Fehim TAŞTEKİN
Joe Biden’la güzel bir poz için Rusya’nın sinir tellerine hesapsızca vurup durdu. Ukrayna’ya SİHA satıp Kırım’da Kiev’in pozisyonuna bayraktarlık yaparak; SİHA’larla Polonya’nın Russofobik damarına girerek; Afganistan’dan çekilirken sahada istihbarat ve diplomasi unsurlarına bekçi arayan ABD’nin çıkarlarına asker yazılarak… Az şey değil. Bir tarafın kara deftere diğer tarafın beyaz kağıda yazacağı notlar bunlar. Müttefikler arasında S-400’leri cızırtı olmaktan çıkartıp bir dostluk görüntüsünü temin için. Bülent Ecevit’in ahı tutmuş olmalı, tekmili birden ajanslar, dondurulmuş bir anın karesiyle tılsımı bozdular. Kuşkusuz olup biteni yansıtmayan bir kadraj, yanıltıcı bir kare. Haksızca. Doğru da değil. Ecevit’in Bill Clinton karşısındaki beyefendi duruşunun yansıtılmış hali de haksızcaydı. Sağ ve İslamcı siyaset bunu umursamazca kullandı. Lakin hinlik eden hinlik buluyor! Erdoğan’ın çok sevdiği Arap sözüyle; “Men dakka dukka!” Buna tenezzül eden siyaset siyaset değildir.
Evvela Brüksel buluşmasının rutin bir NATO zirvesi olduğunu, tüm liderlerin katıldığını, bu vesileyle ikili görüşmelerin yapıldığını bütün değerlendirmelerin başına koymak gerekiyor. Daha amiyane ifadeyle kimse Erdoğan’a özel bir zirve düzenlemedi. Fakat Erdoğan zirveyi içeride ve dışarıda sıkıştığı cenderelerden çıkış fırsatına çevirmek için avenesiyle birlikte buna olağanüstü önem atfetti. Peki, bu olağanüstülükten çıkan nedir?
***
En mühim netice Türkiye’nin NATO’daki yerinin teyididir. Siyasi ortaklığın güvensizlikle malul hale geldiği bir düzlemde ilişkiler güvenlik kancasına sabitlendi. Buna tam olarak başarı da denemez. NATO epey zamandır ittifakın savunmayla sınırlı parametrelerini siyasi boyutlar katarak genişletme iddiasındayken Türkiye Rusya’yı tutan ve ittifakın doğu sınırlarını koruyan bariyer olarak konumlandırılıyor. Asıl iddia kaybı bu tarafta. Birkaç yıldır Akdeniz’den Kızıldeniz’e, Hint Okyanusu’ndan Körfez’e üsler kurup, gemiler yüzdürüp bağımsız Türkiye diye ülkeyi uçuran Erdoğan, kifayetsizlikler ve yaptırımlar karşısında kendi elleriyle yelkenleri hançerledi. Şimdi NATO’ya görev çağrısı yapıyor: “Akdeniz'den Karadeniz'e, Avrupa'dan Asya'ya, NATO'nun sağladığı güvenlik şemsiyesine ihtiyaç duyulan her yerde ittifak aktif rol üstlenmelidir.”
Bir de Türkiye’yi NATO operasyonlarına en fazla katkı sağlayan 5 üyesinden biri olduğu övüntüsüyle daha fazlasına talip oluyor. Amerikan güdümlü küresel baskılama aparatının askeri olmaya her zamankinden daha fazla gönüllü. Kabil Uluslararası Havaalanı’nı koruma misyonuna talip olması da bununla ilintili. Elbette Türkiye 2001’den beri NATO’nun sivil operasyonlarını üstlenerek Afganistan’a çok yatırım yaptı ve karşılığını almak istiyor. Fakat çekilmenin koşullarını belirleyen, ABD’nin Taliban’la vardığı anlaşma ve Taliban ile Kabil hükümeti arasında devam eden müzakerelerdir. Taliban, Türkiye’nin gelecekte Afganistan’ın ortağı olabileceğini ama şimdi NATO işgalinin parçası olarak gitmesi gerektiğini söylüyor. Bu konuda NATO zirvesinde de karar alınamadı.
Konu üzerinde daha durulacaktır.
Fakat emperyal hayallerle dolu tezgâhını NATO’nun gölgesine çeken bir iştah var ve bu da ittifakı memnun ediyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’ın ağzı kulaklarında. Biden de mutlu olmalı ama yola gelme eğiliminde bir Erdoğan’dan daha neler alabilirim diye ketumlaşıyor. 90 dakikalık görüşmeye dair saatler sonra ağzından çıkan sözler şunlardan ibaret:
"Olumlu ve verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Bir dizi konuda nasıl ilerleyeceğimiz konusunda ayrıntılı tartışmalar yaptık. Ekiplerimiz görüşmelerimize devam edecek. Gerçek bir ilerleme kaydedeceğimize eminim.”
Beyaz Saray görüşmenin üzerinden 24 saat geçtiği halde bilgi paylaşmazken Biden dün ABD-AB toplantısı öncesinde Afganistan konusunda bir karar olup olmadığı sorusuna şu yanıtı verdi: "Uzun görüşmelerimiz oldu ve toplantımızla ilgili çok iyi hissediyorum. Size bu konuda bilgiyi Türkler versin." Pek manidar. Erdoğan’ı mutlu eden sahte tabloyu şimdilik bozmak istemiyor.
