Fehim TAŞTEKİN
İdlib’de Türk ordusu iki ateş arasında. Suriye ordusuna karşı farklı tonlarda örgütlere kalkan oluyor. Tam olarak, “Burada şeriatı bütünüyle hayata geçirmeye çalışıyoruz. İdlib ve dağları cihadı seçenler için mükemmel bir sığınak” diyenlere. Hindikuş Dağları’ndan sonra Cebel Akrad ve Cebel Türkmen gibi yerler El Kaide ve yeni sürümleri için bulunmaz sığınak. Ya Türkiye için? Duşanbe’de düzenlenen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’ndan dönerken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uçağına aldığı gazetecilere altını çize çize vurguladığı ‘oyun kurucu olma’ heveslerinin pratik bulduğu yerlerin başında geliyor İdlib. Erdoğan’a ‘oyun kurucu’ olma şevkini tattıran İdlib esasen Rusya’nın Suriye’de izlediği ‘sürek avı’ stratejisinin final sahnesi. Aralık 2016’dan bu yana Doğu Halep, Humus, Kalamun, Doğu Guta, Dera ve Kuneytra cephelerinden ihraç edilen bütün cihatçı örgütler Türkiye’nin yüksek katkılarıyla İdlib rezerv alanında toplandı. Türkiye bunlardan 100-120 bin kişilik bir ulusal ordu devşirerek Rusya’nın kurguladığı oyunun içinde kendi özel oyununu büyütmeye çalışıyor. ‘Suriye Ulusal Ordusu’ ve ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi’ bu amaca matuf oluşumlar. TSK’nin yedeğinde vekil güç tekâmüle erdiğinde Afrin’deki gibi Kürtlerin liderliğindeki özerk yapılanmalar tamamen çökertilecek, yeni Suriye şekillenirken Ankara’ya dayatmalarda bulunma imkânı verecek, bu sayede yeniden inşa sürecinde Türkiye pay alacak ve olur ya koşullar elverirse Esad’sız bir döneme geçiş sağlanacak. Fakat Rusların final sahnesi bambaşka bir şeye matuf. Rusya en nihayetinde bu örgütler için hezimet vaat ediyor: Ya diğer bölgelerdeki gibi silahları bırakıp çatışmasızlık rejimine geçecekler ya da Türkiye sınırlarına kürenecekler.
28 Nisan’dan beri Türk gözlem noktalarının bulunduğu çemberin etrafında çatışmalar, Astana-Soçi düzlemindeki Türk-Rus işbirliğine dair çelişkili görüntüler oluştursa da asıl kurgu değişmiyor.
Rus uçağının düşürülmesi ve Rus elçisinin öldürülmesinin ardından Ankara ile ‘mahkumiyet ilişkisi’ yakalayan Rusya lideri Vladimir Putin, bu sayede Türkiye’yi Suriye’de kendi oyununa çekmekle kalmayıp nükleer santral ve yeni enerji hattı projeleriyle bir de ‘stratejik bağımlılık’ ilişkisi kurdu. Daha da ileri giderek ‘savunmada bağımlılık ilişkisi’ yaratacak şekilde S-400 satışını bağladı. Böylece NATO cephesinde de yarık açtı. Çift boyutlu soğuk bir intikam bu. Putin, Rus periferisindeki renkli devrimler, Kafkasya ve Ukrayna’da Rus nüfuzuna müdahale girişimlerine uzun vadede yanıt vermeye devam ediyor. Elbette İdlib, Rusya için de risk çıtası çok yükselen bir yer. Burada çuvalın ağzını büzmesi gerekiyor; aksi halde 2015’ten bu yana adım adım biriktirdiği zafer hercümerç olacak.
ABD-AB kanadı Rusya’ya kolay bir zafer vermek niyetinde değil. İdlib, Suriye sahnesindeki diğer pazarlıklar sürerken Rusya üzerinde baskının kurulduğu bir yere dönüşüyor. O yüzden Batı cephesi Türkiye’nin silahlı örgütlere kalkan olan pozisyonuna değer biçiyor.
Türkiye’nin İdlib’de dengeyi nasıl etkilediğinin anlaşılması için 28 Nisan’dan bu yana yaşananlarla ilgili küçük bir özet geçeyim:
Putin ile Erdoğan arasındaki 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’na göre İdlib’i çeviren 15-20 kilometrelik tampon bölge kurulacaktı. Gözlem noktalarıyla denetlenen bu bölge 10 Ekim’e kadar ağır silahlardan, 15 Ekim’e kadar da terör örgütlerinden arındırılacaktı. 2018 sonuna kadar Halep-Lazkiye otoyolu (M-4) ile Halep-Hama otoyolu (M-5) açılacaktı. Bunlar olmadığı gibi Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) İdlib’in yüzde 90’ını kontrol eder hale geldi. Üstelik İdlib’den Hmeymim üssü dahil Lazkiye, Hama ve Halep kırsalına yönelik saldırılar kesilmedi. Çatışmasızlık rejiminin temini için kurulan TSK’nin 12 kontrol noktası fiilen silahlı gruplar için bariyer işlevi görmeye başladı. HTŞ’nin sivil ayağı Kurtuluş Hükümeti’nin başkanı Fevaz Hilal, TSK’ye yükledikleri misyonu şöyle dile getiriyor:
“Türk mevzilerinin oluşturulmasına halka koruma sağlayacağı umuduyla izin verilmişti. Ancak gerçekler, bu mevzilerin kendilerini de koruyamadığını söylüyor. Türk tarafının oluşturduğu bu mevzileri ve girdikleri alanları korumasını, ayrıca Rus ve Suriye jetlerinin uçuşunu ve bombardımanları engellemelerini umuyoruz. Bu mevziler bombalanıyor ve Türk askeri yaralanıyorsa bu bazı soru işaretlerine neden oluyor. Türkiye rolünü ve bu gözlem noktalarıyla ne istediğini netleştirmeli.”
