Fehim TAŞTEKİN
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Suriye ordusunun Soçi Mutabakatı sınırlarına çekilmesi için tanıdığı sürenin dolmasına iki gün kalırken İdlib dramatik gelişmelere sahne oluyor.
Dün Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ve müttefikleri için bir cephede zafer günüydü. IŞİD’in bayrağını omuzlarında simge olarak taşımaktan gocunmayan cihatçı tayfanın ‘tekbir’ getirme günüydü. Türk ordusunun katkılarıyla! Neyrab ve birkaç köyün ardından Serakıp’a girdiler. Burası M-4 ve M-5 yollarının kesişme noktası. Stratejik olarak çok önemli. Ayrıca bu üçgende Türk askerleri dört yerde kuşatma altında kalmıştı. Bu hamlede Türkiye’nin yoğun ateş gücü ve silahlı gruplara verdiği roket atarların uçakları bölgeden uzak tutması etkili oldu. Bir diğer önemli faktör; Suriye ordusu M-5’i temizleyip Halep’in kuzeybatısından Afrin’in güneydoğu sınırlarına ulaştıktan sonra operasyonu İdlib’in güneyi ile Hama’nın kuzeyine kaydırmıştı. Haliyle deneyimli muharip güçlerin gitmesiyle doğu cephesi zafiyet gösterdi. Esasen M-5’in takiben M-4’ün açılması Suriye ordusunun orijinal harekât planıydı. Beklenenden çok daha büyük bir alan hızla kurtarılınca harekât Afrin’e kadar çıkmıştı. Konuştuğum bazı yerel kaynaklar ise güneye güç kaydırmanın, Ankara-Moskova hattında pazarlıkların sürdüğü kritik dönemde Türkiye ile doğrudan savaş riskini düşürmek için Rusya’nın talebi üzerine gerçekleştiğini söylüyor. Ancak bu hamlenin M-4 ve M-5’i yeniden kapatacak bir bariyere dönüşmesi öngörülenin ötesinde bir gelişme. Bu, Rusya ve Suriye’nin sessizce izleyeceği bir gidişat değil. (Nitekim bu yazıya noktayı koyduktan sonra Türk ordusunun bulunduğu noktalara yoğun hava saldırılarının olduğu ve ciddi kayıpların yaşandığı haberleri gelmeye başladı.)
***
20 Şubat’tan bu yana yaşanan gelişmelere baktığımızda görülen şuydu: Erdoğan, Rusya lideri Vladimir Putin’le yeni bir harita pazarlığına oturuncaya kadar sahada elini güçlendirmeye çalışıyor. Bu süreç her türlü şaşırtıcı gelişmeye açık. Fakat Erdoğan, Serakıp için “Gelişmeler lehe döndü” derken güneyde fırtına tersten vuruyordu.
Suriye ordusu güneyde hedefe koyduğu Gab Ovası’na doğru Zaviye Dağı ve Şahşabu Dağı bölgelerinde üç günde 60’ın üzerinde yerin kontrolünü ele aldı. Türkiye bu bölgeye de askeri sevkiyat yaparken Şir Mağar’daki Türk askeri kontrol noktası kuşatma altına alındı. Ayrıca dün Zaviye Dağı’nda Türk ordusu üç kayıp verdi.
Suriye ordusunun geliştirdiği bu harekâtın en çetrefilli durağı M-4 otoyolunu kesen Cisr el Şuğur. Burası yabancı cihadi örgütlerin ana üslenme merkezi. Rusya’nın en fazla kararlılık göstereceği hat. İki nedenle: Birincisi Çeçenlerin başını çektiği Kafkasyalı savaşçılarla Rusya Federasyonu’na dönmelerine izin vermeden burada savaşmak istiyor. 30 Eylül 2015’de Suriye’deki savaşa müdahil olurken temel motivasyonlarından birisi buydu. Rusya’nın güvenlik açısından antenlerini kaldırdığı Asya’nın ‘öfkeli çocukları’ Özbekler, Kırgızlar ve Uygurlar da burada güçlü. MİT’in gözdeleri! Rusya, Orta Asya’daki radikal İslamcı tırmanışın kendi Müslüman nüfusuna sirayet etmesinden hep korka geldi. Haliyle buradaki savaşçıların Rusya ve periferisine dönmesi, Moskova açısından bertaraf edilmesi gereken bir senaryo. Erdoğan için de burada mevcut statükonun korunması ya da bu statükonun Türkiye’nin kontrolünde yeni bir statüye kavuşması mühim bir hedef.
