Fehim TAŞTEKİN
Ufuk çizgisinde tepeler, kuzeye doğru dumanlı bir dağ. Cebel Şeyh’in karlı tepesi; uzakta, erişilmez. Süzülen kar suları İsrail’in işgal ettiği bölgeleri besliyor. Yine de Kafkasya’ya benzer bir tarafı yok. Yamaçlara varmadan volkanik topraklardan geçiyorsun, kızıl kayalıklardan. Cehennemi lavlardan arta kalandır sanki. Çerkeslerin yaşadığı Kuneytra’ya gidiyorum. Yok buranın Kafkasya’ya benzer bir yanı. Ön koltukta Enes’in gözleri ışıldıyor; kirli sakalıyla, çelik duruşuyla, her an savaşa girecekmiş haliyle. Torpidoya yaslanmış kalaşnifkofu, bakınıyor sağa sola. Dönüp Çerkesçe sorular soruyor; gülümsüyorum, “Bende yok Çerkesce.” Biliyor, yine de soruyor, bir iki kelime çıkar belki!
***
Çerkesler Kafkasya’dan, işgalle çiğnenmiş topraklarından sökülüp atılırken arkada bıraktıkları yorucu bir savaştı, bitmek bilmeyen, asırlara yayılmış. Sonuncusu 1817’den 1864’e dek sürmüştü. Geride kalanlar, nüfuslarının yüzde 10’u kadardı. Az değil, 1.5 milyon Çerkes sürülmüştü. Karadeniz şeridi tamamen boşaltılmıştı. Çıkanların neredeyse üçte birini de sürgün yolculuğu alıp götürmüştü. Savaş peşlerini asla bırakmadı; Osmanlı’nın bir cephesinden ötekine, Balkanlar’dan Orta Doğu’ya, Çanakkale’den Kars’a, Halep’ten Trablus’a. Savaşçıydılar, kıymetliydiler, imparatorluğun düşüş çağında bulunmaz bir nüfuz!
1864 sürgününün üzerinden bunca yıl geçmiş; yine yakalandılar savaşa, 2011’de Suriye’de, Kuneytra’da, Hama’da, Humus’ta. 1967’de Golan’da İsrail’in işgaliyle evlerinden sürülmelerinin üzerinden daha kaç yıl geçmişti ki? Bu kaçıncı sürgündü? Kafkasya’dan Anadolu’ya, buradan Balkanlar’a, Balkanlar düşerken Bilad-i Şam’a… Her nesil savaşı tadacaktır dercesine! Enes de tatmıştı; Nusra Cephesi ve öteki cihatçı örgütlerin ‘kutsallık’ adına kirli savaşıyla yerlerinden olmuşlardı.
1864’te olana “hicret” demek yaralarına iyi geliyordu! Her şeyi kaybettikten sonra elde kalan ‘kutsanmış’ bir muhacirlikti. Değildi, ne hicretti ne de göç; soykırımdı yaşadıkları, sürgündü.
***
Kuneytra’nın bombaların etkisiyle camları kırılmış ve pencereleri naylonla kaplanmış mütevazi evlerinde iki savaş konuşuluyordu: Vatanlarından sürüldükleri savaş; kültürel kayıplar yaşadıkça hatırlanan, anılarda dirilip duran. Öteki 2011’den beri yaşanan savaş. Kuneytra diyoruz ya biraz simgesellikten, biraz Çerkeslerle özdeşleştiğinden. Konuştuğumuz yer Medinet’ül Baas yani Baas Kenti. Kuneytra’nın yeni adresi. Kuneytra az ötede İsrail’le savaşın anısına mayınlı bir müze!
Golan Tepeleri’nde 13 Çerkes köyü vardı. 1967’de İsrail’e epeyce direnmiş, ağır bedel ödemişlerdi. Kuneytra’da geriye Bir Acem, Breyka ve Mudariye gibi birkaç Çerkes köyü kaldı. Buralar da 2012’de Nusra Cephesi’nin eline geçti. Bir kısmı Şam’a geçti, Ürdün ve Türkiye’ye gelenler oldu.
Aslında Çerkesler bir kez daha yerlerinden olduğunda gidebilecekleri yer evvela anavatanları olmalıydı. Orada kendi adlarını taşıyan cumhuriyetleri de var: Rusya Federasyonu’na bağlı Adıgey Cumhuriyeti, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti. Ve yanı başında bağımsız Abhazya Cumhuriyeti.
