Fehim TAŞTEKİN
Bir gerilim-çatışma sarmalı olarak AKP-MHP-ulusalcı koalisyonunun içeride ve dışarıda sorunları normal yollarla çözme yeteneği kalmadı. Tabiatı gereği yoktu zaten. Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’deki çatışma düzeneğine Kafkasya ekleniyor. Rusya ile doğrudan ve dolaylı hesaplaşma boyutuyla düşünüldüğünde bunu Suriye, Libya ve Kafkasya üçgeni olarak çizmek de mümkün.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında çatışmalar dün yeniden alevlendi. Durum bu sefer epey ciddi. Her iki ülke sıkıyönetim ilan etti.
Saldırıyı kimin başlattığına dair suçlamalar önemsiz. 30 yıllık sorunun sebep ve neticeleri, tarafların pozisyonları ve çatışmanın dinamikleri ortada. (Tekrara gerek yok; 12 Temmuz'da Tovuz’daki çatışma sırasında arka plana biraz değinmiştik.
Temmuz krizinde Rusya, Ermenistan’ın ortak olduğu Kafkasya2020 askeri tatbikatının yanı sıra iki taraf arasında ‘sorumlu ağabey’ pozunu takınmıştı. Türkiye de hiç olmadığı kadar gerek ortak askeri tatbikatlarla gerek askeri kapasite artırımı ve koordinasyonla Azerbaycan’dan yana ‘savaşkan’ bir çabaya girişmişti. O tarihten beri olup biten her şey daha büyük bir savaşa hazırlıktan başka bir şeye işaret etmiyordu.
Uluslararası toplumdaki aşırı dağınıklık, seçim sathı mailinde olan ABD’nin odak kaybı, Ermenistan’ın arkasında olsa da Azerbaycan’la ilişkilere değer atfeden Rusya’nın idareci tutumu ve kuşkusuz Türkiye’nin gürleyen desteği Bakü’yü, “Ya şimdi ya hiç” moduna sokuyor. 24 Eylül’de Azerbaycan Dışişleri, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın göreve geldiği 2018’den itibaren adımlarını ve sözlerini ‘kışkırtıcı ihlaller’ diye listelemiş, bir gün sonra da Devlet Başkanı İlham Aliyev Ermeni güçlerinin çekilmesine ilişkin bir takvim hazırlanması gerektiğini belirtip, "Sorun Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü temelinde çözülmeli. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü asla müzakere konusu olamaz. Karabağ Azerbaycan’dır" demişti. Askeri hazırlıklarla birlikte bu açıklamalar harekâtın ayak sesleriydi. Esasen Paşinyan yönetimi ‘barış için toprak’ prensibini kenara itip Karabağ’la bağları güçlendirse de Ermenistan genelde savunma pozisyonunda. Ermenistan’ın stratejisi ele geçirilen topraklarda statükoyu kabul ettirmeye, Azerbaycan’ın stratejisi ise geri almaya endeksli.
Dün sabah erken saatlerde “Ermenistan güçlerinin sivil yerleşim merkezlerine saldırmasıyla çatışmalar başladı” diye başlayan haberler birkaç saat sonra yerini, “İşgal altındaki Azerbaycan toprakları kurtarılmaya başladı” müjdesine bıraktı. Gün içinde 7 köy ve Murov Dağı’nın kurtarıldığı, Vardenis-Ağdere yolunun kontrol altına alındığı açıklandı. Azerbaycan ordusu Karabağ’ın başkenti Stepanakert (Hankendi) dahil pek çok yeri füzelerle hedef aldı. Öncekilere kıyasla Azerbaycan ordusu bu sefer hayli planlı gözüküyor. “Ermeni ulusu savaşa hazırdır” deyip halkı seferberliğe çağıran Paşinyan, Rusya lideri Vladimir Putin’i arayıp bir de uluslararası topluma seslendi: “Türkiye’yi müdahalede bulunmaktan caydırmak için tüm kozlarınızı kullanın.”
Eğer durdurulmazsa taraflar tam teşekküllü bir savaşa sürüklenebilir. Diplomasiye dönülmezse bir noktadan sonra Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya gelme tehlikesini de konuşuyor olacağız.
30 yıllık çatışmanın sebep ve sonuçlarıyla ilgili tablo iki tarafı savaşa bir adım mesafede tutuyor. Bu gerçeklik ortadayken Türkiye’nin diplomasiyi paspas yapan şahinliği sorumsuzca tarafları kızıştırıyor. Ermeni düşmanlığı en rahat kışkırtılabilecek bir mesele. Milliyetçi-hamasetçi çarklar için muazzam işe yarıyor!
Eğer gözlemlerim beni yanıltmıyorsa açılan bu yeni perde Ankara’nın stratejik aklı ve kurgusunun izlerini taşıyor.
"Askeri çözüm mümkün değil" diyen Minsk Grubu’na "Kim demiş onu?” diye çıkışan Aliyev sözünü eyleme dönüştürüyor. NATO üyesi Türkiye’nin tam desteği bunu mümkün kılıyor.
Dışişleri, "Azerbaycan nasıl isterse, o şekilde yanında olacağız" açıklamasını yaptı. Devlet adına sonsuz angajman garantisi! Ne isterse? Ucu açık. Askeri birlik, havadan müdahale, tank, top, tüfek, İHA-SİHA, mühimmat, milis… Hangisi? Ya da hepsi mi?
Özellikle envanter listesinin sonuncusu gürültü çıkarmaya aday bir konu. Birkaç gündür Ankara’da ‘çeki düzen’ verilen Suriyeli milislerin Azerbaycan’a gönderildiğine dair iddialar artmıştı. Uçakta istiflenmiş savaşçıların görüntüsü, Azerbaycan’da bir otoyolda araçlar üzerinde cepheye gidenlerin görüntüsü ve bir savaşçının ses kaydı internette dolaşıyor.
