Kemal BURKAY
Başbakan, Taksim platformu adına bir heyetle ve bir grup sanatçıyla görüştü. Konunun şu anda mahkemelik olduğunu, karar olumlu çıkarsa (Gezi Parkı’nın korunması yönünde) uyacaklarını, olumsuz çıkarsa plebisite gideceklerini, yani halkoyuna başvuracaklarını söyledi. Görüşen heyetlerde ağır basan görüş de bunun olumlu olduğu ve artık gösterileri sona erdirme yönünde idi.
Böylece kamuoyunda krizin sona ereceğine dair bir umut oluştu. Ne yazık ki bu olumlu hava uzun sürmedi. Taksim Platformu ertesi gün Gezi Parkı’ndaki göstericilerle yaptığı toplantının ardından, peş peşe çelişkili açıklamalar yaptı. Önce “bir tek çadır kalacak” dendi. Ardından “direniş Gezi Parkı’nda ve tüm yurtta devam edecek” dendi. Güvenlik güçleri ise, hemen o gece, Başbakan’ın uyarısının ardından parka girip biber gazı ve basınçlı suyla göstericileri oradan çıkardı.
Böylece olay yeniden alevlendi ve gösteriler Taksim çevresine, sokaklara ve diğer kentlere yayıldı.
Sorunun tam da çözülmesi beklenirken yeniden sarpa sarmasının, gösterilerin yeniden alevlenmesinin nedeni, kanımca karşılıklı yapılan yanlışlardır. Başbakan bir kez daha sabırsız davrandı ve birkaç gün daha beklemedi. Bu yapılsa belki de eylem kendiliğinden sonuçlanacak ve orada sembolik bir çadır kalacaktı.
Öte yandan Taksim Platformu da direnişe son vermek ve yasal süreci beklemek yerine, direnişi sürdürme, hatta ülke sathına yayma söylemiyle bu müdahaleye zemin hazırladı. Oysa Başbakan’ın vaatleri (yargı sonucunu bekleme ve duruma göre plebisite gitme) Taksim Platformu için önemli bir kazanımdı; hem bir çevre eylemi hem de demokrasi bakımından kitlelerin başarısıydı.
Ne yazık ki Taksim Platformu’nu oluşturan bileşenler bu sağduyulu tavrı gösteremediler. Belli ki bu platformu paylaşan bazı kesimler, Gezi Parkı’nı gerekçe yapıp bu gösterileri sürdürmek ve seçimleri filan da beklemeden AK Parti hükümetini düşürmek istiyorlar. Peki bu mümkün mü?
Mümkün mü değil mi bir yana, ama 14 Haziran tarihli uzun yazımda belirttiğim gibi, bazı kesimlerin amacı bu. Son tavır da bunu gösteriyor. Gezi olayları bir bahane. AK Parti’ye karşı yeminli muhalefet (iç içe geçmiş ulusalcıları, Perinçekçileri, Ergenekoncuları vs ile) iyi bir fırsat yakaladığını sanıyor ve bunu sonuna kadar kullanma niyetinde. Hedef, sokak eylemleriyle karmaşayı büyütmek, ortalığı bir yangın yerine çevirmek, ülkeyi yönetilemez hale getirmek…
Peki bu durumda AK Parti ne yapar, bunlara teslim mi olur? Olmayacağı belli. O da güvenlik tedbirlerini arttıracak, polisin yanı sıra askeri ve belki kendi yandaşlarını da devreye sokacak. Bu ise sokak çatışmalarına, mezhep kavgalarına yol açabilir. Sonunda ise, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’de olduğu gibi askerin düdüğü ötecek ve bir cunta yönetime el koyacak… En azından söz konusu kesimlerin beklediği budur. Eğer bunu başarırlarsa köylü köyüne, evli evine dönecek, sokak sakinleşecek! Bu arada Silivri de boşalacak ve darbeci kesimin diş bilediği bir bölüm politikacı, aydın, Kürt yurtseverleri filan onlardan boşalan yeri, yeni Mamak’ları, Diyarbakır 5 Nolu’ları şenlendirecek… Çözüm süreci de sizlere ömür!
