM’in organizatör güç olduğu bu yapıyı bitirmenin pazarlığını yapıyor. Birbirine karşı iki model!
***
Tillerson’ın işi zor. Türkiye’nin sert pozisyonu ile Kürtlerin tutturduğu yol karşısında imkansızı başarması gerekiyor. Türkiye’nin bu denli kızdırılmasını stratejik hata olarak gören Amerikalı diplomatik çevrelerden bir kısmı bir süredir sihirli bir formül olarak iki gücü cem etmekten bahsediyor. Dillendirdikleri şeyin mantığı şu: Türk ve Kürt güçlerini Amerikan planlarına birlikte koşmak. Hem Türkiye’yi Rusya’ya kaptırmamak hem Kürtlerle ortaklığın sunduğu avantajlardan mahrum olmamak hem de İran’ın bölgesel nüfusuna karşı ortak cephe oluşturmak. Türklerde Neo-Osmanlı rüyalarının en azından Fırat hattında Kürtlerle birlikte mümkün olduğu hissi uyandırmak. Bunu Türkiye’nin öncelik verdiği ‘Esad’dan kurtulma’ ve ‘Pers yayılmacılığını önleme’ hedeflerine ulaşmanın bir yolu olarak çerçevelemek.
Bu minvalde ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James F. Jeffrey ve eski Dışişleri danışmanı araştırmacı David Pollock, 25 Ocak’ta Foreign Policy’de bir makaleye imza attı. İkili, Türkiye’nin Irak Kürdistan’ındaki aktörleri yıllar sonra nasıl tanıdıysa aynısını Suriye’de de yapabileceğinden hareketle şu öneride bulunuyor:
“Türkler ve Kürtler arasında ‘eski etnik çatışma’, ortak stratejik ve ekonomik menfaatlerin önünde, özellikle ortak düşmanlarla karşı karşıyayken, aşılamaz bir bariyer değil. Kürtler için anahtar, pan-Kürt hayallerini reddedip PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tuzağını düşmemektir. Ve Türkler İran, Esad ve Rusya’yı çevreleyecek daha büyük bir ödülün karşılığında, ki bunların hepsi Türkiye’ye PYD’den daha büyük bir tehdit oluşturuyor, komşu ülkelerde belli düzeyde Kürt özerkliğini kabul etmeli. Böyle bir uzlaşma Türk, Kürt ve Amerikan çıkarlarına hizmet eder.”
Çerçeveleniş biçimi sorunlu ve gerçeklikten kopuk. Ancak önerme olarak Amerikan yönetiminin hikâyeyi geliştirmek istediği istikamete dair fikir veriyor. Senin dilinde Osmanlı tokadı, Amerikalıların elinde bir külah var sanki!
Esasen Amerikalıların vereceği akla ihtiyaç yok. O akıl biriyle barışı, bir başkasıyla savaş için istiyor. Maalesef aşırı derecede zehirlenmiş iç ve dış politik koşullarda çatışma çıkarmadan çözüm üretebilecek melekeler çalışmıyor. Türkiye çatışmadan yana tercih yaptığı sürece ABD kendi planlarıyla hep işin içinde olacaktır. Barışçıl çıkış yolu çok derinlerde değil, Amerikalıların cebinde hiç değil, derinlerde olan saplantılarına esir olmuş siyasi iradedir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025