Fehim TAŞTEKİN
Afrin ve Menbic’in yarattığı hayal kırıklığı ile Kürtler Şam’a kayarken ABD sessizce izleyebilir mi? Kürtlerin ABD’yle ortaklığı devam ederken rejim ve müttefiklerin Kuzey Suriye için istenen özerkliği vermesi kolay olmayacak. Çünkü bölgede Amerikan varlığı bölünme senaryosu ile birlikte okunuyor.
ABD, Menbic’te Türkiye’yi razı edecek bir yola girerken Kürtler, Suriye yönetimiyle müzakereye evet diyen pozisyonlarını daha açık hale getirdi. Afrin, Kürtlerin belli sapmalar gösteren ‘Üçüncü Yol Stratejisi’nin önemini hatırlatan bir sarsıntıydı. Menbic bu kırılmayı büyüttü. Afrin için hiçbir taahhütte bulunmamış olan ABD’nin Menbic için verdiği güvencelerin de kum üzerinde yazılmış yazıyı andırdığı anlaşıldı.
Menbic’teki Türk-Amerikan ortaklık sürecine paralel olarak Şam’dan Rojava’ya bir heyet gitmesi, Kürtlerin de müzakere mesajı vermesi otomatik olarak IŞİD’i karşı şekillenmiş Kürt-Amerikan birlikteliğinin geleceğini tartışmaya açtı.
Kürtlerin demokratik özerklik serencamında yol almasını kolaylaştıran faktörler siyasal düzlemde farklı etnik, dini ve mezhebi grupların sürecin içine çekilme perspektifi; askeri alanda ise savunmada kalınmasıydı. Müdahaleci aktörlere angaje olmamayı gerektiren Üçüncü Yol bu konsept için uygun bir tanımdı.
Üçüncü Yol’dan her sapma ‘demokratik özerklik’ projesinin önündeki riskleri artırdı.
Kuşkusuz Kürtlerin ABD’yle ortaklığı bir davetle değil Amerikan güçlerinin düşmek üzere olan Kobani’de hava bombardımanıyla Kürtlere el vermesiyle yani fiili bir durum üzerinden başladı. Ancak Kürtler de birkaç beklentiye istinaden bu ortaklığa fazla değer biçip operasyonları Rakka ve Deyr el Zor’a kadar taşımakta beis görmedi:
– O beklentilerin başında Rojava projesinin siyaseten Batı’da tanınması geliyordu. Fakat sahadaki Amerikalı yetkililer askeri işbirliğini siyasi düzleme taşıma konusunda birkaç kez umut verse de Washington, Türkiye’yi daha fazla karşısına almamak için bundan kesinlikle sarfı nazar etti.
– İkincisi, hesapta, ABD’yle ortaklık, Türkiye’nin olası müdahalelerine karşı caydırıcı bir kalkan işlevi görecekti. Bir dönem kısmi bir frenden bahsedilse de bunun mutlak bir güvence olmayacağı görüldü. Sonuçta ABD’nin asla vazgeçemeyeceği bir NATO ortaklığı var. ABD, Rus yayılmasının önünde bariyer olduğu ve Kafkasya-Ortadoğu-Asya eksenlerindeki operasyonlarda stratejik avantajlar sunmaya devam ettiği sürece Türkiye’yi daha fazla örselemek niyetinde olmadığını gösterdi.
– Üçüncüsü, Suriye ordusu son perdede Fırat hattına yöneleceği zaman Amerikan varlığının onlara karşı da caydırıcı olacağı düşünüldü. Amerikan ortaklığının sunduğu rahatlıkla Suriye ordusunun bir daha Fırat’ın doğusuna gelemeyeceğine dair çıkışlar yapıldı. ABD şu aşamada Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgelere yönelik Suriye ordusu ve ortaklarının hamlelerini kesse de bu konudaki beklenti şartların değişmesiyle karşılıksız kalabilir.
Gelinen noktada YPG ile derinleşen işbirliği ve sınır ordusu kurma girişimleri Türkiye’yi daha fazla kışkırttı ve Afrin operasyonu bu atmosferde gelişti. Beri tarafta Fırat’ın doğusunda Pentagon’un birkaç üs, CIA’in de istasyon kurması Rusya ve İran’ı da harekete geçirirken Suriye’yi daha tehditkâr bir çizgiye itti.
