Fehim TAŞTEKİN
Kaddafi tapılası bir adam değildi. Ama lincine sebep de diktatörlüğü değildi. Onu yakan Batı’nın gözündeki günahlarıydı. Sömürgecilerin biçtiği kaftana sığmayan kolları vardı. Belki son günahı, Batı’nın çıkarlarını tehlikeye atacak şekilde Afrika kıtasını örgütleme çabasıydı.
Libya’daki yıkım ekibinin ‘değerli’ ortağı Türkiye, oyundan düşünce, eski ortaklarını emperyal heveslerle siyasi çözüm sürecini tıkamakla suçluyor. “Onların Libya’nın petrolünde gözü var” diyor; “Biz insani kaygılarla hareket ediyoruz” diye ahlak dersini yapıştırıyor. Elbette bu aktörler için Libya sadece petrolü için parçalanmaya değer. Herkesin hesabı var ama Ankara’nın yok!
2011’deki müdahaleye “Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da?” diye efelenip ertesi gün İzmir’i operasyonların ana karargâhına dönüştüren aklın erdeminde bit yeniği arayacak halimiz yok. Haşa! NATO güçlerinin, linç etsinler diye çakalların önüne attığı Albay Muammer Kaddafi dirilse de bir konuşsa!
“Biz dostuz, arkadaşız” diye seslendiği Erdoğan’ın son dakikada müdahale komplosunu önleyebileceğini ümit etmişti. Çaresizlikten. O yüzden son röportajını TRT’ye vermişti. Türkiye’nin tutum değiştirmesine ve Türk şirketlerini çekmesine içerlemişti.
“El Kaide Libya’yı ele geçirirse büyük bir facia yaşanır. Türkiye olayların gerçek yüzünü öğrendiğinde tutumunu değiştirecektir. Olayların arkasında El Kaide’nin olduğunu görünce durumu anlayacaktır” diyordu. Görmek kimsenin işine gelmedi.
Kaddafi tapılası bir adam değildi. Ama lincine sebep de diktatörlüğü değildi. Onu yakan Batı’nın gözündeki günahlarıydı. Sömürgecilerin biçtiği kaftana sığmayan kolları vardı. Belki son günahı, Batı’nın çıkarlarını tehlikeye atacak şekilde Afrika kıtasını örgütleme çabasıydı. Afrika için ortak para birimi öneriyordu mesela. Sömürdüğü ülkelere CFA Frangını dayatmış Fransa’nın tahammül edemeyeceği bir şey. Ve dolar-euro saltanatının…
Erdoğan ilk tereddüdün ardından bütün yatırımını çökertme harekatına yaptı. Şu Irak işgalinden çıkardıkları uğursuz dersle; “Sahada olursak oyunu kurarız.”
Katar kendinden beklenmeyen performansla subaylarını sahaya sürüyor, asileri silahlandırıyor, cephane indiriyor, bol bol para saçıyordu. Herkes müteşekkirdi, özellikle İslamcılar. El Kaideciler, selefi cihatçılar, İhvancılar NATO’nun sevimli devrimcileri oluvermişti.
Ama yıkılanın yerine bir düzen kuramadılar. NATO neşter attığı ülkeyi ameliyat masasında bırakıp gitti. Vekâlet düzeni hızlıca şekillendi. Bir tarafta Katar, Türkiye, Sudan; diğer tarafta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Mısır. Mısır’da Müslüman Kardeşler’e darbenin bir simülasyonu asilerin elinde lime lime olmuş Libya’ya taşındı.
Müslüman Kardeşler ve ortaklarının 2014’de sandıkta yenilgiyi kabullenmeyip görev süresi bitmiş Milli Genel Kongre’yi sürdürmesi, laik-liberal kanadın başkentte toplanamadıkları seçilmiş Temsilciler Meclisi’ni Tobruk’a taşıması ve ardından her iki tarafın rakip hükümetler ilan etmesi fiili bölünmüşlüğe ‘kurumsal karakter’ kattı: İki parlamento, iki hükümet ve çok sayıda askeri güç. Tobruk’taki iktidar ve onların koruyucusu ‘Libya Ulusal Ordusu’nun komutanı Halife Hafter’in ana sponsoru Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır. Trablus’taki İslamcıların destekçileri ise Katar, Türkiye ve Sudan.
Sorarsanız hepsi Libya’nın bütünlüğünden yanalar, Libyalıların iyiliği için varlar. Tobruk merkezli güçler bu ayrışmadan beri Türk hükümetini İslamcıları silahlandırıp kardeşi kardeşe kırdırtmakla itham ediyor. Ağır bir suçlama. Ankara zinhar kabul etmiyor; bunu rakip üçlünün kara propagandası sayıyor. Fakat yükünü İskenderun’dan almış silah dolu gemiler Yunanistan, Mısır ve Libya açıklarında birkaç kez yakalandığından o diyarlarda “Türkiye masum” hikayesinin okuyucusu fazla çıkmıyor.
Savaşçıların ‘tedavi üssü’ Türkiye. El Kaide’nin uzantısı Ensar el Şeria’nın liderlerinden Muhammed el Zehavi Türkiye’de tedavi görürken öldü. Usame bin Ladin’in dava arkadaşı Libya İslami Savaş Grubu’nun kurucusu Abdulhakim Belhac da Katar-Türkiye ekseninin himayesi sayesinde Trablus’taki güç dengesinin tam ortasına oturdu. Şimdi siyasi arenada El Vatan Partisi’yle varlık gösteriyor.