Dün Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SİHG) de konuya girdi. SİHG’ye göre 24 Eylül’de çoğu Sultan Murad ve El Amşat tugaylarından 300 savaşçı 1500-2000 dolar maaş vaadiyle Afrin’den alınıp Azerbaycan’a transfer edildi. 26 Eylül’de Libya’daki savaşçılardan 1400’ü Suriye’ye geri döndü. Bunlardan ikna olanlar Azerbaycan’a gönderilebilir.
Bazı kaynaklar da maaşların 500-600 dolar olduğunu öne sürüyor. Tam bu haberlere paralel olarak iktidar medyası milis seferberliğine mazeret uyduran bir yaklaşımla, “Ermenistan Azerbaycan’a karşı militanları eğitmek için PKK-YPG’li teröristleri işgal altındaki topraklara transfer ediyor” haberlerini servis etti.
Azerbaycan’a milis seferberliği haberleri teyitsiz olduğu için ihtiyatla karşılandı. Bir de işin içinde karşı propaganda var. Libya’da da baştan ‘yok’ denilmiş, sonra Erdoğan bir övünç vesilesi olarak teyit etmişti.
Milisler Suriye krizinden beri Erdoğan yönetiminin dış politika enstrümanı haline geldi. Maalesef Türkiye cihatçı yığınlara ağalık yapan bir ülkeye dönüştürüldü.
Suriye ile Libya arasında milis akışı Türkiye’yi ‘anormal devletler’ kulübüne soksa da bir yere kadar ‘alan memnun veren memnun’ durumu sözkonusuydu. 2012’den itibaren Libyalılar cihat seferberliği ile Suriye’de savaşmış, şimdi de Suriyeliler Türkiye’nin yedek güçleri olarak Libya’da savaştırılıyordu. Fakat Karabağ sorunu bambaşka. Evvela Sünni cihadi savaşçılar “düşman ve kâfir” gördükleri Şiilerle aynı safta savaşa sokuluyor! Bu bağlamı bizzat kendileri kuruyor. Savaşçılardan biri, “Türklerle birlikte Ermenistan sınırındaki Türk üslerine gittiğimizi düşünüyorduk. Fakat Türkler bizimle değil, sadece Azerbaycan ordusu ve hepsi Şii. Bu bana uymaz. Onlar Yahudi ve Hıristiyanlardan daha fazla bizim düşmanımız. Onlarla birlikte savaşmayız ya da yanlarında durmayız” diyor. Bunları ‘teyitsiz’ notunu düşerek aktarıyorum. Ama artık milisler Erdoğan yönetiminin müdahaleci dış siyasetinin olağan unsurları.
İkincisi Azerbaycan’ın dini kimliğinin ötesinde cihatçıları Kafkasya’ya sokmak Rusya’ya parmak sallamak gibi bir şey. Rusya’yı Suriye savaşına girmeye ikna eden faktörlerden birisi Kafkasyalı savaşçıların Kafkasya’dan uzak bir coğrafyada 'halledilmesi' fikriydi. Suriye’ye akmış Kafkasyalı savaşçıların dönüş ihtimali Rusya’nın alarm verdiği bir konu. Eğer doğruysa Azerbaycan cephesine taşınanlar şimdilik Hamza Bölüğü ve Sultan Murat Tugayı gibi Türkmen gruplardan seçilmiş gözüküyor. Ama sonuçta bir kanal açılıyor. Başkaları da gelebilir. Tüm bu gruplar için Rusya ile savaş temel bir motivasyon. Rusya bu gelişme karşısında öyle aylak olmayı seçmeyecektir.
Ayrıca Türkiye’nin 1918’deki seferberlikten mülhem bir akılla Azerbaycan üzerinden Kafkasya’ya sıçrama denemesi, Rusya için hazmetmesi çok zor bir hamle. Ön cephede Ermenistan duruyor, bir adım sonrasında Rusya. Krizin muhatabı müdahalenin boyutuna göre hızlıca değişebilir. Haliyle Kafkasya’da macera arayanlara, “Bu işte ne kadar ciddisiniz” diye sormak gerekiyor. Azerbaycan statükoyu değiştirmek için savaşı göze alabilir. Ancak Türkiye’nin “tek millet iki devlet” şiarıyla doludizgin gitmesi ne tür bir strateji ya da beklentiyle bağlantılı? Mesele Karabağ ise bu savaşı sonuna kadar götürebileceklerini mi düşünüyorlar? Yoksa amaç Kafkasya’da yakılan ateşle Libya ve Suriye’de Rusya’yı biraz sıkıştırmak mı? Ankara, Suriye’de İdlib’den çekilmeye karşı Kobani, Menbic ve Tel Rıfat’ın Türkiye’ye bırakılmasını pazarlık konusu ediyor. Burada bir taviz mi umuyorlar? Ya da Libya’da Cufra ve Sirte önündeki Rus bariyerinin kalkmasını mı? Peki ya Rusya bu pazarlığa girmezse? Güney Kafkasya, Rusya’nın 2 asırdır oyun sahnesi. Kafkasya’da her çatışma Rusya’ya daha fazla kontrol yeteneği kazandırdı.
Suriye ve Libya’da sıkışmışlık artarken, Doğu Akdeniz’de yelkenler suya indirilirken Kafkasya ateşi belki iktidar ortaklarının sırtını biraz kurutabilir. Fakat Rusya’nın sükûneti yanıltıcıdır. İkincisi Kafkasya’yı ateşe atmak halklar arasında kapanması zor yaralar açacaktır. Bu ağır bir yüktür. Barışı büyütmenin barışçıl yolları zorlanmalıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025