Suriye ordusunun operasyonları sürerken 29 Nisan, 4 Mayıs ve 12 Mayıs’ta Zaviye ve Morek’te Türk gözlem noktaları hedef oldu. Gerekçe ‘silahlı grupların ateş açarken Türk noktalarını kendilerine siper yapması’ idi. Gelişmeler üzerine TSK beton bloklarla gözlem noktalarını tahkim etti. Türkiye’nin BM listesindeki terör örgütlerinden ayrıştırma sözü verdiği Suriye Ulusal Ordusu ve Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin bileşenleri de HTŞ ile ortak cephe kurup çatışmalara dahil oldu. HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani, Türkiye destekli Ahrar el Şam, Feylak el Şam ve Sukur el Şam, Ceyş el İzze ve Ceyş el Nasır gibi örgütlerin komutanlarıyla birlik görüntüsü verdi. HTŞ ile omuz omuza verenler Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı hareketlerinin bölgesinden gidenler. Türk askeri konvoyu bu örgütlere zırhlı araç, Grad füzesi, güdümlü tanksavar ve Amerikan TOW füzeleri taşıdı. Bu ortaklık ve destek sayesinde Suriye ordusunun ilerleyişi durduruldu, hatta dört yer geri alındı. Ve dahası Rus kaynaklara göre Suriye ordusuna ait Su-22M4 uçağı Türkiye’nin verdiği bir roketle düşürüldü.
Rusya oyunu sonuna kadar götürmek için bu tür çelişkiler karşısında ‘çelik esnekliği’ sergiliyor. Hava ve koordinasyon desteği verdiği Suriye ordusunu yüzde 100 dizginlemeyerek Türkiye’ye oyunun yakıcı olduğunu hatırlatıyor. 13 Haziran’da yaşananlar bunun açık örneği. Milli Savunma Bakanlığı’na göre Cebel Zaviye’deki 10 nolu gözlem noktasına kasten 35 havan atıldı, üç asker hafif yaralandı. Rus Savunma Bakanlığı’na göre saldırıyı teröristler düzenledi; Türkiye’nin verdiği koordinatlarla Rus uçakları 4 hedefi bombaladı. Ankara’ya göre Rusların hikâyesi asılsız. Yine Savunma Bakanlığı’na göre 16 Haziran’da Morek’teki 9 nolu gözlem noktası top-havan atışlarıyla hedef alındı. Saldırıya anında karşılık verildi. Rusya ile temasa geçildi.
İşbirliği içinde çatışma. Her şey bir dehşet dengesi üzerinde duruyor. Bu dengenin sürmesinde özellikle S-400’ün hatırı büyük. Erdoğan’ın ABD’den gelecek sarsıcı yaptırımlara rağmen S-400 alımında gösterdiği kararlılık bir yanıyla Rusya’nın Türkiye’ye açtığı alanın daralmasını önlüyor. İstisnalara rağmen hâlâ bir ‘Rus sigortası’ sözkonusu. Putin de Türkiye’nin içine sürüklendiği yön karmaşasından azami dönemsel ve stratejik kazanımlar sağlıyor. S-400’ün getireceği bedel ve arkasında yatan akıl bir kenara gelişmeler Suriye siyasetinin ne denli takıntılı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Bir Türk yetkili, MEE sitesine demecinde, “İdlib’de muhaliflerin kaybettiği her 1 km toprak, pazarlık kozumuzun daha da azalması demektir… İdlib’in kontrolü olmadan Türk kontrolündeki Afrin ve sınır boyunca diğer bölgelerin kontrolünü sağlamak imkânsız” demiş.
Suriye’nin şehirlerini Suriye ordusundan sakınan bir stratejiyle ‘istikrar’ efsanesi yazılıyor! Laf sivilleri korumaktan açılıyor. Siviller hiç umurlarında olmadı.
Oyun kurucunun bütün oyunu cihatçılar, yağmacılar ve başıbozuklardan 120 bin kişilik ordu oluşturup bitik bir oyuna yeni perdeler eklemek. Ya sonra? Tedavüldeki söylemle “Gerisi Allah kerim”. Bugünlere böyle gelindi zaten. Battıkça çıkışı daha derinde arayan adamın hali. ABD’nin baskıları karşısında ‘oyun kurucu’ sıfatıyla alternatiflerden söz ederken Rusya ile bağımlılık ilişkisi yaratan ortaklıklara ve Çin’in yeni İpek Yol projesi ‘Bir Kuşak Bir Yol’ inisiyatifine atıf yapıyor. Ruslarla ilişkinin geleceğini İdlib tuzağı yeterince anlatıyor. Çinlerin de Türkiye’ye baktığında gördüğü ilk şey tren yollarından önce İdlib’in bir köşesini kendi emirliğine çevirmiş Taliban bağlantılı Türkistan İslam Partisi. Dikkat ederseniz küresel aktörlerin hiçbiri ulu orta oyun kurmaktan bahsetmiyor.
Noktalarsak; İdlib’de tek güvence hâlâ Rusya. Ruslar iki ateş arasında bir perde. O perdeyi tutan da şu sıralar S-400 mandalı. Mandal düştüğünde gerisi yaman.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025