Daha sonra ne mi olur, o da ayrı bir konu…
Bir önceki yazımda, devrim düşleri görüp bu oyuna bilerek ya da bilmeyerek destek veren bazı devrimseverlere benim söylemek istediğim buydu. Bundan bir devrim değil, olsa olsa bir askeri darbe çıkar demiştim.
Bazıları benim bu sözlerimi kavramadılar, hemen tatlı düşlerine dokunduğum için saldırıya geçtiler; benim safımı, geçmişimi ve bugünümü tartışmaya kalktılar.
Bu baylara ve bayanlara diyeceğim şudur: Ben şu anda yine o sosyalist Kemal Burkay’ım; ezilenlerin, sömürülenlerin, baskı görenlerin hakları, özgürlükleri için, demokrasi ve değişim için mücadele eden kişiyim. Ayrıca siyasette 50 yılı aşkın deneyimim var. Her söylediğimi ve yaptığımı, bazıları gibi para-post için ya da birilerinden çekindiğim için değil, doğruluğuna inandığım için söyleyen ve yapan biriyim.
Geçmiş yıllarda da sosyalist sistem ayakta iken, dünyada hâlâ devrim rüzgârları eserken, üstelik 1980 öncesi ülkemiz solunun kitle bağları da fena değilken, yani koşullar çok daha elverişli iken bu sol bu yanlışları yaptı. Bir kere bir araya gelmeyi, bir cephe kurmayı başaramadı, kendi arasında mezhep kavgalarına tutuştu. Bir bölümü, bugün olduğu gibi orduya bel bağladı ve cuntalardan devrim bekledi. Bir bölümü ise halk içinde çalışıp kitleleri örgütleyeceğine, kısa yoldan silaha sarılıp dağa yöneldi ve “istim arkadan gelsin” misali, halk kendisini izler sandı.
Ama bu politikalar iflas etti. Aceleyle devrim yapmak isteyenler de sonuçta, ortalığı karıştırıp ortamı kıvama getirmek isteyen cuntaların ekmeğine yağ sürdüler. Ben bunları 50 yıl boyunca gördüm, söyledim ve haklı çıktım.
Şu anda da söylediğim budur. 50 yıl öncesi gibi bugün de insanlığın geleceğini sosyalizmde görüyorum. İnsanlığa yaraşan odur. Eşitlik ve özgürlük oradadır. Ama bir ayaklanmayla iktidarı ele geçirip burjuvazinin defterini dürmenin sosyalizmi kurmaya yetmediği görüldü. Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa ülkeleri vb. bir dizi ülkede, 1917’den başlayarak devrimle gelen ve sosyalizmi kurma iddiasında olan rejimlerin, 40-60 yıl sonra nasıl kendi içlerinde patlayan halk hareketleriyle yıkılıp gittiklerini, Çin’in nasıl dönüştüğünü, burjuvazinin geri geldiğini gördük. Kala kala elde şu ucube Kuzey Kore ile gariban Küba kaldı.
Biz de bütün bunlardan dersler çıkardık. Ayaklanmanın ve “İşçi sınıfı diktatörlüğünün” sosyalizmi kurmaya yetmediğini gördük. Sosyalizme ilişkin görüşlerimizi yeniledik. Sosyalizm halk çoğunluğunun isteği, desteği olmadan kurulamaz dedik. Halkın desteğini kazanarak, demokratik yöntemlerle, yani seçimle iktidarı almalı ve barışçı biçimde programımızı uygulamalıyız; halk istemediği zaman da yine gitmeliyiz, dedik.
Yüz yıldır olup bitenlerden ders çıkarmayanlar, hâlâ 1980 öncesinde yaşayanlar, sosyalizm ve devrim adına 19. Yüzyılda yazılmış bazı kitaplardaki formülleri tekrarlayıp duran ezberci ve şabloncular, işte buna öfkeleniyorlar. Varsın öfkelensinler, biz doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz.