Fakat Rusya için Çerkesler dönerse turisttir, koşulları karşılarsa geçici ya da kalıcı oturum sahibi. Dönüş koşulları kendi vatanında mülteci olmaktan öte değil!
***
Kafkasya, Rusya açısından zor bir coğrafya ve Çerkeslerin dönüşüne korkuyla yaklaşıyor! Halbuki Rusya dışındaki Rusların geri dönüşü için ciddi bir teşvik sistemi de var. Çerkeslerin herhangi bir yabancının tabi olduğu yasalara ilaveten adı konulmamış ‘sakıncalılar’ bariyerini aşması gerekiyor. Zor tabii. Suriye’den topu topu 3 bin Çerkes Kafkasya’ya ulaşabildi. Sorunları aşamayanlardan bir kısmı döndü ya da Avrupa’ya geçti.
Kafkasya’daki dostlarımdan edindiğim bilgilere göre, 2012 sonrasında Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’ndeki Çerkes sivil toplum örgütü Perit’in davetiye çıkartarak getirdiği Çerkesler 1400 civarında. Bunların 300-400’ü Adıgey ve Karaçay-Çerkesk’e yerleşti. Bunun yanı sıra 1990’larda Halep ve Şam’daki Rus konsolosluklarına başvurarak pasaport alanların sayısı 700 civarındaydı. Bunların 150-200 kadarı savaştan önce Kafkasya’ya yerleşmişti. Suriye’de kalan pasaport sahiplerinden 200-250 kadarı da savaş patlak verince sorun olmadan Kafkasya’ya geldi. Savaştan sonra Adıgey’e yerleşenlerin toplam sayısı 1000-1100 arasında. Kabardey-Balkar’a ise 900-1200 arasında kişi yerleşti. Savaştan önce Suriye’den Adıgey ve Kabardey Balkar’a dönenlerin sayısı 1200-1300 civarındaydı. Cumhuriyet idarelerinin inisiyatifi ve sivil toplum baskısı olmasa bu insanların Kafkasya’da geçici ikamet ve kalıcı ikamet belgesiyle barınması da mümkün olmazdı.
***
Diasporada darda kalmış Çerkeslerin Kafkasya’ya dönüşü başka bir ülkeye sığınmalarından daha zor. Üniversite mezunu, meslek sahibi, üç-dört dil bilen insanlar bile Rus bariyerini aşamıyor. Geçici ikamet ve ikametleri uzatmak büyük dert; istenilen belgeleri Suriye’den toplamak kolay değil. Süreç uzun ve maliyetli. 5 yılını dolduranların vatandaşlık elde edebilmeleri için Rusça sınavını vermeleri gerekiyor. Anadilleri Adıgece üç cumhuriyette resmi dil ama Rusça bilme koşulundan geri adım atılmıyor. Rusça öğrenenler de Rus edebiyatına vakıf olma şartına takılıyor. Son iki yılda süreç biraz daha hızlandı. 2012 sonrasında gelenlerin yaklaşık dörtte biri pasaport almayı başardı.
Yanıtların nedensiz geciktirilmesi, uzatma taleplerinin sıklıkla reddi, oturma izni olanların keyfe keder çalışma haklarından mahrum edilmesi ve bitmeyen belirsizliklerle Rusya özetle Çerkeslere diyor ki “Gelmeyin!”
Rusya’nın Suriye lehine savaşta olması, Çerkeslerin en azından Suriyeli kimliği ile Rusya Federasyonu içinde sığınmacı olmalarını kolaylaştırmıyor.
***
Ocak 2017’de Kuneytra’da top mermilerinin gürültüleri altında ağırlandığım Çerkes evlerinde dönüşün ve yok oluşun sancılarını gördüm. Kaldı ki Ürdün ve Suriye Çerkesleri dillerini ve kültürlerini koruma konusunda daha şanslıydı. Ziraat mühendisi Zuheyr Veccukh’un evindeydik. Eşi Felek hanım, “Ben Kabardey’im, eşim Şapsugh. Birbirimizin lehçesini anlayabiliyoruz. Ama biz Çerkesçeyi (Adıgeceyi) konuşan son nesiliz. Kızım (Nansi) Çerkesçe şarkı söyleyebiliyor ama konuşamıyor” deyip ekliyordu: “Evde Arapça konuşuyoruz. Çocuklar okula gidinceye kadar Çerkesçe konuşup anlayabiliyorlardı. Okulda Arapça öğrendiler, biz de evde onlarla Arapça konuşmaya başladık. Bu bizim hatamız. Evde Çerkesçe konuşmaya devam etseydik, çocuklar öğrendiklerini unutmazlardı.”