Bütün bu akıl almaz müdahalelerin kılıfı, bizzat Erdoğan’ın ifadesiyle “Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil etmekti.” Bugün birbiriyle gırtlak gırtlağa giren aktörlerden hiçbiri bu enkazı sahiplenmek istemiyor.
Bütün bu sevimsiz hatırlatmayı 12-13 Kasım’da İtalyan hükümetinin Palermo’da düzenlediği Uluslararası Libya Konferansı nedeniyle yaptım.
***
Libya milyonlarca Afrikalı için iş kapısıydı. O Afrikalı işçiler İslamcı milisler ve yeni yetme savaş ağalarının elinden çok çekti. Şimdi Libya ekmek değil Avrupa’ya umut yolculuğu için bir çıkış kapısı. Haliyle İtalya gibi ülkeler bir an önce Libya’da siyasi çözüm olsun ve o kapı kapansın diye bastırıyor. Elbette bütün hesapların üzerinde enerji savaşı var. Türkiye İslamcılar üzerinden Libya’nın geleceğinde söz sahibi olmaya çalışırken Fransa ve İtalya da rol çalmak için kapışıyor. Fransızlar mayısta Paris’te düzenlenen konferansla şansını denedi. İtalya iç siyasi belirsizliği geride bırakır bırakmaz Fransa’ya Palermo’da çelme attı.
Bence asıl çelmeyi Türkiye yedi. Güya Libya’nın doğusunu kontrol eden Halife Hafter, Türkiye-Katar ikilisi ve bunların desteklediği Mısratalı İslamcılarla aynı masaya oturmamak için konferansı boykot etmişti. Fakat Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi’nin iteklemesiyle Palermo’ya gelip ‘güvenlik zirvesi’ adı altında konferansa paralel bir toplantıya katıldı. Türkiye bu toplantıdan dışlandı. Çünkü Hafter Türkiye ve Katar’ın katılmamasını istemiş, İtalya Başbakanı Giuseppe Conte de bu kırmızı karta çanak tutmuştu. Fakat asıl vetonun Ankara’da meşruiyeti sorgulanan ‘darbeci’ Sisi’den geldiğinde hiç şüphe yok.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlık ettiği Türk heyeti bu yüzden konferanstan çekildi. “Benden izinsiz Akdeniz’de gemi yürütülemez” sanısıyla pupa yelken giden ‘büyük oyuncu’, küçük bir savaş ağasının eliyle ekarte edilmiş oldu. Çekilmek kararında bir böbürlenme var ama bu bir hezimet. İş bilmezlik. Yetersizlik. Yine de Oktay iddialı konuştu, “Türkiye’nin dışlandığı herhangi bir toplantı, sorunun çözümüne ters etki yapacaktır” dedi. Yani? Türkiye ne yapacak, desteklediği gruplar üzerinden BM Özel Temsilcisi Ghassan Selame’nin yol haritasını mı sabote edecek? Libya’nın bölünmüşlüğünün kalıcılaşmasına katkı mı sunacak? Abanın altında ne var?
Palermo, BM’nin 2019’da ulusal uzlaşı konferansı düzenleme ve seçime gitme önerisini destek ifade etmekten öte bir netice vermedi, yeni bir mekanizma ortaya koymadı. Türkiye’nin postası sonucu olumlu ya da olumsuz etkilemedi. Üstelik Türkiye’nin alınmadığı toplantıya Erdoğan’ın İstanbul’da ağırladığı Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz el Serrac katıldı. Türkiye çekildi diye o da masayı terk etmedi. Elbette sahada etkin olup da konferansa katılmayan çok sayıda küskün örgüt var. Ama uluslararası aktörler halihazırda çözüm planını Hafter ve Serrac üzerinden yürütüyor. Hafter seçime kadar Serrac’ın başbakanlığını sorgulamayacağını belirterek sürece şans tanıyan bir görüntü sergiledi. İtalya bu tutuma hayli değer atfetti. Yol haritası Libya’da dümeni tutanlarca benimsenir de seçim süreci işlemeye başlarsa o zaman diğer vekil güçlerin oyunlarını nasıl oynamak istediğini anlayacağız. Türk hükümeti öyle bir noktaya geldi ki kendi etkisini ancak kavga ortamında gösterebiliyor. Oyun kurucu değil oyun bozucu aktör karakteri giderek baskın çıkıyor. Bunun üzerine ikide bir “Libya’da daha fazla dış müdahale olmasın” diyor. Kendisi de bir ‘dış güç’ değilmiş gibi.
Ankara çıbanbaşı olarak özellikle BAE ve Mısır’ı görürken Türkiye’nin Suriye’de çözüm ortağı Rusya da son zamanlarda Libya’ya ilgi göstermeye başladı. ABD’nin aylak takılmayı tercih ettiği alanda kendine yer açan Ruslar enerjide ortaklık ve askeri üs hayalleri kuruyor. Palermo öncesi Serrac İstanbul’a gelirken Hafter Moskova’ya gitti. Ruslar Trablus kanadını da yokluyor ama genel görüntüde Hafter’e el vermiş görünüyorlar. Suudiler ve Emirlikler’i Şam’la barıştırmaya çalışan Moskova’nın Libya’da bu ekseni memnun etmesi muhtemel.
Peki ya Libyalılar ne diyor? Palermo buluşması etrafında görüş beyan edenler “Çözüm ancak Libyalılarla Libyalılar arasında olur” diyor. Bu oyunda asillerden de vekillerden de herkesin sıtkı sıyrılmış.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025