Fehim TAŞTEKİN
Avrupa başkentleri arasında Paris, Kürtlerin seslerini en kolay duyurabildikleri yer. Élysée 8 Şubat 2015’te Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Kadın Koruma Birlikleri’nin (YPJ) ağırlandığı ilk saraydı. Kobani’nin cehennem dönemecini atlatıp IŞİD’le savaşın sürdüğü ve Türkiye’nin “Terör yapılanmasına izin vermem” diyerek baskıları tırmandırdığı bir dönemdi.
François Hollande ile başlayan bu teveccüh, halefi Emmanuel Macron ile de kesilmedi. 29 Mart 2018’de Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM), Demokratik Suriye Güçleri (SDG), YPJ ve kanton temsilcileri Élysée Sarayı’ndaydı. Macron’la 21 Aralık 2018’de bir görüşme daha oldu.
Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna müdahale tehditleri ve Ankara-Washington hattında tampon pazarlıkları sürerken Macron 19 Nisan 2019’da Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin askeri ve sivil temsilcilerine sarayın kapısını bir kez daha açtı. Görüşmeye Suriye Demokratik Meclisi Eşbaşkanı İlham Ahmed, PYD Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Müslim Muhammed, YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, Özerk Yönetim Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Ebid Hamid el Mehbaş, Özerk Yönetim Danışmanı Bedran Çiya Kurd, SDG Sözcüsü Kino Gabriel, Rakka Sivil Meclisi Eşbaşkanı Leyla Mustafa ve özerk yönetimin Fransa temsilcisi Halid İsa katıldı.
Heyet görüşme sonrası bir basın toplantısı düzenledi ve biz de bu arada temsilcilerle ayaküstü konuşma fırsatı bulduk.
Heyet Élysée’ye hangi temennilerle girdi, neyle ayrıldı?
Her şeyin başında ‘sınır güvenliğinin temini’ bağlamında Türkiye’nin olası müdahaleleri karşısında ‘caydırıcı’ bir duruş beklentisi geliyor.
Özerklik yönetimi temsilcileri ikinci olarak IŞİD’in hücreleriyle tehdit olmaya devam ettiği mesajı eşliğinde askeri ve maddi desteğin sürmesini talep ediyor.
Siyasi geçişe yönelik anayasa yazım sürecine dahil edilmeleri için Fransa’nın ağırlığını koyması da bir diğer talep. Yani askeri işbirliğine siyasal desteğin eşlik etmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Birçok mihverde antenlerin kalkmasına yol açacak kritik bir talep daha var: Fırat’ın doğusunda tutulan 54 ülkeden 6 bin kadar IŞİD üyesinin yargılanacağı bir uluslararası mahkemenin kurulması. Bu mahkemenin desteklenmesi, özerk yönetimin siyaseten tanınması anlamına da geleceği için tartışma koparacak bir mesele. Fransızlar diğer Avrupa üyeleri gibi IŞİD savaşçısı vatandaşlarını almak niyetinde değil. ‘Parasını biz verelim, siz orada tutun’ yaklaşımı giderek öne çıkıyor. Şu sıralar IŞİD üyelerinin bulundukları binada çıkardıkları isyan sonrası daha güvenlikli bir cezaevi inşa ediliyor.
Aktarıldığı kadarıyla Macron terörle mücadele kapsamında askeri desteğin süreceğini teyit etti.
Bunun yanı sıra bölgenin yeniden inşasına ve kamu hizmetlerine maddi destek sağlanacak.
IŞİD üyeleri ve ailelerinin tutulmasından kaynaklanan külfet de paylaşılacak. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian 1 Nisan’da IŞİD’in bölgelerinden çıkan insanların kaldığı Hol kampı için 1 milyon Euro ayıracaklarını açıklamıştı.
Suriye anayasasının yazılacağı sürece özerk yönetimin dahil edilmesi için de Paris etkisini kullanacak. Bu sürecin tayininde Astana-Soçi düzleminde Rus-Türk diyalogu daha belirleyici hale geldiği için Fransızların yapabilecekleri sınırlı. BM’nin Suriye krizinin çözümüne yönelik 2254 no’lu kararına bağlılığını ifade eden Fransızlar özel görüşmelerde sıcak mesajlar vermelerine rağmen askeri ortaklığı siyasi tanınma noktasına taşıyacak ileri bir adıma yanaşmıyor.
Çok açık edilmeyen mesele, IŞİD’le mücadele çerçevesinde sahada gelişen ortaklığın, Türkiye’nin olası müdahalesine karşı ne kadar kalkan vazifesi göreceği. Macron Türkiye’nin güvenliğine bağlılığını vurgularken sınırda gerginliğin düşürülmesi için de destekten bahsediyor.