İktisat Fakültesi’nde öğrenci Nansi biraz mahcup olmuştu, Çerkesçe bilmese de Çerkesçe şarkı söyleyerek kültürle bağını bize göstermeye çalıştı. Dans etmeyi de öğrenmişti.
Zuheyr Veccukh ise ağır ağır yitip gitmenin tablosunu şöyle çiziyordu:
“1967’de Golan’da savaşı kaybettikten sonra Çerkesler olarak ağır bir darbe aldık. Köylerden çıkarıldık. Yeniden dağıldık. Nüfus yoğunluğunu kaybetti. Birçoğu Şam’a gitti, Kafkasya’ya dönmek için Şam’daki Rus elçiliğine müracaat yapıldı ama olumlu yanıt verilmedi. Bunun üzerine ABD, Golan’daki evlerini geri istememeleri şartıyla Çerkeslerin bir kısmını New Jersey’e taşıdı. ABD bunu, İsrail’in işini kolaylaştırmak için yaptı. Çerkeslerin dağılması dil ve kültürle ilgili çalışmaları daha da zayıflattı. Ayrıca Araplar içinde ikinci bir kültür küçük görülüyordu. Türkiye’de olduğu gibi. Okul açmamıza zaten izin verilmiyordu. Sovyetler dağılınca 1500 kişi Kafkasya’ya gitti. Sonra anavatana dönüşler giderek zorlaştı. İslamcı hareketlerden korkuyorlar. Suriye savaşı başladığından beri bu korku daha da arttı. Rusya Federasyonu’na gidip Kafkasya’da ikamet almak istiyorsunuz, işi yokuşa sürüyorlar. Bir tanıdığım var, ikametini altı ayda bir yenilemesi gerekiyor, her seferinde sıkıntı yaşıyor, çok pahalıya mal oluyor. Bir hafta geç kalsanız ikamet iptal ediliyor.”
Evine konuk olduğum bir diğer Çerkes Dr. Hüsam Toğuş’un verdiği bilgiler ise diasporanın ortak sorununa parmak basıyordu. Dediği şuydu: “Golan’da Çerkesçe dil okulu Fransızlar zamanında 1936'da açıldı. Dört yıl açık kaldı. Çerkes Hayır Derneği henüz kurulmamıştı. Bir daha okul açılmasına izin verilmedi. Öğrendiğimiz dil kendi çabamızla, devletin sunduğu imkânlarla değil. Ne Kafkasya’dan ne de başka yerden öğretmen getirebildik. Kendimiz gönüllü öğretmenlik yaptık. 1948'te Şam’da Çerkes Hayır Derneği kuruldu. Bu dernek de Çerkeslerin Filistin’deki savaşta sundukları üstün hizmetin hatırına açıldı. Dernek Çerkeslerin bulunduğu her yerde şube açtı. Çerkeslerin kültür ve dilleriyle ilgili çalışmalar bu dernek sayesinde başladı. Rusya-Suriye ilişkilerine rağmen Ruslar Çerkeslerle ilişki kurulmasına şüpheyle bakıyordu. Bu bakış açısı bugün de değişmedi. Dün başka korkular vardı, şimdi Orta Doğu’daki Çerkeslerin anavatanlarına radikal İslamcılığı taşıyacağı korkusu vardı.”
***
Anavatanları Kafkasya ile ilişkiler açısından Suriyeli Çerkeslerin geçmiş tecrübeleri en büyük Çerkes diasporasının bulunduğu Türkiye’dekilerle kıyaslanamayacak kadar yumuşak olageldi. 1950’lerden beri Suriye’nin Rusya’nın müttefiki olması sayesinde. Fakat dönüş yönelimi nereden gelirlerse gelsin Rus bariyeri yükseliyor.
21 Mayıs 1864 tarihiyle simgeselleşen Çerkes soykırımının 157’inci yılı anılırken anavatanla köprüler hala güvenle kurulamadı. Dönüş mücadelesi bu tür olağanüstü dönemlerde ivme kazanıyor. Fakat Suriyeli Çerkeslerin yaşadıkları yolun ne kadar dikenli olduğunu gösteriyor. Asimilasyon süreci nesilden nesile geri döndürülemez şekilde derinleşiyor. Haliyle soykırım artık etno-kültürel varoluş ve yok oluş bağlamında anılıyor. Bitmeyen sürgün ve soykırım dememizin nedeni de bu. Güven içinde köprüler kurulabilmeliydi, olmadı, olamadı.
Yazarlar
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025