***
Trump yönetimi, tüm belirsizliklerine rağmen Suriye siyasetinde konsept değişikliğine gidiyor. Haliyle Kürtlerle ortaklığa yüklenen içerikte kaymalar oluyor. Nihayetinde Kürtler, bir model olarak Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nu gösterip Suriye’nin demokratik değişime sokulmasından bahsediyor. Hedef bu. Trump’ın hesapları ise artan oranda İran’a odaklanıyor. İran ve Rusya’nın desteğiyle ülke nüfusunun yüzde 70’inin yaşadığı bölgelerde kontrolünü yeniden tahkim eden Suriye yönetiminin yıkılmayacağını gören ABD’nin yeni yönelimi kabaca şöyle özetlenebilir:
Madem Suriye rejimi kalıcı o halde hiç olmazsa İsrail’in güvenliğini garanti edelim, İran’ın bu bölgede kalıcı hale gelmesini önleyelim, Suriye’nin geleceğini şekillendirecek ve nüfuz kanalları açacak pozisyonda kalalım, bunu yapabilmek için Suriye’yi ekonomik olarak dar boğaza sokalım ve Suriye enerji kaynaklarının yüzde 90’ını barındıran topraklar (yüzde 25-30) bizim kontrolümüzde, bunu koz olarak kullanalım.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson farklı ifadelerle bu niyet ve amacı dillendirmekten kaçınmamıştı.
Yeni konsepte uygun olarak Kürtler bir ara Suriye çölünde kendine yeni rol arayan Suudi Arabistan’ın gönlünü okşayıcı mesajlar verip Trump’ın İran karşıtı söylemlerine eşlik etti. Ancak tedbiri de elden bırakmayıp ABD’nin yeni planına asker olma konusunda da açık çek vermekten kaçındılar. İran bağlantılı güçler Rojava’ya saldırmadığı sürece YPG’nin de her hangi bir düşmanlık sergilemeyeceği yönünde bir pozisyon dillendirildi. Yine çok sert demeçlere karşın Suriye ordusuna karşı savaştan kaçınıldığı izlenimi de verildi. Taraflar bunun herkes için yıkım olacağının farkında. ABD’de belli çevrelerin, Kürtlerin günün birinde rejimle anlaşabileceğini, YPG’nin PKK’nin uzantısı olduğunu ve Türkiye’yi kızdırmaya değmeyeceğini belirtip Kürtlerle ortaklığı sorgulamasının nedeni bu. Ama Kürtlerin bir önceki tutumu, Şam cephesinde Kürtlere karşı olumsuz algıyı önleyemedi.
Bir tarafta Ankara’nın YPG öfkesi, diğer tarafta Kürtlerin Şam’a kayma ihtimali karşısında ABD, SDG içindeki Arap unsurları genişleterek yeni seçeneklerin yolunu açmaya çalışıyor. Ayrıca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve Mısır’ın katılımıyla bir Arap gücü konuşlandırmanın hayalini kuruyor. Ürdün ve Mısır bu işe çok soğuk.
***
Şam yönetimi de ABD’nin işini zorlaştıracak müdahale imkanlarını devreye sokmaya başladı. Kürtlerin kontrol alanlarını Arap bölgelerine doğru genişletmesi riskti. Suriye hükümeti şimdi bu bölgelerde Arap aşiretlerini kendi safında toplamaya çalışıyor. Yerelde de tepkiler örgütleniyor. Mesela Rakka’da askere alma girişimlerine tepki olarak YPG karşıtı gösteriler patlak verdi. SDG içinde de YPG ile Ceyş el Süvvar (Devrimciler Ordusu) arasında gerilim yaşandı. Bu gelişmeler hem Arap-Kürt ittifakının kırılma noktalarını hem de Rakka ve Deyr el Zor’daki zeminin güçten yana ne denli kaygan olduğunu gösterdi. Bu sürecin gideceği yer ‘Kürtler çekilsin’ çıkışıdır.
SDG’deki ortaklıkta temel motivasyon, IŞİD karşıtlığı olsa da birlikteliği büyüten etken Amerikan yardımlarıydı. Aşiretler ABD ile Suriye arasında bir seçime zorlandığında IŞİD’e karşı savaşta elde edilen ittifakların dağılması muhtemel. Para ve gücün aşiretlerin yönünün tayin edilmesinde önemli faktör olduğu unutulmamalı. Uluslararası koalisyon Rakka ve Deyr el Zor’da IŞİD’le mücadele adına Suriye’nin ekonomik altyapısını da yok etti. Bu da insanları çaresizce para kesesiyle gelene el vermek durumunda bırakıyor.