***
Suriye ordusu güneyde haritayı değiştirse de durum Türkiye’nin görülmemiş düzeyde askeri sevkiyatı sürdürmesi nedeniyle giderek çetinleşiyor. (Dün akşam maalesef Serakıp’tan gelen kötü haberlerle bu süreç daha da tehlikeli boyutlar kazanabilir.)
Erdoğan, şahsının ifadesiyle, kendisini Suriye’de savaşmaya mahkum hissediyor! Bu mahkumiyetin NATO’nun ikinci büyük gücünü El Kaide ve türevlerine tampon yapması içeride devletçi-milliyetçi muhalefetin de çok dert ettiği bir sonuç değil. Hep birlikte tarihe, “El Kaide’yi razı edenler ve buna rıza gösterenler” olarak geçecekler.
Fakat bu saplantılı siyaset, İdlib düzleminde bir askeri stratejiye dönüşürken her şey bir anda gerçeküstü hale geliyor. Türkiye’nin jeostratejik ağırlığını ‘bozucu faktör’ olarak kullanmak artık sınır aşan politikalarda temel bir enstrüman. Koca bir ülke doyumsuz hevesler için her seferinde uluslararası toplumun huzurunda basküle çıkartılıyor. İdlib’de olan da bu. Strateji eldeki imkân ve kapasiteye göre şekillenmiyor. Uluslararası destek ayağı diplomasinin hünerlerine değil temennilere bırakılmış. Ve Suriye’nin yanında bu savaşın ana yürütücüsü Rusya hem ‘muhatap’ hem ilan edilmemiş ‘düşman’ konumunda.
Kestirmeden söylersek; hava sahası kapalıyken Türkiye’nin Suriye ordusunu Ağustos 2019 öncesindeki sınırlara geri göndermesi ciddi kayıplara yol açacak kapsamlı bir savaşı gerektiriyor. Bu sonradan ortaya çıkan bir gerçeklik değil, başından beri bilinen bir durum. Ama Rusya’nın İdlib için Türkiye dolasıyla NATO ile savaşmayacağı, bu nedenle de Türk uçaklarına hava sahasını açmak zorunda kalacağı beklentisiyle hareket ettikleri görülüyor. İnanılır gibi değil ama Savunma Bakanı Hulusi Akar birkaç gün önce Rusya’dan hava sahasını açmasını beklediklerini söylemişti. Dün de İHA ve SİHA’lara izin vermesi için Ruslarla konuştuklarını açıkladı. Erdoğan da Şam’a çektiği ihtarın köşelerini biraz yontarken “En büyük sıkıntımız hava sahasını kullanamıyor oluşumuzdur” dedi. “İnşallah yakında buna da bir hal çaresi bulacağız” diye de ekledi. Nasıl? Rusya esnemediğine göre NATO ile mi? Burada da bir başka kapıdaki beklenti karşımıza çıkıyor: ABD’nin Hatay’a Patriot konuşlandırması. Hatta hükümete yakın gazetecilerin kulis bilgilerine bakılırsa hükümet, ABD ile NATO’nun caydırıcı uçuşlar yapması ve İdlib’de uçuşa yasak bölge ilan etmesini müzakere ediyormuş. ABD Avrupa Komutanlığı (EUCOM) bu konuda karar alınmadığını belirtiyor. Gerçi Erdoğan da spekülasyona yer bırakmayacak şekilde neticeyi şöyle aktardı: “Amerika’nın bize vereceği Patriot yok.”