Bu kesimlere şunu bir kez daha hatırlatırız: Şu anda Türkiye solu ve demokrasi güçlerinin ne örgütlülük düzeyi ne kitle bağları, demokratik yoldan veya başka bir yoldan iktidarı ele almaya uygun değil. Muhalefetin, CHP ve MHP’nin durumu ortada. Gezi Parkı ile başlayan gösterilerden bir devrim çıkmaz. Reformcu bir hükümet de çıkmaz. Çok zorlanırsa ve bazı çevrelerin umduğu gibi ortam bir yangın yerine döner, bu karmaşa iç savaşa varırsa, halk çok acı çeker ve bundan ancak ülke yönetimine el koyacak bir cunta çıkar.
Dilerim işler bu noktaya varmasın. Ama varırsa herkes, 12 Eylül 1980 günü neyi gördüyse, aynı manzarayla karşı karşıya kaldığında şaşıp kalmasın…
Ben kendi payıma Gezi Parkı gösterilerinin tadında bırakılmasından, burada sonlandırılmasından yanayım. Bunu AK Parti hükümetini, onun özellikle son uygulamalarını, Erdoğan’ın üslubunu ve yönetme tarzını çok beğendiğim için değil (bir önceki yazımda Erdoğan’a ve AK Parti’ye yönelik eleştirilerimi açık ve geniş biçimde yazdım, bu üslubun değişeceğinden umutvar da değilim), ama kaostan yana olmadığım için istiyorum. Bu kaostan çıksa çıksa bir darbe veya iç savaş çıkacağını gördüğüm için…
Şu koşullarda doğru olan tavır, sokakta hükümet devirme çabası değil, kitleler içinde sabırla çalışmak, onlara kendi değişimci ve demokratik programımızı anlatmak; Kürt sorununun eşitlik temelinde çözümü için, Alevilerin haklarının tanınması için, gerçek bir laiklik, kadın hakları, işçi hakları, iyi bir çevre için çaba göstermektir. Bunun için el ele vermektir. Bir cephemiz olacaksa bunun için olmalı, o bir özgürlük ve demokrasi cephesi olmalı.
Hükümet yanlış yapıyorsa, değişim gereğini kavrayıp o yönde adım atmıyorsa, kuşku olmasın ki kitleler ona desteği kesecek ve bunu yapacaklara, bunun için güven verenlere yönelecektir.
Öte yandan, şu koşullarda böylesine sağduyulu bir anlayışı taraflara anlatmanın kolay olmadığını da biliyorum. Toplum ortasından yarılmış, birbirine karşı öfke dolu iki karşıt kampa ayrılmış gibi. Önyargılar daha da bilenmiş durumda. Bunu son yazıma ve twitlerime gelen tepkilerden de anlıyorum.
“Gezi Parkı Olayları ve AK Parti’nin Dünden Bugüne Değişen Politikaları” başlıklı son yazımda hükümete ve Başbakan Erdoğan’ın üslubuna, yönetim tarzına yönelik eleştiriler vardı. Hükümete yandaş kesim yalnızca bunu görmüş gibi tepki gösterdi. Öteki taraf da şu koşullarda karşılığı olmayan, gerçekçi olmayan “devrimci umutlarına” dokunduğum için tepki gösterdi. İki tarafta da yazıyı bir bütünlük içinde okuyup değerlendirme, anlama çabası yok. Her şey siyah-beyaz… Ya bir taraftan yana olacaksınız, ya öteki taraftan. Bir futbol fanatiği gibi!
Ama herkes bilsin ki ben fanatik değilim ve hiç olmadım. Benim üslubum bu değil ve partimiz HAK-PAR’ın tutumu da böyle olmayacak. Bence serinkanlı düşünen sağduyulu insanlara ve örgütlere gerek var.
Kavgacı bir üslupla ve kavrama yeteneğini kör eden önyargılarla olumlu bir yere varamayız. Ancak barışçı, demokratik yöntemlerle, tartışarak, halkın hakemliğine başvurarak sorunlarımıza çözüm bulabiliriz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020