***
Menbic üzerine pazarlıklar sürerken Kürtleri yol haritalarını yeniden gözden geçirmeye iten başka gelişmeler da oldu. 3 Haziran’da ‘Cehennem Borsası’ başlıklı yazımda değindiğim gibi Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün’den oluşan bir heyet 29 Mayıs’ta Kobani’ye gitti. Heyet bölgede bir Sunni Arap gücünün oluşturulmasını gündeme getirdi. Rakka’yı birkaç kez ziyaret eden Suudi Bakan Samir el Sebhan da Menbic, Rakka ve Deyr el Zor’u içine alan bir ‘Sunni Arap Federasyonu’ projesini pazarlamaya çalıştı. Bunlar Amerika ile koordine olmadan geliştirilecek inisiyatifler değil. Kuzeydeki federatif yapılanma bir proje olarak etnik ve dini kimlikleri tanırken projenin mimarları etnik ya da mezhebi tanımlamalardan kaçındı. Edindiğim intiba Kürtlerin hem bu projeye hem de hariçten bir Arap gücünün konuşlandırılmasına sıcak bakmadığı yönünde.
Bu gelişmeler ışığında Suriye Devlet Başkanı Beşşar el Esad çekilen kartı görmüş olmalı ki, “SDG konusunda iki metot kullanacağız. İlki, müzakereler için kapı açıyoruz… Eğer müzakereler başarısız olursa Suriye ordusu, SDG’nin işgal ettiği bütün toprakları özgürleştirmek zorunda kalacaktır” çıkışını yaptı.
Bu tehdidi Şam’dan ‘Suriye Demokrasi Cephesi’ adlı partinin Rojava’ya gidip nabız yoklaması izledi. Kürtler de müzakereye hazır oldukları mesajı verdi. Bu minvalde verilmiş ilk mesaj değildi. Daha önce de Şam’la diyalogdan yana açıklamalar yapılmış ama karşılıklı restleşmelerle bu zemin ortadan kalkmıştı.
Yeni duruma dair TEV-DEM Eş Başkanı Eldar Halil’in bana söylediği şu:
“Şartlar değişti. Artık Şam ile ortak çözüm bulmanın zamanı geldi… Afrin ve Menbic’ten sonra kendi aramızda bir çözüm bulabiliriz. Suriyeli olmayan diğer güçlere bizi zor durumda bırakma fırsatı vermeyeceğiz. Suriyeliler olarak sorunlarımızı kendi aramızda çözmeliyiz. Diğer güçlerin hepsinin bir planı var, istedikleri var. Biz çözümü kendi aramızda neden aramıyoruz?”
Bu diyalogu imkânsız hale getirecek bir ön koşulun öne sürülmemesi de önemli. Mevcut anayasasında kendini ‘Arap’ olarak nitelendiren Suriye’nin önünde hazmı hiç de kolay olmayan bir proje var. Ayrıca bu projeye eşlik eden 50 bin kişilik silahlı güç. Bütün belirsizliklere rağmen caydırıcı Amerikan faktörü de hala devrede.
Amerikan faktörünün Kürtlerin rejimle bir inisiyatif geliştirmesine engel olup olmayacağını bilmiyoruz. Eldar Halil’e göre Şam’la diyalog Amerikalılarla konuşulmadı, konuşulsa da bu konuda kararı ABD değil Kürtler verecek!
Bu potansiyel restleşme gibi dursa da meselenin o noktaya taşınabileceğini zannetmiyorum. Afrin ve Menbic’in yarattığı hayal kırıklığı ile Kürtler Şam’a kayarken ABD sessizce izleyebilir mi? Bölgeye bu kadar silah ve mühimmat döktükten sonra süreçlerin kendi kontrolünün dışına çıkmasına göz yumar mı?
Kürtler açısından ciddi bir ikilem doğuyor. Kürtler öyle bir sürece sokuldu ki bir yandan ABD’nin planlarına hapsoldukça kendi asıl gündemlerinden uzaklaşıyorlar. Diğer yandan ABD ile ortaklık bittiğinde rejime karşı caydırıcı bir kalkandan olacaklarını düşünüyorlar. Sanırım bir süre daha ikili oyunu sürdürmeyi deneyeceklerdir. Rejimin, taleplere karşılık gelen gerçek bir çözümden kaçınması halinde ortaya çıkacak tıkanmayı Amerikan faktörüyle açmayı umacaklar. Kürtlerin ABD’yle ortaklığı devam ederken de rejim ve müttefiklerin Kuzey Suriye için istenen özerkliği vermesi kolay olmayacak. Çünkü bölgede Amerikan varlığı bölünme senaryosu ile birlikte okunuyor. Çok zor ve dinamik bir süreç…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025