Kürtlerin durumuna duyarlı olmakla birlikte sahadaki Fransız askeri varlığı müttefiklerin tutumlarına ayarlı. Fransız askerlerinin sahada kalmasının koşulu, Amerikan askeri varlığının sürmesidir. Bu konuda Macron yeni bir açılım getirmiyor. Yani birkaç aydır duyageldiğimiz, “Amerikalılar çekilirse bölgede kalamayız” diyen Fransız tutumu sürüyor. Tabi bu tutum, Trump’ın askerlerin tamamını çekip sorumluluğu müttefiklere bırakma planından geri adım atmasında etkili oldu. 2 bin Amerikan askerinden 200’ünü Fırat’ın doğusunda bırakma yönündeki revizyonda Macron’un bu tutumu belirleyiciydi.
Fransız tarafında bir diğer fren, Türkiye ile ilişkileri gözeten hassasiyetle devreye giriyor. Ankara’yı sinir eden manevralardan kaçınmasa da Fransa, özerk yönetim unsurlarına verdiği desteği Türkiye ile ilişkileri rayından çıkartacak ya da NATO’da kavga çıkartacak bir noktaya taşımak istemiyor. Şimdilik askeri destek ‘terörle mücadele’ ve ‘sınır güvenliğinin temini’ konseptine sığdırılıyor. Elbette çerçevenin böyle olması Ankara’nın bunu ‘teröre destek’ olarak görme eğilimini etkilemiyor. Nitekim Dışişleri’nden 19 Nisan’daki görüşmeyi kınayan açıklama anında geldi.
Heyet, Macron’a, “Türkiye ile iyi komşuluk ilişkileri geliştirmek istiyoruz” mesajını da iletti. Belki, “Acaba NATO ortakları, Türkiye’nin fiili özerkliği çökertme ve siyasi çözüm sürecinde de anayasal statü kazanmasını engellemeye dönük politikasını esnetebilir mi” sorusuyla birlikte düşünülmesi gereken bir temenni. Ankara içeride Kürt sorununa yaklaşımda değişikliğe gidebileceğine dair en ufak bir sinyal vermezken sınırın altındaki kilitlenmeyi bir dış etkiyle açma öngörüsü hayli iyimser bir beklenti. Bu konuda ‘zorlayıcı faktör’ Fransa değil olsa olsa ABD olabilir. Fakat ABD’nin zorladığı şey de başka: Trump ani çekilme halinde Türk ordusunun bölgeye girip dağıtacağına dair öngörünün gerçekliğine ikna edildikten sonra Türkiye’yi teskin edecek formül arıyor. Olası formül de Ankara’nın istediği gibi Türkiye’nin kontrolünde sınır hattında 40 km derinliğine kadar inen bir tampon değil sınırın Suriye tarafında az sayıda Türk askerinin gözlemci olarak yerleştirilmesi. Konuştuğum iki Kürt temsilci “Bunu kabul etmemiz mümkün değil” diyor. Aslında Fransızlar da Türkiye’nin bir şekilde dahline çok sıcak bakmıyor. Fakat mesele, Kürtlerin oldukça zorlanacağı ve nihayetinde tercih yapmak zorunda kalacakları bir noktaya doğru ilerliyor. Bu baskı sonuç verir mi? Cevap: “Valla ne olacağını bilmiyoruz ama biz de çaresiz değiliz; Amerikalılar Kürtler olmadan Suriye’de kalamayacağını biliyor.”
Önümüzdeki aylarda güvenli bölge meselesi, ABD ile Türkiye arasında S-400 gerilimin aşılmasında masaya bir pazarlık kozu olarak konabilir. Türkiye’nin S-400’lerden vazgeçmesine ya da en azından NATO kanadının göz yumacağı bir formüle yanaşmasına karşılık ABD, Kürtleri üzecek bir manevraya gidebilir.
Fransızlar da Amerikalılar gibi Kürtler ile Türkiye arasında Türk müdahalesini kışkırtacak şekilde bir gerilim istemiyor. Aslında bu yaklaşım Afrin’de Kürtleri son kertede çekilmeye iten faktörlerden biriydi. Amerikalılar Kürtlerin güney cephelerdeki askeri potansiyellerini Afrin’e kaydırmalarını istemedi; şimdi de Afrin’e odaklanmalarına bir şekilde mani oldukları söylenebilir. Beri tarafta Rusya da Kürtlerle ilgili somut bir yol haritası için ağırlığını koymuyor çünkü eline ayağına gemici düğümü attığı Türkiye’yi tekrar Amerikan hesabına kaybetmek istemiyor. Kürtler Rusların diyalog için yeniden devreye girmesini bekliyor. Moskova bir iki aydır renk vermiyor. İdlib kördüğümü çözülünceye kadar Türkiye ile bozuşmak niyetinde değiller. Muhtemelen Amerikalıların tam olarak ne yapacağını görmeden hamle yapmak da işlerine gelmiyor.
ABD ile ortaklık bir yere kadar Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon girişimlerine fren yaptırdı ama aynı zamanda Kürtlerin önündeki alternatif çözüm yollarını da tıkadı. Kürtler elleri güçlüyken Şam’la müzakereye oturup bir statü elde etmenin kaygısını güderken mevcut tabloda ne diyalog zemini işliyor ne de mutlak güvenlik garantisi sunuluyor. Her şey muallakta!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025