Gürbüz Çimen
Bir şiir okudum az evvel, kendisi dil bilimi alanında bir üstat olan mükemmel bir çevirmenin Cevat Çapan Hoca'mın "Dünya Şiirlerinden Çeviriler" adlı kitabından bir şiir. 1922-1986 yılları arasında yaşamış, İngiliz şiirinin usta şairlerinden Philip Larkin'in bir şiiri,"Kızlık Adın". Şiiri buradan paylaşma gereği duymuyorum, ancak okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum, en azından internet sitelerinde oldukça yaygın. Özetle, şiir, kadının kimlik değiştirmeleri üzerinde düşündürüyor. Kızlık adı, evlilik adı. Değişen soyadları...
Erkek egemen toplum içinde bastırılmaya yüz tutmuş hangi kadın zaman zaman genç kızlık günlerini düşünmez ki?Bugünkü sorumluluklarını yüklenmeden önceki günlerdi o günler, iyi günler mi kötü günler mi, bence her ikisi de olmuştur o günlerde..."Baba evi" nin günleriydi, Her şey biraz da onundu, ancak hiç bir şey tamamıyla kendisine ait değildi. Ebeveynin kontrolünde geçen günler...İlkler belki de unutulmazdı o günler, ilk adet görme, cinselliğin fark edildiği ilk gün, memelerin büyüdüğünü duyma, erkekler tarafından ilk bakış...O günlere dönebilir misiniz ki?
Baba evinden çıkan ve başka bir erkeğin kontrolü altına giren, yani evlenen kadın...Evlilik adı yeni bir kimliktir kadın için. "Kendi" evindedir ya hani. Mutfaktaki tencere takımı, evin anahtarı, yatağı "kendinin"dir artık."Filancının kızı" değildir. Sonradan onun hayatına üstlenen ve sorumlulukları olandır. Aslında, gene "kendisi" değildir de ama yine de böyle olması iyidir. Filancının kızı gitmiş, "falancanın eşi" gelmiştir artık. Onu beğenen bir erkek olmuş ve istenmiştir. O yüzdendir ki, sırada bir erkekle var olmakta, onunla biçimlenmektedir yeni hayatı, evli kadın kimliği...
Asıl en güzeli bu ya, anne olmuştur artık, evdeki yeri değişmiştir, toplumdaki yeri de...Yine sonradan eklenen, "analık hakkı" eklenmiştir, "analık gururu" verilmiştir ona toplum tarafından. Sadece "bir anlık" payı olan erkeğe nazaran, çocukların üzerinde, ya annenin? Onun karnında büyümüş, şekil almış; kıpırdamış, aylarca onunla gezmiş, onunla yatmış, onunla kalkmış, sancılar içinde belki de kıvranmıştır ve en nihayetinde onu doğurmuştur. Bir anlık payı olan erkeğe nazaran, bin cereme çekmiştir kadın. Her şeye karşın, kadının tek başına yaşadığı bir olaydır doğum. Annedir, kadın yeni kimliğiyle.
Peki, kendi kimliği nerede kadının? Bütün bu kimlikler, kadının erkek egemen toplumda başka bir şeyler varoluşudur. Baba evi, eşi, çocuğu...Hepsi kadına bir şeyler vermiştir, onu kendisi yapmışlardır. Fakat, bu "oluş" ta, kadını ürküten ve tedirgin eden bir şeyler yok mu sanki? Kadın, genç kızlığa geri dönemeyecektir. Eşiyle zamanla uzaklaşacağı günler olacaktır. Çocukları büyümekte olup, çoğu zaman kendisini anlamsız hissedeceği zamanlar olacaktır, hatta hizmetçi bile...Kadın hiç bir kimliğinden geri dönememekte farkında mısınız? Geri dönmek, "kimliksiz kalmak" değil midir?
Beni, "ben" yapan bütün bu ürkütücülük, boşluğa düşmeler veyahut bilemediğimiz korkular değil mi? Bunlar olmadan ben nasıl olabilirim ki? Düşününce, cevabı mutluluk-mutsuzluk sorunsalında gizli her şey. Hem bu korkularla var olmak hem de kendi kişiliğini geliştirmek. Hayatını bir şeyler için var etmek değil, hiçbir şeyi kendi hayatı için var etmek de değil. Kimse kimsenin malı değil, ne sen erkekler senin malın, ne de sen erkeklerin malısın. Sen kadınsın o da erkek, birlikte yaşıyor, gelişiyor ve değişim sürecinden geçiyorsunuz.
Paylaşıyorsunuz bir kere hayatınızı. Renklendirmeniz gereken bir hayatınız var. Bunu yapamadığımız zaman bir şeyler tükeniyor, azalıyor; birbirimizin sırtına biniyor, kendimizi taşıtıyor ya da biz taşıyan oluyoruz. Etken, edilgen durumu...Biri üstte, bir altta olmak zorunda değil ki, iki taraf da edilgen olabilmeyi başarabilmeli. Tükenmeler, yorulmalar, bıkmalar işte erken ve edilgen olmaktan. Asıl bulmamız gereken kimlik "kendi kimliğimiz"dir. Bulamazsak, hep bir şeylerle var olmak zorunda kalıyoruz. Genç kızlık anıları, eşimiz, çocuklarımız...belki daha da neler var ya kim bilir.
Oysa anılarla yaşanmaz, eşimizden ayrılabiliriz, çocuklarımız büyürler başka kişiler olurlar...Ve bizler de "kendi kimliğimiz" ile yaşarız, erkek ve kadın olarak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2015
18.02.2015
28.01.2015
22.12.2014
20.10.2014
27.09.2014
11.09.2014
12.08.2014
11.07.2014
26.06.2014