***
Amerikalılar Türkiye’ye gaz veriyor ama Patriot vermeye yanaşmıyor. Avrupalı dostları da öyle. İşin sonunda bütün bir Soğuk Savaş boyunca savaştan kaçındıkları Rusya ile kapışma riski var. Herkes cehenneme koşar gibi stratejilerini bir gece ansızın kara deftere dikte etmiyor ki! Evet, ABD’de bir kanat Ankara-Moskova hattındaki gerilimi Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırmak için fırsat olarak görüyor. Kışkırtıcı ve ayartıcı mesajlar bunun için. Kongre’de bir taraf Türkiye’nin cezalandırılmasında ısrarcıyken Türkiye’yi kazanmaktan yana olanlar da az değil. Sözgelimi ABD Avrupa Komutanlığı Komutanı Tod Wolters, 25 Şubat’ta Kongre’deki oturumda “Türkiye’nin S400 satın alması ilişkilerimizi etkilemedi; Türkiye bizim için hâlâ son derece güvenilir bir müttefik” ifadelerini kullanmış. IŞİD’e karşı koalisyonun Amerikalı sözcüsü Albay Myles Caggins’in “İdlib terörist gruplar için bir mıknatıs işlevi görüyor. Oradaki gruplar siviller için tehdit teşkil ediyor” sözleri de ABD’nin bölge siyasetinde küçük bir parantez olarak kalıyor. Yani genel olarak Suriye’nin tepesine binen herkesin sırtını sıvazlamaya hazırlar. Erdoğan bunu yapıyorsa ne âla! Bunun için IŞİD artıklarıyla, El Kaide’yle ya da yabancı cihatçılarla ortak hareket edilmesi gerekiyorsa hiç mesele değil. Bu konuda Batı yakasında korkunç bir iki yüzlülük hakim!
2012’de ihtiras patlaması yaşayan Erdoğan ve ekibi, Körfez-Batı blokunun Suriye’yi dağıtması için yanıp tutuşuyordu. BM’den, olmadı NATO’dan, o da olmadı gönüllüler grubunun Suriye’ye müdahalesi için bastırdılar. Amerikalıların yanıtı şuydu: “Bize ‘müdahale edin’ diyorsunuz ama önce siz Türkiye olarak ne yapacağınızı söyleyin?”
O zaman Türkiye’yi sahada ‘vekil güç’ olarak kullanmaya hazırdılar. İşin içinde Rusya yokken bu kolaydı. Türkiye 2012’de yapmaktan imtina ettiği müdahaleyi arkasında kimsenin kalmadığı ve sahanın cihatçılara kaldığı 2020’de yapıyor. Şimdi “Türkiye uğraşsın ama bizi karıştırmasın” tavrı öne çıkıyor.
***
Ruslara dönük diplomasi ayağı da tökezliyor. Erdoğan daha önce Astana’da ortak olduğu Rusya ve İran’ı dengelemek için Almanya ve Fransa’yı yanına alıp Rusya ile dörtlü mekanizma geliştirmişti. İdlib dönemecinde bu mekanizmayı devreye sokmayı denedi. Ancak Putin ikna edilemedi. Henüz Moskova’nın onayı olmadan Erdoğan kalkıp 5 Mart’ta İstanbul’da dörtlü zirvenin olacağını ilan etti. Nihayetinde bunun olmayacağını kendisi duyurmak durumunda kaldı:
“İdlib zirvesi için ‘kesin değil’ desem daha yeridir. Çünkü Sayın Putin ‘Biz bunu ikimiz beraber yapsak daha isabetli olur’ gibi bir teklif getirince, ben dedim ki ‘Bu da olabilir, dörtlü de olabilir. Tarih konusunda hemen hemen mutabık sayılırız, yani 5 Mart itibarıyla.”
Üstelik kesinmiş gibi duyurduğu 5 Mart buluşması da belirsizliğe girdi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov dün “Şu anda Putin’in planlarında 5 Mart’ta böyle bir görüşme yer almıyor. Putin’in o gün için farklı planları var” dedi. Ankara’da Rus heyetiyle üçüncü tur görüşmelerin ikinci gününde de bir şey çıkmadı.
İddiaya göre Erdoğan, Rusya ile müzakereye oturan heyete “Ruslar İdlib’in yüzde 60’ı Türkiye’nin olsun teklifini getirseler dahi kabul etmeyeceksiniz. Geri adım atılmayacak” talimatını vermiş. Putin’in neden aniden işinin çıktığı anlaşılıyor.
***
Günlerdir herkes çok kötü şeyler olacak hissiyle bekliyor. Sürenin bitiminde Türkiye ne yapacak derken dün korkulanlar olmaya başladı. Helikopter kaldıramayıp yaralı askerlerini bile karayoluyla getirmeye çalışan Türkiye’nin nereye gittiği aşikâr. Sonuçlarının bu denli sıradanlaştırılması da ürkütücü. Suriye’nin topraklarını Suriye ordusundan geri almak için her bir kasaba ve köy için sonu gelmez savaşlara mı girilecek? Bu savaş kimin savaşı?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025