Mücahit BİLİCİ
Birkaç ay önce şu notu düşmüştüm: “Parti hızla cemaatleşiyor. Cemaat artık örgüt sayılıyor, örgüt ise partileşiyor.” Bu aktörlerin statülerindeki değişimin temelinde devletle ilişkileri yatıyor. Devletle ilişkinin mahiyetine göre aktörler hain veya kahraman oluyor. Mesela yıllarca PKK lideri Abdullah Öcalan’a ‘örgüt elebaşısı’, ‘bebek katili’, ‘terörist’, ‘hain’ ve ‘Ermeni’ dendi. Ermeniliğine delil olarak da sünnetsiz olduğu iddiası dile getirildi. Yalanın tutarsız olması gerekmiyor. Doğru olmadığı hâlde akla yatan, hesaba gelen nice tutarlı söz vardır ki, yalandır.
Ermeni’nin bir küfür sayılması meselesi bir yana, acaba neden Öcalan’a Ermeni deme ihtiyacı hissediliyordu? Çünkü Öcalan’a yönelik nefretin meşru hâle gelebilmesi içinÖcalan’ın “bizden çıkmış” biri olmaktan çıkartılıp “bizden çık”mış biri hâline getirilmesi gerekiyordu. Yani bir şekilde meşru bir tepkinin kaynağı değil de bir ihanetin öznesi olması lazımdı. Türk’lüğün dışına çıkması yetmiyordu. Zira Kürt de Müslüman’dı. O hâldeMüslümanlığın dışına çıkması gerekiyordu. Hem “sünnetsiz Ermeni’nin hainliği”nden daha makul ne olabilirdi?
Bugün Öcalan kendisine Ermeni diyen devletle bir barış süreci yönetiyor. Devlet kendisine “sayın” denmesine tahammül etmezken, devletle muvafık hâle gelir gelmez, tedrici olarakkahraman hâline getirilmeye başlandı. (Üniversite yıllarından bir arkadaşının hatıraları üzerinden Risale-i Nur sohbetine gitmesine ramak kalmış bir Nurcu bile yapılıyordu.) Bugün itibariyle Öcalan biz’e dâhil olmuş gerçek bir halk önderi olarak devletin kutsallık panteon’una bir aziz olarak girmiş bulunuyor. Bu yerin şimdilik İmralı gibi bir ada olması bu gerçeği değiştirmiyor.
İlginçtir, Öcalan yıllarca AK Parti’yi hakiki bir muhatap olarak göremedi. Çünkü devletin terörize ettiği çoğu Kürt gibi devlete karşı gizli bir hayranlık duyuyordu ve devletçe muhatap alınmayı önemsiyordu. Ama dindarlar onun gözünde kendi gibi garibanlardı, devletin kendisi olamazlardı. Onlarla mı tarih yazacaktı? (Türkçe bilmeyen hastasına Kürtçe konuştu diye, ‘beni hakiki bir doktora götürün bu adam Kürtçe konuşuyor, doktor olamaz’ diyen bilinci yaralı Kürt hasta gibi) Öcalan da uzun süre dindarların devletin sahibi olma ihtimaline inanamadı, onları devlete yakıştıramadı. Halen de MİT’e gösterilen saygının temelinde devletin bir Kürt açısından büyüsü kaçmamış kısmına duyulan korkuyla karışık hürmet duygusu var diyebiliriz.
Eski bir örgüt lideri aziz hâline gelirken, eskiden devletin çok hürmet ettiği bir cemaat lideri Hocaefendi de hazmı güç haşin bir profanasyon’la azizlikten azledildi. Herhaldepropaganda ekipleri yakında Gülen için “örgüt elebaşısı” tabirini de kullanırlar. Zira Gülen için şunlar söyleniyor: “Gülen gizli bir Ermeni, gizli bir Hıristiyan ve gizli bir kardinaldir. Papa tarafından Türkiye’nin gizli kardinali seçilmiştir.”
Devlete hürmet boşuna değilmiş. İstediğini aziz, istediğini hain edebiliyor. Gülen’in de üreticileri arasında olduğu Türk muhafazakârlığının devleti kutsayan ne kadar kirli efsanelerive kullanışlı yalanları varsa (devlete itaat, dış düşmanlar, Yahudi ve Hıristiyan düşmanlığı, vatana ihanet vs. vs.) hepsi bugün dönüp Gülen ve cemaatinin üzerine çamur gibi atıldıve üstüne milliyetçi duygular zamkıyla yapıştı. Cemaat’in bugün bu tutarlı muhafazakâr yalanlardan ne kadar tiksindiğini tahmin etmek zor değil. Demek ki anlaşılması için bazı şeylerin başa gelmesi gerekiyormuş. AK Parti’nin Cemaat’le birlikte PKK için dün söylediklerinin neredeyse aynısı bugünAK Parti ve PKK tarafından Cemaat için söyleniyor. Bu bir tesadüf değil: Devlette devamlılık esastır!
Bir süredir, çeşitli Nurcu gruplardan Gülen Cemaati’ne büyük bir tepki var: Devlete karşı gelinmez, hükümetle çatışılmaz diye. Devlete hürmetleri hükümetçe başarılı bir şekilde istismar edilen bu ortodoks Nurcuların aksine Gülen grubundakiler devletin aslında tabir caizse kıçıkırık bir organizasyon olduğunu biliyorlar. Çünkü yakın zamana kadar devletin sahiplerinden biriydiler. Diğerleri ise kendilerine sempatiyle yaklaşma nezaketi gösteren bir devlete ilişkin mistifikasyonu aşamamanın tatlı heyecanı içindeler. Bazıları devleti aşarken, bazıları daha yeni devlete varıyor. Muhafazakârlığa taze kan sevkiyatı ise devam ediyor.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025