***
Biden’ın ilerlemekten kastı Türkiye’nin ayara tâbi tutulması. Sonuçta çetrefilli konular yerli yerinde duruyor: ABD’nin beklentileri S-400’lerin katiyen çalıştırılmaması, Rusya ile savunma alanına sarkan ilişkilerin gözden geçirilmesi, Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan serüvenine dönülmemesi, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisiyle çözümsüzlüğe gidilmemesi, Libya’da devam eden çözüm sürecinin Türkiye’nin askeri-milis varlığı yüzünden tökezlememesi, Suriye’de Kürtlere düşmanlıktan vazgeçilmesi vs.
Bunlara karşın Türk tarafı da S-400’lerle ilgili iki tarafı memnun eden orta yolun bulunması, CAATSA yaptırımlarına son verilmesi, Türkiye’nin F-35 programına dönmesi, PKK’ye karşı savaşa destek verilmesi, YPG’ye desteğin kesilmesi ve Halkbank davasının halledilmesini istiyor. Erdoğan bu konularda Türkiye’nin tutumunu yinelediğini söyledi. Tarafların pozisyonlarının birbirine yaklaştığına dair bir işaret ya da teyit yok. Amerikan tarafında tutum değişikliği zaten beklenmiyordu. İlk yüz yüze görüşmenin hatırı için bu meseleler geçiştirildi. Erdoğan açısından zirvenin başarılı olabilmesi için karşı tarafın tutum değiştirmesi gerekirdi. Öyle bir şey olsaydı davul zurna eşliğinde duyardık.
***
Bu tür bir sahte görüntüye neden ihtiyaç duyuldu? Bir, uluslararası siyasetin tabiatı böyle. İkincisi Biden’ın Avrupa’ya dönme vurgusu, NATO’yu toparlama hedefi, Rusya’nın önüne Baltıklar ve Doğu Avrupa’dan Karadeniz havzası ve Kafkasya’ya kadar güçlü bir cephe kurma hedefi Türkiye’yi yanında tutmayı gerektiriyor. ABD Afganistan’dan çekilirken de Asya’daki stratejik kurgu tehlikeye giriyor. Taliban güçlü bir şekilde geri dönüyor. Amerikan askerleri 11 Eylül’de tamamen çekildiğinde ABD diplomatik, istihbari ve özel güvenlikçi ağıyla duruma vaziyet etmeyi umuyor. Bunun için de sahada müttefik bir unsurun varlığı hayati önem arz ediyor. Ayrıca siyasi süreçleri etkileyecek özellikle de Taliban’la çalışıp onu uyumlu hale getirecek ortaklara ihtiyacı var.
Pakistan’ın siyasi-istihbarat-lojistik desteğinin yanı sıra Türkiye’nin sahadaki askeri varlığı ve etki kapasitesi kıymete biniyor. Malum Rusya ve Çin’i baskılamanın bir cephesi de Orta Asya. ABD 20 yıllık savaştan sonra burayı kolayca boş bırakmaz. Erdoğan, Biden’ın bu konudaki ihtiyacının farkında ve oyunu buna göre oynuyor.
Erdoğan bu katkısına karşın Biden’le ikili bir kanal geliştirmeyi, baş ağrıtan dosyalarda lehte değişiklikler elde etmeyi yani bir al-ver dengesinin kurulmasını umuyor. Ancak Biden de Erdoğan’ın taviz koparacak durumda olmadığını görüyor. Aradaki kallavi meseleler artık havuç-sopa bağlamına oturtuldu. Erdoğan, Amerikan çıkarlarına hizmeti karşılığında belki iyilik görecek. Şimdilik Amerikan tarafının hiçbir acelesi yok. Bir açıklama yapma gereği bile duymadılar. Amerikan iç siyaseti de Erdoğan’a iyilik yapmak için uygun değil. Kongre’deki havayı S-400’ler belirliyor. Biden 6 trilyon dolarlık ilk bütçe tasarısını geçirmek için Kongre’de Türkiye koşuluna takılmak istemez. Sadece ABD kanadı değil NATO ve AB’nin ilişkilerdeki dönüşüm için ortaya koyduğu pozitif gündem de uyumlu olma esprisine dayanıyor.
***
Erdoğan Türkiye-ABD ilişkilerinde çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını, işbirliği alanlarının daha geniş olduğunu söyledi. Bu sözleri AKP’nin iktidara yürüdüğü yolun başlarından biliyoruz. 'Büyük Orta Doğu Projesi’nde sizin adamınız oluruz' dedikleri günlerden. Basitçe başa dönüş. Bu coğrafyayı epeyce yorduktan sonra. Fakat ortakları bundan da emin değiller. Dün AB-ABD Zirvesi’nin sonuç bildirisinde Türkiye’ye dair tek cümle şuydu: “Demokratik bir Türkiye ile karşılıklı işbirliği ve faydaya dayalı ilişki hedefliyoruz.” Aranan Türkiye, Erdoğan’ın Türkiye’si değil. Diyelim ki Erdoğan çaresizlikten gerçekten de bazı şeylere reset atmaya hazır. Fakat dış ilişkilerdeki dönüşüm içerdeki fasit dairenin kırılmasını da gerektiriyor. İktidarı çeviren milliyetçi, İttihatçı ve İslamcı döngü dış ilişkilerde tutarlılık ve öngörülebilirlik bırakmadı. Dün Azerbaycan’da olduğu gibi kendi doğal alanına döndüğünde İttihatçı damarı yeniden kabarıyor. Bir başka açmaz daha; Erdoğan yarın öbür gün Rus lider Vladimir Putin’le yüzleşecek. Oradaki hesapta da çok açık veriyor! Brüksel’de azıcık eriyen buzlar her an donabilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025